• olay örgüsünü en sevdiğim filmlerin başında gelir. o kadar ki bazen kafamda tekrar oynatırım filmi, tad veren ve üzerinde çalışıldığı belli olan bir senaryosu vardır. ağır spoiler içermekle birlikte aşağı yukarı şöyle bir şeydir:

    --- spoiler ---

    şimdi hocam, pentagon'un yönettiği bir denizaltı projesi var. aşırı pahalı bir proje ve bu yüzden muhalefetle karşılaşmış, white elephant olmuş yani. yeni savunma bakanı bu projeyi sona erdirmeyi düşünüyor. ama bunun için sağlam dayanak noktasına da ihtiyacı var, "acaba sovyetler'in de benzer bir projesi var mı? varsa ok, yoksa ben bizimkini kolayca silebilirim defterden"

    işte burada, cia ile temasını sağlayacak birine ihtiyacı var, ki bu eleman cia'den bilgi alsın, sovyetler'in gerçekten böyle bir projesi var mı diye. bu işi el altından yapmalı, yoksa ayyuka çıkarsa kongre'de neyim tantana çıkabilir. hassas konu, rakipleri savunma bakanının altını oymakla meşgul.

    işte o eleman, kahramanlıkları ile öne çıkan yakışıklı deniz yarbayımız oluyor. bu yarbay, savunma bakanının ofisine atanıyor. sonra yarbay, güzel bir hatunla oynaşıyor. o hatun, bakanın metresi çıkmasın mı? dahası, savunma bakanı, metresinin başkasıyla ilişkisi olduğunu öğrenmesin mi? şansa bakın ki kim olduğunu bilemiyor, hatunu kıskançlık krizinde kazara öldürüyor.

    işler buradan sonra karışmaya başlıyor.

    savunma bakanının hanımevladı bir danışmanı var. bu danışman, her şeyi itiraf etmeye hazır, pişman bakanı ikna ediyor. bir hikaye uyduruyorlar. bu hikayeye göre, pentagon içinde varlığından kuşkulanılan ama asla yakalanamayan "yuri" adlı ajan bu hatunun gizli sevgilisiydi ve hatunu yuri öldürdü. sonrasında da tüm cinayet soruşturması yuri'yi yakalamaya odaklanıyor (ve yönlendiriliyor hanımevladı tarafından). hatunun yatağının altından çıkan yarım bir polaroid de yuri'nin varlığına kanıt olarak kullanılıyor ama resmin içeriğinin ortaya çıkması için bilgisayar işleminin sonucunu beklemek gerek (birkaç gün).

    bizim yarbay bu polaroid'i görünce üç buçuk atmaya başlıyor, o polaroid'de kendisi var çünkü. sonra kafası atıyor, kızı da sevmişti zaten. bakan, resmi kayıtlara geçmiş bir hediyeyi bu hatuna vermiş, hatunun evinde ceza yeri inceleme ekipleri kayıtlara geçirmiş. işte o hediye, faslılar tarafından bakana verilmiş. resmi hediye olduğu için kaydı kuydu olması lazım. o kayıt bulunursa hatunla bakan arasındaki ilişki kurulacak; bizim yarbay da o kaydın peşine düşüyor.

    bu arada bizim yarbay vakit kazanmak için polaroid üzerinde işlem yapan bilgisayar mühendisi arkadaşına olayın iç yüzünü anlatıyor ve işlemi yavaşlatmasını söylüyor. eleman kabul ediyor ama işkilleniyor. bu işkilinden hanımevladına bahsediyor ve hanımevladı bunu öldürüyor; işleri karıştırmaması için. sonra bilin bakalım? suç yuri'ye atılıyor. yuri avı şiddetleniyor.

    bu arada bizim yarbay gerekli kaydı buluyor. bakanın yanına gidiyor ve "aha diyor, o senin metresindi, sen yaptın". bakan yusuf yusuf mode on bir biçimde ağlarken birden suçu, yanında olan hanımevladına atıyor. hanımevladı gay zaten, bakan diyor ki, "o bana aşıktı, hatunla ilişkimi kıskandı, o öldürdü!" vay şerefsiz, sattı iki saniyede. hanımevladı bu alçaklığı sindiremiyor, ağzına silah dayıyor çekiyor tetiği (yoksa şakağına mı dayıyordu? hatırlayamadım)

    hanımevladı ölünce bakan gelenlere diyor ki, "aha yuri buydu itiraf etti herşeyi". bizim yarbay kafayı kırıyor, sıvışıyor pentagon'dan. tam o sırada polaroid üzerindeki işlem bitiyor ve beklenildiği üzre, resimde yarbayımız görülüyor. artık çok geç...

    yarbayımız hatunun mezarı başındayken iki yarma geliyor, bunu alıyorlar bir eve götürüyorlar. evde bunun ev sahibi var ama rusça konuşuyorlar. bir bakıyoruz ki meğersem bizim yarbay aslında rusmuş ve abd'ye çocukken götürülmüş, ajan olarak yetiştirilmiş. pentagon'un sırlarını çalması için bakanın metresini ayartmakla görevlendirilmiş. yarbayı rusyaya geri götürmek istiyor operatörü ama yarbay istemiyor. gidiyor bilinmeze...

    --- spoiler ---
  • 1987 tarihli, kevin costner ve gene hackman'ın oynadığı bu film imdb top 250'nin ilk 50'sinde olmayı çoktan hak etmişken imdb puanı 7,1'dir. filmin tek kusuru, ilk yarım saatteki giriş bölümünün biraz fazla sündürülmüş olmasıdır. ama o ilk yarım saatten sonrası gelmiş geçmiş en iyi gerilim filmlerinden birini izlememizi sağlar. zaten kevin costner'ı çok severim, bir de bu filmi hiçbir beklentim olmadan izleyince aynı gün bir kez daha izlemiştim. az bilinen mükemmel bir filmdir kısaca.
  • 10 senedir filan heyecan yapip gerilerek izleyebildigim ilk film. hatta insani gerilim manyagi yapan film. adi az duyulmus olmasina ragmen saglam hasilat yapmis, ayrica film kritiklerinden cok yuksek notlar almistir (rotten tomatoes'de 92%)
  • güzeller güzeli warpaint şarkısı. 7.20 uzunluğu ile tam kıvamında.
    sözlerini yazalım diyor sizi aşağı alıyoruz.

    never again will ı play that game with you
    got caught up again in a moment, more than ı wanted to
    once said ı should’ve kept things all to myself
    now ı say it loud as the words rain down

    ı can’t find my way
    ı can’t find my way

    ı thought ı was done with you
    ı thought ı was strong, ı guess ı was wrong
    once said ı should’ve kept things all to myself
    now ı say it loud as the words rain down

    ı can’t find my way [x3]
    ı can’t find my
    ı can’t find my way

    ı don’t like this, you can’t take the fallout
    ı like things when there’s nothing left to follow
    once said that ı should’ve kept things before they fell, they fell, they fell

    ı don’t like this, you can’t take the fallout
    ı like things when there’s nothing left to follow
    so now ı say it loud as the words rain down
    now ı say it loud as the words rain down

    ı can’t find my way
    ı can’t find my
    ı can’t find my way

    ı can’t find my way [x3]
    ı can’t find my
    ı can’t find my

    never again will ı play that game with you
    thought ı was done
    got caught up again in a moment

    ı took more than ı needed to, took more than ı wanted to [x3]

    ı can’t find my way
    ı can’t find my
    ı can’t find my way

    she said, she said, she said, she said, she said do what you want
    she said, she said, she said, she said, ı’m sorry
    [x2]
    she said [x20] ı’m sorry, so sorry!
  • beşinci dakikasında başlayan gerilimin son ana kadar artarak devam ettiği kevin costner filmi. aslında tam da soğuk savaş'ın bitmesine yakın çekilmiş bir soğuk savaş filmi. bu biraz talihsizlik tabi.
    sean young en güzel haliyle filmde arz-ı endam ederken gene hackman ise kendisine en çok yakışan rollerden birinde, pisliğe bulaşmış politikacı. filmdeki kovalamacalar, güç savaşları, politik oyunlar ve pislikleri örtmek için icat edilen yolların çeşitliliği oldukça eğlendirici.

    --- spoiler ---

    costner deniz kuvvetlerinde kahramanlıklarıyla aldığı bir kaç madalyadan sonra pentagon'a terfi eder. politik bir çok hesapla uğraşan bakana yakın çalışacaktır. bu arada bakanın metresiyle birbirlerine aşık olurlar ama bu arada metresimiz öldürülür. ve bir anda ortalıkta bir katil ve aynı zamanda bir rus casusu için sürek avı başlatılır.
    pentagon içindeki kovalamaca sahneleri ve o sırada bilgisayarda görüntüsü elde edilmeye çalışılan fotoğrafın yarattığı eş zamanlı gerilim harikadır. kevin costner boş yere işlemediği suçun altında kalmasın üstelik sevdiği kadının intikamını alsın istersiniz, filmin sonunda da aman yahu olursunuz.

    --- spoiler ---
  • iyi film. soğuk savaş falan ama, kurgusu bu derece sağlam çok az film izlemişimdir sanırım. kevin costner aşkım depreşti. yahu ben 87'de ilkokula yeni başlamıştım.
  • tesla nin bi sarkisi
  • galatasaray taraftarinin buldugu ilk inglizce tezahüratlardan.
    manchester maçinda söylendi ilk.
    ama nasil söylendi zerre anlamadim o kadar tatanga arasinda.
  • kevin costnerin iyi olan birkac filminden biri (hatta en iyisi). gene hackman ve sean young da oynarlar. bir politikaci metresini oldurur, olan esas adamimiza olur... mu acaba?
hesabın var mı? giriş yap