• bir de bunun sebze olanı var. uzman olmamakla birlikte araştırırken karşıma çıkan bazı bilgileri paylaşmak istiyorum.

    solanaceae familyasındaki domates, patates, patlıcan, biber, bamya gibi yenilebilen veya tütün gibi tüttürülebilen sebzelere zehirli alkaloitler içerdikleri için nightshade deniyor. familyada bazıları yenilebilen, bazıları zehirli, bazılarının hem yenilebilen yem zehirli bölümleri olan farklı toksisitelerde 3000'in üzerinde tür var.

    mesela patates glikoalkaloitler (solanine ve chaconine) içeriyor. bunlar bitkinin böceklere karşı kendini korumak için doğasında var olan savunma sisteminin bir parçası. 170 °c'de pişirmek bunları kısmen yok ediyor ama yabani patates veya çiğ patates insanları zehirleyebiliyor. tatlı patates nightshade değil bu arada.

    domates, patates gibi bitkilerin meyve-sebze kısmında değil de bitki kısmında zehir daha konstantre olduğu için kimse domates veya patates yaprağı yemiyor.

    bazı insanlarda hassasiyete/alerjiye neden olduğu için diyetlerinden tamamen nightshade familyasını çıkaranlar da var, aa bunlar zehirliymiş yemeyelim bundan sonra diyenler de var. çoğu zaman olduğu gibi uzmanların hepsi aynı fikirde değil, bazıları sorun yok yiyebilirsiniz diyor, bazıları "dikkat" diyor. herkes kendi vücudunu iyi tanımak, tepkilerini ölçebilmek gibi özelliklere sahip olsa keşke.
  • ai araçları*** dijitale aktarılan her insan emeği ürünü şıp diye çalamasın diye eserlerin piksellerini bozulmuş* gösteren yeni çözüm. yani bir nevi "ai zehirleyici".

    günümüzde korkunç bir izansızlıkla el üstünde tutulan ve aptal bir hype'la harlanan şu ai siksoku hususunda durup ciddi bir düşünmek gerek. dünyamız maalesef her teknolojik gelişmeye elinde tuzlukla koşmaya pek meraklı yığınlar elinde şekilleniyor fakat ezcümle şu sorulara bir bakmak iyi olacak:

    —artık* emekleri tümüyle ai araçlarına yüklenecek olan insanlar**** özgürleşecek mi, yoksa işsiz kalıp sefalete mi sürüklenecek?
    —artık çok daha az insan istihdam edebilecek olan patronlar, kudretli sahipler bu araçlara nasıl bakıyor?
    —bu teknolojik ilerleyişle ortaya çıkacak devasa ekonomik kazanım kimlerin cebine girecek?
    —insan denen yapıya duyulacak ihtiyacın azalması çoğunluğu emekçilerden oluşan topluma fayda sağlayacak mı?
    —dünya, kitlesel işsizlikle gelecek olan böylesi bir toplumsal değişimi taşıyabilecek bir durumda mı?
    —bu gelişmeler ciddi ciddi kimin yararına?

    öncelikle şu basit gerçeği bir tekrar edelim: bu ai araçlarının hemencecik ürettiği o "ilgi çekici" işler, generative fill'ler, tasarımlar, enstelasyonlar; araçların tamamen insan emeğiyle oluşturulan eserler tarafından eğitilmeleri ve beslenmeleriyle ortaya çıkıyor. ai aracı, kendisine girilen prompt'a benzer şeyleri internette tarıyor, ortak renk paletini ve figürleri belirliyor, böylece "noktaları birleştirerek" internette bulduğu her şeyin bir ortalamasını üretiyor.

    e tabii beslendiği tüm o insan emeği materyallere* dair tutarlı bir hak/telif takibi sunmuyor, esas alınan eserlerin sahiplerini hepten denklem dışına itiyor. yani bu insanların emeklerini kullanıp yeni bir ticari ürün ortaya çıkarıyor, bir nevi hak sahibi insanın cebinden para çalıyor.

    bütün işi daha çok para ortaya çıkararak dünyanın, allah muhafaza, çökmemesini sağlayan sahipler elbette bu gelişmelere ağızları sulanarak kucak açıyor. zira bu, daha az maaş ve daha hızlı üretim demek.

    insanın yaratıcılığı adına en zor ve değerli işlerden olan yazarlık alanında mesela, ana başlık olarak maaş ve çalışma saatleri sıkıntısını belirleyerek uzun süreli greve giden senaristler taleplerine stüdyoların ai kullanımlarının kontrol edilmesini de eklemişti daha bu sene. benzer şekilde, george r. r. martin ve kimi yazarlar da dava açmıştı bu siksok araçlara.

    zira çok ciddi bir risk var ortada hem bu insanların ekmeği hem de toplumun tüketeceği içeriklerin kalitesi adına. he şu anki piyasada da muhteşem işler yok tabii, hepsi basit ve hızlı tüketim amacı taşıyan işler ama ai tekdüzeliği hepten öldürür sinema ve televizyonu.

    maalesef ülkemizdeki çoğunluk kendisinin emekçi olduğunun, patronlarının mümkün olan ilk fırsatta onları kapı dışarı etmek için gün sayan yamyamlar olduğunun farkında değil tabii. lakin kapıyı çalan bu köklü değişim gerçekleştiğinde ve ortalık hele bir durulduğunda ortada birkaç korkunç zengin ajanstan başka bir şey kalmayacak yani, uyandıralım. bunların sahipleri zaten bugün dahi çok zengin, ama bu para makinesi buldozerler elbette duramaz.

    mal sahipliği gittikçe dar bir kitleye bahşedilen, tüm varlığın tepeye gürül gürül aktığı bir gidişat var geleceğe adım adım. bu ai shitstorm'u da bu işin bir ayağı.

    daha korkuncuysa, toplumun büyük bir kısmının bu kaygıları yaşamıyor, olanları anlamıyor, anlasa da tepki veremiyor olması. ulan hepiniz mi patronsunuz? ya da hepiniz mi patron olabileceğinizi sanıyorsunuz?

    bakın kol kola blade runner olmaya gidiyoruz he ciddi ciddi. sahiplerin devasa kulelerinden ya da kurdukları uzay kolonilerinden dünyada kalan plebleri seyrettiği, dünyadakilerinse kirli havadan gebermemeye çalışırken birbirlerini kesmekten başka çıkar yolunun kalmayacağı bir yarın.

    aha böyle olacak gelecek: görsel
  • bir ultima online spell reagenti. incognito, energy bolt gibi buyulerin yapilmasinda kullanilir
  • ayrica zehir buyusunun yegane reagenti. (bkz: poison)
  • 'boynuzlu kender' bir minator tarafindan verilen bu lakabi sonuna kadar hakeden bir karakterdir. tabi ki tasslehoff burrfoot kadar cok fazla sey basarmis olmasa da kalbimizde buyuk bir yer kazanmis bir kender kardesimizdir.
  • isveçli tek albüm çıkarıp dağılmış güzel gruplardan biri.

    edit: aslında biraz children of bodom'un ilk dönemlerine benziyorlar, klavye onlar kadar önde değil ancak bir klasik müzik etkisi var genelde, enteresan bir grup.
  • (bkz: the lumineers)'ın game of thrones için yaptığı yeni şarkı .
    sözleri:
    some of us love to think of life as a game
    ı wasn't born into royalty and can never behave
    some final freedom like a man in a cage, oh no

    some priest insisted it's a test of the faith
    and only holy devotion can keep the devils away
    there's only so much that a man can pray, oh no

    oh my love
    oh my love
    spare my blood
    spare my blood

    ı saw the footprints in the white of the snow
    ı counted thousands of hours just to ride all along
    18 degrees and 80 miles from home, oh no

    we built a wall to keep the devils at bay
    a distant army was marching through the night and the day
    ı swore an oath and with my life ı would pay, oh no

    oh my love
    oh my love
    spare my blood

    nightshade won't you take me away
    and ı could hold my breath for another day
    but it was all, it was all, for the throne

    we were surrounding and the ending was near
    all of the sudden a ranger arrived, a savior appeared
    made it to safety but the devil was here, oh no

    oh my love

    nightshade won't you take me away
    and ı could hold my breath for another day
    but it was all, it was all, for the throne
  • vampire the masquerade'in sonunu anlatan gehenna kitabındaki dört seneryodan biri ve daha önce basılmış kitapları en destekleyeni.
  • unutulmuş öykülerde, belki de yalnızca bir avuç insan tarafından hatırlanan, dehlizlerle kaplı karanlıklar şehrinin son kalan özgürlük savaşçısı. yedi cihanın en kalabalık diyarında, geceye saklanmış kimsesiz çocukları unutulmuş sokaklardan toplarmış. karanlığın içinde dolaşan onlarca kötülüğü tek bir el hareketiyle kovar, gözlerinden inancın ışıkları yayılırmış.
    derler ki; ışık olmayan şehre ateşi getirmek ve o gün geldiğinde ayaklarını dünyanın köklerine kadar uzatabilmek, ruhunu ışığa çevirebilemkti tüm dileği. karanlığın içinde karanlık, aydınlığın içinde aydınlık olacaktı o.

    bir rivayete göre, adı sadece efsanelerde anılan kara sarmal dansçıları tarafından öldürülmüş, küllerinin tüm kainata saçılmıştır. kaniçen olarak bilinen karanlık yaratığının yokedicisi olarak anılır.
hesabın var mı? giriş yap