niğde
-
otogarda otobüs yok adamlar havaalanı yapılsın diye kampanya başlatmışlar. akıl fikir.
-
niğdelilerin kullandığı bazı kelimeler ek olarak şunlar verilebilir:
(http://www.balcikoyu.com/balci/sozluk.htm adresinden alınmıştır efendim)
abarieee :şaşırma ünlemi
ağıllamak :koyunu kuzudan ayırmak
aletrik :el feneri
andal :tarlanın bölümlerinin her biri.
aşlık :buğday
avşarlamak :bir işi üstünkörü yapmak
ate :hala
baldırcan: patlıcan
ballık : yenilebilen bir tür bitki
bandıkmak :çok sıcaklamak
bannakcak : derme çatma yapılan kapı
baruu : korku ifade eden bir ünlem
batman :8 kiloluk ölçü birimi.
bazar ekmeği: somun ekmeği
bdiminek : yenilebilen bir tür bitki
bocut : küçük testi
boğen : kurumamış koyun pisliği
bolamadı :çoklukla, fazlasıyla
boşanmak :eşeğin zincirini koparıp kaçması
böycü : böcek
bunek : tanayı bağlamaya yarayan ip.
bunelek :yazın hayvanlara muzallat olan bir sinek
cavlak: kabuğu soyulmuş ceviz
cavurdamak : gürültü yapmak
caydak : katıksız
cıncık şeker : akide şekeri
cıngıl :üzüm tanesi
cızlağan :ısırgan otu
ciğerin ağzından gelsin: bir beddua çeşidi
cingil :1-bir çeşit süt kabı
2-burundan dışarı akan sümük.
coruhsuz : çok israf eden
cülük : civciv
çağşak:taşlık alan
çalçap :işi hızlı ve baştan savma yapan
çellav :hırçın yapılı
çepiç :genç keçi
çevirme :üzerine ekmek konulan yuvarlak ahşap sini
çıkrık : yün eğirme aracı
çiğin :omuz, vücudun parçası
çoğzürmek: işemek
çolpa: beceriksiz
çonur: çalı dikeni
çopur: kayalık yamaç
çorten: dam oluğu
çukur: hindibağı bitkisi
dal: sırt, vücudun parçası
dam tanası: aşılanmış cins dana
daylı dert: (annelerinn çocuklara bedduası)
depik: tekme
devre: aksi
deyramber: ayçiçeği, günebakan
dıkaçlı: ağzının içinden konuşmak
diri gün: salı günü
domuşmak: ayakta durmak
dölek durmak: yaramazlık yapmamak
dumacık: aşırı rahatsızlığa yol açan bir tür sinek
ekin yolmak: ekin biçmek
e galem: çıtkırıldım, nane molla.
engel: tarladaki buğday, arpa tutamı
epitmek: yelllenmek
fıs dimedi: hava çok sıcak, hiç rüzgâr esmedi
folu: tavuğun yumurtlaması için bırakılan tek yumurta
fos ciğer: sakatadın akciğeri
fotuk: yeşil renkli burun akıntısı
fotulamak: suyun tazyikli akması
gabala: 1-rastgele
gabış hayvan : tüysüz hayvan
gadem: kardeşim
gağış: kurumuş hayvan pisliği
ganara: doymayı bilmez adam
gaklık: taş oyuğu
gapalı bazar: pazar günü
garağış dumanı çok kederli yüz ifadesi
garık: bağın bölümlerinden her biri
garsamba: gereksiz alet, edavat
geber yatlık: gece yemeği
geğirmedim getlemedim; bağırsağımın ucu pıtladı: tahmin ettiğiniz kadar kötü bir şey yapmadım
geleni: gelincik
getleme: yenilebilen bir tür bitki
gıbal: sima
gırkmak: koyunun yününü kesmek
gırma :1-tüfek
2-tarlada andalın içindeki küçük engel
gıtır vermek: arayı bozmak
gıykımsız: işini hesaplamadan yapan
gocaoğmak: peynirli, soğanlı ekmek parçası yemeği
golan palanı: merkebe sabitlemeye yarayan sağlam ip
golek: yapay su birikintisi
golük: merkep
gosa: tırpan
guğlek: 2 tenekelik ölçü birimi (30 kg civarı)
gumanım: zannedersem
gurk: anaç tavuk
guru: boşuna, beyhude yere
gusgun: palanın bir parçası
gülbündü: kuş burnu
günülemek: bir çocuğun başkasını kıskanması
haftan: koyunların yem yediği tahta havuz
hak: çobanın emekleri karşılığı perânteden aldığı kuzu (1/10)
hakkırdamak : yüksek sesle gülmek.
hangırda: nerede
harar: büyük çuval
harım: harman yeri
hassek: sürüden geri kalmış davar
hazal: kurumuş yaprak
hereni :büyük yayvan kazan
heyden, cesattan kesilmek: takati kalmamak
heyeri: be adam
hındıkmak: bir isteği olmadığı için içten içe üzülmek
hülük: kışın etrafında oturularak ısınılan toprak ocak
ıstar: halı tezgâhı
il iyisi: başkasına yaranmaya çalışan
in: koyunun kulağına yapılan sahiplik işareti
ini : kayın
ississıran: spatula
iteği: ekmek yapılırken serilen örtü
izbet : yorgun, döküntü mal
kaklamak: sıyırmayı küçültmek
gararadert: bedddua
kârden gelmek: gurbetten gelmek
kef :kurumuş burun akıntısı
kele: uyuz dana
kelik: ayakkabı
kemçik: düşünmeden konuşan veya iş yapan
kendir: sağlam urgan
kerme :katmanlaşmış, parçalara bölünmüş hayvan dışkısı
keşli :patavatsız, saçma sapan konuşan
kişşik: imece üsulünde sıra
kitilemek: sinirinden dolayı agresif davranmak
kofere: bal peteği
koken: fasulve, karpuz v.b.nin ağacı
komüs: su bekçisi
kulük: manivela
küpecik: peynir konulan toprak kap
küssük: küçük balyoz
loda: sıyırma yığını
lömpü: ağır, hantal adam
mane vermek: kusur bulmak
mayda: annelerin sinirli iken çocuklara buyurduğu yemek çeşidi (zıkkımın kökü)
mazer yağı : vazelin
mısmıl :murdar olmamış
mızıklanmak: işi ağırdan alan
miliz: arı
mimbal: sivri uçlu kısa sopa
mürdümüne: boşu boşuna, beyhude
nâkıt: ne zaman
necaset: inatçı, çirkef çocuk
noğrün: hal hatır sorma ünlemi
ohmatsız :gözü doymayan
onese: avlanmak için yapılan mevzi
ötürek : ishal
panus: yük eşeği
papara: soğanlı, domatesli bir yemek
parç : maşrapa
pelezimek: heyecanlı bir şekilde koşmak
perânte: yaylada bir çobana mensup sürü sahipleri
pırtı :1-kumaş örtü
2-düğünden önce kız ve oğlan evinin yaptığı alışveriş
pişkir: havlu
pörüşmek: solmak
sakı : ceket
samarık: kandırmaya elverişli
samırdanmak: uykuda konuşmak
saptan gelmiş golük gibi serilmek: yorgun düşmek
savan: büyükce örtü
savuşturmak: uğurlamak
sındı: makas
sıracalı :yaramaz çocuk
sırçan tüyü: bir renk çeşidi (gri)
sıyırma: hayvanların yediği dikenli bir bitki
sinekli: yavaş iş yapan
sitil: domates, biber fidanı
sokurtu: ağzının içinden konuşmak
söypümek: iyice zayıflamak, seçilmek
suğdu: sinsi insan
süngü: bir çeşit kelek
şalak: karpuz
şaplak: tokat
şarapana: üzüm ezilen havuz
şelek: taşımaya elverişili hâle getirilmiş keven, buğday, sıyırma yığını
şepe: bir tür ekmek
şişek: genç koyun
talvar: gereksiz eşyaların konulduğu çatı bölmesi
teleme az pişmiş yumurta
tetir: ceviz kabuğu
tırık : ishalin şiddetlisi
tızıkmak hızlı koşmak
tingildemek: düzensiz ve hızlı yürümek
tomatis: domates
toklu :6-12 aylık kuzu
topalak: sakatadın böbreği
tospağa:kaplumbağa
tütsü: nazarı savmayı amaçlayan duman
uğra: ekmek açılırken onun yapışmamasını sağlayan kepek
ulu bazar: pazartesi
ummuoo: teessüf ederim
urup: tahıl ölçü birimi (guğleğin 1/4'ü)
üzlük: yumurta saklanan derin çukur
yağlı: ufak bir tür yemek
yallus: açgözlü
yav: yahu
yazağır: yani
yolak: patika, dağ yolu
yoz sığırı: işe yaramaz tembel
yumuş: görev, iş
yün eğirmek: yünü ip haline getirmek
yüzellik: nazar değmesini engellediğine inanılan bir tür bitki
zahra: tahıl
zerrâdar: azıcık
zıbarmak: mecburen uyumak
zımbık: yumruk
zıpırdamak: gürültülü bir şekilde oynamak
zollu: çok iyi
zuğmak: damın akmaması için yapılan toprağı sıkıştırma
bir niğdeli olarak bu kelimeleri kullanmak inanılmaz zevklidir. kullanınız, kullandırtınız. ben mesela eşime öğretiyorum bazılarını, günlük konuşma dilini çok eğlenceli hale getiriyor, gerçi bir gün markete gittiğimizde bir uçtan bir uca, 'hayatııım, baldırcan da alalım mı' diye bağırdığında, evet resmen bağırmıştı, hiç oralı olmamıştım ama olsun. arada bi 'nakıt geliyosunuz' demek zevklidir be. -
niğde
burada 2013 niğdesi ile ilgili kişisel görüşlerimi aktaracağım. geçmişten günümüze kısa bir bilgi sonrasında ise kişisel yergi ve yargılarımla irdeleyeceğim. (cümleye bak be! )
niğde’yi buralı olmam sebebiyle sık sık ziyaret ettim. akrabalarım hala buradadır.
niğde bin yıllar boyu medeniyetin yerleşkesi olmuş ama nedense kimsenin umursamadığı bir kimlik ile bütünleşmiş bir şehir. (düşünün bilecik bile daha meşhurdur sözlükte.)su kaynaklarının çok zengin olmasının bunda büyük payı var. (hançerli köyünün kaynak suyunu erikli ile karşılaştırırım; hançerli’ye 10, erikliye 8 veririm. o derece) benim çocukluğumda var olan su kaynakları artık yok. hatta, yeraltı suları da çok derinlere doğru hızla ilerlemekte. medeniyet’in her türlüsü, dinsel olarak, ırksal olarak birlikte yaşamış.(hatay, mardin diyenler kulağımı çınlatıyor. ne hatay’ı, ne de mardini görme fırsatım olmadı. turistik bir gezi vesilesiyle mutlaka ziyaret edeceğim .) nedense türklerin gelmesinden sonra bu kozmopolit yapı hızla yok olmanın eşiğine gelmiş. (özellikle cumhuriyetle beraber mübadeleden de etkilenmiş.) kasabalarında hala değişik din ve ırktan insanlar birlikte ve huzur içinde yaşamasına karşın merkezinde tam bir bağnazlık söz konusu. hep anlatırlar ya, ramazan ayında mahalle baskısını iliklerinize kadar hissedersiniz.
niğdenin insanları okumuş olurlar. bu yüzden uzun yıllardır kamu ve serbest piyasa imkanlarının daha yüksek olduğu şehirlere yerleşmiş buralarda yöre insanları ile kaynaşmışlardır. (örneğin ayhan şahenk’in oğlu ferit şahenk ten sonra gelecek nesil niğdeyi tamamen hafızasından silmiş olacaktır.) bu yeni nesil ise anne babalarının niğdeden göçen insanlar olduklarını belki unutarak belki de küçümseyerek bilmezler. özellikle dedemin anlattığına göre cumhuriyet sonrası ilk nesil kamu kurumlarında sağlam mevkilerde dürüstçe çalışmış. fertek ve kemerhisar kasabaları hala bu geleneği sürdürür. değişik yerlerde görev yapmış emekli valiler, emekli komutanlar gerçek kahvehane geleneğini emektar kahvelerde gazete kitap okuyarak yaşatırlar. fertek sokak sokak gezilmesi gereken bir tarihtir. kemerhisar keza öyle. kemerhisar’da roma döneminden kalan su kemerleri ve havuzlar çevresinde italyanlar hala kazı yapmaktadırlar. (arkeoloji okuyan/bitiren arkadaşlar daha iyi bilirler)
koyunhisar kasabasını birebir gidip görmüş değilim. ama garanti veririm türkiye’nin en iyi halıları koyunlu halılarıyla karşılaştırılmalıdır. gaziantep’teki gibi bir ticarete dönüşmemiş ancak ticari değeri yüksek halılar üretilmektedir. kendi evimizde babamın anlattığına göre memuriyetinin ilk yıllarında senetle aldığı el dokuması çok değerli bir halı mevcut. nedense senede bir havalandırır. sonra sarar saklar:) bu arada halı kilim geleneği kent merkezinde perşembe pazarında devam eder. halılar sokağa serilir ve açık artırma usulü satılır. küçükken merakıma yenilip şahit olduğum bu geleğin devam ettiğini sanmıyorum.
kayaardı bağları niğdenin gizli cennetidir. suyu, yeşili bol. insanı insan. ancak güneş erken batar burda. kayaların ardında kalır. sanırım emre altuğ buralıdır. (show tv magazinde ceviz ağacını gösterip elması iyi olur bu ağacı demesi ince zekasının ürünü mü yoksa ağacı tanıyamamasından mı kaynaklandı bilemiyorum.)
perşembe pazarı demişken “geçti bor’un pazarı sür eşşeğini niğde’ye” sözü çarşamba günkü bor pazarını kaçıran gariban köylünündür. bor niğdenin sanayi merkezidir. bor, niğde merkezi kadar; hatta daha canlı bir ticari hayatın yaşandığı bir ilçe. nedense ne niğde’lilier borluları sever, ne de borlular niğde’lileri. niğde’liyim demez bor’luyum der. sivas’ın zara’sı gibi. şimdi haftanın her günü pazar kurulur değişik semtlerde ancak baba pazar perşembe pazarıdır. bütün köylerden alış verişe gelirler. ticaret canlanır.
çamardı ilçesi niğdede doğu akdeniz toroslarının kuzeyinde yeralır. ünlü demirkazık buradadır. hersene turistler dağa çıkmak için akın akın gelir. ancak demirkazık pek çoğunu bağrında saklar.
bahçeli ve sazala(şimdiki sazlıca) tarım merkezlidir. pazarda yerli sebze meyve diye tabir ettileri niğdenin kendi mahsulüdür. türkiyenin hiçbir yerinde daha taze sebze ve meyveye erişmeniz mümkün değildir. (en azından domates bile ye beni diye kokuyor.)
melendiz diye bir köyü mevcuttur niğdenin. en sahtekar ilçesi budur. kişisel deneyimlerim ile de rahatlıkla söylerim. aslı melendizli bir niğdeli ile türkiye’nin herhangi bir yerinde karşılaşırsanız, yarın olmayacakmış gibi kaçın. şimdiye kadar yediğiniz dost kazıkları, ticari yenilgilerin toplamını bu kişiden yemeniz muhtemeldir.
hurdacılık ve geri dönüşüm türkiyede niğdelilerin tekelindedir. demir ve benzer metallerin toplanması izmir ve denizlide ki örneklerinde olduğu gibi niğdelilierin işidir. dünyanın kar oranı en yüksek işidir hurdacılık. sizden 40 kr./kg aldıları hurda fabrikaya ulaştığında 60kr./kg civarındadır. kayırlı kasabasında 5~6 yıl sonra lamborginileri ferrarileri görmeniz olasıdır.
niğde’de üniversite mevcuttur. (bkz: niğde üniversitesi) konservatuar, eğitim fakültesi vs. vardır. öğrencilerin şekillendireceği bir şehir olarak gördüm niğdeyi hep. ve öyle de oldu. 10 sene önce öğrenciye öcü gibi bakarken şimdi yolunacak kaz gözüyle bakan tam bir öğrenci şehri. ancak öğrenciler için ucuzdur. yaşaması uçlarda yaşayan bir öğrenci değilseniz kolaydır güzeldir. okul döneminde canlı yaz aylarında sakindir. yazın daha çok yazlıkçılar, adanadan gelen yaylacılar, ve memleket ziyaretine ebeveyleri tarafından zorla getirilen gençlerden oluşur. benim yaşıma geldiğinizde ise tek duyduğunuz sesin ağustos böcekleri olması için gelirsiniz. gece yıldızları hala görebilirsiniz.
ha bir de yemek kültürü çok yoktur. bir tek niğde tavasını bilirim. böyle kapama fırında. mangır çorbası var bir de pekmezden yaparlar. eski şarapçılar da kalmadı niğde’ de. zira tekel kanunu ve ak parti hükümdarlığı altında. niğde türkiyenin patates üretimini karşılardı eskiden. şimdi hastalıklı diyorlar toprakları için. israilden aldıkları tohumlardan olduğunu sanıyorum. bir dönem yüklü miktarda bedava dağıttılar çiftçiye. şimdi niğdeli üretici sivas, malatya, elazığ taraflarında tarla kiralayarak üretim yapmakta. bağcılık hala devam eder niğdede. çoğu kimsenin bağı bahçesi vardır. niğde türküleri hala söylenir bağlarda. üzüm bağları, elma bahçeleri her yaz sonu şenliklenir. pekmez kaynatılır. şarap yapılır. elma depolanır kış için. elma yalnızca dalından koparıldıktan iki dakika içinde lezzetlidir. ademle havvanın yediği elma niğdenin elmasıdır. elma bahçelerinde günaha girersiniz şerefsizim. niğdede cevizi dalından yerler. lezzetlidir. yaşlı ceviz ağaçları kilolarca ceviz verir.
hızlı bir betonlaşma da olsa yeşillikler içinde neşeli hobitler yaşar niğdede. zira niğdenin insanı ufak tefektir. yaşını göstermez. olduğundan 5 yaş daha küçük görünürler.
niğdeli’ler özenti insanlardır. sonradan gördümcülük hat safhadadır. özellikle son dönemde komşusu golf aldı diye gidip passat alan insanlar çok fazladır. veya evindeki oturma odasını değiştirdi diye evini yenileyen tanıdıklarım var. sadece belli mahallelerde değil niğde genelinde böyledir. (emperyalizm şehri hızla şekillendiriyor. ) şurası da bir gerçek niğdede trafik kuralları trafik polislerinin baskısıyla uygulanır. kent merkezinde dahi ölümlü trafik kazasının yaşanması mümkündür. bu kafa yapısının sonucu eğitimsiz insanlar çok fazlalaştı.
son olarak niğde belli zümrelerin kontrolü altındadır. niğdeli zenginler her alanda kamu’yu yönlendirir. belediyeye verdiğiniz bir dilekçe için cevap alamazsınız. en masumane isteğiniz görmezden gelinir. ama belli bir adınız mevcutsa telefonla en anlamsız isteklerinizi kamu görevlilerine yaptırabilirsiniz. zira belediye başkanı bile müteahhitlik yapmaktadır. önemli kamu görevlileri için sürgün yeridir. medaş kafasına göre elektrik kesintisi yapar. telekom telefon faturanızı yanlış adrese gönderir. ttnet niğdede destan yazmaktadır. (anlatsam aklınız durur o derece). memurlar için bulunmaz nimettir. zira küçük şehirdir. ama bu memurlar insanları ayırdetmeksizin koyun muamelesi yaparlar. hepsi birbirini tanır. ahbab çavuş ilişkisi had safhadadır. her işinizi telefonla veya tanıdıkla yürütebilirsiniz. zaten çoğu kimse akrabadır.
bunlar niğde ile ilgili şahsi doğru ya da yanlış görüşlerimdir. gecenin bu saatinde can sıkıntısıyla yazdığım satırlarımdır. sevgili sözlükçülere saygılarımla…
edit: kenter'ler de fertek'li değil koyunlu'luymuş.. bitdanın uyarısıyla..
edit2: yazmazsam olmaz (bkz: ömer halisdemir) -
izmirin bornovası kadar bir şehirdir. kemerhisar diye tarihi bir kasabası vardır ve burada insanlar yolun ortasından yürür.bu sıradan bi yürüyüş değildir ama kaldırım varken yolun ortasından yürürler ve arabayla gecerken korna çaldığınızda keyiflerini hiç bozmadan siktir git bakışı atarlar dumur olur çıkarsınız.
-
her entry'i okumadım ancak başlıkta ara ile baktığımda macir (muhacir/göçmen) ve yerli farkından kimsenin bahsetmemiş olması ilginç
niğde, bursa ve izmir gibi 1923-1939 yılları arasında becayiş/mübadele ile yunanistan, bulgarisyan, romanya topraklarında yaşayan türk azınlıkların yerleştirildiği şehirlerden biridir.
benim, baba tarafım 1933-34 yıllarında filibe'den bor'a, anne tarafım 1921-22 yıllarında selanik'ten niğde'ye göçmüşler.
anne dedem 11-12 yaşlarındaymış, anneannem 2 yaşında. anane hatırlamıyor da dedemin abilerinin anlattığına göre izmir'de karantina'ya inmişler gemi ile... orada getirdikleri para altın ne varsa el konulmuş, artık devlet mi aldı, yoksa o dönemde de fırsatı çıkara dönüştüren şerefsizler vardı da aldılar bilemiyoruz.
aşı, bit ilaçlaması falan yapılmış. dedemin babasına sormuşlar. izmir tarafında bir yer göstermişler, bir de niğde. ne yetişir buralarda diye sormuş garipler, izmir'de zeytin olur, niğde'de buğday bir de küçükbaş hayvan demişler. dedemin babası niğde demiş. * şimdi bir şey diyeceğim de rahmetliye adamcağız ne bilsin. bursa lafını kimseden duymadım.
kısaca muhacir'iz, göçmen'iz.
hatta bor'da rahmetli babaannemin kendi elleri ile yer yıl sıvadığı kerpiç evinin olduğu yer yeni göçmen mahallesiydi.
niğde'nin yerlileri macur der, muhacir olanlar maacir, mağcir der kendilerine.
ciddi ciddi bir döneme kadar yerli-macir birbirlerine kız vermezmiş mesela.
becayiş ile gelenlere oradan taşınan rum ve yunanların toprakları hibe edilmiş. buradan gidenlere de oradaki türklerin toprakları hibe edilmiş. anlaşma şartı olarak.
sırf bu yüzden yerli-macir çekişmesi vardır. geldiler toprağa kondular diye.
ama yerliler arasında da macirler arasında da göçen rumların gömdüğü altınları bulup zengin olanlar vardır.
aslında düşününce çok komik, yerli ne anasını satayım, amerika kıtası mı burası.
göçmenlerin yunan tohumu muhabbeti çektiği çok olmuştur. sebebi ise macirler arasında beyaz tenli ve renkli gözlü sarı saçlı çok insan olması. türk'üz lan biz de. baba tarafında öyle girişken tipler yok malesef ama annemin kuzeni gitti araştırdı, 1700'lü yıllarda karaman'dan selanik'e göçmüşüz. atalar arasında yunan gelin ya da damat yok.
neyse niğde ile ilgili böyle de bir konu var.
ek olarak, koyunlu ilçesi çoğu zengindir. zamanında halıcıların en çok olduğu ilçeymiş. kooperatif kurmuşlar. koyunlu halı fabrikası açılmış. yanlış hatırlıyor olabilirim ama 2000 ortaklı bir şirket olarak türkiye'nin en büyük ilk 500 işletmesi arasına girmişti. dayım halı ve yün iplik fabrika müdürüydü, oradan biliyorum. koyunlu'lular çoğu bu sayede gelir seviyesi yüksektir. sonradan çoğu alamancı oldu.
koyunlu işletmesi içinde, pamuk iplik, yün iplik, yuvarlak örme ve halı dokuma üretim tesisleri ile kojenerasyon santrali olan (kendi elektriklerini üretiyor ihtiyaç fazlasını satıyorlardı, gemi motorları ve jeneratörler vardı) gerçekten büyük bir işletmeydi. ankara'nın doğusunda kojenerasyonu ilk uygulayan işletmeler arasındadır.
macir ve koyunlu konularına da ben açıklık getirmiş olayım.
yaşanır mı, yaşanır. ben tabelasında 28-29000 nüfus rakamlarının olduğu yılları hatırlıyorum en eski. şu anda 229,000 diye buldum internette vay aminim dedim. uzunca süredir gitmediğim (gidemediğim) için tabelada yazanı bilmiyorum.
(bkz: sözlükteki gizli niğdeliler) -
bilenler bilir. 90'li yillarda belediye binasının önünde büyük emekle oluşturulmuş bir avuç park yeşilliği vardı. sayısı 8-10'u gecmeyen o yaşlı ağaçlar, bir anadolu şehrine yazları gölge yapar, birazcik nefes almak isteyen agaclarin altindaki mütevazı çay bahçesinde otururdu. o parkın içinden geçip giderdik okulumuza, orda nigde gazozu içtik, orda çekirdek çitledik, orda arkadaşları bekledik, orda lafladık, orda aylaklık ettik. bir anadolu kentinde yaşadıysanız bilirsiniz, alternatifsizlik ne demek, mecburiyet ne demek, sevmek zorunda olmak ne demek. koca kentte icinde agac olan sayili 2-3 parktan biriydi iste.
sonra herkes üniversite kazandı gitti. 2000'li yillarin basinda tum turkiye gibi nigdenin yapisi da degisti, kirsalindan goc aldi. nigdeli degisti, nigde'linin secim ve yonetim degerleri degisti ve bir tatilde geri döndüğümüzde oncacık yere 'kent meydanı' yapmak için tum ağaçların kesildigine sahit oldik. o bozkirin ortasinda, dort bir yana 'zaten' toprak ortusuz uzanan sehirde, kent meydani zirvaligini yapmak icin yillarca binbir emekle yetisen o agaclarin oldugu yere karar kilmisti yeni anlayisin yonetimi. boyle bir kafasizlik. şimdi yerinde yeller esen agaclik, zevksiz bir taş örtüsü ile kaplı. oyle gri, bombos, kel bir tas kaplama, tam da anlayislarina yakisir sekilde. nasıl içim acimisti görünce, nasıl sinirlendim yerinden bile kımıldamayan 'güya' duyarlı, vatansever, merhametli anadolu insanına. içimden daha o gün geçmişti. sizin donunuza kadar alacak bunlar dedim. 20 yil sonra bugün baktığımda keşke donlarını aldıklarıyla kalsalardı bile diyorum.
öğretmen okulu'nun arka caddesi'nde kocaman çınarlar vardı yol boyu, budama adi altinda katledilen, nesi rahatsız etti, nedir bu yesile dusmanliginiz? o bozkirda ev yapacak baska hic yer kalmamis gibi sinsi sinsi kayardi baglarinin icine dogru ilerleyisiniz? neden o bahcelere imar izni veriliyor anlamiyorum, nigde'deki tek yesil yer orasi kaldi zaten. tepebaglari bitti, amas baglari bitti, bor yolunun etrafindaki uzum baglari bitti, burayi da mi bitirmek istiyorsunuz? bu mu vizyonunuz gercekten?
ya o cografi & kulturel doku gozetmeksizin anadolu'nun canım noktalarına serptikleri tek plan toki kistleri? (cografi & kulturel dokunun ne oldugunu biliyorlarsa bileklerimi kesmeye hazirim) çamardı'daki yesil bahcelerin ortasina heyula gibi diktikleri o binalari görmemiş olsaydı keşke bu gözler. nasil bir zevkin urunudur yesilligin icine dikey yerlestirilen, goz goz oda olmasinin disinda hicbir ozelligi olmayan o cimento hapishanesi? küçücük niğde için daha neler anlatırım ki, olayı bi de türkiye çapında düşünün. varsa yoksa boş meydan, site, otopark veya avm her yer.
bir avuc insana layik gorulmeyip kesilen o agaclarin bize acikca soyledigi sey su aslinda; basina gelen herseyi haketti o halk. daha bile fazlasını hatta.
şimdi niğde, sıradan bir anadolu kenti bile değil, iri boy bir kasaba, zevksiz bir taşhane, acemi ve zalim insanların elinde çırpınan eski bir selçuklu kenti.
ilimden, irfandan, görgüden, kültürden, zevkten, tarihten alamadıkları hıncı ağaçtan, yeşilden, müzikten, heykelden aliyor bu yeni anlayis, ne desek boş. umuyorum tanrılarına sunacak iyi bir gerekçeleri vardır bunları yaptıkları için. zira ben kendi tanrımın karşısına, yanlışlıkla kopardığım bir ağaç dalı için bile çıkmak istemezdim.
üşenmeyip google'a 'niğde belediye meydanı' yazarsanız hemen ilk 2 fotoğrafta çıkıyor önceki ve sonraki hali. ben buraya nasıl eklenir bilemedim. -
kayseri, konya ve adana gibi, birbirinden iddialı şehirlerin arasında kalakalmış, sosyokültürel açıdan azıcık şundan azıcık bundan bir şehirdir niğde. aynı göktürkler'in çini almaması "aman deyim bunların kültürü altında asimile oluruz" durumu niğde için yaşanmıştır. niğde nitekim kendine has özellikleri olan, yıldızı selçuklular döneminde parlamış, sonra osmanlı balkan sevdası nedeniyle ignore edilmiş, yine de tarihte nevşehir ve yakın zamana kadar akasaray'ın da bağlı olduğ bir şehirdi.
nitekim, niğde yerlileri avrupai insanlardır. hem baba hem annem niğde/merkez çıkışlı ve az kardeşli, hepsi üniversite okumuş insanlar. dediğimiz zaman 1950'li yıllar, niğde'de sosyal demokrat rüzgarlar esiyor, çocuk okutma, cumhuriyet bayramı baloları, türkçe ezan filan liberal dönemler. mamafih öyle bir geçer zaman ki, niğde'nin genelde esnaf olan bu kesimi az üreme, yeni nesilin büyük şehir göçü, bir de geleneksel alkolizm gibi sebeplerden ötürü toplumun genel yüzdesinde ihmal edilecek bir raddeye inmiş, yeni nüfus konjonktürü 1. ya da 2. nesil köy/ilçe çıkışlı niğdeli'lere kalmıştır. burun kıvırmak tabii hoş değil ama bu insanlar akp'nin oy topladığı kesim. geleneksel - cahil - tutucu insanlar filan.
neticede görüleceği gibi, akp'nin kalesi denmese bile niğde'ye, burası kale değilse kale olan yerler nasıldır? minibüslerde baş örtü oranı %90'ı geçmekte, en büyük orta öğretim kurumu olan imam hatip okulu pretijini korumakta, bütün yerel yönetimler buranın küçük dağ yaratıcılarının insafında yürütülmektedir. bazı müdürlükler ölmüş bir hayvanın rektumunun derinlikleri daha az kokuşmuştur. verilen her kadar torpillileri sevindirecek, torpilsizleri korkutacak niteliktedir. yönetimin çoğu namazında niyazında, bir de konya ekolü omurgasızlık babında içkisinde karısında kızında, insan müsveddeleridir.
adana kayseri konya demiştik, işte niğde bu üç şehre atfedilen negatif ön yargıların çoğunu doğrular niteliktedir. esnafına güvenilmez, dindarına güvenilmez, gösterişe düşkündür vs. bir de bunun üstüne kiralık evlere kıran girmiştir. yaz sezonu hariç kiralık evler nadir ve pahalıdır. bunun sebebi, yazın uygun fiyatlı evler (300 - 400 tl arası) öğrenciler tarafından tutulmakta, kalan dönemde tayin olan bilimum memurlar boklarına tüy dikmektedirler. merkezi bir yerde yeni evlere 650 tl ve fazlası istendiği gözlenmiş, çember genişletilip bakım kriteri azalınca fiyat 400'e, kalorifer kriteri de çıkarılınca 300'e inmektedir kiralık ev fiyatları. tabii bekara ev yok gibi klişeler de vardır.
niğde'nin alkol tüketimi yüksektir. ama bunu trakya gibi değil bir gizli saklı yapma ekolü vardır. gençlerin gidebileceği bir bar olmamakla beraber ilçelerde ve merkezde çok çeşitli gazinolar bulunur. şarap ekonomiktir. hatta üzüm bağları pek yaygındır (her cümleyi -dir -dır diye bitirmekten gına geldi.) mesela annneannemin kaynanası üzüm bağından çıkan üzümlerin işlenmesine binaen; "gelinlerim pestil yiyeceğine oğullarım şarap içsin" dermiş ve hususi şarap kuyusunda şarap yaparlarmış.
ilçeleri hakkında; (görevlendirmelerle çalışma tecrübeme göre)
çiftik: eğtimsiz, yabani vs diye meşhur olsa da çiftlik çalışması keyifli bir yer. halk çok fakir ve nimetşinas, doğuda çalışmak gibi. buranın kömürcü kasabası meşhurdur bıçaklama kurşunlama vs. ama kulak asmamak lazım zira alevi * kasabası olduğu için milyon tane önyargı var.
ulukışla: çiiftikle beraber merkeze en uzak ilçe. burası adana'ya giden insanların ve çiftehan kaplıcalarının bulunduğu yer olduğu için minimal bir turizm etkilenmesi var. halk bilinçli. hastanesi çok fena gerçi tüm personelin götü 5 karış havada. bor'u saymazsak en gelişmiş ilçe merkezi burada, çok katlı binalar, bim, a101 vs. sonra tüm merkez arnavut kaldırımı döşeli. çimsa niğde'de malum. eskiden her yol böyleydi, şimdi asfalttan nostaljik oldu bu olay.
altunhisar: burası hakkında bilgim yoktur.
bor: conurbation diye tabir edilen olayla niğde'yle birleşmiştir. hatta bor yolundaki evler en lüks evlerdir. burayı ilçeden bile saymıyorum, işte bahçelide oturup g.o.p'ta çalışmak gibi olur niğde merkez / bor arası bir ulaşım. -
adana, eskişehir, bursa, istanbul... hangi şehire giderseniz gidin... hurda ticaretiyle ilgilenenler yüzde 90 oranla niğdelidir.
mesela bor'a bağlı bir karanlıkdere köyü vardır -ki artık kasaba olmuş- bozkırın ortasında yanından geçerken lan bu apartmanlar neci diyebilirsiniz. koca köy hurda zenginidir ve hepsi köyüne mutlaka bir apartman dikmiştir. sanırım bu konuda bir sidik yarışı mevcut... -
bu "istanbul kızı" halimle 2,5 senemi geçirdiğim, hiç görmeyenlerin düşünebileceğinden de ufak şehir-cik. bir mecburiyet caddesi vardır, istiklal caddesi kadar ya vardır ya yoktur ve aslında bütün "şehir" bundan ibarettir. burada yaşayınca mutlu olmak için ne kadar çok sebebiniz olduğunu fark edersiniz. serin bir yaz akşamı öğretmenler parkında sevgiliyle niğde gazozu içmek bir değişikliktir mesela ve verdiği haz boğaza nazır romantik bir akşam yemeğinin verdiği hazzı pata küte döver. prensesten 1 milyona yarım kilo bol tuzlu ay çekirdeği alıp bütün mecburiyeti baştan sona yürümek süper bir sosyal aktivitedir. başlarda deliler gibi sövseniz de, soba yakmak, soba külü boşaltmak, sobalı odadan dışarı kati suretle çıkamamak gibi olaylara, nazik götünüz bir süre sonra bu duruma alışır ve çok sevdiğiniz istanbul'unuza döndüğünüzde sobanın üstünde demlenmiş çay, pişirilmiş kestane tadını hep arayacaktır bünye. yılın en az 4 ayı yerler buzla kaplıdır ve poponuzu kıra kıra yürümeyi baştan öğrenirsiniz. yılbaşının kurban bayramının ilk gününe denk gelmesi büyük talihsizliktir, zira millet tansaşta bayram alışverişindeyken sizin yanlarından bir araba dolusu içki şişesiyle geçip kasaya yönelmeniz herkesi iyi bir derecede alakadar eder. ramazan ayında sokakta sigara içerek yürümek çılgınlıktır. bir sevimli amcamın "puuuu allah belanı versin" diyerek yanımdan geçip gitmesinden sonra öğrenmiştim bunu. hayatınızda rock ve metal müzikten başka bir müziğin yeri yoksa bile, burada en güzel anadolu türkülerini ezberleyip bağıra bağıra söylersiniz. bu şehirciğin tozunu bir kere yuttunuz mu, bütün samimiyetiyle insanını, minicik caddesini, güzel kasabalarını, is kokusunu, buzlu yollarını, dondurucu soğuğunu hep özlersiniz. yaşamak kolaydır bu şehirde, insanlar sakin ve mutludur. huzur vardır, huzur.
-
en çok tahsilli çıkaran memleketlerden birisi olarak bilinir.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap