• yillar once anadolu'nun hastalikli cografyasindan normal bir insan yetismeyecegini gormus
    ve buna binayen tarihe altin harflerle yazilmis sozleri sarfetmis kimsedir.

    "ulan öküz anadolulu! sizin milliyetçilikle, komünizm ile ne işiniz var? milliyetçilik lâzımsa bunu biz yaparız. komünizm gerekirse onu da biz getiririz. sizin iki vazifeniz var: birincisi, çiftçilik yapıp mahsul yetiştirmek. ikincisi, askere çağırdığımızda askere gelmek."

    ileri gorusun dibidir.

    bu cografyadan, bizden egitsende bir sikim olmaz.
    he arada istisnalar tabi ki cikiyor.
    ama genelimiz cok cacik.
    sigir gibi yasiyoruz.
    anlamiyorum kendimizi neden avrupa ulkeleri veya gelismis ulkelerle karsilastirdigimizi.
    bu yuzden mutlu olamiyoruz bence.
    bizim dengimiz afganistan, pakistan ne biliyim kazakistan vs.
    halkta ayni ayarda bir halk, egitim seviyesi desen nerdeyse esit.
    bu bilmemkacinci dunya ulkelerinden ilerideyiz, bence buna sevinmeliyiz.
  • "ulan öküz anadolulu..." sözü yine ankara valisi olan mehmet avni doğan'a da atfedilirdi bazen, ama nevzat tandoğan'ın vatandaşla münasebeti hayvan besiciliğinin bir dalı olarak görmeye odaklı anlayışına daha uygun sayılır, bahisleri sıradışı zoolog tandoğan'a yatırmak daha yerinde. aşık veysel'i şehre sokmamasının yanında, sazını da "ilkel müzik aleti" diyerek kırdırdığı rivayet edilir (bu ne kadar gerçektir bilinmez elbette, ama otoriterliğinden çekmeyen yok.)

    troçki'nin devletlerin kimliklerini anlamak için onların kuruluş momentlerine ve ilk işleyiş tarzlarına* bakmamız gerektiği tavsiyesine uyarsak, devlet iktidar ve bürokrasisinin günümüzde de mevcut davranış setini filtresiz halde kabak gibi yansıtır bu adam. günümüzde muhalifin yakındığı her şeyin daha fazlasını, bu kez kemalist iktidar adına yapmaktan çekinmeyen bir ankara derebeyidir. tunç eliyle had bildiren elitlerin, kendi çevrelerine kent planı dışında kalan yerler için imar izni vermeleri, kural/mevzuat tanımadan keyfî hareket etmeleri, yaptıklarını basına sansür ile de bir güzel örtmeleri, cumhuriyetin kuruluşundan beridir fevkalade bir süreklilik ile günümüze intikal etmiş değerlerimizden.
  • ilbay ve şarbay bay nevzat. 1894 istanbul hukuk mezunudur. öğretmenlik yaptıktan sonra 1918'de emniyet'e geçmiş, istanbul şehremaneti üsküdar şube müdür vekili ve adalar daire müdürü olmuş, buradaki icraatıyla inönü'nün takdirini kazanarak 1925-27 yılları arasında malatya valiliği yapmış, konya mebusu olmuş, chf balıkesir ve bursa mıntıka müfettişliğinden sonra 1929'da ankara valisi olmuş, önce vekaleten ankara şehremini, 1930'dan itibaren ankara belediye reisi olmuş, 1946'da intihar edene kadar bu iki görevini ve imar idare reisliği ve chp il yöneticiliğini aynı anda sürdürmüştür.

    aydınlanmacı despotizmin tipik bir temsilcisidir. hukuka, mevzuata pek takmaz, danıştay kararlarını yırtıp atar filan...

    uygur kocabaşoğlu'nun, merkez valilerinden celalettin ünsel'den aktardığına göre, bir gün temizlik işleri müdürüne der ki, 'bir seferinde sokağın herhangi bir yerine, geçerken imzamı taşıyan bir sigara paketi atacağım. bu paket atıldığı dakikadan itibaren yarım saat içinde bana getirilmezse vay haline!' günler geçer. gerçekten tandoğan bir sabah içtiği yenice sigarası paketinin arkasına kendine mahsus iri ve kitap harfli yazısıyla imzasını atar ve paketi arabasıyla geçtiği sokağın bir yanına fırlatır. yarım saat sonra yenice paketi valinin masası üzerindedir.

    hazırlattığı ankara belediye zabıtası talimatnamesi tam 385 maddeden ibarettir ve günlük yaşamı bütün ayrıntılarıyla tanımlar. sıra beklememek için öne geçmeye çalışmak, umuma mahsus yerlere ve nakil vasıtalarına kirli ve fena kokulu iş elbiseleriyle ve iğrendirici kıyafetle girmek, belediyenin tayin edeceği yerler haricinde yollarda fıçı, tekerlek, çember vesaire yuvarlamak ve paten, kızak gibi şeylerle gezmek, buz üstünde kaymak, kartopu, futbol vesaire gibi diğer bütün oyunları oynamak ve uçurtma uçurmak, hasılı halkın gidip gelmesini, huzurunu bozacak şeyler yapmak yasaktır.

    asfaltlanmış caddelere eşekli köylüleri sokmayan, kazara bir akasya ağacına çarpan şoförü eşek sudan gelene kadar dövdüren, sarhoşluk edenleri gecenin ayazında elmadağ yöresine atıp bırakan tandoğan, planlanan un fabrikasının kuruluşunu incelemek üzere iktisat müdürü şevket süreyya'yı beypazarı'na gönderir, ardından telefonla kaymakamı arayarak 'komünisttir, dikkatli ol,' uyarısında bulunur.

    diğer yandan, mesela varlık vergisi uygulamalarına ilişkin çeşitli hatırat ve tanıklıkta, tandoğan'ın hiç kimseyi ankara'dan aşkale'ye göndermediği de zikredilir. kimileri de bunu, ankara'da tarh edilen verginin zaten tamamına yakınının tahsil edilmesine bağlar.

    intiharına sebep, genelkurmay başkanı kâzım orbay'ın oğlunun adının karıştığı cinayettir. tandoğan, soruşturmayı çarpıtmakla suçlanır. söylendiğine göre, mahkemede ifade vermek ve hele mübaşir tarafından 'adi suçlu gibi' adının bağırılması, bu konudaki şikâyetlerinin de adalet bakanı ve inönü tarafından önemsenmemesi üzerine, son kez olarak karısına 'ben şerefiyle oynanacak adam mıyım?' diyerek intihar eder...
  • soyadının kullanıldığı tandoğan meydanın, yerine tercih edilen isim çok manidar olan, eski ankara valisi
  • "komunizm gerekirse onu da biz getiririz." cumlesiyle unlu, tandogan meydani'nin soyisim babasi, tek partili donemin ankara valisi.
  • bu halktan bir sikim olmayacağını yıllar önce fark etmiş, bu realiteye göre ankara'yı yönetmiş validir. köyden kente adam sokmamış, gerekiyorsa köylü kente girmeyecek. hızlı yaşanan köyden kente göç nedeniyle şehirlerde düzen bozuldu, millet hala köylü kafasıyla yaşıyor. şort giyen kadını orospu olarak addediyor, çünkü adam şehirli değil. açık görüşlü değil, fikirleri tamamen dışa kapalı. anasından babasından ne öğrendiyse tek doğru onun için o, ha belki şeyhinin dediğini de umursar.* neyse aradan bilmem kaç yıl geçmiş, burada nevzat tandoğan'a hala nefret kusuyorlar. siz anadolu çocuklarına böyle baktınız, hor gördünüz. bakın şimdi anadolu çocukları türkiye'yi yönetiyor falan diyorlar. bak ne güzel yönetiyor anadolu çocukları.* bu adam haklı olmasa türkiye cumhuriyeti bugün bu halde mi olur? sözleri acı ama gerçektir, 70 küsur yıl sonra bile geçerliliğini korumaktadır.
  • deli said'e bulaştığı için intihar ettiği rivayetleri nurcu geri zekalılar arasında dolaşan vali.

    ''başından olasın nevzaaaat!!'' diye haykırmış said. sonra da kafasına sıkmış adam.

    doymadım bir daha diyeyim, geri zekalı nurcular.
  • kendisinin halka ne eziyetler çektirdiğini bilmem de, ankara'nın girişlerinde beklettiği polislerle köylüleri şehre almaması, gizlice girenlere çok ciddi yaptırımlar uygulaması konusu tartışılmaya değer.
    ilk kez 1950'lerde "demirkırat" rejimi ile büyük şehirleri doldurmaya başlayan saf ve temiz anadolu çocuklarının istanbul ve ankara'ya ne estetik-etik güzellikler kazandırdıklarını anlatmaya gerek yok.
    belediye başkanlığını son anda "pursaklar"dan aldığı oylarla kazanıp çeyrek asır ankara'nın başına çöreklenen işbitirici başgan bey de doğal olarak nevzat tandoğan'dan çok daha insancıl ve demokrat bir şahsiyettir netekim ...
  • bir gün hayatı filme konu olacak olursa o filmin adı lütfen şu olsun: bay. çünkü bütün hayatını ve de intiharının bu üç harflik kelime özetliyor.

    1929'dan intihar ettiği 1946'ya kadar hem ankara valisi hem de belediye başkanlığı görevini bir arada yürütür nevzat tandoğan. resmi ünvanı tam olarak şu şekildedir: ilbay ve şarbay bay nevzat. o kadar yetkili ve de kudretlidir ki koltuksuz bakan olarak bilinir. fakat ne olursa olur ve bir diğer "bay" olan dönemin genelkurmay başkanı kazım orbay'ın oğlu tarafından 1945'te işlenen ünlü ankara cinayetiyle dolaylı ilgisi nedeniyle nevzat tandoğan da yargılanır. yargılama sırasında mübaşir o kudretli ilbay ve şarbay'ı şu şekilde çağırır: bay nevzat!

    bu hitap hayli onuruna dokunur. fakat kudret emiroğlu'nun bir söyleşisinde altını çizdiği gibi, bu aşağılamayla birlikte dönemin iktidarı tarafından bu dava sürecinde yalnız bırakıldığını hissetmesi onu bir buhrana sürükler ve ilbay ve şarbay bay nevzat, makam odasında beylik tabancasını şakağına dayayarak intihar eder.
  • gunumuzde yasasa (bence) akp ye en agir muhalif olurdu, feto yanina yanasmaya korkardi.
hesabın var mı? giriş yap