• bir dönemin mizah anlayışını temsil eden adam. liseli ergenler gülemiyormuş. üzülmeyin bu adam babalarınıza da hitap etmezdi. çok yaşlısı olan bi evdi bizim ev ben küçükken. annem, babam bile zevk almazken, büyükbaba ve anneler, büyük teyzeler kahkahalar atardı nejat uygurun yaptıklarına. her devrin anlayış düzlemi farklıdır. gülme, istemiyosan saygı da duyma, nefret de edebilirsin, tek isteğim cahil cahil konuşma.
  • ''ben hiç gülmedim tiyatrocu değildir'' yorumlarına maruz kalan sanatçı. ah be evladım ben sana şimdi ismail dümbüllü'yü seyrettirsem ona da gülmezsin, onu da beğenmezsin. münir nurettin çalsa kafam sikildi dersin. ama hayat senin sit comlardan beslenen zevkine göre değer biçmiyor insanlara.
  • gelecek günlerde, aramızdan ayrılışının 10. yılı dolacak olan büyük usta.

    hakkında çok kişi tarafından bilinmeyen bir anıya şahit olduğum büyük ustadır aynı zamanda.

    tarih: 7 haziran 2001
    yer: samsun çarşamba cemil şensoy kültür merkezi

    yaşayan efsanenin borcum borç ama nah alırsınız tek kişilik oyununun, ikinci seansındaydım.

    oyunun ortalarında, nejat uygur siyasi partiler hakkında tirat yapıyordu. o sırada elinde siyah bir poşet olan biri, ustanın tam yanına kadar geldi. nejat uygur yanına gelen yabancıya yandan bir bakış attı. adam elindeki siyah poşeti, "kahrolsun komünistler" diyerek nejat uygur'un ayak ucuna fırlattı. poşet içindekinin bir karpuz olduğunu, sıçrayan parçalardan anladık. izleyen herkes, bunun oyunun bir parçası olduğunu düşünüyordu.

    herkes şoke olmuştu. kısa bir duraksamadan sonra, belediyenin zabıtaları elemanı yaka paça dışarı götürdüler.

    nejat uygur, yaşanan arbedeyi, duruşunu hiç bozmadan büyük bir soğuk kanlılıkla izledi. olay yatışınca, seyircilere hitaben "buna benzer bir olay tam 40 yıl önce başıma gelmişti. üzerine konuşmaya gerek duymuyorum. lütfen oyunumuza hiç bir şey olmamış gibi devam etmeme izin verin" dedi.

    ve aynen de öyle yaptı. görevliler sahnedeki karpuz parçalarını temizlerken, o hiç bir şey olmamış gibi oyununu oynadı ve bitirdi.
  • efendim sozlukculeri iyi taniyiniz, belleyiniz; ola ki kendinize de bir hisse bulursunuz. neden mi?

    bir kere gorebileceginiz uzere, nejat uygur tiyatrosunun diliyle (duzeyiyle diyemeyecegim) her hafta haftanin en begenilen entryleri'nde kar$ila$irken "aman ne komik hohoho, alem adam yahu!!!" oluyor,kahve`deki adamin ettigi küfrü nejat uygur edince "tüh kaka!" oluyor. millet entrysinde hic geregi yokken sirf etmi$ olmak icin neredeyse zorla kufur edecek, onu ba$ taci yapacaksin; nejat uygur kaporta ustasi gibi davraninca rahatsiz olacaksin, ne ki$iligini ne haysiyetsizligini, ne iticiligini birakacaksin.

    merak ediyorum kendisi bunca hakareti ve ele$tiriyi belki de son ulusal ustasi olarak tuluat tarzindaki üslubu neticesinde hak ediyorsa, yüzyıllardır anadolu'nun kahvesinde, köy meydaninda elinde commedia dell'arte'in ilk ve en guzel orneklerini sergileyen halk tiyatrocusunun karakteri, ki$iligi ne rezil bir durumdadir. antik trajedya, bauhaus ekolü, fransiz cabaret'si diye bik bik eden sozum ona entel takimi acsin da on sekizinci ve on dokuzuncu yuzyilda istanbul ramazanlarinda, anadolu kahvelerinde kar$ila$ilan oyunlardaki üslup, konu, muhavere nasildir onu ogrensin. bir yerlerden de bir karagoz oyunlari (ki iki ciltlik bir versiyonu bulunmaktadir kutuphanelerde) derlemesi edinip okusunlar ki iticiligi, ki$iliksizligi, beceriksizligi, bayat esprileri asil kaynagindan ogrenebilsinler(!). bir geleneksel turk tiyatrosu ara$tirmasi yapip, meddah nedir, yaniltmaci üslup ile yaniltmasiz üslup, acik oyun ile kapali oyun ne manaya gelir, iyice bellesinler; sonra da oturup nejat uygur'un bu haritanin neresinde yer aldigini iyice du$unsunler. 60 senelik sahne deneyimini bir cirpida silip atmak daha dunku cocuk sizler icin kolay tabi!

    nejat uygur'a bayilmam, esprilerine gulmu$lugum pek olmaz. televizyonda kar$ila$inca bir sure takilirim ama. herkesin algiladigindan farkli $eyler bulmaya cali$irim oyununda. yukarida sayip doktugum uzere de bir cok $ey bulurum...

    geleneksel turk tiyatrosunda anahtar vermek denilen tavir ve uygulama güldürünün en onemli unsurudur. cahil, beceriksiz, dikkatsiz, sakar, yuzeysel karagoz'un kar$isinda okumu$, yalami$, yutmu$, kaypak, adamina gore muameleci hacivat'in yer almasi $arttir. kavuklu'nun pi$ekar'i, efendi'nin ibi$'i olmalidir. anahtar veren karakter, asil komige espriyi patlatacak firsati yaratmalidir. nejat uygur'un en buyuk ba$arisi ise kar$isinda anahtar veren bahri beyat gibi bir muthi$ ustanin daha bulunmasidir. bu ikili muthi$ bir $ekilde altmi$ gibi dile kolay gelen yil boyunca sahnelerde ba$ariyla bir cok oyun ortaya koymu$lardir. oyunlarindan migferine cicek eken asker'in tufek doldurma pasajini ilkokul mezuniyetimde bir arkada$imla oynami$tim da, on bir ya$imda o beceriksiz oyunumzla izleyen buyuk kucuk yuzlerce ki$iyi yerlere yatirmi$tik birlikte. demek ki bu tarzin bizim millet karakterimizle organik bir bagi oldugu, bir yerlerde kitlesel olarak yerlere yatmamizi saglayan bir beyin bolumunu aktive ettigi cok acik.[bununla ilgili bir teorim var ama nejat uygur'la ilgisi yok, ba$ka bir ba$likta artik...]

    zamaninda charlie chaplin'in de kendini entelektuel sanan bir takim gerizekalilar tarafindan bayagilikla, ki$iliksizlikle suclanip yerden yere vuruldugunu da du$unup musterih olsun bence nejat uygur. ki oluyordur zaten...
  • şöyle bir mektup yazmıştır;

    işin hep mizahi tarafını görün. çocuklarıma da bunu öğrettim. şimdi de hasta yatağımda "nasılsınız?" diyenlere "iyiyi oynuyorum" diyorum.

    en çok söylediğim şey: "turneye çıkacağım." bazen de kendimi turnede gibi anlatıyorum: "akşam oyun var, oyuna yetişeceğim" diyorum.

    ekip arkadaşlarımın o kadar sorumluluğunu aldım ki hep onları soruyorum, "nasıl, iyiler mi?" diye? yoğun bakımda bile gözümü ilk açtığımda "oyun kaçta?" dedim. bu kadar tiyatroyla yaşayan bir insanım; hasta yatağımda da tiyatroyu düşünüyorum, eski repliklerimi tekrar ediyorum. bazen o repliklere yeni cümleler ekliyorum... hastalanmadan bir gün önce de ankara'da sahnedeydim.

    hastalanmasaydım hâlâ oynuyor olacaktım. 60 seneden fazla tiyatro sürdürdüm... sürdürürken bir sürü acılar, darbeler savaşlar yaşadım... her şey değişirken nejat uygur tiyatrosu hep vardı. bir şekilde ayakta tuttum. bir turnede darbe oldu ekip aç kaldı... iskenderun'daydık; celal bayar'ın maskını yapıp sattım... "sıkıysa almasınlar" dedim. şu tarafın bu tarafın değil her kesimin sanatçısıyım... istediğim herkesi eleştirdim ama eleştirirken kimsenin gururuyla oynamadım...

    nejat uygur en çok neye üzüldü, derseniz izmir fuarı'ndaki büstümün bir köşeye atılması hastalanmadan önce beni çok üzdü.

    insanları hep güldürmeye alışmış bir insanım.
    bu kadar güldürmeye alışmış bir insan olarak hep sağlam, sağlıklı, güldürürkenki halimle görülmek istiyorum.
    izleyicilerim için "akrabalarım" derim. onları çok özledim.

    nejat uygur
  • nejat uygur tuluatın günümüz sahnesine uyarlanmış halidir. bugün, tuluatın olduğu gibi direkler arasının tüm eğlenceleri de artık çekici gelmiyor ne yazık ki bu yüzden kendisine mesafe büyük günümüz gençliği ile.

    bizler yani seksen kuşağı stand up denen varyete gösterilerinin ilk örneklerini iki ayrı ustada gördü. her ikisi de tekstten bağımsız olmayan ama yine de belli serbestisi bulunan oyunlar oynuyordu. birisi yazdıklarından çıkardığı parçaları oynayıp arada doğaçlamlar, mevcut düzene eleştiriler getirirken entellektüel olarak daha üst sınıfa hitap ediyor; yek diğeri çok daha kolay olan imalar, yanlış anlaşılmalar, kelime oyunları ve sıklıkla tekrar komiği üzerinden aynı teksti oynuyordu farklı isimlerde. günün mizah anlayışı ile değerlendirirseniz ne nejat uygur ne de ferhan şensoy bugün için tek kişilik komedi tanımına uymuyorlar lakin her ikisi de bir devrin mizah kültürünü oluşturan, onu ileriye taşıyan insanlardı.

    nejat uygurda en sevdiğim şey, oyunlarına ve sahneye olan tutkusu oldu. son zamanlarında iki kişi koluna girip sahneye kadar taşıyor, sahneye çıktığında deli gibi performans verip, yine iki kişinin kolunda kulise dönüyordu. ben 15 senedir amatör olarak tiyatro oynayan biri olarak sahneye adım attığım an o heyecanı hatırlatıyorum kendi kendime. benim için, kendisi hiç bilmese de, bir vefa borcum vardır nejat ustaya. vefatından sonra bir şeyler yazsam hakkında o borca ihanet olurdu, bu satırların yazım sebebi de budur...

    halıya basmayız be nejat usta, yeter ki sen iyi ol!... :)
  • benim kuşak bu adama çok gülerdi, zeki metin'in teyp kasedinden oyunlarını dinleyip ona da gülerdi. mizah anlayışı değişmiş olabilir gülmüyorsundur. biraz zamana göre değerlendirsen adamı değil mi?
    sen messi pele'yi siker diyen adamsın biliyorum.
  • nejat uygur vasiyet ediyor cocuklarina hasta yataginda:
    "öldüğüme sizden istedigim 2 şey var; birincisi tabutuma yangın söndürme tüpü koyun. ıkincisiyse tabutumu mezara mehter takımı eşliğinde taşıyın."
    çocuklar soruyor, "baba, tüpü anladik öbür tarafta lazım olur diye istiyorsun da, mehter takımı niye?"
    usta cevapliyor; "mehter takımıyla iki ileri bir geri yavaş yavaş gideriz, ne acelen ulan eşek sıpası."

    ruhun şad olsun büyük usta.
  • huzur içinde yatmasını dilediğim değerli sanatçıdır.

    tuncel kurtiz'in vefatından sonra şemsi inkaya'nın söylediği gibi; ''demek ki öbür tarafta çok büyük bir oyun oynanıyor. ustalara ihtiyaç var"
  • yaş 10.

    yaz vakti tüm aile ve bilimum site komşusu akşam saati toplanmış balkonda sohbet muhabbet etmekte. tvde nejat babanın bir tiyatro parodisi var. sikko ben ehere ehere şeklinde izliyorum pür dikkat.

    ustanın meşhur "nazilli'ye iki gidiş dönüş bileti" esprisi var. bilmeyen liseliler için anlatayım. bilenleri diğer paragrafa alalım.

    usta önce karşısındaki oyuncuya okkalı bir nah çekiyor. akabinde eliyle zil çalma işareti yapıyor.

    karşısındaki oyuncu afallarken iki işareti yapıp, hemen sonra iki elini ön yana açıp, ileri geri hızlıca kendine çekerek "geçirdim" hareketi yapıyor.

    "yanlış anlama kardeşim ne kızıyorsun? ben sana nazilli'ye iki tane gidiş geliş bileti var mı? diye soruyorum" diyor.

    gülmekten nefes alamıyorum. tv izleyen fırat'ı düşünün. hah onun yaş olarak daha büyüğü ama daha malı.

    hemen bu nefis şakayı balkondaki kalabalığa yapmam lazım ki herkes yarılsın, herkes beni sevsin amk. ilgi manyağı olayım. vay ne zekiymiş gombi desinler diymi?

    koşup balkona "durun bakın napçam" diyip susturuyorum herkesi.

    önce pedere bir nah çekiyorum kolu yalayıp şlak diye. peder hafif kırmızılaşıyor. ortamda bir noluyoruz hali. hemen akabinde zil işaretini yapıyorum. ortam ve ilgi bende. vurucu hareketi yapıp milleti kopartıcam. iki yapıp gülerek, pedere karşı kolları açıp geçirdim işaretini yaparken, ki daha bitirmemişim gidiş dönüşü tasvir etmem lazım.

    kendime doğru çekerken kolları, peder bana bir koyuyor ki anam allah. balkondan salona hızlı bir geçiş. çizgifilmler filan aklımdan geçiveriyor. peder değil thor amk rahmetli. mnı ırzını deyip uçarak girdiğim kapıdan girerken,
    ömrüne bereket aykut amca saolsun tutuyor. tutmasa dayağın tillahı geliyor, peder kırmızıya kestimi yarrağı yediğinin resmidir. alimallah var ya nur içinde yatsın.

    yerde yatarken tv de hala nejat baba var. başka espriye geçmiş. ne vuruyon lan diyor.

    ehere diyorum içmiden yine. canım hiç acımıyor.

    toprağın bol olsun nejat baba. çocukluğumsun.
hesabın var mı? giriş yap