• hicbir sey birdenbire olmadi

    once ezani arapcaya cevirdiler
    dinlediniz.

    sonra 'siz isterseniz hilafeti bile getirirsiniz' dendi
    demokrasi sandiniz.

    sonra bir cig gibi kur'an kurslari,
    imam hatip okullari acildi.
    din dersleri anaysal zorunluluk oldu.
    kabullendiniz.

    tesettur artti,cami sayisi okullari gecti,
    inanc ozgurlugu saydiniz.

    giyim kusama mudahale ettiler,
    oruc tutmayani oldurduler.
    sasirdiniz.

    daha sonra bilim adami ve yazarlari vurdular.
    milletvekili ve gazetecileri parcaladilar.
    sairleri ve danscilari yaktilar.
    kimin yaptigini dusunup durdunuz.

    en sonunda kapinizi calacaklar,
    size kendinizden baska yardim edecek kimse
    kalmayacak! (edebiyatcilar dernegi,1994)

    21.yuzyilda turkiye(syf 230) emre kongar
  • zamanında hablemitoğlu, fethullahçı yapılanmanın ülkenin başına açabileceği belaları anlatırken söylediği şeyleri ısrarla anlamayıp çarpıtarak "ben aydın namusunu savunuyorum sizin gibi ahlaksız değilim, siz gerçek bir ahlaksız ve köpeksiniz" diyen nevval sevindi uzun zamandır kanaat önderi gibi köşe yazıları yazmakta,

    kadın bunları söylerken "evet doğru, maalesef haklı" diyerek sırıtan etyen mahçupyan, stratejik derin ahmet davutoğlu'nun cici bici gelecek partisi kurucular kurulunda siyaset satmaktadır.

    cumhuriyet aydını necip hablemitoğlu ise suikaste kurban gideli bugün tam 20 yıl oldu.
  • bergama dosyasında sunduğu rapor son derece "bilimsel" olmakla birlikte, alman makamların gösterdiği tepkiden de anlaşılacağı üzere, haklıdır hablemitoğlu, dolayısıyla raporu komplo teorisi falan değildir. bergama halkına destek veren alman kurum ve kuruluşların kimliğine bakarsanız eğer* her aklıselim insanın kurabileceği bağlantıyı kurabilirsiniz, ki zaten eğer şahsen de tanımış olsaydınız hablemitoğlunu, rasyonelliğinin bilincinde olsaydınız, isminin altına entry girerken kendi yaptığınızın bir komplo teorisi üretmek ve bunu neredeyse bok atmak seviyesine vardırdığınızın farkına varırdınız. olayların sonsuz sayıda sebebi vardır, ama olasılık üzerine argüman oluşturmak ne günahtır ne de yanlıştır. evinin önünden geçmekte olan bir sarhoş da öldürmüş olabilir hablemitoğlunu, üstteki iddialarla aynı geçerliliğe sahip bir yargı olur bu, ama
    isterseniz sevgili suser ahmet taner kışlalının da aslında kafasını arabanın tamponuna çarpıp öldüğüne, uğur mumcunun ise muz kabuğuna basıp düştüğüne inanalım, sivas katliamı da zaten basit bir yangındı, binadaki pis aydınlar dışarıdaki masum halka bok atmak için bilerek öldüler,dışarı çıkmayarak diyelim, inanıyorum ki gerçeğe inanmamak ve görmezden gelmek değiştirecektir gerçeği. aldığı ölüm tehditlerine rağmen, mafya bağlantılı yasadışı iş yapan binbir insana koruma sağlayan zihniyet, hablemitoğlunu neden yalnız bırakmıştır'ı sorgulamayalım. böylece beni de öldürmüş oldunuz, bu günden belki 15 belki 20 sene sonra sevgili suser, ki ben de badem gözlüyüm zaten.
  • "türkiye cumhuriyeti'nin üniter ve laik yapısına göz diken tüm unsurlara karşı bunca zahmete ve mihnete değer mi, diyorsanız, atatürk'ün manevi mirasçısı olarak 'evet, değer' diyorum. çünkü türküm ve başka türkiye yok!..." sözünün sahibi vatansever.
  • fetullah gülen cemaati ve alman vakıflarıyla ilgili yaptığı araştırmaları, tamamen belgelere dayandıran, bunları köstebek, alman vakıfları ve bergama dosyası ile şeriatçı terörün ve batının kıskacındaki ülke: türkiye adlı kitaplarında toplayan, türk devriminin anti-emperyalist ruhunu son nefesine kadar içinde taşımış hoca. insan onu okuduktan sonra, çevremizde dönenlerin nasıl bir kurgunun parçası olduğunu düşünmeden edemiyor. ayrıca (bkz: 1984)
  • ölümü, akp döneminin ilk siyasi suikastidir, bu karanlık dönemin ardından hesabı ilk sorulması gerekendir.
  • kendisinden son anda ders alma olanağını bulduğum dünya tatlısı insan.derslerine devam zorunluluğunu hiçbir zaman getirmemiş olmasına rağmen amfi tıklım tıklım dolardı.cevizkabuğu programına gitmeden önceki dersinde tehdit telefonları aldığından,arabasının tekerleklerini patlattıklarından bahsetmiş sonra da eklemişti.

    -ama beni yıldıramayacaklar.
  • türklerin tarihinde bütün vatanseverler bir şekilde yok edilir. kendisi de onlardan biridir. sahtekar bir papazın gizli örgütü tarafından vurulmuştur. ihaneti ilk gören kişidir. ruhu şad, mekânı cennet olsun. ailesi de müsterih olsun unutulmayacaktır.

    ***

    tarih: 18 aralık 2002
    yer: ankara
    saat: 20.45
    ankara üniversitesi dil tarih coğrafya fakültesi’nde “devrim tarihi” dersi veren öğretim görevlisi doç. dr. necip hablemitoğlu, market alışverişi yaptıktan sonra, yukarı ayrancı portakal çiçeği sokak, no: 40’taki evinin önüne, 06 tf 647 plakalı yeşil renkli fiat brava otomobiliyle geldi. aracından indiği sırada kimliği belirsiz kişi ya da kişilerin silahlı saldırısına uğradı. sol gözüne aldığı 9 mm çapında mermiyle olay yerinde hayatını kaybetti.
    prof. dr. şengül hablemitoğlu evde akşam yemeğini hazırlıyordu. “kapımız çaldı. apartman görevlimiz, ‘şengül abla, arabanızın yanında bir adam yatıyor’ dedi. park ettiğimiz yere doğru pencereden baktım. ‘burada değil galiba’ derken anladım. ‘inşallah yaralıdır’ diye dua ederek dışarı çıktım, komşularımız beni yanaştırmak istemedi önce. dokunamıyorum, nasıl uyuyorsa elleri öyle kıvrılmış yatıyor. yüzü kanlı, gözlüğü duruyor. ‘yaşıyor mu?’ diye sordum yanımdakilere. cevap veremediler. orası birden kalabalıklaştı. hemen yukarı çıktım. çocukların biri on, diğeri 11 yaşındaydı. ‘bundan sonra babanız bizimle değil. konuşacağımız çok şey var ama ne olur ağlamayın, beni bekleyin. birlikte ağlayacağız’ dedim. iki çocuk birbirine sokulmuş, büzülüp tek vücut haline gelmişti…”
    içişleri bakanı abdülkadir aksu, akp genel merkezindeki toplantıdan ayrılarak olay mahalline gelip, hablemitoğlu’nun ailesini ziyaret etti. çıkışta “bu menfur saldırıyı kınıyorum. ümit ediyoruz ki en kısa sürede failler bulunur ve adalete teslim edilir” dedi. necip hablemitoğlu’nu kimin öldürdüğü 12 yıldır ortaya çıkarılamadı…
    niye?…
    “köstebek”
    suikastten birbuçuk yıl önce…
    tarih: 11 ağustos 2000
    ankara dgm savcısı nuh mete yüksel, fethullah gülen hakkında yaşa dışı örgüt kurmak ve yönetmek iddiasıyla iddianame hazırladı.
    iddianameyi hazırladıktan sonra savcı yüksel’in dikkatini, “yeni hayat” dergisinin ağustos sayısındaki makale çekti: “etki ajanları, nüfuz casusları ve fethullahçılar.”
    makaleyi yazan necip hablemitoğlu idi.
    savcı yüksel, hablemitoğlu ile görüşmeye başladı. ve 4 ocak 2001 günü, mahkemeye hablemitoğlu’dan aldıklarını ek delil olarak sundu.
    f.gülen davasının sonuna gelinmişti ki, istanbul polisi 3 haziran 2002’de yaptığı “aramada” savcı yüksel’in ankara’da çekilmiş “seks kasetini” buldu! savcı yüksel dgm savcılığı’n-dan ve gülen davasından alındı! tarih: 21 ekim 2002 idi.
    hablemitoğlu o günlerde kitap yazmaya başladı:
    “köstebek: fethullahçılar istihbarat dosyası.”
    şöyle yazdı:
    “fetullahçılar, türkiye’nin tek özel istihbarat örgütüne sahiptirler. devletin istihbarat birimlerinin tüm olanaklarını kullanan; gizli bilgilerin tamamını elde eden bu yaşa dışı örgüt, kendi ‘hasım’ları ve gerekse, hedef siyasiler, gazeteciler, bürokratlar, akademisyenler, askerler ve diğer önemli meslek mensuplarının ‘açıklarını’ içeren, şantaj malzemesi olarak kullanılabilecek her türlü görsel ve işitsel bant kayıtlarından, bu kayıtlara ait çözümlerden, fotoğraflardan her türlü resmi belgeye hatta kişisel anekdotlara kadar her şeyi içeren arşive de sahip bulunmaktadır. parayla satın alamadıklarına, hatta korkutamadıkları ‘hasım’larına karşı çarpıtılmış, fabrikasyon bilgi ve belge tanzimi de bu örgütün ilgi ve uzmanlık alanı içindedir.”
    “köstebek” kitabı tam baskı aşamasındaydı ki, hablemitoğlu öldürüldü.
    1 milyon dolar!
    basılmamış kitabın yazarı necip hablemitoğlu’nun katilleri 12 yıldır neden bulunamıyor? bugün artık ortaya çıkıyor ki; h. dink ve malatya’daki misyoner cinayetlerine cemaatçi polisler göz yumdu. cemaat medyası hep perdeleme yaptı; suçu ergenekon’a attı.
    zaman gazetesinden bir örnek vereyim. osman yıldırım’a, 12 mart 2008 tarihinde söylettirilen yalanı manşetine taşıdı. sözüm ona veli küçük ve muzaffer tekin, hablemitoğlu’nu öldürmesi için osman yıldırım’a 1 milyon dolar teklif etmişlerdi! o da reddetmişti ama osman gürbüz parayı kabul etmişti!
    bu koca bir yalandı.
    tutmayınca veli küçük ile sami hoştan’ın hablemitoğlu’nu öldürmesi için ibrahim çiftçi’yi telefonla aradıkları, kabul etmeyince çiftçi’yi öldürttükleri yazıldı! (16.5.2012)
    keza bu da tutmayınca zaman‘da şu haber yazıldı:
    “(polis) necip hablemitoğlu’nun dosyasını yeniden açıyor. ankara cumhuriyet başsavcılığı’na gönderilmek üzere hazırlanan dosyada ergenekon sanığı albay a.u. ve astsubay t.ü. ile ilgili önemli bulgulara yer verildi. a.u. ve t.ü.’nün, cinayet günü polisin delil toplama çalışmalarını yerinde izlediği belirtildi.” (30.12.2012)
    tabii bu da yalan çıktı!
    zaman gazetesi neden (ergenekon’dan önce de hizbullah diye de yazarak) bu tür yalanlarla hablemitoğlu suikastini örtme ihtiyacı içindeydi?
    bu cinayette kimlerin parmağı vardı?
    14 aralık operasyonu’nda yurt dışına kaçan zaman gazetesi yetiştirmesi nuh gönültaş‘ın, hablemitoğlu hakkında yazdıkları unutulabilir mi: “fethullah gülen hocaefendi ve onu seven insanlara yönelik saldırılarda en dikkate şayan isim necip hablemitoğlu’dur… “ (30.06.1999, yeni aktüel)
    gazetelere, cemaatçi gazeteciler için “basın özgürlüğü” ilanı verenler; bugün ankara karşıyaka mezarlığı 5 nolu kapısı’nda hablemitoğlu’nu anmaya gelenlere anlatsınlar; basın özgürlünün sadece arkadaş çevreleriyle sınırlı olduğunu!..
    niye bu arkadaşların ağzından bir gün “hablemitoğlu’nun katilleri bulunsun” talebi çıkmıyor?
    evet, basılmamış kitabın yazarını kim öldürdü?..
    cemaate yönelik operasyonlar ile bu tür gerçekler ortaya çıkarılacak mı? göreceğiz…
  • yaşasaydı ergenekon davası kapsamında tutuklanması muhtemeldi. ancak bugün erkenekon tarafından öldürüldüğü söyleniyor. hayat ne tuhaf, vapurlar filan.
  • şu başlık üzerinden gidelim : necip hablemitoğlu'nun mit müsteşarı olması

    - özetle yasemin güneri necip hoca ile ölmeden önceki son röportajında hocanın o gün çok heyecanlı olduğunu ve röportaj öncesi "mit müsteşarı oluyoum" dediğini iddia etmekte. kaynak : https://www.youtube.com/…r2blwp0b0&feature=youtu.be

    - bu iddianın doğru olması halinde kamınca iki açıklaması var.
    a) fetöcüler hocayı böyle kafalayacaklarını düşünerek bu teklifi yaptılar. ancak bu çok düşük bir ihtimal bana göre, çünkü hoca hem böyle bir profil değil hem de kendilerine teklif yapanın fetöcü olduklarını anlayacak kadar zeki idi.
    b) bu teklifi devlet içinde fetö tehlikesini gören ve hükümeti ikna edebileceğini düşünen üst düzey birileri yaptı. çünkü daha ortada kumpas davaları şu bu yok. eh hükümet de daha yeni sayılır.

    - dolayısıyla böyle bir hamlenin fetö'nün kulağına gitmeme ihtimali yok. eğer gerçekten bu teklif yapıldıysa bu örgütü harekete geçirmiş demektir.

    - bu arada şu notu iletelim : istihbarat teşkilatlarının bir numarasına genellikle dışarıdan, mümkünse dış işlerinden (diplomatlar doğal istihbaratçı kabul edilir) birinin getirilmesi dünyada da tutulan bir yol. mesela eski türkiye büyükelçisi richard moore mi6'nın başında. es keza bizde sönmez köksal örneği var.

    - çünkü bu şekilde teşkilattaki ikinci adamlar arasındaki klik kavgalarının önlenmesi amaçlanıyor. yani sen "iki numaraya kadar yükseldin tamam, ama daha fazlası için kavga etmene gerek yok" mantığı güdülüyor. istihbarat teşkilatları içine dönük kurumlar olduklarından bu tür bürokratik gruplaşmalar çok oluyor. (örneğin mit raporu)

    - ha bunun hablemitoğlu ile ilişkisi şu. hoca dışişleri mensubu değil tamam ama birikimli ve milliyetçi bir akademisyen. dolayısıyla muhtemelen devlet içindeki istihbarat kanalları ve emniyetçiler ile mutlaka dirsek teması olmuştur. ama bir taraftan da teşkilat dışından biri. yani böyle birinin de mit müsteşarı olması kabul edilebilir bir durum.

    - velhasıl kelam şimdi önce şu nuri gökhan bozkır isimli baş şüphelinin tekrar ortaya çıkıp geri getirilmesi lazım. o da 4 aydır kayıp. bakalım neler çıkacak daha.
hesabın var mı? giriş yap