• kontorlu nikah
  • boşalınca boşolunan nikah.
  • şia'ya göre caiz olan nikah akdi. kısa süreliğine fahişe ile evlenme diye tanımlar isek dar bir tanım yapmış oluruz. esas itibarı ile tarafların cinsel birliktelik için evlenmeleri diyebiliriz. yoksa fahişe ya da jigolo olup olmadıklarının tanım ile doğrudan ilgisi yoktur.

    bu konuda hz. muhammet döneminde yaşanmış bir hadiseyi naklederler. bir kabile kuşatılmış, savaş sırasında erkeklerin icabına bakılmış ve ganimet olarak bir sürü kadın ele geçmiştir. tabi islam ordusundaki erler de uzun süredir eşlerinden uzak yad ellerde cihat ederken kadınsız kalmışlardır haliyle. hele arabın libido da malum. peygamber'den izin istemişler ganimet kadınlarla birlikte olmak için. peygamber de izin vermiş nikah kıymak kaydı ile. nikahın amacı belli. libidosu başına vurmuş askerlerin cinsel ihtiyaçları için kıyılmıştır nikahlar.

    imdiii ehli şia'ya göre bu genel bir izindir ve taraflar anlaşırlar ise her zaman muta nikahı kıyılabilir. ehli sünnet ise bunu o anın koşulları çerçevesinde istisnai bir izin saymakta ve cevaz vermemektedir muta nikahına.

    ne derece doğru bilmiyorum ama iran'da, er kişiler genelevlerin kapısında nikahı kıyıp çıkışta ise boşanmakta imişler. tipik bir hile i şeriye durumu.
  • c) mut'a nikahı:

    1) mut'a evliliği ve geçici (muvakkat) evlilik:

    bir kimse, aralarında evlenme engeli bulunmayan bir kadına; "şu kadar para karşılığında şu kadar süre senin cinsel yönlerinden yararlanayım" veya "şu kadar para karşılığında beni cinsel yönlerinden yararlandır" diyerek teklifte bulunsa, kadın da kabul etse "mut'a nikahı" söz konusu olur.

    bazı fıkıh kaynaklarında süresi belirlenen "muvakkat nikah" mut'a nikahlının bir çeşidi olarak nitelendirilmiş ise de bu iki çeşit nikah arasında bazı ayrılıklar vardır. ezcümle; geçici nikah şahitlerin önünde, belli bir süre zikredilerek evlilik ifade eden sözcükler kullanılmak suretiyle yapılır. mut'a nikahı ise mut'a sözcüğü veya bu anlamda "kadının cinsel yönlerinden yararlanma" gibi ifadeler kullanılarak akdedilir. bunda sürenin zikredilmesi gerekmediği gibi, şahit bulunması da şart değildir.

    dört mezhep imamına ve sahabe çoğunluğuna göre mut'a nikahı ve bunun benzerleri haramdır ve batıldır. yukarıda da belirttiğimiz gibi yalnız imam züfer (ö. 158/775) geçici evlilikte süre şartını geçersiz sayar ve böyle bir nikah akdini süresiz olarak meydana gelmiş kabul eder. çünkü nikah fasit olan şartlarla batıl olmaz. çoğunluk müctehitler ise geçici evliliği de mut'a evliliğine kıyas ederek bu konuda "akitlerde itibar lafza değil manayadır" prensibini esas almışlardır. (bk. el-kasani, a.g.e., ii, 272, 273; el-meydani, el-lübab, istanbul, t.y., tıpkı basım, neşr. dersaadet, iii, 20, 21; bilmen, a.g.e., ii, 25)

    imamiyye şiası ise müslüman veya ehl-i kitap kadınla yapılacak mut'a veya geçici evliliği caiz görmüştür. ancak bu evlilik zina eden kadınla yapılırsa mekruh olur.

    2) imamiyye ekolüne göre mut'a evliliğinin esasları:

    a) süre ile birlikte mehrin zikredilmesi gerekir. aksi durumda akit batıl olur. süre zikredilmeyip, mehir miktarı belirtilse sürekli nikah akdi meydana gelir.

    b) akitten önce konuşulacak şartlar geçersizdir. akit sırasında belirlenen ve nasslarla çelişmeyen şartlar bağlayıcı olur.

    c) gece veya gündüz cinsel birleşmeyi yahut kadından izinsiz doğum kontrolünü şart koşmak; erkek korunsa da doğacak çocuğun nesebini bu erkeğe bağlamak; bununla birlikte erkek, çocuğun nesebini reddederse mulaane yoluna gidilmeyeceğini şart koşmak mümkün ve caizdir.

    d) mut'a da talak (boşama) söz konusu olmaz. konuşulan süre sona erince nikah kendiliğinden ortadan kalkar. bu konuda şia'nın görüş birliği vardır. açık görüşe göre mut'a da mulaane yoluna da gidilemez (bk. "mulaane (lian)" konusu).

    e) mut'a evliliği yapanlar arasında miras cereyan etmez. ancak doğacak çocuk her ikisine mirasçı olur ve her ikisi de çocuğa mirasçı olur.

    f) mut'a nikahının süresi sona erince, meşhur görüşe göre kadın iki hayız süresince iddet bekler. aybaşı hali olmayan kadın için bu süre 45 gündür.

    g) sürenin bitiminden önce akdi yenilemek geçerli olmaz. eğer erkek süreyi uzatmak isterse, önce süreden geri kalan bölümü bağışlar ve yeni baştan akit yaparlar. (el-muhtasar'un-nafi' fî fıkhi'l-imamiyye, nşr. daru'l-kitabi'l-arabî, mısır, t.y., s: 205-207; er-ravdatü'1-behiyye şerhu'l-lem'ati'd-dimaşkıyye, daru'l-kitabi'l-arabî, mısır, t.y.. s:2. 103 vd.: ez-zühavlî. a.g.e.. vii. 64. 65.)

    imamiyye ekolü mut'a evliliğinin meşru olduğunu öne sürerken bazı ayet, hadis ve sahabe uygulamalarına dayanmışlardır. biz aşağıda önce mut'a ile ilgili delilleri vereceğiz ve daha sonra bunların eleştirisini yapacağız. böylece mut'anın lehinde ve aleyhinde olan delilleri bir arada değerlendirmek mümkün olacaktır.

    3) imamiyye'nin mut'a konusunda dayandığı deliller:

    a) kur'an'da şöyle buyurulur: "(kadınlardan) hangisinden yararlandı iseniz, kararlaştırılmış olan ücretlerini verin." (en-nisa, 4/24) bu ayette kadınla evlenmek "zivac" değil, onun cinsel yönlerinden yararlanmak anlamına gelen "istimta" sözcüğü ile ifade edilmiştir. "ücret'de mehir anlamında değildir. istimta ve temettü' aynı anlamdadır. yararlanma karşılığında bedel ödemek kira akdinde söz konusu olur. bu yüzden mut'a da kadının cinsel yönlerinden yararlanma üzerine yapılmış bir çeşit "kira sözleşmesi" dir.

    b) bazı gazvelerde mut'a uygulamasına allah'ın rasülü tarafından ruhsat verilmiştir. evtas, umretü'l-kaza, hayber, mekke fethi ve tebük bunlar arasındadır. (bk. eş-şevkanî, neylü'l-evtar, vi, 136,137.)

    abdullah ibn mes'ud (ö. 32/653) r.a. şöyle demiştir: "biz rasulullah (s.a.s) île birlikte gazalara katılıyorduk. yanımızda kadınlarımız yoktu. dedik ki: "kendimizi iğdiş (cinsel gücü giderme) yapabilir miyiz?" allah elçisi bizi bundan nehyetti. sonra bize bir elbise vb. karşılığında belli bir süre için kadınlarla nikahlanmamıza ruhsat verdi. abdullah ibn mes'ud (r.a.) sonra şu ayeti okudu: "ey iman edenler! allah'ın size helal kıldığı temiz ve güzel şeyleri kendinize haram kılmayın." (el-maide, 5/87; hadis için bk. tefsîru sure, 5/6, nikah, 8; tirmizî, nikah, 2; nesaî, nikah, 4; ibn mace, nikah, 2; darimî, nikah, 1,3; ahrned b. hanbel, l, 175,176,183, ii, 173.)

    c) cabir (r.a.)'ten şöyle dediği nakledilmiştir: "biz rasulullah ve ebü bekir devrinde bir miktar hurma veya un karşılığında mut'a nikahı yapıyorduk. ömer (r.a.) bunu amr b. hureys olayında yasaklayıncaya kadar devam etti." (müslim, nikah, 16; ebü davud, nikah, 29; zeylaî, nusbu'r-raye, iii, 181.)

    d) ibn abbas ve seleften bir topluluk mut'a'nın caiz olduğunu söylüyordu. ashab-ı kiramdan esma binti ebî bekr, cabir, ibn mes'ud, muaviye, amr b. hureys, ebü said (r. anhüm) de bu görüşte idiler. tabiîlerden tavus, ata, said b. cübeyr ve ibn cüreyc gibi diğer mekke fakihleri de mut'a'yı caiz görenlerdendir.

    e) imam el-mehdîde mut'a'yı caiz görmüş ve bunu muhammed el-bakır, cafer es-sadık ve imamiyye'den nakletmiştir. (eş-şevkani, a.g.e., vi, 135 vd.)

    f) zeydîler, çoğunluğun görüşüne uyarak mut'a nikahını meşru görmemişlerdir. onlar ehl-i sünnet gibi ibn abbas'ın önceki görüşünden döndüğünü söylemiştir. (ibnü'l-murteza, el-bahru'z-zıhar, 1. baskı, iii, 22)

    4) dört mezhebin mut'a aleyhinde dayandığı deliller:

    a) "... onların hangisinden yararlandıysanız" (en-nisa, 4/24) ayetindeki "istimta"dan maksat "nikah akdi"dir. ayetin baş tarafı ile önceki ve sonraki ayetler bir bütün olarak değerlendirilince bu anlam çıkar. "ücret" ifadesine gelince, nikah konusunda mehir "ecr ve ücret" olarak ifade edilir. şu ayetlerde bunu görmek mümkündür:"... onları sahiplerinin izniyle kendinize nikahlayın. ücretlerini de güzellikle onlara verin" (en-nisa, 4/25). "ey peygamber! biz, ücretlerini verdiğin kadınları sana helal kıldık" (el-ahzab, 33/50). bu ayetlerde "ücretten "mehir" anlamı kastedildiği açıktır.

    istimta ayetinde ücretin yararlanmadan sonra, peşin mehrin ise yararlanmadan önce verilmesi sözcükteki bir takdim ve te'hîr üslubundan ibarettir. "kadınları boşadığınız zaman, onları... boşayın" (et-talak, 65/1). "ey iman edenler! namaza kalktığınız zaman yüzlerinizi... yıkayın" (el-maide, 5/6), ayetlerinde bu üslubu görmek mümkündür.

    b) bazı gazvelerde allah rasülünün mut'a nikahına izin vermesi zaruret nedeniyle olmuştur. sonra rasulullah (s.a.s) bunu kıyamete kadar ebedî olarak yasaklamıştır. bu yasağı bildiren çeşitli hadisler nakledilmiştir. bazıları şunlardır:

    "ey insanlar! ben size kadınlarla mut'a nikahı yapmanız konusunda izin vermiştim. şüphesiz allah bunu kıyamete kadar haram kılmıştır. kimin yanında mut'a nikahlı kadın varsa, onu serbest bıraksın. onlara verdiğiniz hiç bir şeyi almayın." (müslim, nikah, 22; ibn mace, nikah. 44; darimî, nikah, 16; ibn hanbel, iii, 406.)

    seleme b. el-ekva' (r.a.)'den şöyle dediği rivayet edilmiştir: "rasulullah (s.a.s) bize evtas yılında üç gün süreyle mut'a nikahına ruhsat verdi, sonra bunu yasakladı." (müslim, nikah, 18; a.b. hanbel, l, 142, iv 55.)

    sebre b. ma'bed (r.a.)'den nakledilmiştir: "allah rasulü, veda haccı'nda mut'a nikahını yasaklamıştır." (buhari, megazî, 38; a.b. hanbel, l, 79, iii, 404, 405)

    imam malik zuhrî'den, onun da senediyle hz. ali'den naklettiğine göre şöyle demiştir: "rasulullah (s.a.s) hayber gazvesinde, mut'a nikahını ve evcil eşek etini yasaklamıştır." (müslim, nikah, 25-30, 32, sayd, 23; eş-şevkanî, a.g.e., vi, 20; zeylaî, a.g.e., iii, 177)

    diğer yandan abdullah b. abbas'ın yalnız zaruret halinde mut'ayı caiz gördüğü rivayet edilir. ancak onun daha sonra bu görüşünden döndüğü de nakledilir. saîd b. cübeyr, ibn abbas'tan şunu nakleder: "sübhanallah! ben neye fetva vermişim. mut'a nikahı, murdar ölmüş hayvan eti gibi yalnız darda kalan için helal olur. şiîlere gelince, onlar bunu genişlettiler, hükmü zaruret olana olmayana, mukîm veya yolcu herkese teşmil ettiler." (ez-zühayli, a.g.e., vii, 67, 68)

    tirmizî, ibn abbas (r.a.)'ın görüşünden rücuunu şöyle nakleder: ibn abbas şöyle demiştir: "mut'a ancak islam'ın ilk dönemlerinde vardı. bir erkek bilmediği bir beldeye gider, orada bir kadınla ikamet edeceği süreye göre evlenir, kadın onun eşyasını korur, onun durumuyla ilgilenirdi. sonra şu ayet indi: "o mü'minler ırzlarını koruyanlardır. ancak karıları ve sağ ellerinin sahip olduğu cariyeleri bundan müstesnadır" (el- müminun, 23/5, 6). ibn abbas şöyle demiştir: "bu ikisi dışında kalan her cinsel temas haramdır." (tirmizi, nikah, 28; eş-şevkani, a.g.e., vi, 135)

    ümmet, ihtiyaç duyulmasına rağmen mut'a'yı menetmiştir. el-hattabî'ye göre şiîler bu konuda hz. ali'ye de muhalefet etmişlerdir. çünkü hz. ali mut'a ruhsatının neshedildiğini söylemiştir. (el-kasanî, a.g.e., ii, 273; es-sabünî, tefsîru ayati'l-ahkam, 2. baskı. dımaşk 1977, l, 457; ez-zuhayli, a.g.e., vii, 68)

    şafiî, maliki ve hanbeli mezheplerine göre geçici nikah ile mut'a nikahı aynı nitelikte olup her ikisi de batıldır. ancak kimi kaynaklarda batıl yerine fasit terimi kullanılarak nikah şüphesi yüzünden tarafların doğrudan zina töhmetine karşı korundukları görülür.

    nitekim malikî fakihlerinden ibn rüşd (ö. 520/1126)'e göre mut'a nikahı şahitlerin önünde, mehir belirlenerek ve veli aracılığı ile, belli bir süre için yapılır. akit süreli olduğu için fasit olur. bu yüzden boşama gerekmeksizin feshedilir. böyle bir evliliğe cür'et eden erkek ve kadına ise ta'zîr cezası (islam devleti'nin belirleyeceği bir ceza türü) uygulanır. bununla, doğacak çocuğun nesebi sabit olur ve kadına iddet gerekir. ancak mut'a evliliği cinsel temastan önce feshedilmiş olursa mehir vermek gerekmez. cinsel temastan sonra feshedilirse, tercih edilen görüşe göre, miktarı belirlenmiş olsun veya olmasın mehir gerekli olur.

    ibn rüşd daha sonra mut'a nikahının hz. peygamber tarafından haram kılınmış olduğunu bildiren haberlerin tevatür derecesine ulaştığını, ashab-ı kiramın çoğunluğunun ve ensar fakihlerinin tamamının da bu haramlığı benimsediğini belirtir. son yasaklamanın ne zaman yapıldığı konusundaki görüş ayrılığını şöyle açıklar: yasaklamanın hayber gününde, mekke fethi veya tebük gazvesi yahut veda haccı veyahut kaza umresi yahut da evtas vak'ası sırasında yapıldığına dair rivayetler vardır. (ibn rüşd, bidayetü'l-müctehid, mısır, t.y., ii, 49-50; bilmen, a.g.e., ii, 26)

    diğer yandan hz. ömer (ö. 23/643)'in devlet başkanlığı sırasında minbere çıkarak mut'a'nın haram olduğunu ilan etmek ihtiyacını duyduğu dikkate alınırsa, ashab-ı kiramın bu konuda o güne kadar görüş birliği içinde olmadığı anlışılır. (es-sabuni, a.g.e., i, 273)

    sonuç olarak mü'min, kitap ve sünnette esasları belirlenen meşru evlilik yolunu tercih etmelidir. mut'a'ya allah'ın rasülü bazı zaruret durumlarında ru-sat vermişse de, daha sonra bunun yasaklandığı anlaşılmaktadır. ancak bu bir nesih midir? yoksa şarap ve domuz eti gibi bir yasaklama mıdır? şarap ve domuz etine kıyas edilirse zinaya düşme tehlikesi karşısında bu yola başvurulabileceği anlamına gelir. ancak hz. peygamberin evlenemeyen gençlerden, zinaya karşı nafile oruç tutarak korunmalarını istediği dikkate alınırsa, islam'ın ömür boyu süren sıcak aile yuvası müessesesini korumayı hedeflediği sonucuna varılır.

    kaynak:islamievlilik.com

    bu evlilik fıkra gibidir. bana göre cahil insan kandırma yöntemidir ve allah katında hiçbir hükmü yoktur. zinadan farklı degildir. iç niyet önemlidir. kim kimi kandırmaya calışıyor* bunu düşünmek gerekir.
  • eglenceli ve zevkli bir evlilik cesidi.

    once hatun kisi bosal bosal bosal der. bu surede zaten erkek bosalir.
    akabinde de erkek kisi bosol bosol bosol der.

    evlilik biter.
  • bu konuya bir kaç farklı açıdan bakmak lazım:

    1. şia, öyle kolayca tu kaka edilip basit bir ötekileştirme ile aklen pasifize edilebilecek kadar ağırlıktan yoksun filan değildir. ne teoride, ne pratikte. maalesef ki, çok çok maalesef ki, tarihte artık bir hatıra olarak kalmış mutezile hariç, sünni-ortodoks islam düşüncesinin dışındaki en organize ve kurumsal aklın vücut bulmuş halidir. bin küsur yıllık bir tarihsellik ve aynı orandaki büyük dinsel/mantıksal kümülatif mirası görmezden gelemezsiniz. şia, bir şeye böyledir diye yüklemler atfediyorsa, muhakkak ki referans aldığı argümanlar vardır ve göz önünde tutulmalıdır. ibn abbas gibi, said b. cübeyr gibi ilk dönem fıkıh neslinin en değerli temsilcilerinin caiz dediği bir konudan bahsediyoruz. öyle kolayca kestirip atamazsınız. şia, islam tarihi ve düşüncesinin en büyük ikinci ekolüdür ve bu konuda dayandığı ayet ve hadisler uydurma değildir.

    2. önemli bir sahabi olan cabir b. abdillah'ın "biz resulullah zamanında da, ebubekir zamanında da bunu yapardık. sonra ömer bizi bundan nehyetti" demesi [kütüb-i sitte de denilen, en muteber altı hadis kaynağından ikisinde geçer bu; müslim, nikah:16; ebu davud, nikah:29], üzerinde bir kaç bakımdan durulması gereken bir konudur:

    2a. bu söz doğruysa, demek ki peygamber döneminde bir kaç defa ruhsat verildiği ve yasaklandığı bilinen müt'a, son tahlilde ebedi olarak yasaklanmamış olmalıdır. yoksa, ilk halife hz. ebubekir'in bu işe nasıl olmuş da göz yummuş olduğu izah edilemez. böyleyse, ya hz. ebubekir dinin hükümlerini uygulamakta ihmalkar davranmış veya bir halife olarak otoriter olamamış ve reayasına söz geçirememiştir sonucu çıkar. her durumda, cabir'in bu sözleri, izaha muhtaçtır.

    2b. bu söz ışığında, en azından bazı sahabenin hz. ömer döneminde bu işi yapıyor olduğu anlaşılıyor. gerçekten de, tarihi bilgilere başvurulduğunda, ikinci halifenin bu konudaki yasaklaması bilinen bir hadisedir. burada da bir kaç mesele var:

    2b1: yaygın sünni kanaate göre, sahabenin hepsi müçtehittir ve içtihat makamındadır. peygamberden sonra, müslümanların din, ahlak ve fazilet bakımından en değerlisi de bu nesildir. dahası, "benim ashabım gökteki yıldızlar gibidir, onlardan hangisine uysanız doğru yolu bulursunuz" hadisi de ortadadır. peki, bu nesilden bazılarının yaptığı bir eylem, nasıl olur da peygamber emriyle çelişebilir? o zaman, söz ettiğimiz hadisi nereye koymalıyız?

    2b2. eğer cabir'den gelen rivayet doğruysa, bazı sahabe yapıyor ve hz. ömer de bunu yasaklamışsa, neye göre yasaklamıştır?
    "ey iman edenler! allah'ın size helal kıldıklarını neden kendinize haram kılarsınız (tahrim, 66:1) ayetini nereye koymak gerekir? hz. ömer'in kuran ve sünnette yasak olmayan bir konuda yasak getirme hak ve yetkisi var mıdır?

    2b3. o halde burada durup, halife ömer'den müçtehit ömer'e dönmek gerekir. hz. ömer, bu noktada bir içtihat yapmış görünmektedir ve şia'nın aksine, peygamber'in müt'a nikahını ebedi olarak yasakladığı fikrindedir (birazdan bahsedeceğimiz hz. ali örneği bunu destekleyecek)

    3. bütün bu tartışma boyunca değinilmeyen, sahabenin en önündeki isimlerden olan ve bizzat şia'nın da ilk ve en büyük imam kabul ettiği hz. ali'nin durduğu yerdir:
    "resulullah, hayber günü'nde müt'a nikâhını ve evcil eşeklerin etini yasaklamıştır (buhârî, nikâh:31; müslim, nikâh:29-32; ibn mâce, nikâh, 44)"
    hz. ali, müt'a nikahının ebedi olarak haram olduğu inancındadır ve iş bu hadisi de kendisi rivayet etmiştir. demek ki şia, müt'a nikahına helal demekle, bizzat kendi imamına muhalefet ediyor durumdadır. görünen o ki, hz. ömer de yukarıdaki içtihadı yaparken, bütün hilafeti boyunca en yakın danışmanı ve sağ kolu olarak kullandığı hz. ali ile bir akıl ve içtihat müzakeresi yapmış ve bu sonuca kendiliğinden varmamıştır.

    4. gelelim günümüze: müt'a nikahının varlığı, kanımca günümüz iran devletinin en büyük fıkhî ve sosyal açmazıdır. on dört asra yaklaşan kümülatif şia aklı ve isnaaşeriyye içtihadı, öyle görünüyor ki iran devletinin elini kolunu bağlamaktadır. yoksa, parkta bir erkekle bir kızı yanyana görünce müdahale eden devrim polisinin müt'a karşısında sessiz kalışını açıklamak mümkün değildir. iran, kendi varlığını borçlu olduğu en temel argüman -şia fıkhı- karşısında, müt'a noktasında çaresizdir ve buna karşı olması, kendi varlığını inkar anlamına gelecektir.

    peşin edit: copy paste olmayıp, tamamı elle, üstelik telefonda yazıldığından bazı sürç-ü klavye kabilinden hatalar olabilir. mazur görüle
  • yurdum yobazlarının ağzı açık izledikleri bir ülkenin içler acısı halini gözler önüne koyan, yozlaşmanın en yoğun formu.
  • mut'a, cahiliye devrinde uygulanıyordu. peygamber efendimiz döneminde ise bir-kaç kere ruhsat verildiği ile ilgili rivâyetler vardır. bu izinler, islâm'da teşri nihaî şeklini almadan öncedir. dikkat edilirse, mut'a'ya izin veren rivâyetler, bazı sefer ve gazvelere hastır. mut'a, bilâhare kesin olarak yasaklanmış ve ebediyen haram kılınmıştır.
    http://www.yeniumit.com.tr/…ci-evlilik-ve-gercekler
  • allah bir şeyi haram etmiş, zina. sen bunu meşrulaştırmak için bir günlük nikah kıyıyorsun nefsini tatmin ediyorsun, sonra beni kafirlikle suçlayıp kendini en büyük müslüman olarak gösteriyorsun. be amına koduğumunun orospu çocuğu, sen kimsin? senin sikinin ferahı için ayeti kitabı kuranı kullanıyorsun deyyus=?
hesabın var mı? giriş yap