• şu an cendermelik yaptığım, aşağıdaki şiirde açık ve net bir şekilde anlatılan şirin köyümüz..

    yazın tozu
    kışın buzu
    kargadan başka yoktur kuşu
    mına koduğumun muşu
  • dünyadaki en rahat insanların yaşadığı yer diye tahmin ediyorum. hadi biz istanbulda sürekli diken üstüne yaşamaya alışmışız, ondan daha bir garipsiyoruz ama kardeşim bir şehirdeki tüm insanlar mı bu derece rahat olur. doğu görmesek kırsal kesim görmesek conconluğumuzdan diyeceğiz ama ben ülkemin 4 bir köşesinde, vanda, urfada, mardinde, kütahyada, antalyada.. hiç bir yerde bu derece rahat insanlar görmedim. geliyorum deyip gelmeyen taksiciler, dolmuşunun kaçta kalkacağını bilmeyen, "kalkar işte, gelin siz" diyen şöförler, sabaha et hazırlayacağım deyip hazırlamayan hatta üstüne "et kalmadı" diyen kasaplar mı istersiniz.. istanbulda sürekli kafanızda "//todo list" ile yaşayan siz sevgili dostlar, muşa gidip bi 15 gün kalmanızı tavsiye ediyorum. dünyevi işlerin farazi olduğunu belleğinize kazıyıp ciddi bir rehabilitasyondan çıkarak geri döneceğinizi garanti ediyorum..
  • gece gece bütün sokaklarında (toplam 5 tane falan) alkol arayıp zar zor bir tane bulunca "hu kadar ayık kafa geziyorsunuz da kanserin ilacını mı buldunuz kuantumu mu değiştirdiniz" gibi saçma bir tepki verdiğim şehir olmuştur.

    soğuk memleketlerin klasik muhafazakârlığını dibine kadar yaşayabildiğiniz gizli tarım şehirdir.
  • esnafının hocam hocam diye hitap ederek çoğunlukla öğretmen olmakla beraber tüm memurları kazıklamaya can attığı doğu şehrimizdir.
  • türkiye sınırları içindeki en ilginç isimli şehrimizdir kendileri. biz o kadar fakirdik ki ekmeğin arasına mermer koyup dişlerdik, biz o kadar fakirdik ki kışın soğukta zımpara kağıdına sürtünerek ısınırdık veeeee biz o derece fakirdik ki, şehrimize bir isim koymak gerekti ve biz harften tasarruf etmek için şehrimize “muş” gibi hasta ruhlu bir isim koyduk. hatta ilk olarak bu fakirlik içinde soğuktan donduğumuz için şehrimize “donmuş” ismini vermiştik ama sonra yine aynı fakirlikten donumuza kadar sattığımız bir dönemde, karambolde de donmuş’un, “don”unu da 3 kuruşa satıp zımpara kağıdı aldık. don’u gitti muş’u kaldı yadigar, tööbee.
  • az günlüğüne geldiğim ama çok kalmadan kaçacağım vatan parçası.
    evet burası da vatan parçası ama unutulmuş. siyaset falan da uğramamış. arada panzerler dolaşıyor falan. arada akşam silah sesleri. belki düğünlerden geliyordur bilemedim. kendince yaşayıp giden bir yer.
    herkesin unuttuğu bu yeri bir süre sonra bende unutacağım. hayat devam edecek ama muş kaldığı yerden hep aynı devam edecek gibi. daha fazla kalabilseydim bile unuturum. hiç bir şey olmamış, yokmuş gibi davranacağım bende.
    kendi işimin elinde ben oyuncak napam be. unuturum işte. her gelip gidenin yaptığı gibi.
    hayatın bir ara uğradığı sonra çekip gittiği, kalanların da öylece beklediği bir yer gibi de. ilginç.
    hayat muş'a acımamış koymuş lafını ve tavrını gibime geldi bana. fena koymuş gibi. ya da biz anlamsız yabancılar böyle görüyoruz burayı. onu da bilemedim.
    kirli yüzlü çocuk fotoğrafı çeken romantiklere çok iş var burda. isteyenler gelebilir tabi de. o çocukların o hüzünlerini arkasında ne var bilmek zor. ha bir de uzun uzun caddede bazen yola atlayabiliyor bu kirli yüzlü melekler. hani sevimliler belki değil gerçekten mutlu da görünüyorlar. ama yola atlayabiliyor şebekler.
    yemek yerken vedat milor'u ve pembe pantolonunu neden hatırladığımı da hatırlamıyorum bir yerlerde. yok bilmem kuzu eti miymiş neymiş iplemedim. yedim. et yediğimi, farklı olduğunu vedat amca gibi hisettim. sonra unut boşver dedim yemek güzel işte.
    ama sanırım daha çok zamanı var buranın. zaman değiştiriyor bizi kendisiyle birlikte umarım değiştirir burayı da.
  • osym gorevi nedeniyle geldigim sehir. hangi resmi kurumda gunun hangi saatinde yetkili bir kisi ile gorusmek istedigimizi soylesek guvenlik gorevlisinden aldigimiz cevap ayni: "namazda abi birazdan gelir." namaz kilmaktan calisamayan sehirdir.
  • sayılı gün geçer deyip geldik ama burda sayılı gün değil, sayılı saatler bile geçmiyor. ciddi ciddi her gün ömrümden heba olup giden zamana üzülüyorum.nasıl desem, nasıl anlatsan burayı bilemiyorum.
    burda insanlar sınıf sınıf bir kere. muşlu değilsen kafadan bir sıfır geridesin, e zaten kadınlar ikinci sınıf vatandaş. düşünün ben muşlu olmayan bir kadın olarak bu hiyerarşik sıralamada ne aşağılardayım. dışarıdan gelen kimseyi içlerine kabullenmiyorlar. böyle olunca kaçıncı yılım olmasına rağmen hâlâ kendimi yabancı hissediyorum, kesinlikle benimseyemiyorum burayı. yıllardır bir kere bile bir komşum kapımı çalmadı, selam vermedi. ege’ nin küçük bir ilinden gelen benim için bu çok garip bir durum.
    kiralar çok yüksek, dışarıdan gelenlere daha da yüksek(!) pazar kurulmadığı için taze sebze, meyve bulmak imkansız. pörsümüş şeylere bir dünya para veriyoruz, başka yerlere göre fiyatları oldukça pahalı. sosyalleşebileceğiniz hiçbir yer yok. yeşillik yok, bir ağaç bulursanız hemen gidip altına oturun zira pek rastlanan bir şey değil. 4 mevsim sokakları çamur içinde. yıllardır karda buzda düşmeden atlattım kışları ama çamurda düşmekten kendimi kurtaramadım. burda insanlar hastane, postane, fırın, market vs asla sıraya girmez. girenin de önüne geçip işini halletmek çok sıradan bir davranıştır, en azından sıraya girmekten çok daha sıradan.
    sürekli elektrik, su kesintisi olur. yazın kuru sıcağı, kışın inanılmaz soğuğu insanı mahveder. bahardan bahsedemiyorum çünkü burda bahar olmaz. 8-9 ay kış, ardından hoop yaz.
    muş’ta her şey yavaş, fazlasıyla durağan ve çokça sıkıcı.gezmek için gidilebilecek yerler 2,5-3 saatlik mesafede, tabii özel araçla.
    dilerim bir daha yolum buraya hiç düşmez. ah keşke başka imkanlara sahip olsaydım maddi olarak. alternatifim olsaydı değil yıllarımı burda geçirmek birkaç günümü bile harcamazdım. inanın çok çok yüzeysel yazdım. elimin yazmaya varmadığı çok şey var, onlar da bende kalsın.
  • "kara nerelisin demişler. aslen erzurum'luyum ama muş'ta yaşıyorum demiş" lafının hakkını veren karın hiç kalkmadığı üst üste yağmaya devam ettiği, yolda yürürken buz olan kaldırımlardan kaymamaya çalışıp aynı zamanda çatılardan düşen 40 50 cm.lik sarkıtlardan boynunuzu kırmamak adına kendinizi korumanız gereken şehir. yöre halkı kar buz konusunda çok deneyimli spor ayakkabılarla yürüyüp düşmüyorlar.
  • siirt ve bingöl'le beraber burası türkiye'nin en tutucu yerleri arasında bana göre ilk üçte yer almaktadır. burada 1 ay yaşamış birisi olarak söylüyorum, görme ve kısmen yaşama fırsatı bulduğum yozgat, maraş, afyon, konya ve bilimum orta anadolu şehirleri muş'a kıyasla oldukça sosyal demokrat kalmaktadır. ayrıca yaşam tarzı açısından ilçesi varto ile de tam bir tezat bulunmaktadır.
hesabın var mı? giriş yap