• ben hamileyken tüm bölümlerini izledim monk'un. kızım tekme atardı karnımda ben izledikçe, onun da keyiflendiğini varsayardım.

    ya ama arkadaş, şimdi birine söylesem deli derler bana ama, bir yaşına yaklaşan kızım, önünde kalabalık bir grup eşya olursa, ya da ne bileyim şifonyerin üstündeki parfümlere, kremlere falan yaklaşırsa, sağ elini yumruk yapıp işaret parmağını havaya kaldırmak suretiyle tüm eşyalara tek teek teeek dokunuyor! vallahi de billahi de yapıyor bunu! seremonisini bozarsam, her eşyayı elleyemezse de ağlamaya başlıyor!

    monk izlete izlete bozdum mu çocuğu n'aptım diye düşünmeden edemiyorum.
  • ömürünü inançlarına adamış,dünyevi zevklerden arınmış aşmış yarmış insanlar olduklarını zannederdim,uzak doğunun tibetin o sisli gotik atmosferi falan,zihnimde ulaşılamaz bir mertebeydi bunlarınki.geçenlerde haberlerde ana tapınağın baş rahip seçimleri yüzünden milyar tane monk'u birbirne girmiş gördüm,üzerlerinde o turuncu kumaş,kafalar kel ölümüne kavga ediyorlardı.en iğrenç insani güdü için,gücü kontrol etmek,bütçeden pay almak için,bittim yıkıldım.önemsiz bir haberdi ztar yada atv için,kısa geçtiler ama çok önemliydi benim için.hayatımın akışına hiçbir etkisi olmasa da onların orda o işi yaptıklarını bilmek bana huzur veriyordu.hiçbirşeye güvenim kalmadı
  • rahmetli annemin çok sevdiği, sırf beraber izleyebilelim diye bir süre çevirisini yaptığım, bende anısı çok, yeri ayrı olan şahane dizi ve onun baş karakteri.

    bir bölümde çok zengin biri, elinde silahla gece yarısı sokakta gasp yaparken vurulur ve ölür. onca paraya rağmen geceleri maskeyle sokaklarda dolaşmasını batman'le kıyaslarlar başta. lakin işin öyle olmadığı ortaya çıkar.

    adrian monk: no bungee jumping. no skydiving. the most exciting thing sidney teal's done in the last two years is go to disneyland.
    sharona fleming: not exactly batman.
    adrian monk: this guy? he was-what's the opposite of batman?
    sharona fleming: you are.
  • eski tarz dedektiflik ve komedi dizilerinin son örneklerinden biri olarak komedisi yerinde, dramı ayarında, karakterlerinin bilerek karikatürize edilerek hala karizmasını korumasıyla ve muhteşem sonuyla tv tarihine geçmiştir gözümde.
    csi gibi kıçından kanıt, bokundan efekt çıkaran çakma karizmatik dizilerin yapımcılarına kapak olması gerekiyor bu dizinin.
  • 6x9

    --- spoiler ---

    mr. monk uykusuz kaldığı bir gecede eline bir kitap alır ve ilk sayfasına bakar. kitabın adı almost perfect murder'dır. sonra son sayfasına bakar ve
    -anlamıştım,
    der.

    --- spoiler ---
  • gergin ve stresli zamanlarda izlenmesi gerekendir. yazilacak bir tez, yetistirilmesi gereken odevler, cizilmesi gereken grafikler, ogrenilmesi gereken bilgisayar programlari, sarilmasi gereken yapraklar ve daha baska bin bir turlu stres ureteciyle sariliyken ve artik vucut ve beyin islevselligini yitirmisken yapilacak en iyi sey monki izlemektir. izlerken sanki biri yanasir arkanizdan ve masaj yapar omuzlariniza.
  • final sezonunun başlayacak olmasıyla bana karalar bağlatan dizi. keşke hiç bitmese diye düşünmeden edemiyorum. bi gün çok zengin olursam yapmak istediğim işlerin başında tony shalhoub'u kiralayıp bütün gün yanımda adrian monk olarak takılmasını istemek var. valla lan.
  • hastası olduğum dizi. çok az diziyi böyle soluksuz izlemişimdir.

    --- spoiler ---

    mr.monk'a hayran kaldığım sahnelerden biri şuydu. mr. monk'un küçükken izlediği bir dizi vardır. favori karakteri de bir kadın. neyse bir gün bu kadına suikast düzenlenir, kadın tam kitabını yayınladığı gün. kadın tehdit mektupları almaktadır. monk mektupları görür ve der ki ben bu yazıyı daha önce gördüm. dizinin eski bölümlerini açar ve bulur. mektuplardaki yazının, dizinin bir bölümünde o kadın oyuncunun sağ kolundaki alçıya sol eliyle yazdığı yazıyla aynı olduğunu anlayıp, kadının cinayet işlediğini, anlaşılmasın diye de sol eliyle kendine tehdit mektupları yazdığını ortaya çıkarır.

    ikinci favorim de şudur heralde. bir gün mr. monk'un katıldığı grup terapisindeki insanlar sırayla öldürülür. ölen kadınlardan biri çamaşır suyu ve tuz ruhu gibi karıştırılmaması gereken iki şeyi karıştırırarak ve zehirlenerek öldürülmüş. hiç parmak izi falan da yok ortada, yani işi bilen biri yapmış. mr. monk diyor ki ben cinayet işlesem böyle işlerdim, acaba gerçekten ben mi işledim. natalie de diyor ki hayır mr. monk siz yapmış olamazsınız. siz olsanız kaliteli temizlik malzemesi alırdınız, bunlar ucuz.*

    --- spoiler ---
  • 7. sezonun 1. bölümüyle izleyende feci bir burukluk yaratan über dizi. bütün bölüm boyunca yaşanan onca şeyden sonra monk un chopin dinlemek için camı açması ve o sırada dr. kroger ın görünmesi içime oturdu resmen. üstüne bir de in loving memory diyince daha bi fena dağıtıyor. hector elizondo ya hasta olsam da stanley kamel ayrıydı be. sadece monk un değil trudy nin hatta biz izleyenlerin doktoruydu resmen kendisi*.
  • komedi kisvesinde sunulan ancak hatırladığım kadarı ile en az 2 bölümünde ( mr monk goes home again & mr monk and the kid) beni hüngür hüngür ağlatmış, daha çoğunda da oldukça duygulandırmış dizidir. poliklinikte veya gerçek hayatta insanın karşısına çıkan ocd vakaları insanın sabrını zorlayıcı, sinir bozucu olabiliyorken (ki dizi de en başta bu yüzden itici gelebilir insana bana gelmiştir netekim) bu dizideki karakteri zaman zaman kollarınıza almak teselli etmek istersiniz. kıyamam falan olursunuz. öyle de sevimlidir pezemenk.
hesabın var mı? giriş yap