• "film tarihi gerçeklere uymuyor" iddiasinin kaynaklarini bilmiyorum. aslinda iddialarin aksine film büyük ölçüde gerçeklere uyuyor. filmin genel olay örgüsü moğollarin gizli tarihi'yle uyumlu saniyorum ve sovyet dönemi orta asya tarihi uzmanlarindan vladimirstsov'un ve barthold'un moğol arastirmalari da filmin genel hikayesini doğruluyor. elbette moğol bozkir imparatorluğu'nun kuruluş hikayesini bir aşk hikayesi'ne indirgemek, devlet kurma meselesini günümüzün bakış açısıyla ele almak, 900 yil öncesine anakronik bir şekilde bakmak, hikayeyi timuçin-camoka kutuplaşmasina indirgemek gibi eleştiriler hakli olabilir, ancak filmin tarihi gerçeklere dayanmadiği tezi çok doğru değil. en fazla, -biraz da günümüz izleyicisinin beklentilerine uygun bir şekilde- tarihi olgular arasinda seçici davrandiği, cengizi sevimli göstermek için bir takim masum taklalar attiği vs. söylenebilir lakin genel plan doğrudur dostlar. cengiz dönemi böyle bir şeydi, ama biraz daha kalabalikti ve biraz daha fazla at vardi.. (gül biraz cengiz)

    ama aşk hikayesinin veriliş, en azindan algilanişi ilginç. börte'nin önüne gelenden çocuk yapmiş olmasi ya da "erkeklerin mezhebi genişliği" meselesi ilgi görüyor doğal olarak, ancak cengiz döneminde göçebe türk ve mogol dünyasinda hala ataerkin geleneklerin etkisi vardir ve anahan tarafindan yürüyen ilişkiler de gözlenir. dahasi kadinlarin boylar arasinda alinip satilmasi, esir ya da köle edilmesi, terkedilmesi de siradan ve önemsiz olaylardir. moğol fetihlerinde rakin boyun ya da kralliğin karisini kizini almak, soyun en güzel kadinlarini "kendine kari yapmak" en popüler ve prestijli uğraşlardan biridir. öte yandan kadinlar ayni zamanda han'in prestij kaynağıdır ve geri alinmasi sürülen lekenin silinmesi meselesidir vs.. börte'nin merkitlerden geri alinmasi da büyükölçüde han'ın hanlık iddiasini sürdürebilmesi için zorunludur. film bu konularda fazla bir şey söylemiyor ve al yanakli uzun bacakli börteye cengiz ilişkisini bir aşk hikayesi olarak kurguluyor ve izleyiciden de en azindan bunun ötesini kendi kendine anlamasini bekliyor. anlayan olduğunu söylemek anlaşilan biraz zor.

    öte yandan cengiz'in moğol gelenekleri çerçevesinde önemli bir soylu olduğu, yesügey'in ve sonradan büyük oğlu cengiz'in börcigin kiyat boyunun şefi olduğu fikrinin yeterince işlenememesi önemli. bozkirda dolanan her kiliç artiğinin hanlik iddiasi kabul edilmezdi malumunuz. hanliğin kuruluş sürecinde bozkir soylulari arasindaki ilişkilerin ve iktidar mücadelelelerinin gösterilmemesi de önemli bir eksiklik. ikinci olarak camukayla savaş öncesinde, yani merkitlerin yenilmesi sonrasinda timuçin'in çeşitli kabileler tarafindan han ilan edildiğinin, merkitlerin yenilgisinin genel olarak bozkirda büyük bir etki yarattiğinin gösterilememesi de önemli. bu nedenle cengiz'in üç at beş kadin sekiz asker iken, camokayla savaştığı binlerce kişilik orduyu nereden hangi ara topladığını göremiyoruz, hatta camoka'nin kahveden adam toplayip meydana geldiğini düşünmek de caiz oluyor. camokayi hafif kel, antalya'da öğrencilere ateş eden faşiste benzeyen meczup bir ademoğlu olarak taniyabiliyoruz sadece. aralarindaki savaşı camuka ve cengiz arasinda geçen bir kardeşlik-düşmanlik hikayesi olarak görmek de gerçeğin sinirli bir yanina işaret ediyor. bu konuda çeşitli iddialar var, yanilmiyorsam barthold camoka'nin bozkirda yağmaci değil yerleşik kesimlere dayandiğini, otlak koyunqeşindeki kara budunu ve kabile meclisleriyle işbirliği yapma yanlisi bir yönetim tarzini temsil ettiğini iddia ediyordu.. cengiz'in ise daha otoriter, aristokrat ve yağmaci geleneklere dayandiği ve at sürüleri sahibi aristokratlari temsil ettiği ve bu temelde feodal bir imparotorluk kurduğu iddia edilirdi vs. (sovyet bilimler akademisinin böye güzel tartışmaları dahasi olgulari teoriye dayama gayretleri vardi zamaninda tadindan yenmezdi hey gidi..)

    ve tabii arada cengizin kardeşini öldürmesi, merkit soyundan olduğu iddia edilen diğer kardeşini (annesi merkitlerden kaçirilmiş ve hamile birakilmiştir) uzak tutmasi, yine börte'nin merkitler tarafindan esir edildikten sonra doğan çocuğu cuci'nin çağatay tarafindan mirasindan men etmesi gibi meselelerin de etrafinda dolaşmıyoruz. en fazla cengiz üvey oğluna "et" demeyi öğretiyor... ah canim ne güzel et diyor, mah diyor, baba diyor, dada romantizmine daliyoruz. nihayetinde tarihin görüğü en acimasiz ordulara hükmetmiş olsa da cengiz de olsa insan insandir, o da aci çekmiştir, siradan şeylerden mutlu olmuştur, kredi karti borcu vardir, çürük domates almiştir, manav şerefsizdir vs..

    neyse bir de atila dorsay kivaminda sanat eleştirisi yapayim: senaryo iyi, oyunculuklar başarılı, mekan ve sahneler, görüntü yönetmenliği şahane ama kurgu berbat. cengizin börkeye aşti temali şekspir tragedyasi yapacağım ve üzerine de epik ve de lirik ortamlar yaratacağım derken neyin nerden çiktiğini, kimin kiminle seviştiğini ve savaştığını bile çiplak gözle anlayamıyoruz cangizim. son olarak rus sinemasi amerikan sinemasina ayna tutarak üstünü basini düzeltiyor gençler, ama ben zaten kalmişim hala potemkin zirhlisi'nda, korkunç ivan'da nerde miike nerde dnevnoy dozor behey..
  • tarihi olayları anlatan filmleri her zaman sevmişimdir. tarihin eksik anlatılan kısımlarından birine değinen bir film. konusu beş para etmez şovalye filmlerini izlemektense dünya tarihini etkileyen bir insanın hayatını anlatan bu filmi tercih ederim.
    tarih/senaryo uyumsuzlukları gözlense de cengiz han'ı ve dönemin şartlarını anlatan güzel bir film.
    dün batının 'hayali' kahramanı rambo 4'ü izlerken sıkılmıştım.
  • tarihi kişiliklerin, olayların veya imparatorlukların alıştığımız hollywood tarzından farklı bir biçimde sunulduğu güzel filmlere bir örnektir.

    son teknoloji ürünü animasyonlar, efektler mi vardır? hiç yenilmeyen, herkese ayar veren, kadınının tek hakimi, önüne geleni ipe dizen, bacağım kadar kolları olan bir kral mı vardır? gözümüze gözümüze sokulan memeler, kalçalar mı vardır? başından beri hiç değişmeyen bir doğru taraf bir de yanlış taraf mı vardır?

    hayır, bunların hiçbiri yoktur. bunun yerine yenilgiyi defalarca yaşamış, defalarca dibe vurmuş bir han; ondan desteğini çekmeyen ve ne kadar güçlü olursa olsun hanın seçmediği fakat hanı seçen bir eşi ve yaptığı işi seven, buna kendini adayan insanların yarattığı güzel bir çalışma vardır.
  • sergei bodrov 20 milyon $ gibi bir rakama dunyanin gorup gorebilecegi en zalim hukumdarlardan birisi olan timucin'in (cengiz han) hayatini anlatmaktadir. timucin'in babasiyla birlikte kendisine es bulmak uzere yola cikisindan mogol boylarini birlestirene kadar ki kisimi ele alan film sekseninci oscar odul toreninde en iyi yabanci film dalinda oscar'a aday.

    cengiz han'in hayatini bilmeyen yoktur ama yine de filmin konusuna deginmek gerekirse; yesugey (timucin'in babasi) timucin'e bir es bulabilmek ve barisi saglayabilmek adina merkitlere dogru yol almaktadir. yolda eski bir dostunun boyuna ugrayan yesugey, timucin'in oradan es secmeyi istemesi uzerine merkitlere gitmekten vazgecer. burada borte timucin'i kendisine es olarak secer! yolda yesugey'in olumu uzerine timucin boyunun ihanetine ugrar ve cilesi baslar. butun cilelerin sonucunda dunyanin yarisini kendisine boyun egdirecek bir lider olarak ortaya cikar.

    timucin'in cocuklugu hz. isa'nin cilesi gibidir. olmaz boyle sey denilen her sey timucin'in basina gelir. bu cesitli belalardan ve olaylardan oturu timucin'in kisiligi sert bir kayaya donusur gercekte fakat filmde bu konu alelacele gecilmistir. filmin en eksik yanlarindan birisi zaten atladigi onemli ayrintilar ve carpitmalari. cengiz han'in hayatini bilmeyen yoktur mottosu ile yola ciktiklarini dusunuyorum fakat bu bircok seye teget ve hatta zit gecmelerine yine de sebebiyet vermemeliydi. hikayeyi az cok bilen birisine inandiriciliktan cok uzak geliyor boyle olunca.
    timucin'i yer yer naif ve neseli bir insan olarak gostermelerine ise diyecek bir sey bulamiyorum. dunyaya kan kusturan ve coluk cocuk demeden bircok insanin hayatina el koyan bir insani sevdirmek pek mantikli bir hareketmis gibi gelmiyor bana. aile yasantisi ve karisiyla olan iliskilerindeki duygusal konumlandirma ise tamamiyle sacma. hicbir sey bilmeyen birisine filmi izletmis olsaniz sanirsiniz ki timucin super bir aile babasi. gectim aile babaligini sanarsin ki dunyanin en iyi insani ama onu bu haleti ruhiyeye hep etraftaki etmenler itmistir.

    kan kardesi camoka ile olan iliskisi ise filmde tarihtekinden olabildigince uzaga yerlestirilmistir. hatta bununla da yetinmeyip kotu karakterlerden birisine donusturulen camoka, kardeslikten nasibini alamamistir.

    herhalde bu filmin en dikkat ceken noktasi muzikleri. altan urag isimli grup tarafindan hazirlanmis muzikler filmin gectigi doneme ve havaya cok uygun. ozellikle filmin sonunda calan sarkiya hayran olmamak elde degil.

    genel olarak bakildiginda tarihten uzak, kurmaca bir senaryo olabildigince aksiyonla yedirilerek izleyicinin onune surulmus durumda. hikayeyi hic bilmeyen birisine zevkli bir 2 saat gecirmesi muhtemel...

    http://www.imdb.com/title/tt0416044/
    http://www.myspace.com/altanurag

    edit: mogolistanli bir cocuktan rica ederek creditste calan sarkiyi youtube'a koydurttum. kalitesi cok iyi olmasa da dinlenebiliyor.
    http://www.youtube.com/watch?v=6xevrfmpcfy (filmde daha tatli gelmisti burada o kadar iyi gelmedi :()
  • her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır tezini doğrulayan film.

    ayrıca cengiz han neler demiş ona da bakalım:

    - bir eş bulmak dünyanın en zor şeyidir.
    cengiz han bizler daha kısa donla gezerken bu süreci halletmiş olduğu için hayatının geri kalanını rahat rahat dünyayı ele geçirmeye ayırıyor.

    - gök tengri! duamı duy! rakibiminkini duyma!
    tamam, bunun ilk iki kuplesini biz de biliriz söylemeyi ama tanrı'dan bişeyler istedikten sonra duamızın sonuna bir de rakibimizi diskalifiye etmesini ekleme küstahlığı doğrusu pek aklımıza gelmez? bu detayı da atlamamak lazımmış.
  • hala sinema gibi sinema yapan birilerinin varolduğunu kanıtlayan ve sadece bu yanıyla bile saygı uyandıran sinema sanatı eseri.
    ışık harika, filmin telesinesi tam bir bozkır havası yaartmış, kamera, oyunculuk, kostüm, her şey eskisi gibi, dijital sinemanın ve efektlerin dünyamızı istila etmeden öncesi gibi.
    filmde çok çok az bilgisayar efekti kullanılmış (ben sadece sondaki büyük savaş sahnesinin genel planından ve kan fışkırmalarından şüphelendim).
    kalabalık savaş bahnelerinde ile binlerce figüran kullınılması filmin gerçekçi görselliğini ve onun getirdiği etkiyi destekliyor elbette.
    her zaman sinema sanatına layık olmaya çalışmış ruslardan çıkmış olması şaşırtıcı değil.

    özetle her tarafta önümüze dondurulmuş mcdonalds patatesi gelirken bu film elle, özenle soyulmuş ve kızartılmış o eski şahane patatesler gibi. güzel.

    emeği geçen herkese teşekkür etmek lazım.
  • gerçekten her yönüyle çok güzel bir film. her şeyden önce bir alman, rus, kazakistan ve moğol ortak yapımı olarak (ama bence moğol yapımı demek daha uygun) adamların moğolları ne kadar güzel bir şekilde anlattıklarını takdir etmek lazım. cengiz han iyidir, kötüdür, vahşidir orası ayrı ama adamlar destansı bir şekilde anlatılan öyküsüne muhteşem müzikler eklemişler, oyuncular gerçekten çok içten o zamanları yaşayarak bize de yaşatarak oynamışlar, üstüne rus bir yönetmenin de yaratıcılığı ve harika çekimleri eklenmiş. hollywood yapımlarıyla tamamen ayrı tutmak lazım bu filmi yoksa bu çekimleri bu efektleri neredeyse artık her hollywood filmlerinde görüyoruz ama bu apayrı bir şey.
    filme çok girmek istemiyorum açıkçası ama bu filmi izleyince asıl beni düşündüren üstüne bu satırları yazmaya sevk eden düşüncelerime gelmek istiyorum. dediğim gibi iyi veya kötü (bence harika) bir destansı tarihleri var adamların. ve bunu gerçekten çok güzel göstermişler neredeyse tüm dünyada sinema salonlarında milyonlara izletmişler. moğollar bizim atalarımız sayılır. şimdi olayı biraz bize çekelim. peki biz ne yapıyoruz? bizim onlardan çok daha fazla anlatılacak tarihimiz var. en basitinden yakın tarihten kurtuluş savaşı yıllarımız var. bunları neden böyle bir haline getirip tüm dünyaya izletmiyoruz anlamış değilim. bunu yapmak için yönetmen mi yok, oyuncu mu yok elimizde maddi kaynak mı yok? koca bir yalan. neredeyse her gün tvlere yeni bir dizi eklenmekte her biri birbirinden gereksiz birbirinden saçma diziler ile doldu tvler. saçma sapan filmler çekiliyor, maskeliler, ajanlar, kendini komik sanan tiplemeler ıvır zıvır dolu filmler. bunlara ayrılan paraya, imkana ve zamana çok daha iyi filmler yapılamaz mı kesinlikle yapılır. ama biz bir moğolistan olamıyoruz işte elimizde muhteşem bir tarihimiz olmasına rağmen onu herkese gösteremiyoruz. ondan sonra tabii ki avrupa, amerika bize barbar der, bu adamların tarihi yok der. adamlar yıllarca ikinci dünya savaşını gözümüze soka soka öyle anlattılar ki türkiye de neredeyse o savaşla ilgili ne olup bittiğini en azından ana hatlarıyla bilmeyen yoktur.
    kim ne derse desin helal olsun moğollara böyle bir çektikleri için. biz hala abidik gubidik dizilere, filmlere talim edelim...
  • gördüğün yavruyu hafife alma! bir kaplan yavrusu olabilir.

    film, yukarıdaki moğol atasözüyle başlıyor. bu atasözü, filmin genel hikayesini de özetliyor aslında. inanılmaz zorluklarla geçen bir çocukluk ve gençlik dönemi. yer yer tarihi gerçeklerle çelişiyor olmasına rağmen rahatlıkla çok iyi bir film olduğunu söyleyebilirim. bize oldukça yabancı (!) bir coğrafyayı, orta asya'yı ve şaman geleneklerini görüyoruz filmde. başka bir tat aldım. belki de geçmişten gelen, unutulmuş bir tat.

    genel olarak beğenmeme rağmen, cengiz han'ın nasıl olup da o büyük orduyu toplayıp moğolları birleştirdiği sorusunun cevabını bulamadım filmde. aradan geçen 2-3 yılda insan ne yapar da bu kadar büyük bir gücü arkasına alır? hem de arkasında hiçbir destek olmadan!
  • ilber ortaylı tarih sohbetleri isimli kitabında, hem filmin senaryo ve işlenişinin, hem de oyunculuğun ve teknik detayların üst seviyede olmasına binaen filmi çok beğendiği yazmaktadır.

    bazı entry'lerde "tarihi gerçekle alakası yok" yazıyor ancak hocanın bu sözleri ve değerlendirmesi sonucu maalesef bu entry'ler çöp kıvamına gelmiştir. herhalde tarihi ilber ortaylı'dan iyi bilecek halimiz yok.

    büdüt: berbat kurulmuş cümleler adam oldu.
  • epik bir film olduğu için doğrudan mantık aranması gerçekten gereksiz. film moğol boylarının nasıl birleştirildiğini dahi detaylı olarak anlatmıyor, mogol boylarının birleşmesini en nihayetinde yağmura, şimşeğe bağlıyor. yalnız dombıra klibinde de kullanılan savaş sahnesi muhteşem, keşke filmde de dombıra kullanılsaydı. sonuçta türk olmasalar bile türkikler. güzel film, efsanevi.
hesabın var mı? giriş yap