• yarısında çıkınca adnan sezgin'in biyografisi olan film.
  • türkiye'deki film ve dizi çakmacılığı devam ederse bu filmin de bi çakmasının yapıldığını görebiliyorum. moneyball hikayesi olarak da bursaspor'un şampiyonluğu kazanması uygun düşer tabii türkiye'de başka medyayı meşgul edebilecek bi moneyball hikayesi yok çünkü. ertuğrul sağlam rolünde de muhtemelen kıvanç tatlıtuğ oynar, arabasıyla organize sanayii'de giderken "vat dı hel em ay duin hiyır" diye kendi kendine konuşur, scott hatteberg'ün yerini de ömer erdoğan doldurur bence, eli ayağı düzgün adam. onun yerine de koy bi ladies man tadında bi aktör. sonra jonah hill'in rolüne de ata demirer olabilir daha önce tombul ve saftirik rolleri oynaması ve bursa'da doğmuş olması açısından. entarime şaka yollu başladım ama bence mantıklı bi proje hakkaten. futbola ilgil duyan herkes izleme ihtiyacı duyucak sonuçta, bursa'daki izlenme oranına hiç girmiyorum, gişedeki başarısı direkt olarak garantili. bu fikrin telfini falan da istemiyorum. belki galaya davetiye. yok lan ona da gerek yok. zaten bir iki haftaya vcd'sini alırım ivedik durağının ordan.

    edit: bi de kayseri deplasmanındaki 3-0'lık yenilgiden sonra loş odasında sonra kendi kendine triplenen bi kıvanç tatlıtuğ olsun filmde, beşiktaş ve fenerbahçe'ye karşı 2-1'den 3-2 alınan maçlar da dramatize edilmeye çok uygun. oha lan. bunu okuyan film yapımcılarını zengin ettim sanırım.
  • -s!-
    açık söyleyeyim, beyzbol'un b'sinden anlamam. ama filmin en başından sırf beyzbol ile alakalı olmadığı o kadar belli ve sonuna kadar da bu böyle. bu film sistemi değiştirmeyi amaçlayan bir adamın hikayesi. etrafında ona inanmayan milyonlarca insan var ama sonuna kadar gidiyor. yani buradaki olayları her türlü alana uyarlayabilirsin. hele boston'dan iş teklifi aldığı sahnedeki herifin billy'e söyledikleri; işte o özetidir bu filmin. sistemi değiştirmeye kalktığın an sistemin çarkları seni öğütmek için her an hazır beklerler. ama bir numara olabilmen için farklı olman gerekir, kimsenin yapamayacağını yapman gerekir, sonunda kaybetmek de olsa risk alman gerekir. eksikleri elbette var filmin, mükemmel demiyorum, ama ben filmde işlenilen felsefeyi sevdim. izlenmeye değer bir film.

    son olarak billy'nin yerinde olsaydım herkes gibi o teklifi kabul ederdim. bence billy'nin o teklifi kabul etmemesinin sebebi idealistlik değil, geçmiş travmaları.

    -s!-
  • 2011'in en başarılı oyuncusu olarak ryan gosling'i düşünürken hem tree of life hem de buradaki performansının ardından yılların eskitemediği ve şarap gibi her geçen yıl oyunculuğuna katladığı için brad pitt'i seçmeme neden olan film. film uzun olmasına ve internet üzerinden izlememize rağmen bize hiç sıkıcı gelmedi. philip saymour hoffman yine her rolün altından başarıyla kalkacağını gösterdi. her ne kadar beysboldan anlamasam da beni bile maçları izlerken heyecanlandırdı film.
  • basrolunde robert redford'un, pardon, brad pitt'in oynadigi film. brad pitt'in yaslandikca nasil bir robert redford kopyasi haline gelmeye basladigini bize gosterecek film.

    trailer icin tiklayiniz.
  • aykırı ve kendini başarılı bulmayan bir adamın; enteresan ve imrendirici başarı hikayesi. filmin kurgusu sıradan; fakat senaryo için aynısını söyleyemeyeceğim. moneyball'un öne çıkan dalı kesinlikle metin bazında; fakat kimisi uyarlama olduğu için bunun değerini az görebilir. kabul etmem; ama saygı duyarım.

    izlenimlere geçecek olursak:

    --- spoiler ---

    -billy verdiği kararları bir cümleyle özetliyor:
    ''hayatımda para odaklı bir kere karar verdim. o günden beri de bunu yapmıyorum.''

    -ne kadar yaptığı her şey sanal ve gerçek dışı görünse de, billy fazlasıyla gerçekçi bir adam. şöyle ki;
    ''ıf you lose the last game of the season, nobody gives a shit.''

    -telefon pazarlıklarının sorkin'in kaleminden çıktığına emin gibiyim nedense. billy'nin o aykırılığı ve sistemi sallamayışı daha kısa ve öz bir şekilde anlatılamazdı. pazarlıkta kullanılan kola makinesi esprisi bu fikrimi daha da kuvvetlendiriyor.

    -transferlerde salt istatistiki bilgilerle ilerlemesini eleştiren grady'i kovduktan sonra masada oturan herhangi birini o göreve getirmesi billy'nin tarzının ne kadar uçta olduğunu kanıtlayan güzel bir sahneydi.

    -''such a loser'' finaliyle ironinin dibine vurulmuş. izleyenler arasında ''ulan adama bak, 12.5 milyonu elinin tersiyle itti'' demeyen kalmamıştır. istese beyzbol tarihinin en çok kazanan adamı olabilir ve büyük ihtimalle şampiyonluk ya da şampiyonluklara ismini yazdırırdı. peki, ''bir insanı winner yapan bunlar mıdır?'' ben pek emin değilim. billy,peter'la konuştuğunda ancak şampiyon olabilirsek bu oyun değişir diyor. socks'ı kabul etmemesinin sebebi de bu. adamın amacı, beyzbol tarihinde bu devrimi gerçekleştirebilmek.

    -anlatım,kamera ve müzikler ''the social network''ün ikizi gibi. bu filmde seyirciye gerilme fırsatı daha az sunulmuş sadece.

    - ve son olarak;
    ''yale, economics, and baseball. you're funny, pete.''

    --- spoiler ---

    özetlemek gerekirse; ''beklentiler yaralar'' diye bir laf vardır ya hani... işte bu filmde tam da o var. beklentilerinizi az tuttuğunuz müddetçe hazzınızı epey artıracak bir şey çıkmış ortaya.
  • --- spoiler ---

    - benim gibi football manager hastasının dikkatini epey çeken filmdir. yaşlı yaşlı adamlar tutturmuş, "bak şu adam gelecek vaadediyor. iyi bir çocuk. üstelik yakışıklı" derken. bizim billy beane ve istatistikçi genç peter brand oyuncuların maksimum performansına dair istatistiklere göre transfer yapıyorlar. takımdaki zararlı kişileri de gönderip, hırslı bir takım oluşturuyorlar. hele şu sınavlar bitsin, zaten istatistik sever bir insan olarak bütün fm database'in altını üstüne getireceğim lan.

    - bu arada filmi beraber izlediğim arkadaş, filmin arasında "amaan! bildiğin pazar günü yayınlanan spor filmiymiş. yine bir şekilde finale çıkarlar ve kupayı kazanırlar" dedikten sonra billy'nin takımı oakland'ın playoff'un ilk turunda elenmesi komik oldu. tabii arkadaşın film sonundaki yorumu da ilgi çekiciydi, "hacı çok gerçekçi olmuş ya".

    - şu brad pitt adamına da yazık artık. herif dünya kadar iyi filmde oynadı. üstelik artık, "oscar istiyorum" diye bas bas bağıran filmlerde de oynuyor. şu adama oscar verin artık da adam böylesine yaşlandıktan sonra gitsin biraz da romantik komedilerde oynasın. yeter lan bu kadar azap çektirdiğiniz.

    - koskoca boston red sox stadının yanındaki caddenin son derece bozuk bir yola sahip olmasını anlayamadım. sonuç olarak 37000 kişilik bir stattan bahsediyoruz. ama yan caddesine bak. doğru dürüst yürüyemezsin. buradan boston belediyesini insanlara stada girerken çektirdiği bu zulüm için kınıyorum.

    - bu arada billy'nin kızını da babasına yazdığı şarkıdan dolayı kınmadan geçemeyeceğim. ben babama gidip, " baba sen ne ezikmişsin allasen" diye bir şarkı yapsam, oracıkta gebertir beni. gerçi billy'de biraz garip sanki. adam kendisine ezik denildiği için duygulanıp, ağladı. bu amerikalılar enteresan insanlar.

    --- spoiler ---
  • işletme veya endüstri mühendisliği konularında eğitim görenlerin veya bu alanlara ilgi duyanların ders niteliğinde izlemesi gereken film.

    filmde gördüğümüz belli başlı konular:

    (bkz: stratejik yönetim)
    (bkz: insan kaynakları yönetimi)
    (bkz: big data)
    (bkz: liderlik)
    (bkz: yetki devri)
    (bkz: analitik düşünme)
    (bkz: yetki insiyatifi)
    (bkz: öğrenen organizasyon)
    (bkz: feedback)
    (bkz: risk)

    bütün bunların yanında gözümüze sokulan:

    (bkz: abd fırsatlar ülkesidir)
  • bu sadece bir başarı öyküsünün değil aynı zamanda başarısızlığın da anlatıldığı bir film.

    spolier var
    bill beane'in beyzbol idareciliğini rakamlar ve matematikle idame ettirmesi her ne kadar eleştiri oklarını ona çevirse de aslında bill beane'in sayılar ve rekorlarda gözü olmadığını bizlere gösteren şahane bir biyogfarik sinema yapıtı. esasen bunu the boston red sox'dan kendisine sunulan spor tarihinin en yüksek ücretli genel müdürü olma teklifini reddettiğinde değil, 20 maçlık kazanma serisinin ardından peter'la yaptığı konuşmada anlıyoruz. ne diyor billy;
    ''finalin son maçını kazanamadıktan sonra bizi silerler. bu adamları bilirim, kafalarından neler geçtiğini bilirim. bir kalemde silerler bizi. bugüne kadar başardıklarımızın hiçbir önemi kalmaz. başka takımlar dünya serisini kazanınca tebrik ederler. şampanya içerler, şampiyonluk yüzüklerini takarlar. ama biz kazanırsak, bu bütçeyle bu takımla kazanırsak; oyunu değiştiririz. benim istediğim bu''
    but if we win, we'll have changed the game. and that's what ı want. ı want it to mean something diyor billy.

    billy'in ''bizim gibi takımlar''dan kastını filmin başlarında şöyle açıklıyor; '' zengin takımlar var, fakir takımlar var, yerin altı kat dibindekiler var, sonra da biz varız''

    neticede bu; hangi branştan olursa olsun yerin altı kat dibindekilerin, endüstriyelleşmiş sporla beraber büyük ve zengin takımların altında ezilen,sömürülen takımların varolma çabalarına dokunan bir film. her türlü zorluğa rağmen kanıtlamak istediği ve dahası değiştirmek istediği düzende mücadele eden billy beane'in bu etkileyici hikayesi kadar ilham verici başka birşey olamaz. amatör spor ruhuna sahip bütün sporseverlerin ve bu sporların içinde olan insanların özellikle ve kesinlikle izlemesi gereken bir film olduğunu düşünüyorum. (en başta yılmaz vural) *
  • ilişkiler üzerinden güven testi de yapan diyaloglara sahip bir film.

    -

    --- spoiler ---

    artie, sen kimi istiyorsun? - perez'i
    istiyorum. klasik bir vuruş stili var.
    - temiz vuruyor.
    - bilemiyorum. falsolu topa vuramıyor.
    çalışması gerektiği doğru
    ama göz ardı edilecek biri değil
    - çirkin bir kız arkadaşı var.
    - bu ne demek?
    çirkin sevgili
    kendine güvenmediği anlamına gelir.

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap