• netflix'in içeriğinde yüzlerce salak saçma dizi varken böyle bir yapıma bütçe yetersizliğinden dolayı son vermek büyük skandal,bu dizi hbo'nun elinden çıksaydı daha iyi bir prodüksiyon ve izleyici kitlesi ile çok farklı olabilirdi,yazık oldu.
  • diziyi geç de olsa ben de izlemeye başladım ve ikinci sezonundayım.
    burada zaten dizi hakkında çok güzel analizler yapılmış. ancak şu var ki seri katil denilince aklımıza sadece abd gelmekte. oysa ülkemizde de maalesef çeşitli zamanlarda çeşitli seri katil vakaları görüldü ve bu kişiler konuşturulduklarında yahut incelendiklerinde anlaşıldı ki tıpkı mindhunter dizisinde anlatıldığı gibi sorunların büyük kaynağı çocukluk dönemlerinde başlayan psikolojik sorunlar.

    o zaman osmanlı'dan günümüze bu topraklarda cinayetler işlemiş bazı seri katilleri bahsettiğim bağlamda inceleyelim;

    1) istanbul'un ilk seri katili diye kayıtlara geçen 1889 doğumlu hiristo anastadiyadis:

    bir rumdur. babası erken yaşlarda ölmüş, annesi de genelev işletmeye başlamıştır. annesinden tiksinmektedir. pek tabii dönemin koşulları sebebiyle türklerden de...
    bunda abisinin de etkisi vardır. azılı bir suçlu olan abisi koço'ya hayran olarak büyümüş ve ondan daha beter bir suçlu olmuştur. toplam 21 kişiyi öldürmüştür.

    2) antep canavarı olarak da bilinen abdullah palaz. ilginçtir ki bazı kesimler tarafından kendisine sempati duyulmaktadır. mesela edmund kemper gibi.

    abdullah palaz bilindiği kadarıyla 43 kişiyi öldürmüştür. ilk cinayetini ailesi ve kendisi yoksulluktan ölmek üzere iken 12 yaşında işlemiştir. bu tarihten sonra da kendisini zalimlere karşı savaşan bir insan olarak tanımlar. ezel dizisindeki ramiz dayı karakterinin bu kişiden esinlenerek yazıldığı söylenir. her cinayeti için kendinde haklı sebepler bulmuştur.

    3) bebek yüzlü katil, ali kaya;

    kendisine kişilik bozukluğu teşhisi konmuştur. ilk olarak öz amcasını öldürmüştür. sebebi hiçbir zaman açıklanmamıştır. daha sonra kendisi hapiste iken annesine tecavüz eder bir adam. bunun üzerine ali kaya hapisten kaçıp annesine tecavüz eden adamı öldürmüştür.

    artık öldürmeye alışmış ve içinde de büyük bir kin birikmiştir. akıl hastanesinde bir süre yattıktan sonra salınmış ve bir pavyoncu ile iki kişiyi daha öldürmüştür. tekrar hapishaneye atılınca iki de gardiyan öldürür. buradan tekrar akıl hastanesine konulunca da kendisiyle birlikte aynı hastaneye yatırılan izmir'de iki çocuğa tecavüz etmiş bir kişiyi " adalet " için öldürür.
    bir kez daha firar eder ve yakalandığında cebindeki listede çocuk - kadın tecavüzcülerinin, isimleri bulunmaktadır. ifadesinde " topluma fayda sağlayabilmek için kötü insanları öldürdüğünü " söylemiştir.

    4) çivici katil süleyman aktaş;

    kurbanlarını, başlarına çivi çakarak öldürdüğü için bu lakap verilen süleyman aktaş aslında hiçbir sorunu olmayan evli ve iki çocuk babası bir adamdır. ancak türkiye elektrik kurumu denizli müdürlüğü'nde işçi olarak çalışan bu kişi bir gün 31 bin volt elektrik akımına kapılıp ağır yaralanır. nihayet kurtulsa da artık aklî dengesini yitirmiştir. bu tarihten sonra cinayetlerini işlemeye başlar.

    5) artvin canavarı adnan çolak;

    yaşları 68 ile 95 arasında değişen 11 kişiyi öldürmüştür. ifadesinde;
    çocukluğunda anne ve babasıyla aynı odada yattıklarını ve bazı geceler onları birlikte olurken izlediğini, bunun psikolojisini bozduğunu söylemiştir.
    öldürdüğü kişilerin bazılarına tecavüz etmiştir.
    " yaşlılar yaşayarak biz gençlerin haklarını gasp ediyorlar " demiştir.

    10 yıl hapis yattıktan sonra rahşan affı ile serbest bırakılmıştır!

    6) mobilyacı katili seyit ahmet demirci;

    çocuk yaşta iken bir arkadaşı ile birlikte bir mobilyacının dükkanına girerler. bu kişinin tecavüzüne uğramaktan son anda kurtulmuştur ancak arkadaşı kurtulamamıştır. o, bu anları izlemiştir ve yıllar sonra arkadaşı intihar etmiştir. muhtemeldir ki bu sebeple yıllarca içinde tuttuğu kin, dışa vurmuş ve üç mobilyacıyı öldürmüştür. yakalanmasaydı, arkadaşının tecavüze uğradığı zamanki yaşı olan 11'e tamamlayacağını söylemiştir cinayet sayısını.

    7) tornavidalı katil yavuz yapıcıoğlu;

    türkiye'nin en çok insan öldürmüş seri katilidir. çocukken çok başarılı bir öğrenci olmuştur. lâkin söylediğine göre üvey anne baskısı üzerinden hiç eksik olmamıştır. deli taklidi yaparak hapisten kurtulmuştur! mindhunter'da da bu yolla hapisten kurtulan katiller görüyoruz. ancak cinayetlerine yine devam etmiştir. şu an hapiste ve hâlâ daha çok zeki olduğu söylenir.

    8) kuyucu katil özkan zengin;

    çocuk yaşlarından beri eşcinsel eğilimleri vardır ancak bunu kabullenmek istemez.
    ve nihayetinde dayanamayarak eşcinsel ilişkiler yaşamaya başlar ancak yaşadıktan sonra bunun günah olduğunu düşünerek partnerlerini öldürür ve kuyulara atar. altı kişiyi öldürmüştür.

    9) izmir canavarı ayhan kartal;

    bilinmeyen bazı cinayetlerin de faili olduğu söylenen ayhan kartal, 9 ve 13 yaşlarındaki iki çocuğa tecavüz edip öldürdükten sonra yakalanmıştır.
    " içimdeki bir ses çocuklara yaklaşmamı söylüyordu. sadece onlarla ilişki kurabiliyordum. " demiştir.
    diğer mahkûmlar tarafından öldürülmüştür.

    10) avcı hamdi kayapınar;

    kurbanlarına " onlar benim avım " dediği için bu lakap verilmiştir.

    14 yaşında iken 11 yaşındaki öz kardeşini boğarak öldürmüştür. bu ilk cinayetidir. daha sonra çocuk cezaevine konur.
    4,5 yıl sonra hapisten çıkınca iş bulamaz ve de ailesi tarafından da dışlanır.
    daha sonra da seri cinayetlerine başlar. yakalandığında " ailem, kardeşimi benden daha çok seviyordu. onu o yüzden öldürdüm. daha sonraki cinayetlerim ise babama ve topluma inattı! " şeklinde ifade vermiştir.

    11) konya sapığı ali kemal tufan;

    küçük çocuklara tecavüz edip öldürmüştür. evli ve üç çocuk babasıdır.
    bütün cinayetlerini pazartesi günleri işlemiş, yakalandıktan sonra bir pazartesi gününe denk gelen duruşmaya çıkmamak için intihar etmiştir.

    bu adamdan ahâlînin şüphelenmemesi çok tuhaf! adamın pazartesi takıntısı çocuk yaşlarından beri varmış. ayrıca kendi oğlunu da her pazartesi yalın ayak sabahtan akşama dek sokakta ayakta bekletirmiş! karısını pazartesi günleri dövermiş. bunu da herkes bilirmiş ama yakalandığında herkes şaşırmış onun bir katil ve sapık olduğuna!

    evet. mindhunter dizisinden ilhamla böyle bir şey yazdım bu başlığa. umarım bizde de asayişte psikolojik araştırmalar gelişmiştir.
  • üst edit: çılgın liselilerin birbirlerine atladıkları dizilerden, la casa de papel'den başka bir şey izleyemeyen arkadaşlara ekranı kaydırmaya devam etmelerini tavsiye ediyorum. zira burada ciddi konuları konuşuyoruz.

    bu diziyle ilgili genel bir yanlış anlaşılma olduğunu düşünüyorum. biz bu dizinin belki yarısını, belki de sadece girişini izledik. david fincher, amaçlarının 90'lara hatta 2000'lerin başına kadar ilerlemek olduğunu söylüyor. yani bu işe başlarken belki de 4-5 sezonluk bir dizi vardı kafalarında. işler planladıkları gibi gitmedi. asalak netflix kitlesi zamanını rezalet dizilerle harcamayı tercih etti. böyle olunca, dizi, düşük izlenmeler sebebiyle maliyetini karşılayamayacak bir duruma geldi, dolayısıyla dizi 2. sezon sonunda rafa kaldırıldı. biz de yarım kalmış bir diziyi izledik. fincher'ın netflix'le görüştüğüne dair bazı yazılar okudum, ikna edebilirse devamı gelebilir.

    bu 2 sezonun neden ''giriş'' olabileceğine gelelim. malum, neredeyse her bölümün başında gördüğümüz, bıyıklı bir ruh hastası var. bu arkadaşın adı dennis rader. dizideki biö'nün bu adam olduğunu da herkes anlamıştır sanırım. kendisi amerika'nın en rahatsız seri katillerden birisi. öyle ki cinayet işlemeye 1974'te başlamasına rağmen adamı ancak 2005'te yakalayabiliyorlar. mindhunter senaristleri ise, bence çok başarılı bir şekilde, ana hikayenin yanına bu adamın hikayesini eklediler ve 2 sezon boyunca yavaş yavaş hikayeyi geliştirdiler. fincher, bir röportajda dennis rader'a odaklanmak istediklerini anlatıyor. bana kalırsa bu dizinin ana konusu dennis rader olacaktı. bu 2 sezon da bir bakıma buna hazırlıktı. hem ajanları, hem de seyirciyi rader'a hazırladılar. büyük ihtimalle ilerleyen sezonlarda araştırmayı iyice ilerletecek, belki de bitireceklerdi ve öğrendikleri şeylerle rader'ın peşine düşeceklerdi. ajanların dosyaya bir göz atmaları, kemper ve berkowitz'e danışmaları da bu olaya bir girişti ama bilin bakalım ne oldu? bütün dünyada yüz milyonlarca abonesi olan netflix'te bu dizi yeterli izlenmeyi alamadı ve rafa kaldırıldı. rader'ın hikayesi de piç oldu. bu haliyle diziden rader'ın bütün sahnelerini çıkarsak hiçbir eksiklik olmaz. bunun farkında olmayan bir izleyici 2 sezonu bitirdikten sonra haklı olarak ''bu bıyıklı adam ne alaka amk?'' diye sorabilir. her şey havada kaldı. ayrıca, aslında dizinin ana konusu gibi işledikleri araştırmanın 2. sezonda tamamen 2. plana atılması da yine her şeyin havada kalmasına sebep oldu. dizinin devamı gelirse araştırmaya da tekrar odaklanırlar.

    bunun yanında, özellikle seri katillerin hem oyunculuk hem de casting konusunda mükemmel olduklarını düşünüyorum. ed kemper'a bayıldım. katilleri canlandıranlar aslında hiç de başarılı oyuncular olmamalarına rağmen müthiş oynamışlar. muhtemelen sıkı bir şekilde hazırlanmışlardır rollerine. hepsi ayrı bir tat bıraktı. dizide en sevdiğim kısımlar kesinlikle bu ruh hastalarıyla yapılan görüşme sahneleriydi.

    ekibin proje üzerine tartışmaları, dr. carr'ın sürekli ajanları bir bilim insanı penceresinden eleştirmesi de gayet başarılıydı. senaristler ya nasıl bilimsel araştırma yapılacağını biliyorlar ya da bilen birine danışmışlar.

    son olarak, 2. sezonun sonunda dosyayı kapattıktan sonra "zafer turu atalım" diyen bill'in, 1-2 sahne sonra terk edilmiş evini turlaması çok hoşuma gitti.

    8/10.
  • sound mixing ya da sound editing, artık tarif etmeye çalıştığım şey hangi kategoriye düşecekse, kesinlikle sesle ilgili teknik dalda emmy ödülü alsın bu dizi. hapishanelerdeki görüşme sahnelerinde, ya da polis departmanlarındaki eğitim sahnelerinde dışarıdan gelen seslerin, uğultuların oluşu, atmosferi daha gerçekçi kılıyor. hani mesela ders dinlerken bütün sınıf pür dikkat dinler halde sessiz olsa bile, sınıf kapısının dışından, koridorlardaki sesleri duyarsınız ya bir uğultu halinde, işte o etki çok dikkatimi çekti diziyi izlerken. hiçbir dizide buna rastlamadığımı fark ettim.

    yukarıda bir entryde de söylendiği gibi, gerçekten prodüksiyon kusursuz olabilir.
  • görüyorum ki dizideki brian karakteri neredeyse hiç anlaşılmamış. bu karakter laf olsun diye veya diziye ürkünç bir hava katılmak için eklenmiş bir karakter değil. aksine, son derece dikkatlice hazırlanmış ve hikayesi büyük bir özenle işlenmiş bir karakter.

    öncelikle brian hakkında bildiklerimizi bir gözden geçirelim (aşağısı komple spoiler, ikinci sezonu bitirmediyseniz okumaya devam etmeyin). birinci sezonda brian’ın dört özelliği öne çıkıyordu:

    1. yetimhaneden evlatlık olarak alınmış ve yetimhaneden önceki hayatı hakkında bir bilgi yok
    2. yetişkinlerin yanında son derece içine kapanık. kendi anne babası dahil olmak üzere hiçbir yetişkin ile diyaloğa girmiyor, göz teması kurmaktan bile kaçınıyor. holden oyuncakları ile ilgili bir sohbet başlatmak isteyince bile bir yanıt alamadı ki bu adam insan zihnine girmenin uzmanı.
    3. okulda arkadaşlarına karşı saldırgan bir tavır sergilemiş, hatta birini ısırmaya kalkmış. durum o kadar ilerlemiş ki ailesi çocuğun okuldan atılmasından korkuyor.
    4. babasının cinayet dosyalarındaki resimlerden biri yatağının altında bulundu. yani cinayet dosyalarını açıp resimlerine bakmak ve (muhtemelen) içindekileri okumak gibi bir zevki var.

    yani elimizde yetişkinlerden ölümüne korkan, bunun yanında yaşıtlarına karşı saldırgan olan ve geçmişte neler yaşadığını bilmediğimiz bir çocuk var. her ne yaşadıysa içinde bir öfke birikmiş ve bu öfkesini ancak yaşıtlarına yönlendirebiliyor. ne yaşadığını bilmediğimiz için buradan sonrası hakkında ancak beyin fırtınası yapabiliriz ancak yetişkinlerden korkmasını sağlayan bir travma yaşadığı kesin. bir yetişkin tarafından istismara maruz kalmış olması veya biyolojik ailesinin gözleri önünde öldürülmüş olması ihtimaller dahilinde.

    ikinci sezonda ise brian’ı biraz daha “normalleşmiş” buluyoruz. içine kapanıklığını bir nebze de olsa üzerinden atmış, yeni oyun arkadaşları edinmiş. tam diyorduk ki “çocuk biraz açılmış, travma etkilerini üzerinden atmaya başlamış”… bam! bir gece uyurken brian altını ıslatıyor.

    bu kesinlikle rastgele seçilmiş bir eylem değil, son derece bilinçli bir tercih. brian karakteri hakkındaki sır perdesinin aralanmaya başlandığı an işte burası.

    bir sınıflandırmaya göre çocukların ileride cinayet işlemeye meyilli olabileceğine işaret eden 3 eylem var:

    1. piromani
    2. hayvanlara işkence etmek
    3. altını ıslatmak

    hatta bu sınıflandırmanın sözlükte başlığı bile var: (bkz: macdonald triad)

    devam edelim. altını ıslatmak tek başına elbette bir şey ifade etmiyor, her altını ıslatan çocuk katil olsaydı dünyanın %80’i katil olurdu. ancak brian sıradan bir çocuk değil, travmalı bir geçmişi ve şiddete eğilimi var. bir de buna cinayet vakalarının ilgisini çektiğini ve babasının cinayet dosyalarını karıştırdığını ekleyin. bütün bunlar tek bir şeye işaret ediyor:

    brian bir psikopat ve empati ve vicdanı normal bir insanınki gibi çalışmıyor. hatırlarsanız öldürülen çocuğu çarmıha germe fikri de brian’dan çıkmıştı. ellerinde bir çocuk cesedi olmasına rağmen panik yapmadan, kaçmadan, soğukkanlılıkla çözüm üretebilen bir çocuktan bahsediyoruz. zaten bill de durumun farkında. psikopatları tespit etmede uzman olan birinin burnunun dibindeki bir psikopatı görememesi zaten düşünülemezdi. durumun farkında olduğu için bill brian’ı dondurma yemeye götürüyor ve ona babasıyla balık tutma hikayesini anlatıyor. peki brian’ın hikaye ile ilgili ilk sorduğu şey ne oluyor dersiniz? “peki balık ölmüş müydü?” dizide bill ile konuştuğu belki de ilk sahne. düşünün babasına sarf ettiği belki de ilk söz, daha önce oyuncakları ile ilgili bir sohbet ilgisini bile çekmiyorken söz konusu bir balığın ölümü olunca birden gözleri açılıyor.

    diğer yandan, nancy’nin brian’ı da yanına alarak bill’i terk etmesiyle brian’ın psikopatisinin son zinciri de tamamlanmış oldu. dizide görüşme yapılan seri katillerin birçoğunun ortak özelliği neydi? baba figürünün eksikliği (absent father). artık hayatında bir baba figürü olmayacağı ve nancy’nin de geçinebilmek muhtemelen çalışmak zorunda kalacağı düşünüldüğünde küçük brian’ın bol bol kendisiyle baş başa kalacağını öngörebiliriz. bu süreçte hayvan bedeni üzerinde anatomik deneyler yapmak veya ateşle oynamak gibi yeni alışkanlıklar edinmesi ise gayet olası.

    yani dizi bir yandan seri katiller ile görüşmeler yaparak bizlere psikopatların zihninin kapılarını açarken diğer yandan brian karakteri ile bu psikopatların çocukluğunun neye benzediğini gözlerimizin önüne sermektedir. muhteşem bir ayrıntı. brian kesinlikle gelecekte bir cinayet işleyecek. o soğukkanlı katillerin çocukluğunu merak edenler brian karakterini dikkatle izlesinler.

    brian karakterinin hangi katil olduğu konusunda ise maalesef elimizde hiçbir veri yok. bill tench karakterinin esin kaynağı olan robert ressler’ın da gerçekten de bir oğlu var, ancak suça karıştığına dair hiçbir veri yok. yani brian karakteri kurgu ve gelecekte işleyeceği suçlar da kurgu olacak. işleyeceği suçun cinayet olacağını öngörmek zor olmasa da tam detayları izleyince göreceğiz.
  • bir sosyal bilimci ya da herhangi bir alanda araştırma yapan herhangi birinin mutlaka izlemesi gereken dizi.
    veri nasıl toplanır, veri nasıl normalleştirilir, veri nasıl bir şablonda toplanır ki genellenebilsin, hipotezi doğrulamak için nelerin yapılması etiktir, nelerin yapılması değildir... bir sürü sorunun cevabı var dizide. belli ki devamında da olacak. bir akademisyen ile bir uygulamacının ters düştüğü konular ve her şeyin önündeki bürokrasi engeli de harika ortaya koyuluyor dizi boyunca.

    --- buradan sonrası spoiler olabilir ---

    gerçek katillerin hikayelerine dayanması bazen ister istemez spoiler yemenize sebep oluyor. ben atlanta katili konusunda merakıma yenik düşüp -ford'un bu kesin bir siyahi dedikten sonra kendinden şüphe ettiği zamanda- google'a "atlanta child killer" yazma girişiminde bulundum ve pat wayne bertram williams düştü hemencik önüme. ama bence spoiler yemek çok sıkıntı değil bu dizi için. zaten manson'un hikayesini de bilmeyen yoktur misal. burada önemli ve ilgi çekici olan o konuyu nasıl işledikleri. bence çok iyi işliyorlar. misal asıl katilimiz amerika'da en uzun süre kaçabilen dennis rader. adam ilk cinayetinden 34 yıl sonra yakalanabiliyor. hikayesini az çok öğrenirsiniz ama oya gibi ince ince işlediler adamın hikayesini. bomba gibi bir üçüncü sezon geliyor tahminim.

    brian mevzusu şahane işlendi. seri katillerin ailelerini suçlamak kolay, kötü olaylar başlarına geldiğinde iyi insanların da nasıl tepki verebileceklerini gösteriyor aslında dizi. nancy ve bill'in dönüşümü ve bill'in bunu sorgulaması sezonun en güzel tarafıydı bence.

    nancy'ye parantez açıp kendisine diziyi izlerken çok küfür etsem de aslında bazı durumlarda hak verdiğimi de söylemek isterim. katil olma potansiyeli olan bir çocukla tek başına ilgilenmek zorunda kalmak psikolojik bir yıkım. en son skyler'ı izlerken bu kadar kızıp yine de bazı durumlarda hak vermiştim.

    son olarak, wendy'nin 2. sezon finalinden bir önceki bölümde garson kıza ayarın daniskasını verirken kullandığı ses tonu ve öz güveninden nasibeyleyarabbiiii...

    --- spoiler ---

    edit: dün 2 şuku vardı, bu nasıl girmiş ayol debe'ye. bence insanların gözünden kaçan entrileri seçip gösterelim debesi. olsun, ben sevdim *
  • neredeyse sadece diyalogdan ibaret böyle bir dizinin bu kadar heyecanlı bölümleri olmasına şaşırıp duruyorum. çok güzel. polisiye de sevmem ona rağmen harika.
  • dizi david fincher'lı bir true crime, kurgu sayılmaz bile. konu gerçek, karakterler gerçek, hatta katillerle yapılan röportajlar bile gerçek;

    gerçek ed kemper röportajı vs. mindhunter röportajı

    ana karakterlerin gerçek isimleri ise john e. douglas, robert k. ressler ve ann wolbert burgess

    dizi de zaten bunların yazdığı mindhunter* isimli kitaptan uyarlanıyor.

    dizi, son yılların en popüler fbi ajanları yani nam-ı diğer profilerajanlarının nasıl ortaya çıktıklarını ve bunların kullandıkları yöntemlerin neler olduğunu anlatıyor, bunu yaparken de iyi ve kötü kavramlarınızı sorgulamanızı sağlıyor.

    hala da burada gelmiş baş roldeki karakter sıfır karizma, çok silik, dizi çok sıkıcı, takip edilmiyor falan diye bok atanlar var.

    gerçek hayat bu amk. bir konu hakkında bilgilenmek ya da katillerin derin psikolojik analizini yapmak istemiyorsanız zaten neden bu diziyi izliyorsunuz? gidin dexter izleyin, o da mükemmel bir dizi. hem de tam size göre.
  • ya ben sizin ağzınıza sıçayım. yarak kürek dizilere 25 sezon dünyanın parası akıtılıyor, böyle dizilere gelince meee. siktirin götler.
  • (bkz: 1. sezon;)
    1. bölümün sonunda çalan şarkı için;
    don mclean - crying
    2. bölümün sonunda çalan şarkı için;
    talking heads - psycho killer
    3. bölümün sonunda çalan şarkı için;
    david bowie - right
    4. bölümün sonunda çalan şarkı için;
    klaatu- calling occupants of ınterplanetary craft
    5. bölümün sonunda çalan şarkı için;
    jason hill - rose confession
    6. bölümün sonunda çalan şarkı için;
    the boomtown rats - ı don't like mondays
    7. bölümün sonunda çalan şarkı için;
    exile - kiss you all over
    8. bölümün sonunda çalan şarkı için;
    -
    9. bölümün sonunda çalan şarkı için;
    the alan parsons project - ı wouldn't want to be like you
    10. bölümün sonunda çalan şarkı için;
    led zeppelin - ın the light

    (bkz: 2. sezon;)
    1. bölümün sonunda çalan şarkı için;
    talking heads - the overload
    2. bölümün sonunda çalan şarkı için;
    fleetwood mac - tusk
    3. bölümün sonunda çalan şarkı için;
    pretenders - brass in pocket
    4. bölümün sonunda çalan şarkı için;
    jason hill - silk drape
    5. bölümün sonunda çalan şarkı için;
    charles manson - cease to exit
    6. bölümün sonunda çalan şarkı için;
    red rider - lunatic fringe
    7. bölümün sonunda çalan şarkı için;
    the police - darkness
    8. bölümün sonunda çalan şarkı için;
    pat benatar - hell is for children
    9. bölümün sonunda çalan şarkı için;
    peter gabriel - intruder
hesabın var mı? giriş yap