mihriban
-
semptomları anlatır gibi söylenen türkü,
doktor: neyiniz var?
hasta: yar deyince kalem elden düşüyor.
d: hmm, başka?
h: gözlerim görmüyor, aklım şaşıyor.
d: şaşıyor?
h: şaşıyor.. sonra mesela lambada titreyen alev üşüyor..
d: o derece! tüm bunlar aşık olduğunuzu gösteriyor beyfendi. size bir reçete yazıyorum hemen.
h: aşk kağıda yazılmıyor.. -
hayatımdaki en sevdiğim şarkılardan biri... her ne kadar heavy metal dinlesemde... her ne kadar rock sevsemde... bu şarkının yeri çok ama çok ayrı gönlümde... "lambada titreyen alev üşüyor"
-
mihriban tüküsünün hikayesini abdurrahim karakoç'dan dinleyelim:
koca bir yıldız daha kaydı.. bir ozan daha hak'ka yürüdü. yürüdüğün yollar nur olsun.
mihriban türküsü ve hikayesi
sarı saçlarına deli gönlümü/bağlamıştın, çözülmüyor mihriban” diye başlayıp her gönüle değen bir şiirin yazarı abdurrahim karakoç.
mistik bir olgunlukla, son bir kez diyor, son bir kez daha görmek istemezdim. o beni hayalindeki gibi yaşatsın, ben de onu hayalimdeki gibi. o aşk, masum bir aşktı. güzel bir aşktı. bırakalım öyle kalsın.
ne adı mihriban, ne saçları sarı...
o, abdurrahim karakoç’un mihriban’ı...
1960 yılında yaşadığı ölümsüz aşkı kelimelerle ebedi kılan abdurrahim karakoç’un gerçek adını gizleyip, mihriban diye seslendiği o güzel anadolu kızının hikayesi bu...
ya da, hayatlarını birleştirmek isterken, ümitsiz aşklarına ayrılık nikahı kıyan iki sevgilinin, ümitsiz, duygu yüklü hikayesi....
ayrılık tadında hüzünlü...
mihriban’a olan aşkı, karakoç’a farklı bir olgunluk kazandırmış. hani şu yürek genişliği denilen şey var ya, öylesine bir yaklaşımı var karakoç’un...
mistik bir olgunlukla, “son bir kez” diyor, “son bir kez daha görmek istemezdim. o beni hayalindeki gibi yaşatsın, ben de onu hayalimdeki gibi... o aşk, masum bir aşktı. güzel bir aşktı. bırakalım öyle kalsın.”
sarı saçlarına deli gönlümü,
bağlamıştın, çözülmüyor mihriban.
ayrılıktan zor belleme ölümü
görmeyince sezilmiyor mihriban.
bu eşsiz duygu yoğunluğu olan dizelerle aşkın gücünü anlatan şairimiz, mihriban’dan aldığı “unutmak kolay değil” başlıklı mektup üzerine, şiirin devamını yazıyor... yazıyor ama, yarasını sarmış bir yunus emre olgunluğu ile de bilgeliğini dışa vuruyor.
unutmak kolay mı? deme,
unutursun mihribanım.
oğlun, kızın olsun hele,
unutursun mihrabınım
düzen böyle bu gemide,
eskiler yiter yenide.
beni değil, sen seni de,
unutursun mihribanım.
nedir mihriban’ın gerçek hikayesi?
bazıları “gerçek mi” diyor. gerçek diyorum. ama adı mihriban değil. o gençliğimde yaşanmış bir aşktı. ama şimdi adını deşifre etmem, ayıp olur. benim takmış olduğum sembol bir isimdirmihriban.
masa başında yazılmış, hayal bir aşk, bu tadı ve lezzeti vermez. yaşayacaksın ki, yazacaksın.
o zamanlar elektrik yoktu. lamba ışığı altında yazıyordum. şiire başladığımda lambadaki alev titremeye başladı. “lambadaki alev üşüyor” çıktı.
-hangi seneydi... ?
1960...
o aşkınıza kavuşamadınız...
yo olmadı. seviyordum. olmadı. ayıp olur şimdi adını söylemem. törelerimize aykırı. ikinci birmihriban şiirim var. biliyorsunuz. “unutmak kolay unutursun mihriban” diye... o da öyledir. bunlar hep gerçeğe dayalıdır.
güzel tertemiz bir sevgiydi, tertemiz de bir ayrılma oldu.
nerde olduğunu biliyor musunuz?
bilmiyorum. zaten benim memleketlim de değildi...
yaşayıp yaşamadığını biliyor musunuz?
onu da bilmiyorum... sivas’ta bir televizyona çıktım. telefon bağlantısı var. bir hanım çıktı, “abi o yaşıyor mu” dedi. “bilmiyorum” dedim. “nasıl bilmiyorsun” dedi. “bilmiyorum işte” dedim. o bayan, “eğer yaşıyor da, bu türküyü dinliyorsa, allah ona yardım etsin” dedi. hanımların dayanışması işte! yaşayıp yaşamadığını bilmiyorum vallahi.
hâlâ seviyor musunuz?
bazen aklıma düşüyor. ben unutursun diyorum ama, insan hiçbir zaman unutamıyor... o bir mektup üzerine yazılmıştır. benim gönderdiğim bir mektuptan dolayı bir cevap aldım. “unutmak kolay mı” başlığı mektubun. “unutmak kolay mı deme/unutursun mihriban’ım” diyorum. “düzen böyle bu gemide/eskiler yiter yeni de/beni değil, sen seni de unutursun mihriban’ım” dedim...
allah o hallere düşürmesin, insan kendini de unutur...
mihriban’dan başka aşkınız oldu mu?
yok. mihriban’dan başka aşkım olmadı.
mihriban nasıl biriydi?
valla ne bileyim, sıradan insanlara benzer birisiydi
çok mu güzeldi... sarı saçlarına deli gönlümü/bağlamıştın, çözülmüyor mihriban diyorsunuz
saçı da sarı değildi...
belki bu şiirin bu kadar beğenilmesinin sebebi herkesin içinde bir mihriban’ın olması...
gerçek yaşanıp, yazıldığı zaman okuyucu kendini bulur.
bu yüzden diyorum ki, ben herkesin hayatında bir mihriban var...
bundan 7-8 sene önce cebeci’de bir düğün salonunda, sanatçı mihriban’ı okudu. karşımızda yaşlı bir çift oturuyor. 80’inden yukarı ikisi de. tanıyanlar, hocam çok güzel yazmışsınız falan deyince, ihtiyar teyze, “oğlum bunu sen mi yazdın” dedi. “evet” deyince de... “hay diline sağlık, ne kadar güzel” dedi. yanındaki ihtiyar amcayı gösterdi, “evde birisi bu şarkı çalarken birşey söylesin, üstüne yürür. öyle dalar gider, dinler dinler, gözlerinden yaş akar, oturur” dedi. “bunun derdi ne” dedim. “oğul oğul, herkesin gençliğinde bir mihriban’ı vardır” dedi.. “öyle yazmışsın ki, herkes mihribanı’nı buluyor o türküde” dedi.
musa eroğlu da çok güzel bestelemiş...
beste de güzel olup güfteyle örtüşünce daha bir güzel oluyor...
bunlar birbirini tamamlayan şeylerdir. bestelendikten sonra herkes hayret etti. “40 senedir okuyorsunuz” dedim. ama bestelenince daha güzel oldu.
>bir gün mihriban’ı göreceğinize inanıyor musunuz?
bilmiyorum, görmek de istemiyorum. değişmiştir şimdi. ben onun nazarında değiştim, o benim nazarımda değişti. niye görelim? öyle kalsın ya... insanların gönülde kalması, gözde kalması daha iyidir.
(bkz: abdurrahim karakoç) -
yeni çocuğu olacaklara bir ricam olacak, siz siz olun allah rızası için çocuğunuza mihriban ismini koymayın.
1 hafta önce işyerine yeni bir arkadaş başladı, adı mihriban. o günden beri içimdeki "sarı saçlarını deli gönlüme bağlamışın çözülmüyor mihriban" söyleme dürtüsünü dizginleyemiyorum. yanında falan coşkuyla türküye girip rezil olmaktan korkuyorum, zaten türkü deyince bi servet çetin bir de ben. -
mihriban şiirinin yazarı abdurrahim karakoç gençlik yıllarında delice aşık olur ve bir o kadar da sevilir. niyetleri evlenmektir ama kız tarafı sürekli "hayır" demektedir bu işe. velhasıl bu sevdadan vazgeçilir.
aradan yıllar geçer. bir gün abdurrahim karakoç'u bir arkadaşı ziyarete gelir. ve karakoç'a, yolda, onun eski sevgilisi ile karşılaştığını, biraz sohbet ettiklerini, ve hanımın evlenmiş olduğunu söyler. arkadaşı yanındayken hislerini pek belli etmese de, o gittikten sonra abdurrahim karakoç oturur ve duygularını dizelere döker.
sarı saçlarına deli gönlümü
bağlamıştın, çözülmüyor mihriban
ayrılıktan zor belleme ölümü
görmeyince sezilmiyor mihriban
yar, deyince kalem elden düşüyor
gözlerim görmüyor aklım şaşıyor
lambada titreyen alev üşüyor
aşk kağıda yazılmıyor mihriban
önce naz sonra söz ve sonra hile
sevilen seveni düşürür dile
seneler asırlar değişse bile
eski töre bozulmuyor mihriban
tabiplerde ilaç yoktur yarama
aşk değince ötesini arama
her nesnenin bir bitimi var ama
aşka hudut çizilmiyor mihriban
boşa bağlanmış bülbül gülüne
kar koysan köz olur aşkın külüne
şaştım kara bahtım tahammülüne
taşa çalsam ezilmiyor mihriban
tarife sığmıyor aşkın anlamı
ancak çeken bilir bu derdi gamı
bir kördüğüm baştan sona tamamı
çözemedim çözülmüyor mihriban
ne var ki abdurrahim karakoç'un bu şiirinde bahsettiği kişinin ne ismi mihriban ne de saçları sarıdır. sevdiğini deşifre etmemek için sembol bir isim ve benzetme kullandığını ifade etmiştir.
o kadar sevmesine ve sevilmesine rağmen, mihriban dediği sevdiğine kavuşamayan abdurrahim karakoç ikinci bir mihriban şiiri yazar.
“unutmak kolay mı? ” deme
unutursun mihriban’ım.
oğlun, kızın olsun hele
unutursun mihriban’ım.
zaman erir kelep kelep..
meyve dalında kalmaz hep.
unutturur birçok sebep
unutursun mihriban’ım.
yıllar sinene yaslanır
hâtıraların paslanır.
bu deli gönlün uslanır...
unutursun mihriban’ım.
süt emerdin gündüz-gece
unuttun ya, büyüyünce...
ha işte tıpkı öylece
unutursun mihriban’ım.
gün geçer, azalır sevgi
değişir her şeyin rengi.
bugün değil, yarın belki
unutursun mihriban’ım.
düzen böyle bu gemide
eskiler yiter yenide.
beni değil, sen seni de
unutursun mihriban’ım.
yıllar sonra bir röportajında sorulan, "bir gün mihriban'ı göreceğinize inanıyor musunuz?" sorusuna,
"bilmiyorum, görmek de istemiyorum. değişmiştir şimdi. ben onun nazarında değiştim, o benim nazarımda değişti. niye görelim? öyle kalsın ya... insanların gönülde kalması, gözde kalmasından daha iyidir." şeklinde cevap vermiştir.
herkesin bir mihriban'ı vardır. saçı sarı, ismi mihriban olmayan. ve ona olan aşk da ancak bu kadar güzel ifade edilebilirdi.
ruhu şad olsun.
o değil de, mihriban bu şiirleri, türküleri bir yerlerde okuyor ve dinliyordur. peki o ne hissediyordur? hadi abdurrahim karakoç milyonların da hislerine tercüman olurcasına kağıtlara dökmüş içini ya mihriban? evlatları, torunları ya da eşi biliyor mudur mihriban olduğunu..?
hayat gerçekten çok acımasız sevgili sözlük. -
o kadar içli sözleri var ki. sadece "lambada titreyen alev üşüyor" mısrası bile ne kadar ustaca kaleme alındığını gösterir.
attila ilhan yazmış olsa yere göğe sığdıramayacak olan insanlar ne yazık ki karakoç yazdı diye üzerine konuşmaya bile tenezzül etmezler.
ileri gidip "edebi açıdan değersiz" bulanlar da olsa şaşmam. -
konusturmak icin yapmadigim maskaralik kalmayan muhabbet ku$umun kendiliginden ogrendigi, ve mahsun kirmizigul'den cok daha guzel yorumladigi turku.
-
sevmeyene degil, tapmayana henuz rastlamadigim parca.. duygularin ifadesi dalindaki her hayali odulu hakeder..
-
abdürrahim karakoç'un sevdiği bir kadına yazdığı şiir olduğuna, kardeşi osman karakoç da şahitlik ediyor.
tabii kahramanmaraş gibi bir yerde bir insanın kavuşamadığı (ikinci şiirden anlaşıldığı kadarıyla da başkasıyla evlenmiş) biri adına alenen şiir yazmış olma ihtimali bana zayıf geliyordu. nitekim haklıymışım.
abdürrahim karakoç şöyle diyor: "o aşk, masum bir aşktı. ne adı mihriban, ne saçları sarıydı"
yani abdürrahim karakoç'un uğruna şiir yazdığı kadının adı aslında mihriban değildir.
öte yandan, abdürrahim karakoç kızının adını mihriban koymuştur. -
"ayrılıktan zor belleme ölümü" mısrasının geçtiği dörtlüğünde dünya edebiyatlarında karşılaşabileceğiniz en kederli tesellilerden birini bulursunuz.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap