• ilkokuldayken gözlemlemiş olduğum şöyle bir olay vardı.

    benden bir ya da iki yaş büyük bir çocuk elinde meybuz tutuyordu. tabii kapta olan cinsinden. vişneli meybuzun bazı yerleri diğer yerlerine göre daha koyu olmaktadır, görenler bilir. o bölgelerdeki tat da daha yoğun olur.

    bu çocuk meybuzu yüzüne gözüne bulaştıra bulaştıra yiyordu ve sonunda buz kütlesini kabın içinden çıkardı. eliyle tutup emmeye başaldı ve yanındaki arkadaşına şöyle dedi daha koyu kırmızı olan yerleri işaret ederek.

    -ciğerli yerleri burası. oahhh! bol ciğerli benimkisi. oahhhsslumpfsh! bak bak altına, ciğerli yerleri bunlar.
  • posete doldurulmus su ve meyve esansı. posette dondurma. dondurma da değil aslinda, boyalı buz. uyduruk bi şey. öyle ama 80'ler 90'lar çocuklarının gözlerinde yeri dolmaz meybuz'un. bende hala dolmadı mesela.

    hatırlarım da mahallede maç yapardık sabahtan başlayıp akşam ezanında bitenlerden. terden, tozdan, pislikten keçe gibi olurdu kafam. acayip şaşırıyorum zaten o zamanki performansıma. halı sahada yarım saatte dilim götümden çıkıyor şimdilerde, o zamanlar sabahtan akşama kadar nasıl oynuyordum aklım almıyor. her maçın ardından sokağın başındaki cami şadırvanına giderdik eli, yüzü, saçları yıkamaya. hep bir isyan olurdu, 'neden pas atmadın lan adi' mi dersin 'o top taş üstüydü oğlum' mu dersin, gırla giderdi. zaten pas atmayan ibneyi sevmezdim o an, ayar olurdum. gerçi çocuğun nefretini dağıtmak ne kolay değil mi? o pas vermeyen bencil pezevenk neşeye boğardı bizi bazen;

    -100 bin lira var lan, meybuz yiyelim mi?

    bazen o bencil pezevengin parası olurdu, bazen benim, bazen tamer'in, parası olan saklamazdı. ekipce giderdik meybuz almaya. o ucuz poşet sırayla kemirilirdi. meybuz yemenin raconu budur çünkü. meybuz'u tek başına yersen tadını alamazdın. meybuz bitince kavga da unutulurdu, dövüş de. dönüş yolunda yeni takımları seçmeye başlamış olurduk bile.

    sonra zaman geçti, kendimi max çubuklarında bedava kovalarken buldum. bedava çıkarsa en yakın arkadaşımla paylaşırdım. çıkmazsa kısmet. tadı meybuz'dan güzeldi. şimdi max da almıyorum, odamda yarım kiloluk dondurma sömürüyorum tek başıma, kalır kalmaz derdi olmaksızın. bunun tadı max'tan bile güzel, güzel ama ne hikmetse ne max'tan ne şimdi kaşık kaşık yediğim dondurmadan meybuz'dan aldığım tadı alamadım. hem ne ara bireyselleştim, ne ara paylaşmayı bırkatım, kuyutlarda tıkınır oldum bilmiyorum.

    üniversitedeyken aklıma gelmişti, neden sevdim terliksi hayvan'dan bozma meybuz'u diye ama cevap veremedim. şimdi verebiliyorum. meybuz, dostluğun, arkadaşlığın, paylaşmanın, her şeyden öte çocukluğumun tadı çünkü. bense o tadı unutuyorum her geçen gün.

    100 bin lirası olan var mı?
  • açmak için ısırdığımız o naylonun tadı hala ağzımdadır. bunlarin limonlusu vardi, seftalilisi vardi, portakallisi vardi unutulmaz tadlar hanesine atilmis bir centiktir kendileri.
  • ucuz olması sebebiyle çocuk tüketimine uygun meyve aromalı buz.
    bunun evde yapilani da vardir.marketten al bi meyva suyu,biraz su kari$tir içine,buzdolabi po$etine koy,buzluga veya dipfirize at...
  • büyükler çok nefret ederdi bundan ve çocuklar yemesin diye türlü bahane bulurlardı.
    "kanser olcaksınız kötü boya onlar" derdi öğretmenlerimiz. anne* ise çocuğunun en çok neden tiksindiğini bildiği için "onu yapan adamlar pis yerlerini tutup ellerini yıkamadan yapıyolar onları, ye sen ye afiyet olsun" diyerek vazgeçirmeye çalışırdı.
  • gecenin bir köründe adını okumamla gözlerimin dolması bir oldu.
    90lar başlarıydı türedi bu. en çocuk en masum zamanlarımızda 1 kolalı 1elmalı meybuz alır macera tüneli kitapları okurduk. hey gidi...
  • zaman zaman cocuklara kaziklandiklarini hissettiren bir zimbirtiydi.

    paket yirtilip "hu$p huuu$$pp" efektiyle emilmeye ba$landiginda kisa sure sonra buzun rengi gider, tatli kismi mideye iner ve geriye renksiz, bildigimiz buz kalirdi. (bkz: her $ey yalan)
  • arenada görünce iş hayatımdaki ilk başarısızlığımı hatırlamama sebebiyet vermiş buzlu meyve suyudur. ilkokul sıralarında çok tutulduğunu farkedip, meyve sularını dondurmak suretiyle mahallede bulunan bilimum amca,teyze ve ilkokul arkadaslarına cebren ve hileyle satmışlığım vardı bundan. kesfetmis olduğum paketleme teknolojisi ve bu seyin erime hızı nedeniyle ilk projem bahtsız sekilde sona ermisti, ama hakkaten hijyen o zaman benim icin bile önemliydi bunu belirtmeden gecemem simdi...
  • buzlukta ya da buzdolabında sürekli olarak birbirine yapışık halde bulunan canını yidiklerim. bulundukları plastik bozması ambalaj her zaman şekerli olup. yedikten sonra ellerinizi yapış yapış yapardı.

    gelelim yeme yöntemlerine.

    meybuz yemenin bilinen üç yöntemi vardır
    1. öncelikle hüüüp hüüüp hüüüooopp diyerek meyve suyu özütünü( yani boyalı su+şeker+doğala özdeş meyve aroması) bir güzel içmek. ondan sonra kalan buzları eriterek hafif sulu bir biçimde tüketmek
    2. ısırarak yemek
    3. yemeden önce bir güzel ezerek hafif suyunu çıkarmak. ondan sonra o buzları mideye indirmek löp löp..

    olsa da yesek be. ama şöyle temizinden
  • ilkokulun değişilmez sembollerindendi; o kadar ki, okulumun karşısındaki kırtasiyede bile satılırdı.
hesabın var mı? giriş yap