• yapraklar düşüyor, mevsim neden sonbahar?
    oysa bir yaz'a uyanmıştım.
    sen yoksun diye düşüyor bu yapraklar,
    yoksa bunun sonbahar ile ne ilgisi var?

    sanki hicran mevsimi ruhumda esen,
    güneş kayboldu aniden.
    sen yoksun diye üşüyor kardan adam,
    yoksa bunun kış ile ne ilgisi var?

    bir tipi, bir tufan neden?
    ısınmıyor bu soğuklar.
    ellerim soğuk, mevsimlere ne oldu yoklar?
    sen yoksun, bunun mevsimler ile ne ilgisi var?

    umut
  • yokluğunu bilmeden değerini biliyormuşum. yaprağın çıkması, dutun olgunlaşması, levreğin göç etmesi, bunların aman ne güzel olması... bunlardan bahsetmiyorum, onlar ayrıca güzel. mevsimsizlik ne saçma olurdu deyip dururdum, gerçekten de öyleymiş. mevsimler insanın içindeki potansiyel enerjide farklar yaratıyor. bu enerji farkı bizim iş yapabilme kapasitemizi oluşturuyor. mevsimlerin olmadığı yerde insan potansiyeli hep sabit, o yüzden yeni fikirler oluşturması ve bunları uygulamaya çalışması zor. mevsime bağlı olarak önceden önlemler alması, planlar yapması gereken toplumlar daha gelişmiş toplumlar olarak gözüme çarpıyor.
  • öz türkçesi süremdir.
  • pek de güzel bir isim olur kendileri kızlarımıza..
  • bazı mevsimler bazı insanların burnunun direğini sizlatir. bazı mevsimler bazı insanlarındır. bunu değiştiremezsiniz. buna engel olamazsınız. yaz mesela karpuz kokar. kış kestane kokar. yahut soba üzerine konmuş mandalina. ılkbahar çiçek kokar. yol kenarlarında arabanın camından kokusunu aldığınız o efsunlu çiçekler..

    bundan birkaç sene önce sonbahar yağmur kokardı. şimdi kokmuyor. mevsimi üzerine zimmetledim. eylül, ekim aylarını tekeline aldın haberin yok. canım çekiyor. basbaya canım olmaması gerekeni çekiyor, istiyor. karşı koymak bile sana karşı koymaksa inan bana başımı döndürüyor. sonbaharı adının iki hecesiyle kilitliyorsun. sonbaharı sevmem. kış insanıyım ben. sonbaharı sevdiriyorsun.

    ve ne yazık ki haberin olmuyor. gun geceyi kovalıyor, mevsim mevsime ekleniyor. ömrüm geçiyor. bir biranin asidi kaçıyor. rakı beyazliyor. notalar hep komadan çalıyor. ahmet kaya diriliyor. haberin olmuyor.

    kazım abi yeni kitap çıkarmıyor. eski şiirler beni kesmiyor. odanın içinde yana yakıla didem madak okuyorum. siz diyorum bayim. siz sevmekten n'anlarsiniz? ağzımda eğreti duruyor.

    bir odam var artık. kimse bilmiyor. kitaplarini yatak odasina saklayan bir psikopat olduğum dusunuluyor. oysa ben o yemyeşil dağa karşı yerde oturup birçok kitabın arasında çiçekler kururken, şerefine cümleler kuruyorum. haberin yok.

    bir de böyle gevezeligim tutuyor arada. sana tepeden tırnağa sonbahar oldgunu anlatacaktım. lafı nerelere getirdim. kelimelerim birikiyor sana. kelimelerim bitmiyor. kitaplar bitmiyor. şiirler bitmiyor. ıckiler bitmiyor. sevismeler bitmiyor. akan sular durmuyor.

    senden bu yana sonbahar çok uzun sürüyor. ağaçlar chopin çalıyor. her yer gözüme bir klimt tablosu gibi görünüyor.

    ve saçlarım hep ortalıkta. ortalık hiç kurumuyor.
  • bir $eyin belirli zamanina verilen isim.
  • en romantik kelimelerden biridir zannımca.
  • islamiyet öncesine ait en eski arapça metinlerde mawsim her yıl bahar başlangıcında yapılan bir bayramın adı olarak karşımıza çıkıyor. bu bayramda her yere panayırlar kurulduğunu, koyun, deve gibi sürü hayvanlarının bir araya toplanarak “damgalandığını” ya da bir tür işaretle işaretlendiğini
    okuyoruz.

    sözcüğün kendisi de zaten “damgalamak, belirleyici bir işaretle işaretlemek” anlamına gelen wsm kökünden türemiş. zamanla herhalde bayramın tarihinden dolayı mawsim “yağmurların başladığı zaman” ya da “ilkbahar” anlamını kazanmış. çok daha sonraları, araplar iran ve anadolu gibi dört ayrı mevsimi olan ılıman kuşak ülkeleri ile tanıştıklarında bugün bildiğimiz anlamını üstlenmiş.
  • "ne kış kaldı ne yaz, rüyama bile girmiyor artık mevsimler."

    demişti dede kayıp şehirde. boşa geçen mevsimsiz, zamansız koca bir seneyi düşünürken şimdi aklıma geliverdi. benim rüyalarımda hiç mevsimler olmamış meğer, bu zamana kadar fark etmemişim de üstelik. mevsim normallerine uygun rüyalar görebiliyor musunuz be siz? ne güzel hayatlarınız var. hani olsaydı eğer, bol yağmurlu bir nisan olsun isterdim sanırım. yağmuru sevdiğimden de değil, o arabesk ruh hallerini terk edeli uzunca bir zaman oluyor. kötü havalar artık hep huzursuz; ıslak insanlar geliyor gözümün önüne, kaçacak yerleri olmayan çocuklar, üşümüş. güneşin japon bir kadın gibi dramatik kibriyle terk ettiği, ergen irilerinin aşk acısı çektiği eylül'ün de sevdalısı olamadım bu yüzden hiçbir zaman, hallelujah.

    kokusu güzel kokusu ilkbaharın, nisan yağmurunun. ya da kar yağsın ama tersten yağsın şubat sonlarına doğru; fifteen feet of pure white snow, ona da varım. yağmur ya da kar, fark etmiyor belki de artık. belli ki hava hep soğuk olacak ve neredeyse on yıldır içimde çalan small mountainhep bizi ısıtmaya çabalayacak.
hesabın var mı? giriş yap