• turkiye'ye tatile gitmis bir amerikali'nin "have you ever seen those spining dudes? what fellows man..." seklindeki yorumu "spinning dude? bi olay ancak bu kadar yuzeysellestirilebilir" dedirtmistir.
  • mevleviler ilahiler eşliğinde değil, yapısal ve müzikal olarak çok başka bir form olan "mevlevi ayini" eşliğinde sema eden (dönen) kimselerdir. mevlevi ayinin icrasında ise davul ve zil değil, ney ve kudüm esas sazlardır. bu sazlara evvelemirde rebab, bendir ve halille eşlik eder. başka pek çok klasik türk müziği sazı da icrada yer alabilir.

    sema eden mevlevi dervişi'nin (semazen) kendi etrafındaki her bir turuna çark adı verilir. ve her çarkta semazen içinden allah der. yüksek sesle allah denilmesi gibi bir şey gelenekte (ve günümüzde de) söz konusu değildir. zaten sema töreninin iyi tasarlanmış karmaşık yapısı da yüksek sesle zikredilmesine müsait değildir.

    mevlevi dervişlerinin güzellikleri ve zarafetleri de dillere destandır evet. başlarındaki dal sikke ve üzerlerindeki bembeyaz tennureleriyle huşu içinde sema ederken, adeta iç güzelliklerini aleme ifşa ederler...
  • bir nefeslik nefsi sindirmiş kişidir..
  • "dönen"dir...
    eğer bu dönme olayını herhangi bir mevlevi'ye sorarsanız, ki ben sordum, alınacak en kısa ve net cevap sanırım şu, ki ben aldım:
    + makro'dan mikro'ya herşey dönmektedir, tüm dönüşler allahadır... biz de tanrıya dönme çabalarıyla yaparız bunu, dönüş allahadır.. (biraz düşününce "gerçekten öyle lan" diyebilirsiniz. gezegenler, atom, başım vs.)
    iki kez söylemişti bu dönüş allahadır kısmını. o yüzden öyle yazıldı.

    bu açıklama yetmişti bana.
  • kıbrıs güzelyurta bağlı bir köy.içinde 2 tane tabur bulunmaktadır..taburlardan biri köyün aşağı kısmında olan topçu taburu diğeride anayoldan sapmadığınız vakit karşınıza çıkan mekanize piyade taburudur.haftasonları çarşı izinlerinde 80lerden kalma otobüslerle güzelyurta 10 dk da ulaşabiliyor.lefkoşaya 30 dk falan gidilebiliyor.girneye de minübüs tutarak maksimum 1 saatte ulaşılabiliyor.köyün havası güzel, yerlileri askeri sever.piyade taburunda görev yaparsanız gündüzleri rum dağlarını ve dikkatli bakarsanız ufukta ince bir çizgi halinde görülen akdenizi izlersiniz.geceleri ise gökyüzünü ve taburun yanında bulunan güzelyurt-lefkoşa yolunda yarış yapan modifiyeli araçları uzaktan izleyerek nöbetlerinizde şafak attırırsınız.
  • zaman zaman kimi kendini bilmezler tarafından şirin olduğuna dair çeşitli yorumlar yapılan oysa ki şirinlikten zerre nasibini almamış sağı solu önü arkası dağ olan kıbrıs güzelyurt'a bağlı bir yerleşim yeridir.

    yine de sokakta rastlayabileceğiniz 70+ yaşındaki bir ninenin "asker oğlum nasılsın?" sorusu buraya tahammül etme eşiğinizi bir miktar artırabilir.
  • kıbrıs'ta güzelyurt'ta bulunan şirin bir köy. içinde 39. mekanize piyade tümeni 39. topçu alayı 3 topçu taburunu barındırmaktadır.
  • mide ve hazımsızlığa iyi gelen, ülseri, gastriti, iki içimde duman eden, ayrıcana "evinizde bit pire, kertenkele, danaburnu, saray burnu, beykoz, şu elimde görmüş olduğunuz toz* harikalar yaratır" biçiminde satılmayan, kahve'ye* katılarak içilen bir çeşit toz*

    daha da doğrusu, bununla yapılan kahve*
  • arapça "vellü:dönmek" kelimesinden türeyen, "allah'a dönen" manasına gelen, mevlana hazretleri'ne tabi olan kimse.
  • yollardan ikincisidir.

    kişi önce nakşi olur amel eder. namaz abdest diye söylene gelen ama daha yoğun mesai gerektiren dünyevilikle bir gidebilen kendine ve yaratıcıya borçlarını ifa eder. zikri kendince yapar, şu kadar allah şu kadar salâvat çekerek bir nevi idman yapar. henüz hamdır, hazırlanır.

    ikinci yol ise mevleviliktir, artık şeklen yapılan ibadetin yanına ek olarak yaratanı bilme ve teslim olma zamanıdır. nefse açılan savaşın meydan muharebesidir. şeyhe tabidir. lakin bu şeyh menzil şeyhi gibi yahut şafi şeyhleri gibi post öptürmez, adı bilinmez, nakşilik aşamasını geçmeyenler şeyh tarafından kapıdan kovulur, denir ki önce amel önce ibadet. belli zamanlarda belli ayinleri kendi başına yahut cem ederek yapar.

    üçüncü yol rufailiktir ki bu yol dini reddetme sürecinde ben ve "abi rakı içtik diye yanacak halimiz yok" ateistlerinden ziyade entelektüel olarak teoloji okuyanları en çok zorlayan, akıl kurcalayan bir yoldur.

    mevlevi iken nefsine galip gelen, "eren" kullar bu kademeye erişir. öyle bir mertebedir ki kişi artık et parçasından çok ötedir. "ey ateş, ibrahim'e karşı soğuk ol." ayetine mazhar olur. ayin ederken kılıç saplar, şiş sokar, köz yalar ve bana mısın demez, çünkü ona değil bedeninedir. oysa kişi bedeni değil kendisidir.

    şimdi gelelim zurnanın zırt dediği yere. kısa kol gömlek ve kumaş pantolon giyen bu esnaf kul nasıl oluyor da allah aşkı ile şiş soktuğunda ne acı hissediyor ne de vücudundan kan çıkıyor? aynı trans haline başkaca bir gayri müslim girse o da ateş yutabilir mi? yuttu diyelim hazmedebilir mi?
hesabın var mı? giriş yap