• dir gerek olarak kurulan etiğin öncesini araştırmak metaetiğin konusu içindedir. "dir'den gerekirin çıkarsanması olabilir mi?" sorusu ile başlar her şey. yani "insan öldürmemelisin." cümlesinin ön koşullarını sorgulamak ve uygun ön koşullar ile etiğin aslında değişken bir şey olamayacağı düşüncesinden ve etiğin ana hatlarını belirleme ihtiyacından gelir. tabiki de metaetik "suyun kaynaması için suyu, sıfır rakımda yüz derecede kaynatmalısın." gerek cümlelerini değil, daha çok normatif ve olgu cümleleri olarak varsaydığımız cümleler üzerinden yola çıkar. "insan öldürmemelisin." gerek önermesinin ön koşulu olarak verebileceğimiz biyolojik bir tanım da olabilir şayet bu ön koşulun tümdengelimsel olması da söz konusudur. "insan öldürmemelisin." dediğimizde bir ön koşul olarak "çünkü her türdeki her bir canlı kendi türünü devam ettirir." diye bir bulgu koyduğumuzda. bu da david hume'un etiğine ve epistemelojisine bir karşı çıkış niteliğinde düşünülebilir. bu ön koşulun bilimsel bir dayanak bulması zannımca çok kabul edilen bir görüş olmasa da. demet k. taşdelen'in yazdığı bir makalede max black'in tümdengelim etik önermelerine karşı geliştirdiği bir tutum vardır. şöyle ki

    --- "b açlıktan ölürken, a'nın bir sürü yiyeceği var; o halde a'nın b'ye biraz yiyecek vermesi gerekir" çıkarımını bir entimem olarak kabul edersek, çıkarımın geçerliliği daha iyi anlaşılır. sözünü ettiğimiz tümdengelim, örnek olarak şu şekilde geliştirilebilir: "b açlıktan ölürken, a'nın bir sürü yiyeceği var. a'nın b'ye yiyecek verip vermemesi durumlarının sonuçları arasındaki tek anlamlı fark, a'nın b'ye yiyecek vermesi durumunda b'nin doymasıdır. o halde, a'nın b'ye yiyecek vermesi gerekir." nitekim bu çıkarım makul etik kuramlarınca geçerli bir tümdengelim örneği olarak kabul edilecektir. ---

    tabi bunda da bireysel koşullar devrede olmak zorundadır. misal, a kişisinin o entimemi yapabilecek kavram bilincine sahip olması gerekir.
    bu konuda bir çok filozofun olduğu gibi searle'ün de bir takım çalışmaları vardır ve bence bunlar ihmal edilemeyecek çalışmalardır.
  • ahlakın ötesi.
  • bu meta önekini okullarda super önekiyle karıştırarak öğretiyorlar, sonra metafizik denince supernaturalizm anlaşılıyor, metaetik denince etik ötesi zannediliyor filan. halbuki meta dediğimiz şey kendi anlamındadır, öte değil. onun için kullandığımız şey super. cinler, periler, tanrı filan bunlar supernaturel ya da doğaötesi/üstü; metafizik de direkt olarak evrenin/fiziğin felsefesi, nedensellikler, karşıolgusallar, mümkün varlıklar, uzay-zaman vs. çalışmaları. ufak rantımızı yaptıktan sonra tanımlayalım:

    analitik felsefenin en canlı alanlarından biri olan değer teorisinin belkemiği. şunları sorar: ahlak var mıdır? doğası nasıldır? kaynağı nedir? bunları bilebilir miyiz? nasıl bilebiliriz?... kısaca etiğin kendisini sorgular. çalışması epey yorucudur fakat zevklidir.
  • ahlaksal önermelerin kökenini ele alır.
  • ahlaki yargıları kabaca anlam, epistemoloji, fenomenoloji, ahlaki psikoloji ve objektivite gibi kategoriler altında inceleyen felsefi yaklaşım.

    (bkz: an introduction to contemporary metaethics)
    (bkz: alex miller)
  • norm önermelerini temellendirmeye çalışan etiktir. etik ilkelerin kaynaklarını ve anlamlarını araştırır.
  • ahlaki durumları çözümlemeyi, analiz etmeyi, durumların içyüzünü ve sebeplerini incelemeyi savunan etik görüş.
  • metaetik, etiğin özelliklerini, tutumlarını ve insan yargılarının doğasını anlamayı amaçlayan bir alt disiplin olarak belirmektedir. metaetiğin bir diğer çalışma alanı ise ahlakî kavramları çözümlemektir. bu çözümlemelerde eleştirel bir anlayış gözeten metaetik, bu kavramları dil ve ahlak ilişkisi içerisinde analiz etmeyi amaçlamaktadır. örneğin “adalet nedir?” ya da “birinin adil olup olmadığını nasıl anlarız?” gibi sorular metaetiğin sorularıdır. etik değerlerin doğasına ve özelliklerine ilişkin bir soruşturma yapan metaetik, insanın yaşamı boyunca koruması gereken ahlakî ölçütlerin belirlenmesinde felsefî olarak kilit bir rol oynamaktadır.

    metaetik günlük eylemlere ilişkin hiçbir ahlakî yargıda ya da öneride bulunmaz. yalnızca insanın nasıl davranması ve yaşaması gerektiğini önceden belirleyen ahlakî önermelerin kökenini inceler. bu bağlamda richard garner ve bernard rosen, üç temel metaetik sorusu belirlemiştir.

    1) ahlakî ilkelerin ve yargıların anlamı nedir?
    2) ahlakî ilkelerin ve yargıların doğası nedir?
    3) ahlakî ilkeleri ve yargıları desteklemek ya da savunmak gerekir mi?
  • nasıl bir hayat sürmemiz gerektiği konusunda bize yol gösteremeyecek alandır. evvelce çok kafayı takmıştım bu ahlakın objektifliği ve bilinebilirliği meselesine, hala ahlaki realizme eğilimli olsam da artık o kadar önemli olmadığını düşünüyorum bu konunun. bunun sebebi: 1-ahlaki inançlar açıkça zorunlu olarak motivasyon vermiyormuş gibi görünüyor. 2-mutluluğumuzu maksimize edecek şeyler ahlaki değerlerin metafiziksel doğasına göre değişmezdi. 3-ahlaki değerlerin objektif olmaması erdemden, iyi ve kötü gibi özelliklerden söz etmemize; bunları akli şekilde eylemlere ya da karakter özelliklerine uygulamamıza mani değil. faraza estetik değerler objektif değil diyelim; bu güzellikten söz etmemize mani mi, ya da hangi filmi izleyeceğimize rastgele karar vermemiz gerektiği anlamına mı geliyor, hala ussal bir süreç yok mu sanat eseri yaparken misal? ahlaki anti realizm doğruysa bile hala bazı karakter özelliklerinin diğerlerine göre objektif olarak daha arzuya şayan olduğunu söyleyebilirdik. gidilecek yol antik greko-latin irfanının mutluluk etiğidir, stoacılıktır. metaetik görüşleriniz ne olursa olsun erdemden ayrılmayın. hatta hayatta erdemden başka bir şeyi pek umursamayın.
hesabın var mı? giriş yap