• başlığın ilk entrysini yazan jzff* arkadaşın yazdıklarını baz alarak kendi hayatımdan bahsedeceğim.
    aynı uyarılar benim için de geçerli faydalanabiliosanız ne ala. sizle alakası yoksa ciddiye bile almayın.

    efendime söyleyeyim ben tek çocuğum. hem de öyle böyle değil. anam babam evlenmiş yıllarca çocukları olmamış 11 sene sonra tam da bunları böyle yaşamak için doğmuşum heralde. (burda yazar (bkz: güzelleme) yapıyor)

    neyse efenim ben doğdum aile fakir, gecekonduda yaşıyoruz. hatta ben doğunca annem [(bkz: postpartum depresyon)doğum sonrası depresyon]a girmiş kimsenin haberi yok. kadın ilaçlarla vs bi şekilde günü kurtarmaya çalışıyor. neyse sonradan topladı. benle deli gibi ilgilenio zaten. gak desem et guk desem süt eksik olmuyor ama elde para yok kendi etinden kesip veriyor kendi kanından veriyor. sonra ben ilkokula başladım.annem de bi iş bulup orda çalışmaya başladı. babam gece nöbetine geçti gündüz bana o bakıyor gece işe gidiyor gece de anne geliyor işten. o kadar yorgunluk yetmezmiş gibi bi de benim bitmek bilmeyen sorularımla uğraşıyor. hatta bi kere gittiği işde annem başlayınca 4 kişiyi kovdular annem tek başına 5 kişilik iş yaptı. o zamanlar hiç benle ilgilenemiodu direk uyuyodu. sonra annemi de kovdular. annem sonra kovulma tehlikesi pek olmayan, maliye bakanlığının temizliği işine bakan taşeron bi şirkette iş buldu. huzursuz da olsa emekli oluncaya kadar orda çalıştı. babama gelirsek babamın kafası gerçek hayat pek basmaz ama çok zekidir ama dobradır. kendini düşünmek için yalakalık yapması gerçekliğini falan kavrayamamıştır ama bana da direk geçti bu özelliği neyse. kendisi anamla beni terketti ben 5teyken. sonra 8deyken ben onu buldum bunları barıştırdım falan ama 6 ay sürdü pişman olmam.
    bunları neden anlatıyorum? çocukluğum çalkantılar arasında geçti bi o oldu bi bu oldu ama beni seven çok kişi vardı. çok etkilenmedim.

    geldik hikayenin can alıcı kısımlarından birine. össye çok çalıştım ben birinci olmak istiyodum. çünkü aile fakir. asıl amaç kendi başının çaresine bakabilmek ama dikey yükselmek anamın babamın ekonomik çevresini bi satır atlayabilmek istiyodum. düşündüm taşındım dedim sen bu fakirlikle anca birinci olsan sınıf atlarsın. sınava 2 sene kala (bazı kişisel gelişim kitaplarını da etkisiyle) dedim ben birinci olcam. kim ne sorsa ben birinci olcam diodum. buna inandım gerçekten ,buna göre çalıştım hatta sınava girmeden doğumgünüm vardı. üstüne sınav birincisine tebrikler diye yazdırmış bizim arkadaşlar.

    bu hikayemin sıfırdan çok yükseğe çıkış aşamasıydı. sınavda 3694. (bu sayı gerçek) oldum. tübitak bursunu kaptım hatta ilk sene 250(aşağı yukarı asgeri ücret o zamana göre), 2. sene 400 (asgari ücreti geçti) 3ve 4. sene de 500 tl burs aldım. sonra doktoraya başladım 1500tl burs almaya başladım. (2009)

    herşey mükemmeldi. istediğim bölümü okuyor ve bir sürü burs alıyordum.

    yok ya keşke hayat öyle olsa...

    sonra sene 2011 gibi ben bunu yapmayı istemediğimi farkettim. ayaklarım geri geri gidiyordu. hatta en son atıldım odtü den. yılmadım egeye geçtim orda devam ettim. şaka şaka. baktım atacaklar gittim egeye başvurdum. onları bi güzel kandırdım ve aldılar beni. ilk söyledikleri cümle de "sana odtü de bişi öğretmemişlerdir, gel biz sana öğretiriz" oldu. şaka değil.

    sonra olmadı tabi egede de ben formasyon aldım. formasyonu da bi yerden para gelsin bari öğretmen mi ne oluosam artık kafasıyla almaya başladım.

    bir de ne göreyim öğretmenlik tam benlikmiş. (ya böyle anlatınca dalga geçio gibi oldu ama bi tane bile yalan/abartma yok bunlarda) eğitim bilimleriyle ilgili makaleleri ağzımın suyu akarak hatta okuyorum. asıl bölümümden bi makale verseniz hayatta okumam. neyse sonra ben öğretmen ol.

    uzun lafın kısası
    1 para asla mutluluk getirmez
    2 sevdiğin işi bulmalısın
    3 millete bakma
    4mutlu olmaya çabala
    5fakirliğin ya da zenginliğin hayata artılarla ya da eksilerle başlamanın anlamını sen yazarsın

    oku

    düşün

    adam ol
  • geçenlerde üniversite sınavına hazırlanan ufak kuzenlerimle bir araya gelince, meslek seçimi ile ilgili nasihatler verebilecek yaş ve kemâle erdiğimi hissettim. iyi kötü bir kariyeri, ne bileyim az bi uluslararası tecrübesi olan bir roket adam olarak gelen talepler üzerine bu konuda çok değerli olduğunu düşündüğüm birkaç tavsiye iletmek isterim. dünya vatandaşı olacaksanız, global geçerliliğe sahip bir meslek istiyorsanız bunu iyi araştırmanız lazım.

    biraz uzun oldu ancak zaten adam olacak çocuk okumayı sever, okumayı sevmeyen adamdan zaten hiç bir şey olmaz.

    1) meslek, para için yapılır. para kazanma kaygınız var mı?

    bir insanın ailesinin zengin olması kesinlikle kötü bir şey değil, aksine hayata bir çok noktada 20-0 önde başlamanızı sağlıyor. bankada miras kalmış birkaç milyon lira, ya da babanızın gel başla diyebileceği hazır bir dükkanı varsa, hayat size güzel. tutkularınızın peşinden koşabilir, gitar çalabilir, felsefe okuyabilir maddi getiri kaygısı olmadan tamamen keyif odaklı olarak istediğiniz mesleği seçebilirsiniz.

    eğer şanslı azınlıkta değilseniz, kendi hayatınızı kendiniz kuracaksanız ya da bağımsız olmak gibi idealleriniz varsa, para kazandığınız işten keyif almak zorunda olduğunuzu unutmayın. bunu iş hayatınızın ilk gününden kafanıza sokarsanız, bundan sonraki 40 yılda sabah 7'de uyanmak nispeten daha çekilir hale gelir.

    2) çarpıcı bir yeteneğiniz var mı? para ediyor mu?

    bazı insanlar doğuştan şanslı oluyor - ya da yetiştirilme tarzından ötürü daha çocukluktan bazı yetenekler kazanıyorlar. kimi acayip şarkı söylüyor, virtüöz gibi piyano çalıyor, ne bileyim çok hızlı koşabiliyor, hagi gibi şut atabiliyor, vesaire vesaire. bu tarz bir yeteceğiniz varsa ve paraya çevirme ihtimaliniz varsa bunun da peşinden gitmeniz bir ihtimal hem sizin, hem de dünyanın güzelliği açısından faydalı olabilir.

    benim yok. sizin de yoksa welcome to the club.

    3) en çok para getirecek sektörler hangileridir?

    gelelim üçüncü meseleye. size deli para lazım, özelliksiz düz bi insansınız ve amcamızın fabrikası da yok maalesef. o zaman size para getirecek işleri tespit etmeniz gerekli. bu konuyu 40 kişiye sorsanız hepsi ayrı yanıt verir, o yüzden amcanıza, dayınıza sormayın. bilgi danışacağınız insanların, ancak kendi çapı, bilgisi, görgüsü dahilinde yorum yapabileceğini unutmayın.

    ufak birkaç google araması yapalım. aramayı yaparken, "geleceğin mesleği" gibi abuk subuk bir tümce yerine, "highest paying companies in us" gibi bir şey aratmanız daha spesifik olur. neden amerika'dan başlıyoruz: çünkü amerika, bu zamanın tüm trendlerini belirleyen coğrafya.

    peki, çıkan sonuca tıklayalım: https://www.cnbc.com/…9-according-to-glassdoor.html

    10 - microsoft, bilişim (genel)
    9 - salesforce, bilişim (yazılım)
    8 - facebook, bilişim (sosyal medya)
    7 - linkedin, bilişim (sosyal medya)
    6 - vmware, bilişim (it altyapı)
    5 - google, bilişim (sosyal medya, yazılım)
    4 - gilead sciences, tıp
    3 - twitter, bilişim (sosyal medya)
    2 - nvidia, bilişim (donanım)
    1 - palo alto networks, bilişim (siber güvenlik)

    dolayısıyla, tablo ortada. bilişim sektöründe mühim olan bilgi ve bilgiyi toplayan ve değerlendirebilen altyapılar olduğu için, bu meslek dalında sermaye bahsi geçen altyapıları kurabilen "insan". bir inşaatçının sermayesi arsa ve beton, bir makinacının sermayesi makinasıdır, ama bilişim sektöründe sermaye yalnızca ve yalnızca insandır. o yüzden tüm yatırım insana yapılıyor.

    4) "bu firmalarda binlerce iş ilanı var, hangi alana yönelmeli?"

    peki sektör seçtik, alan olarak neye odaklanalım? bu firmaların her biri büyük birer dev, her türlü fonksiyon var. hangi alan daha mantıklı olur?

    bu konu çok tartışmalı olmakla birlikte benim şahsi düşüncem her zaman firmaların kalbinde, core business'ında yer alan kişiler olmaktır. örneğin nvidia, donanım ve yazılım üreticisi bir firma. bu firmanda bilgisayar ve elektronik mühendislerinin kolkola çalışarak bir ürün çıkarması beklenir. bu ürünü geliştirecek ve çıkaracak araştırmacı kişiler arasındaysanız, paraya para demezsiniz. ama atıyorum finansçı olarak bu firmada bulunuyorsanız, her zaman değiştirilebilir yan rollerden birinde takılmak durumunda kalırsınız.

    5) "üniversite o kadar da önemli mi?"

    dandik bir üniversitenin dandik bir bölümünden mezun olarak bilişim sektörüne atıldım. benim ve benim gibi alaylıların bu sektörden para kazanabiliyor olması, herkese bir umut ışığı olmalı kesinlikle. demek ki herkes yapabilir. anncaaaaaaaaaak:

    -ki bu çok uzun bir ancak-

    "önce bi okuyayım da sonra toparlarım" diye düşünüyorsanız size kötü haberim var. boğaziçi bilgisayar mezunu bir adam, her zaman birkaç adım önde olacak. siz 30 çalışırken, o 10 çalışarak aynı imkanlara ulaşabilecek. boğaziçi'li arkadaşları ile şirket içinde lobi yapabilecek, ciddi bir etki alanına sahip olacak.

    üniversite bir nevi çarpan oluyor bu durumda. sizin yeteneğiniz 5 üzerinden 5 ve üniversiteniz de 3/5 bi yer diyelim, 15'lik para kazanırsınız. sizinle aynı yetenekteki biri odtü mezunu ise 5x5'ten 25'lik para kazanabilir, hem de daha az çalışarak. önüne daha çok kapı açılır ve daha az başı ağrır.

    o yüzden okul kesinlikle önemli. dandik bi yerde okuyorsanız bilin ki 5 kat daha fazla kastıracaksınız kendinizi. onun yerine öss'ye çalışın daha iyi.

    6) "ben kendi işimi kurmak istiyorum"

    girişimcilik ruhu iyidir, güzel bir şeydir. ancak güzide ülkemizde cebinizde sermaye olmadan yapılacak bir iş yok. acayip bi cihaz tasarımınız da olsa, dükkan fikriniz de olsa, beşyüz milyon dolar edecek bir lokanta düşünceniz de olsa sermayeniz, dolayısıyla da babanız, dayınız ya da amcanız olacak.

    eğer yoksa, girişimcilik açısından yine en kısa yol bilişim sektörü. 1000 dolarlık bir bilgisayarla dünyayı değiştiren insanlar var. zor, ama imkansız değil. 1000 dolarla bina dikemez, daire alıp satamaz, makina yapamaz, dükkan açamazsınız. ama dandik bir bilgisayar ve internet bağlantısıyla yapabileceklerinizin sınırı yok.

    7) "neden bu kadar para odaklı olmak zorundayız? ben kafama göre takılacağım"

    son maddemiz bu olsun. tabii ki para odaklı olmak zorunda değilsiniz. barlarda gitar çalabilir, günü birlik yaşayabilir, üç kuruşa tamah edebilirsiniz. bu da gerçekten çok saygı duyduğum bir yaşam biçimi olmakla beraber, parasızlığı iyi kötü tatmış birinin bu tarz hobilere odaklanması zor. çünkü biliyoruz ki istanbul gibi bir cangılda düşene bir tekme de sokaktakiler vuruyor. ortadoğu'nun bu acımasız coğrafyasında, depremini, darbesini, savaşını, kavgasını, cinayetini düşünerek yaşamak zorundayız. bu noktada ben böyle naif bir hayat planlamakta güçlük çekiyorum. belki siz becerebilirsiniz.

    neyse, aklıma gelenler bunlardı. çocuklara da 100 defa anlattım artık çıktısını alır bunun veririm. yine de burada yazılanlar yanlış olabilir, ne bileyim arkeoloji falan okuyup kendini aşırı geliştirmiş bi arkeolog olarak güneş altında kazı yaparken acayip mutlu olabilirsiniz. bilemiyorum bu kişiden kişiye değişir, ben kendime, kendi gördüğüme göre anlattım. bir abimiz demiş ki, "it is the career of careers" - yazının özeti de bu olsun.
  • “sevdiğiniz işi yaparsanız, bir gün bile çalışmış sayılmazsınız.” (bkz: konfüçyus)

    “eğer sizden sokakları süpürmeniz istenirse micheangelo’nun resim yaptığı, beethoven’ın beste yaptığı veya shakespeare’in şiir yazdığı gibi süpürün. o kadar güzel süpürün ki, gökteki ve yerdeki herkes durup, burada dünyanın en iyi çöpçüsü yaşıyormuş desin.” (bkz: martin luther king jr)
  • (bkz: insanın sevdiği işi yapması)
    severek yapılan her iş başarı getirir. en önemli husus budur...
    klişe ama doğrudur.
    kocanı karını bile günde 3-4 saat görürken, işinde 8-10 saatini geçiriyosun sonuçta
  • ilk entryden tamamen bağımsız olarak diyebilirim ki hayallerin peşinden koşma safsatasını bir kenara bırakın. çünkü bu dünyada yerlerin süpürülmesi, çöplerin toplanması, bulaşiklarin yikanmasi, ütü yapilmasi, engelli vatandaslarin bilumum mide bulandirici bakimlari, dağda taşta insai yatirimlar ve daha tiksinerek, mutsuz olarak yapilmasi gereken binlerce is mevcut. bilin bakalim bu işleri kim yapacak, tarihin ortanca çocuklari olarak sizler, bizler ve onlar yapacak.

    (bkz: fight club)

    arkadaşlar zor işleri geçtim, kimse bankada veznedar, icra memuru vs. falan olmayi hayal etmez. askerlik gibi daha ideolojik konulara hic girmiyorum bile. bunlar kimsenin hayalleri değildir. siz steve jobs gibi hergün aynanin karşısına geçip de bugün yapmak istediğim şeyi mi yapiyorum diye sormayin kendinize.

    ama mucadele edin. sokak supuren, kagit toplayan insan icin, banka, devlet memuru için, dağda şantiyedeki, fabrikadaki mühendis için, vardiyali vardiyasiz işçi için, 15 saat operasyona giren, ayda 15 nobet tutan doktor icin, bu insanlarin sosyal haklari, firsat eşitliği, calisma saatleri, gelir gider dengeleri icin mucadele edin. bu işler yapilacak arkadaslar. yaparken insan gibi çalismak icin mucadele edin.

    not: ilk entry sahibi arkadasin anlattiklarini elestirmiyor, kucumsemiyorum. elbette hayal kurun, mutlu olun, pesinden kosun. fakat işler yapilacak.*

    edit: imla
  • ne istediğimi bilmediğimden yararlanamayacağım bilgiler yazılmış, yol gösterici ışıklar koyulmuş buralara. yıllardır düşünüyorum hala bir şey bulamadım ben. yaptığım şeyi bazen seviyorum bazen sevmiyorum. uzaktan bakınca seviyorum belki de. insanlara anlatırken ne yaptığımı mutlu oluyorum mesela ama o işi yapmaya gelince mutlu olmuyorum. saçma sapan bir durum böyle.

    ne istediğimizi nasıl bulabileceğimizi de söyleseniz keşke. deneme yanılma olayı biraz sıkıntı gibi çünkü. üşengeç bir insanım ben. aslında kedi olmak istiyorum.
  • mesleki rehberlik açısından bakarsak mesleki doyumu dikkate almamız gerekir ki bunlar için ise dikkat etmemiz gereken hususlar: yetenek, ilgi ve değer.
    bir mesleğe sahip olmak için öncelikle o mesleğe dair yetenek olmalı. severek yapmak için ise ilgi, şöyle ki yetenek olmasına rağmen ilgi yoksa kişi başarılı ve mutlu olmayacaktır. değer ise süsleyen kısmı, mesleğe verilen değer mesleğin itibari vs vs.
  • mesleğin adına ve havasına bakarak seçim yapmamak en önemlisi bence.
    meslek seçerken bakılması gereken en elzem şey yurt dışında da geçerliliği olup olmadığı.
    öğretmenlik okursanız yurt dışında bir geçerliliği olmaz.
    ikinci önemli unsur tek bir koşula gebe bölümler olmaması. diyelim kpss'yi kazanamadiniz size bir b ve c planı sunabilecek bir meslek seçmelisiniz.
    sadece devlet odaklı ya da sadece özel sektör odaklı dusunmemelisiniz kesinlikle.
    ve en önemlisi kendinizi alanınızda yetiştirmek. mesleğinizdeki programların hepsini üşenmeyip öğrenmek ve yenilikleri devamlı takip etmek, yeniliklerin dışında kalırsanız oyunun dışında kalırsınız.
  • para için çalışmanız gerektiği safsatalarına kanmayın. gerektiğinden fazla para ile alabileceğiniz hiçbir şey size huzur ve mutluluk getirmez. nihayetinde özelleşmiş kâr odaklı sağlık sektörü bile hastalığa neden olan etmenleri ortadan kaldırmaya değil, bozulan sağlığın bildirim sinyallerini ortadan kaldırmaya evrildi. öncelikli hedef kendinizi maddi açıdan değil ruhsal yönde geliştirmenize katkı sağlayacak bir işi keşfetmek olmalı. kendinizi geliştirecek bir işe yönlendiğinizde bu işin çıktıları yalnızca kendinize ya da büyük şirketlere değil, insanlara fayda sağlayacak değerler olmalı. gerçek mesleki ve ruhsal tatmine bu yolla, hayatlarına dokunduğunuz insanlardan alacağınız olumlu geri bildirimlerle ulaşılabilir. bu hayatı cennete dönüştürmek de cehenneme çevirmek de sizin elinizde.
  • meslek seçme yaşı 18 olduğu için dikkat edilmesi gereken hususlar varsa da o yaşta bir ergen dikkat etmiyor, buna ben de dahil. zamanında girdik sınava puan geldi ona göre tercih yaptık. mesela çok istediğin bir meslek var ama sen o mesleğin çok çok üzerinden puan aldığın için o yönde tercih yapamazsın "puanını yakmış olursun." böyle bilinçsiz bir ortamda meslek seçilen bir ülke olduğumuz için çok az bir kısım işinden memnundur ülkede.
hesabın var mı? giriş yap