462 entry daha
  • melih cevdet anday mucizevi bir yazar, neden mi? istesen de şiirlerini çok önemseyemezsin, çünkü müthiş bir romancı! romanlarını bir kenara bırakmak zorundasın, çünkü müthiş bir oyun yazarı! her yazın türünde apayrı bir maharete sahip melih cevdet anday için “komple yazar” gibi klişe bir laf sarf etmek istesek -ki yanlış da olmaz-, bu kadar iyi roman, iyi şiir ve iyi oyun yazan başka bir örnek var mıdır bilmiyorum.

    raziye” romanı müthiştir. “mikado’nun çöpleri” oyunu ise inanılmazdır. bence “mikado’nun çöpleri” dünya drama edebiyatında yazılmış en iyi oyunlardan biridir.

    sabaha karşı bir adam, kucağında bebeğiyle sokakta tek başına kalmış bir kadını evine getirir. oyun ikisinin evdeki hâlidir. birinci perdenin sonuna doğru, kadın biraz açılır, adamın kadına sarktığı falan yoktur, orada müthiş bir laf konuşulur. her lafın altında bir apartman vardır. “biraz konyak için, istemiyorsanız da ısrar etmem” derken, bir tane kadın atar, bir tane adam... eve geldiklerinde bebek rahat uyusun diye içerideki odaya yatırmışlardır. adam da hep şunu der: “merak etmeyin, annem babam uyuyor.” ama annesi babası gerçekten var mı, yok mu, bilmeyiz. birinci perdenin sonunda kadın kahkahalar atmaya başlar artık, adam da der ki, “çok gürültü yaptık, bebeği uyandıracağız.” kadın der ki, “ne bebeği, içeride bebek yok ki!” ve ikinci perde boyunca bebek hakkında hiç konuşmazlar. tek bir laf olmaz, bu durum hiçbir şekilde aydınlanmaz.

    müşfik kenter’in oyundaki bu “estetik muğlaklıkla” ilgili anlattığı şahane bir hikâye vardır. müşfik ve yıldız kenter, “mikado’nun çöpleri”ni oynayacakları zaman, bu meseleye takılıyorlar ve melih cevdet’i arıyorlar. melih cevdet o zaman izmir’de oturuyor. müşfik kenter, “size gelmek istiyoruz, hem destur almak, hem de sohbet etmek için” diyor.

    gidiyorlar, melih cevdet bir rakı sofrası kurmuş. oyuna filan hiç girmiyor, içiyorlar, sohbet sohbeti öyle bir açıyor ki futbol bile konuşuyorlar, artık gecenin sonunda yıldız kenter diyor ki: “melih bey, bunu size sormak istiyorum, rolümü çıkartabilmem için çok önemli, içeride çocuk var mı, yok mu?”

    melih cevdet bu soru karşısında iki-üç dakika hiç konuşmadan, kafası yanacak kadar, bir cevap bulabilmek için düşünmüş ve sonra da şunu demiş: “vallahi yıldızcığım, ben oyunu yazdığımda hakikaten çok sarhoştum, inan hatırlamıyorum...”

    bu tatlı anekdot tarafı dışında, bunun gerçek olması durumu beni daha fazla ilgilendiriyor. bu, şu değil: “çocuk var mı, yok mu, vallahi ne bileyim, sarhoştum” değil, hayır! hatırlamak, bulmak için hususi çaba sarf ediyor, emek veriyor. “kafası yanacak kadar”. ve sonunda verebileceği en dürüst cevabı veriyor.

    “kiminle rakı sofrasına oturmak isterdin?” diye sorsalar, melih cevdet anday cevabını verirdim. o esnada “bir çift güvercin havalansa, yanık yanık koksa karanfil” ne de güzel olurdu.
hesabın var mı? giriş yap