• ortalığın amına koymuş.

    http://i.imgur.com/dyf5p.jpg
  • soyadı yılmaz olan kişinin adı ise türkiyenin erkek nüfusunun yaklaşık yarısını ad soyad olarak tanımlamaya yarayan isim...
  • adım. küçükken çok sıradan bir ad diye üzülürdüm. ama sonra öyle sıra dışı adlarla karşılaştım ki mehmet'in sıradanlığını sevmeye başladım.
  • bir erkeğe verilebilecek en güzel isimlerden biridir. son dönemin, devamında "can" gelen, veya tam bi anlamı olmayan abudik isimlerinin yanında duru bi su gibidir. özdür, kişiliklidir.
  • mehmet

    o gün yüreğimizde mavzer
    güneş alnımızı yakıyor
    beş bin kardeş yürüyor güneşe
    mehmet kavgayı öğretiyor

    bakın bir sokak işte mehmet çıkıyor
    öbür sokaktan yine mehmet çıkıyor
    beşbin mehmet koşuyor güneşe
    ölüm yağmuru hiç dinmiyor

    kuşandık genç öfkeni
    taşların kucaklarımızda
    bizlere öğrettiğin kavga kavgamız
    büyüyor umuzlarımızda

    alnındaki kurşun yarası
    sönmeyen bir ateş şimdi
    büyüyor inatçı kavgamızda büyüyor
    sarıyor halkın yüreğini

    zapt ettiğimiz alanlara
    sesini taşıyacağız
    kanımızla yazıyoruz tarihi
    haklıyız kazanacağız

    grup yorum

    (bkz: mahir çayan)
    (bkz: deniz gezmiş)
  • random hesaba göre 20 yaş civarı bekaret sorunu olmayan hemen her türk kızının kukusunda en az bir mehmet izi mevcuttur. hızlı giden hatunların ise 30una varmadan osmanlı soyunu anırtarak mehmet serisini tamamlaması ihtimalle muhtemeldir (bkz: kuku işler, memetgiller övünür)
  • murathan munganın eteğimdeki taşlar kitabından bir şiir.

    mehmet,
    otur gölgesine
    senin için diktiğim ağacın, aşkın
    beni dinle
    zaman az
    sözlerden sonra belki kalmayız ikimiz de

    kilidinde paslanan dilim
    sevdiğini söyleyemiyor
    her şiirimde ağız değiştiriyorum
    korkuyorum
    reddedilmekten korktuğum kadar
    beni sevmenden de

    yazmak ne ki,
    dilvermezim karşında
    içim yaban, içim ağrı, içim dağ
    nice baksam
    dilim az

    ne zaman yollarına karşıcı dursam
    içimin narı dağılıyor
    kor ve tane tane
    dağılıyor
    benden sonraya yetecek kadar
    benden önceye

    dağılsa da biliyor
    aşk çocukluktan gelir
    yeter şimdiye

    bir büyü kesesi gibi
    çözülen ellerimde
    görülüyor
    kum ve nar
    iç içe
    avucumun içinde
    kor ve tane tane

    uyandığın güne değdim
    terli bir gül ürperirken tenimde

    aynı anda aynı rüya
    iki beden
    bir ihtimal
    kaldı gözlerimizde

    sarışın kum, siyah saten
    ve narın renginde

    susan dilim, uzun konuşmalar için
    hecesine niyet çektim
    payıma düşen
    tesadüflerden
    dalgınlık yapan bir ümit
    ya da ümitsizliğin
    siyah sukuneti içinde
    niyet çektim
    savatlı esmerliğinin ışıttığı
    kalbim için
    kalbine

    geleceğini bilsem
    içimdeki çölün kumundan gönderirdim sana,
    çocukluğumun uykularından
    çoktan boğulup giderdim
    kendim su olmasam
    dicle'den fırat'tan
    kaç kez kurtulmuş canımı
    denizinin yakınına bırakırdım
    göğsümü çaprazlayan kollarım
    teslimiyet nişanı
    ilk baskında

    kalbimin kütüğü
    aşkın doğusuna kayıtlı
    hafızı olduğum coğrafya
    ruhumu çatan imgeler
    iklim ve rüya söyler
    dilim şehire gelmez
    ne zaman aşka düşsem

    kitabına diz çöktüğüm
    kaderim değilsen yıldızımsın
    ışığını görmeden gidemem

    zamanın soluğu sende düzene girer
    sen bozabilirsin ancak
    bana yaptığın bu kör büyüyü
    karanlığın kemikleriyle
    konuşan bir şaman gibi
    bekliyorum kapanmanı üstüme
    suda çözülen bir muskanın sükunetinde
    çoktan erimiş yaram
    karışmış etime
    çekip gitmek için seni bekliyor gövdem
    dua, duman ve kendinin gurbetine

    zamana bırakılmış
    vaatsiz günlerin koyuluğunda
    nice derin kazsam adını
    bir şiirin başına
    bilirim
    sükun bulmayacak
    yazımdaki sızı,
    içimdeki yaban,
    içimdeki ağrı,
    içimdeki dağ

    git kalbimden mehmet,
    beni bana bağışla!

    kasım 2004
  • kökü, tıpkı ahmet ve mahmut gibi isimlerde olduğu gibi, hamddır. bu yüzden olsa gerek mehmed diye de yazıldığı görülür. en basit karşılığıyla övülen/övülmüş manasında. etrafımızda böyle isim yapmış pek çok insana rastlayabiliriz. özellikle kayseri'de istisnasız her ailede en az bir mehmet var. edebiyatımızda, tarihimizde bu isimde o kadar çok cevher var ki birini saysak diğerlerine ayıp kaçar.
  • ismim.

    tanıdıkların, sevenlerin sevmeyenlerin yaratıcılıklarına bağlı olarak sonsuz varyasyonları üretilmiş, üretiliyor, üretilmekte...

    (bkz: mehmet)
    (bkz: memet)
    (bkz: memed)
    (bkz: memo)
    (bkz: memocan)
    (bkz: memoş)
    (bkz: memişko)
    (bkz: memoşko)
    (bkz: mem)
    (bkz: mim)
    (bkz: meme) *
    (bkz: mimit)
    (bkz: momo)

    ilginç bir şekilde bir tek araya mesafe koymak isteyenler ismi orjinal haliyle kullanırken ismin kullanımı absürdleştikçe seslenenlere yönelik sempatim doğal olarak azalmakta... bilmiyorum diğer yüz milyon mehmet türevinde durum nasıldır
  • bir mehmet eroğlu romanı. fay kırığı üçlemesinin ilk kitabı aynı zamanda.

    istanbul'a gelen mehmet'in eski arkadaşları ve iki farklı dünyadan iki kadınla olan ilişkisi mehmet eroğlu tarzıyla bizleri bekliyormuş. arka kapak yazısından bunu anladım en azından. ikinci kitap, emine; üçüncü kitap da rojin olacakmış. türkiye'deki meseleler üzerine politik okumalar yapılabilecek romanlar sanırım. bakalım bakalım...
hesabın var mı? giriş yap