• descartes'in "cogito ergo sum" a nasil vardigini detaylariyla anlattigi kitabi. kuçuk bir odada, bir sobanin onunde, descartes du$unur du$unur, siyirir...
  • tam başlık şudur aslında: "meditationes de prima philosophia, in qua dei existentia, & animæ immortalitas demonstratur" "tanrı'nın varlığının ve ruhun ölümsüzlüğünün açımlandığı ilk felsefe üzerine düşünceler"

    kalıp olarak "prima philosophia" yani "ilk felsefe", descartes'ın tanımında da geçtiği gibi tanrı'nın varlığı başta olmak üzere en geniş hatlarıyla metafiziği konu edinir. neticede descartes'ın felsefe ağacı imajında kökleri metafiziğin temsil etmesi şaşırtıcı değildir, zira "en temel / ilk felsefe"yi bu şekilde bölümleme eğilimi aristoteles'e kadar uzanır. daha sonra francis bacon (adv. learninf ii. fol.20), hobbes (leviathan iv.xlvi.371) vb. isimler hep bu sınıflandırmadan bahsetmiştir.

    mesela j. s. mill de "prima philosophia"yı "ultima" yani "nihaî" uğraş alanı olarak görmüştür, zira bu alan varlığın ve eylemin yasalarına ilişkin en geniş genellemeleri içerir onca:

    "what is inappropriately termed the philosophia prima... would be more properly called ultima, since it consists of the widest generalizations respecting the laws of existence and activity." (exam. hamilton's philos. xxiv.464)
  • (bkz: 28 şubat 2016 ekşisözlük direnişi)
    (bkz: #59097157)

    déu és perfecte, complet i no tan enganyosa com tarifleyin, arriba defectuós no pot concloure amb franquesa el que ell ha creat. però, és clar, conscient que ell és imperfecta i incompleta. com desfer-se d'aquesta contradicció?

    en el lloc de la presència àrea defectuosa és trobar un lloc que els actius restants en el perfecte "res". mai pensava que la vida, la perdrà res en contra de déu. home xacal, descartes.
  • tam adı "meditationes de prima philosophia, in qua dei existentia et animae immortalitas demonstratur" olan çalışma. "tanrının varlığı ve ruhun ölümsüzlüğünün ortaya koyulduğu ilk felsefeinin temaşaları" olarak tercüme edilebilir.
  • deneme türünün etkilerini taşıyan, bilinç akışının kökeninde yatan ve onun güzel bir ifadesini sunan descartes başyapıtı:

    --- alıntı ---

    "benim zihnim beni saptırmaktan hoşlanan başıboş bir hayvan ve henüz hakikatin doğru sınırlarında alıkonmuyor. o zaman dizginini bir kez daha serbest bırakayım ve ona her türlü özgürlüğü vererek kendisine dışarıda tezahür eden nesneleri gözden geçirmesine müsaade edeyim ki, ardından usulca ve vaktitlice geri çekmemle, kendi varlığının ve kendinde bulunan şeylerin üzerinde mütalaaya durduğunda daha kolay kontrol ve sevk edilir olsun."
    --- alıntı ---

    idrak ettiklerim birbiri ardına kontrolsüzce diziliyor ve ben onları kendime açık halde sunmaya çalıştıkça yığılmaya devam ediyorlar. böylelikle bilincim hiç durmadan etrafa saçılıyor, yüzeye yayılıyor, akıp gidiyor. bilincimin sınırlarını korumak için bu akıntıyı durduracak bir set örmem lazım. idrak ettiklerimi idrak etmemiş olabileceğimi düşünebildiğim için her bir idraki yok hükmünde sayarak bilincimin kendiyle özdeşliğini düşünebilirim: ben benim. böylece bilincim kendisini kendisine berrak bir şekilde sunar ve ben kendimi en açık şekilde bilirim. ilk ve nihai bilgim kendimin bilgisi olur.

    ancak bilicim yabani bir at gibi, onu dizginleneyemiyorum. o hep sınırlarını aşmak istiyor. hovarda bir karakteri var. dışarıdaki şeylere ve her defasında daha fazlasına ilişiyor ve onları kendine katmak istiyor. fakat bu esnada dağılıyor, kendi sınırlarını kaybediyor. tüm idraklerinden yüz çevirerek akıntıya set çekmem, onu kendi sınırlarında tutmam güçlükle de olsa mümkün. ancak bilincim kendi berraklığında son derece verimsiz. "benim ve başka bir şey değilim".

    o halde bu yabani hayvanı bir noktada salmak lazım. bırakayım sağa sola koştursun. onun yabani gücü sayesinde harekete geçtiğimi ve fakat dizginlerinden boşaldığında tüm gücümü beyhude yere etrafa saçmaya meylettiğimi unutmamalıyım. bu şekilde, temkinlikli bir hovardalıkla, mesafe katedebilirim ancak. ve kim bilir belki bu yabani atın gücünü dikkatle belli bir yola akıttığımda katettiği yeri kuşatır ve benim kılabilirim.
  • "çünkü bütün aldatmalarda ve kandırmalarda bir tür noksanlık söz konusudur. her ne kadar aldatabilmek bir zeka ve güç pırıltısıymış gibi gelse de, hiç kuşku yok ki aldatmayı istemek kötü bir niyet ya da zayıflık göstergesidir."
    -descartes
  • ‘’ben varım, bu kesin. ama ne kadar süre? elbette düşünüyor olduğum sürece. çünkü oldu da bütün düşüncelerimi bir anda durdurdum diyelim, işte o anda varolmaktan da hepten vazgeçmiş olurdum’’

    (bkz: rene descartes) 31 mart 1596 yılında toprak sahibi soylu bir ailenin çocuğu olarak fransa’nın kırsal bir bölgesi olan la haye şehrinde doğmuş.

    meditasyonlar eseri ilk kez 1641 yılında paris’te latince olarak yayımlanmıştır. eserin başlığı, meditationes de prima philosophia: in qua dei existentia et animae immortalitas demonstratur: tanrı’nın varlığının ve ruhun ölümsüzlüğünün kanıtlandığı metafizik (ilk felsefe) üzerine düşünceler adını taşımaktadır.

    descartes sonradan başlığın kitap içeriğiyle uyuşmadığını fark eder çünkü denir ki; kitap daha ziyade felsefi düşünce ile keşfedilen ilk nedenleri anlatmaktadır. bu sebeple descartes 1642 yılında amsterdam’da yayımlanan ikinci baskısının başlığını meditationes de prima philosophia: in quisbus dei existentia et animae humanae a corpore distinctio demonstrantur: tanrı’nın varlığının ve insan zihninin bedenden ayrı olduğunun kanıtlandığı metafizik (ilk felsefe) üzerine düşünceler olarak düzenler.
    1642’de eser fransızcaya çevirilir.

    6 ana bölümden oluşan metafizik üzerine düşünceler eseri önyargılardan uzak, zihni berrak bir şekilde tutarak okunmalıdır.

    zaten ilk bölümünü okuyunca descartes’ın arı bir zihinle yazdığı anlaşılabilir.
    ikinci bölüm, kuşku düşüncesini varlıkla ilişkilendirir.
    üçüncü bölüm, tanrı fikri ile tanışma kısmıdır.
    dördüncü bölüm, zihin ve irade konusunu ele alır.
    beşinci bölüm, maddi şeyler ve doğasını anlatır.
    altıncı bölüm, zihnin özünün bedenin özünden tamamen ayrı olduğunu ama bir arada var olduklarını aktarır.

    ''o halde gördüğüm her şeyin sahte olduğunu varsayıyorum, yalancı hafızamın sunduğu hiçbir şeyin asla varolmamış olduğuna ve hiçbir duyumun olmadığına inanıyorum; cisim, biçim, mekanda yer kaplama, hareket ve yer de birer masal canavarı. peki, hakiki olan ne? belki de şu: hiçbir şeyin kesin olmaması.''

    ''… işte sonunda hiç zahmet çekmeden meseleyi istediğim noktaya getirdim. çünkü artık cisimlerin bile aslında duyular aracılığıyla ya da hayal gücüyle değil de, salt zihinle algılandıklarını ve dokunulup görüldükleri için değil de, salt anlaşılmış oldukları için algılandıklarını öğrendiğime göre, artık benim tarafımdan zihnimden daha kolay ya da daha seçik algılanabilecek hiçbir şeyin olmadığını açıkça biliyorum. ama eski olan fikirlerime olan bağlılığımdan da öyle bir çırpıda kurtulmam imkansız, bu yüzden burada biraz soluklanayım ki, bu yeni bilgimi uzun uzadıya düşündükten sonra hafızama yazabileyim.''

    ''…özellikle de uykuyla uyanıklığı ayırt edemememden kaynaklanan başlıca kuşkularıma. çünkü artık bu ikisi arasında çok büyük bir fark görüyorum, yani hafızam rüyalarımı yaşamımın gidişatıyla ben uyanıkken ilişkilendirdiği gibi hiçbir şekilde ilişkilendiremiyor. bu nedenle sahiden de tıpkı uykumda olduğu gibi, biri ben uyanıkken gözlerimin önünde belirip sonra aniden kayboluverse, onun nereden gelip nereye gittiğini anlayamayacağımdan, onun hakiki bir insandan çok beynimin uydurduğu bir görüntü ya da hayalet olduğunu düşünmem manasız kaçmayacaktır. ama ben yaşadığım şeylerin nereden geldiklerini, nerede ve ne zaman olduklarını açıkça bilirsem ve bu bilgiyi geri kalan yaşamımın her anında kesintisizce uygularsam, o zaman onların uykumda değil de, ben uyanıkken vuku bulduklarından tamamen emin olurum. üstelik onları incelemek üzere bütün duyularımı, hafızamı ve aklımı da seferber ettikten sonra, bunların bana sunduğu bilgiler birbirleriyle hiçbir şekilde çelişmiyorsa, artık onların doğruluklarına dair en ufak bir kuşku duymam da söz konusu olamaz. çünkü tanrı’nın aldatıcı olmaması benim de bu meselelerde asla aldatılamayacağımı gösterir. ne var ki yaşamın zorunlulukları her zaman bize böyle enine boyuna incelemeler yapma fırsatı tanımıyor, bu yüzden tek tek şeyler söz konusu olduğunda, insan yaşamının genellikle yanılgılara yazgılı olduğunu kabul etmeli ve doğamızın zayıflığının farkında olmalıyız.''

    düzeltme: noktalama işareti
  • ders olarak işletilmesi gereken, metafizik hakkındaki düşüncelerimi köklü bir şekilde değiştireceğini ilk sayfada anladığım muhteşem kitaptır. (adam en azından sokrates gibi demode yargılar üzerinden bir sonuca varmaya calışmıyor. neymiş efendim sıcak mıymış soğuk muymuş. biri de çıkıp dememiş mi "amk termometre kullansana")
  • (bkz: #35370499)
  • descartes'ın, her şeyden şüphe ederek başlayıp basamaklar halinde, kusursuz bir tanrı'nın varlığını kusursuzluk fikrinin varlığından hareketle ispatladığı eserin adı. ünlü ''düşünüyorum öyleyse varım.'' sözü bu eserde geçmektedir. descartes'ın nihai görüşü bu söz değildir.
hesabın var mı? giriş yap