• 2021'nin ilk çıkan albümlerinden biri saygıdeğer foo fighters'ın medicine at midnight albümü oldu. gerçi geçen seneden yeni şarkıları yayınlamaya başlamışlardı. hatta albüm aslında pandemi öncesi kaydedilmişti. ancak grup uzun bir süre bekledi ancak bir turne yapabilecek bir durum gözükmediğinden artık albümü salmaya karar verdiler ve de şubat 2021'e kısmet oldu yeni albüm. doğrusu bende "hemen çıksın da dinleyeyim" gibi bir heyecan yoktu ama bu eseri birkaç kez dinledikten sonra bir baktım ki kafamda birkaç fikir şekilleniyor, ona biraz daha detaylı bakayım istedim. bu da aslında önemli bir şey çünkü günümüz müziğinde üstüne uzun uzun konuşmaya değer çok bir şey çıkmıyor. dinleyip beğendiğin albümlerde bile "yani iyiymiş" demekten öteye geçemediğin olabiliyor. foo fighters ise içerdiği müzikalitesi ve seçtiği yollar ile yorumlanmaya değer.

    o eski görkemli rock gruplarından kimler kaldı? imagine dragons tarzı pop/rock/elektronik grupları saymazsak o büyük sansasyonel rock gruplarının belki de en bilineni ve sevileni şu an foo fighters diyebiliriz. eğer öyle olmasa ilk albümünün üstünden 25 yıl geçmesi ile daha ilk senesinde rock'n'roll hall of fame'e aday gösterilmezdi. kendileri ile beraber aday gösterilen iron maiden'ın ilk albümünün 1980'de çıktığını düşününce bunun önemi daha da ortaya çıkıyor. diğer yan projeleriyle de grubun beyni dave grohl'un müzik dünyasına bir şeyler katmaya durmadan devam etmesi çok önemli. bu demek değil ki foo fighters, kendi müziğini günümüze uyarlamaya çalışmıyor. bu albüm baştaadele olmak üzere birçok pop şarkıcısı ile çalışan greg kurstin prodüktörlüğünde çıkan ikinci albüm. ancak concrete and gold'a göre bu albümde daha çok disco ve pop beatleri kullanmışlar. bu nedenle genel olarak pozitif bir havası olduğunu söylemek gerek. bunun yanında kadın vokal kullanımı da dikkat çekici ölçüde. üç geri vokalistten birinin grohl'un kızı violet grohl olduğunu da söylemek lazım. öte yandan çok sert şarkılarla bu yumuşak havayı dengelemeye çalışmışlar. bu da albüm içinde ani hava değişiklikleri ortaya çıkarmış. albümü bir "perili ev"de kaydetmişler ve bazı açıklanamayan durumlar yaşanmış. ancak bu muhabbet artık o kadar baydı ki ciddiye bile almıyorum. yalnız kayıtlar oldukça iyi.

    albümü açan making a fire, güzel bir taylor hawkins ritmi ve de chris shiflett'ten lenny kravitz tadında ve tonunda bir gitar rifi ile başlayınca gaza gelmemek mümkün değil. öte yandan şarkı boyunca kadın vokalistlerden sıkça duyduğumuz "na na na na na na" vokalleri benim içime hiç sinmedi. o vokaller de şarkının ana özelliği olduğu için de şarkıyı açıp bir kez daha dinlememi çok zor kılıyor. tamam, akılda kalacak güçlü bir rock şarkısı olarak genç dinleyiciye bir şeyler sunmak istiyorsunuz ama bunun sanki başka yolları olabilirdi. bridge kısmında vites düşürerek nakaratta tekrardan hızlanarak bir heyecan katmak istemişler. geri vokallerle de güçlendirerek vurucu bir hissiyat vermeyi de başarmışlar. sözlerde, vokallerde, bestede yeni bir şey yok. klasik foo fighters'ı genel olarak korurken ekledikleri şeyler şarkıyı biraz daha aşağıya çekmekte.

    shame shame, ilk şarkının enerjisinden sonra daha sakin bir tempoda ilerleyen bir eser. nakaratı çok güzel. sonrasında dave grohl'un "oh-oh-oh" vokalleri de başarılı. bu bölümlerde arka planda yaylıların da şarkıyı desteklediğini görüyoruz. yaylılar, kıtalarda da kısa kısa notalar halinde kendini gösteriyor. ancak bunlar dışında şarkıda pek de bir şey yok. bir davul ritmi üstüne ufak ufak gitar eklemeleri yapılmış. grohl'un bu kısımdaki vokal melodisini de çok heyecan verici bulmuyorum. "shame shame" tekrarları da zevkli değil. şarkı boyunca "artık nakarat gelsin" diye bekliyorum açıkçası. farklı bir şey denemek istedikleri bariz ancak bunun çok da işe yaradığını söylemek o kadar kolay değil.

    albüm açıkçası benim için cloudspotter ile açılıyor. çok funky bir davul ritmi ile şarkı başlıyor. baştaki gitar rifi ise distortion'ı biraz fazla açılmış bir jimi hendrix numarası gibi. belki de şarkının içinde bir purple haze referansı olduğu için öyle hissediyorum. nakaratı sert bir foo fighters nakaratı olduğu için beklentiyi karşılıyor. neredeyse kadın vokallerle düet yaparmış gibi kaydedilen kıtalar, hawkins'in kıpır kıpır davul ritmi ile çok uyumlu duyuluyor. hawkins demişken kendisinin derin derin söylediği "cloudspotter" tekrarları çok karizmatik geliyor kulağa. nakaratlardan sonra neredeyse heavy metale kayan enstrümantal kısımlar ve nakaratlara girmeden çok iyi gaz varan bridge kısımları da ayrıca zevkli. sözler yine biraz zayıf ama albümün genel bir problemi bu. ancak grubun hem groovy, hem rock, hem de metal tadını verebileceğini gösterdiği bu şarkı, albümdeki diğer şarkılara göre daha iyi bir geri vokal kullanımı ile, belki birkaç dinleme sonrası olsa da, albümde oldukça beğendiğim eserlerden biri oldu.

    albümün en özel şarkısı benim için waiting on a war oldu. foo fighters'ın akustik işleri çok iyi başardığını biliyoruz. bu şarkı da bunun başarılı örneklerinden. direkt akustik gitar ve grohl'un vokali ile başlayan eser "gençliğimden beri bir savaşı bekliyorum" sözleri ile başlayınca "heh birbirine bağlanmayan cümleler yerine bir şeyler anlatmaya başlıyor" dedirtti bana. ha çok acayip bir şey mi anlatıyor? hayır. çocukluk yıllarından bu yana hiç durmadan bir savaş oldu olacak diye tetikte olduğumuzu ve de hayatın bu gergin bekleyişten ibaret olmaması gerektiğini belirten bir mesajı var. bir gün küçük kızını okula götürürken "baba, savaş mı çıkacak?" sorusu ikr yıllar içinde bir şey değişmediğini farketmesiyle şarkıya başlamış ve onu kısa sürede bitirmiş. mesajını adım adım zenginleşen bir düzenleme ile vermek istemişler. önce yaylılar, sonra davul ve bas, sonra da elektro gitarlar şarkıya giriyor. adım adım çaldıkları nota sayısı da artıyor. sadece sonlarda bir an tekrardan başa dönse de tekrardan eski haline geri dönüyor. bunu da dünyada ilk yapan foo fighters değil elbette. lakin grubun bu şarkıda çok iyi yaptığı şey şarkının sonunda sadece şarkıyı zenginleştirmek yerine tempoyu da oldukça hızlı bir şekilde arttırarak şarkıyı bambaşka bir forma oldukça muntazam bir şekilde sokması. hawkins'in çok çok başarılı bir davul atağı ile artık iplerini kopardıkları, oldukça vurucu bir kapanış yapıyorlar. böylece yumuşacık ve de duygusal başladığımız şarkıyı kafaları sallayarak bitiriyoruz. ellerine sağlık.

    albüme adını veren medicine at midnight, bir indie rock şarkısı gibi açılıyor. albümü kaydederken akıllarında dans edilebilen bir albüm varmış. bu da herhalde şarkıdaki pop havayı açıklıyor. zaten sözlerde de bir "dance floor" sözü geçiyor. ama bir dans ritmi olsa da şarkının hüzünlü bir havası da var. sözlere baktığında da huzursuz bir adamın kafasından gece gece geçenler var. "gece yarısı ilacı" olarak da grohl, gerçek hayatta viskiye başvurduğunu söylemiş. ama şarkıda bunun işe yaramadığını belirtiyor. grohl'un vokalleri bu şarkıda bir farklı. bono'yu andırıyor bence. hatta bir süre konuk vokalist kullandıklarını düşündüm ve bu konuya internette baktım ancak grohl dışında bir vokal kullandıklarına dair bir ibare bulamadım. nakaratlarda daha tanıdık bir hale gelse de vokaller (hem ana vokaller, hem de geri vokaller) çok pop bir anlayış ile kaydedilmiş. farklı bir durum var ama bence bu şarkı özelinde "shame shame"in tersine işe yarıyor. gitar solosu, eski kafa, çok sağlam bir performans. sözlerindeki "pink turns to blue" sözünü bu arada albümün kapağına yansıttıkları da gözlerden kaçmıyor.

    bir önceki şarkının pop havasına rağmen no son of mine, tam bir heavy metal şarkısı gibi başlıyor. davul hızlanmaya başladığı anda şarkı ciddi bir motörhead havasına bürünmekte. geri vokaller şarkıya hiç dahil olmasa bu metal havasını hiç kaybetmezmiş. keşke o işe hiç girmeselermiş. kulağa hiç güzel gelmiyor. bu şarkıda yine ve yine hawkins'in davulunu övmek lazım. gitar rifi çok sert ve güzel. ancak çok farklı numaralar sunmuyor. biraz da ağır ilerliyor. ancak davul, farklı farklı ritmlerde gidip gelirken şarkıya adrenalin pompalıyor. sözleri de müziğindeki sertliğe yakışır bir şekilde. grohl, çocuğunun hiçbir zaman otoriter figürlerin kuklası olmayacağını anlatıyor. özellikle dini semboller kullanması, dini oyuncak ederek insanları kandıran bezirganlara bir çakış gibi görülebilir. şarkının adı "no son of mine" iken grohl'un üç çocuğunun da kız olması küçük bir ironi. öyle muhteşem bir müzik şöleni değil ama foo fighters'ın sert yüzünü çok iyi yansıtıyor.

    holding poison, "cloudspotter" ve "medicine at midnight"ta olduğu gibi cowbell'ler ile desteklenen bir disko tarzı davulun üstüne kaydedilmiş hareketli bir eser. introda ve şarkının birkaç yerinde öne çıkan klavye notaları ile de bu dans havası arttırılmış. tüm bunlar sayesinde yine foo fighters'ın klasik şarkılarını seven hayranlarını şaşırtacağından eminim. öte yandan gitar solosu kısmında da yine 70'ler hard rock'ı tarzına dönüp sertlestiği anlar da var. hatta bu geçişi çok başarılı yapmışlar bence. gerçi genel olarak içindeki pop havaya rağmen şarkı aslında rock ruhunu da kaybetmiyor. sözler yine meh. ancak bu şarkı ile de bir mesaj verme kaygısı yok. tamamen pozitif bir havada, eğlence vermesi için kaydedilmiş bir eser. bunu başarıyor. kulak tırmalamıyor. yüzlerde gülücük saçarak ve zıplayarak eşlik ettiren, çok düşündürtmeyen ve de şarkı bitince unutulacak bir eser gibi geldi bana.

    foo fighters tüm albüm boyunca yeni bir şeyler denemekte ama bunlar biraz daha pop dokunuşlar. ancak chasing birds daha da farklı bir deneme. ilk dinlediğimde şarkı bana direkt the beatles'ı hatırlatmıştı. özellikle albüm boyunca manyak bir şekilde davul çalan hawkins'in aşırı sakin ve tadında davul ritmi ringo starr tadı sunmakta. ancak daha sonra birkaç yorum okuyunca the beatles'dan daha çok bir john lennon solo çalışmalarına benziyor olduğu iddiası daha çok aklıma yattı. sözlerdeki yükseliş temasına çok uygun, sakin ve hafiften psikedelik (ki klavyenin ufak dokunuşlarına burada dikkat çekmek gerek) havası var. sözler uçmayı hayal ederken aslında yerin dibine girdiğine inanan bir adamın kurtuluş isteğini anlatıyor. bence sözleri dokunaklı olsa da ağlak olmak yerine iyi hissettiren bir eser. geri vokallerin iyi kullanıldığı, gitar tonunun çok güzel olduğu, grohl'un vokalinin etkileyici olduğu, benim çok hoşuma giden bir eser.

    albümü kapayan love dies young ile hareketli bir kapanış yapıyoruz. the killers tadında, enerjik ve genç bir eser. ana gitar melodisi basit ve akılda kalıcı. davul kıpır kıpır. buna rağmen aslında aşkın ömrünün kısa olduğunu ve de aşk konseptinin biraz manasız olduğunu söylüyor. bu nedenle kendisine bir "boşver, keyfimize bakalım" şarkısı demek garip kaçmaz. bana gereğinden fazla tekrar var gibi geliyor. biraz daha kompakt bir eser olsa benim daha hoşuma giderdi sanıyorum. ama konserde çalsa kurtları döktüren bir eser olacağı kesin. birçok kişinin iddia ettiği gibi albümün en iyi şarkılarından biri olduğunu düşünmesem, hatta dave grohl'un albümdeki belki de en favori şarkısı olduğunu iddia etmesine şaşırsam da dinamik bir eser olmasına hoşnutum.

    foo fighters, belki bazı hayranlarının iddia ettiği gibi davayı satmadı belki ancak bu albümde biraz daha pop rock bir havaya yelken açtığı doğru. bunun bazen sonuç verdiği, bazen heyecansız kaldığı ortada. hatta en başta "bu nasıl albüm?" desem de birkaç dinlemeden sonra daha çok hoşuma gitti ki sözlükteki genel hissiyat da o yönde anladığım kadarıyla. böyle düşünmemin bir nedeni de albümün belki de en zayıf iki şarkısının albümü açması olabilir. bir de turnede dans etmeli, delirmeli bir albüm hayal ettikleri için böyle şarkılar seçtiklerini sanıyorum. o çok beğenmediğim şarkıların bile aslında turne ortamında, hayranlar ile kolkola çok eğlenceli hale döneceğine eminim. ancak tabii covid, foo fighters'ın bu hayallerine ket vurdu. yine de internette bulunabilen canlı performanslarda grup yeni şarkılarını çatır çatır çalıyorlar. eminim ki herkes kendine uygun birkaç şarkı bulabilecek bu albümde.

    3/5 verdim gitti.
    albümü en iyi anlatan şarkılar: shame shame, waiting on a war, no son of mine
  • david bowie'nin let's dance albümünü referans alan foo fighters albümü. pandemi günlerini böyle bir "party album" ile şenlendirdiler, sağ olsunlar. albümden loop'a alınacak şarkılar benim için şimdilik şöyle:
    medicine at midnight
    cloudspotter
    no son of mine
    making a fire
    chasing birds

    ayrca dave grohl ve rami jaffee, grubun resmi youtube sayfasında albümdeki parçalardan bahsetmişler, iyi de etmişler:
    making a fire
    shame shame
    cloudspotter
    waiting on a war
    medicine at midnight
    no son of mine
    holding poison
    chasing birds
    love dies young

    edit: link eklendi.
  • foo fighters'ın 10. albümü.
  • no son of mine ve waiting on a war nedeniyle albüme dair beklentilerim yüksek.

    şu ana dek çıkan tüm singleların birbirinden bu kadar farklı olması biraz kafa karıştırıcı olsa da güzel bir albüm geleceğine eminim.

    no son of mine cayır cayır bir şarkı mesela, en iyi böyle tanımlanabilir sanırım.

    waiting on a war, özlediğimiz foo fighters soundu resmen, çok sevdim ve günlerdir dinliyorum.

    shame shame'i sevdim diyemem, ısınması zor bir şarkı ama ne üretseler saygı duyarım sonuçta.

    beklemedeyiz.
  • akarı kokarı olmayan güzel bir foo fighters albümü. wasting light'tan bu yana çıkan en iyi ff albümü ancak albümün sorunu içerisinde bir hit barındırmaması. concrete and gold mesela karışık ve orta halli bir albümdü ama içinde run gibi bir hit vardı.

    albüm genel lezzet olarak bende echoes silence patience graceetkisi yarattı, ama onda da pretender gibi bir hit vardı yahu!

    neyse bu albümün yıldızları bence waiting on a war ve cloudspotter.

    ağır bir ff fanı olarak buna da şükür diyor ve daha ayrıntılı incelemesi için aşağıdaki linke tıklayabilirsiniz diyorum.
    https://www.multibabydoll.com/…edicine-at-midnight/
  • 2 hafta erkenden malum ortamlara düşmüş olan foo fighters'ın 10. stüdyo albümü.

    edit: albümü dinleyip şu an 7. parçadayım. ilk etapta foo fighters'ın hitleri arasına girecek iddialı bir parçaya denk gelmedim ama albümün genel havası iyi. rifflerini ön plana çıkartmaya çalışmışlar.

    birkaç parçada hafif bir pop havası da sezilmedi değil ama grohl zaten albümü david bowie'ye adayacağını açıklamıştı.
  • foo fighters yine yapmış yapacağını. buralara ayrıntılı inceleme gelecek
  • mükemmel bir foo fighters albümü daha. yine yanıltmadılar gözünü sevdiklerim. sırasıyla favorilerim:

    cloudspotter: mükemmel, mükemmel, mükemmel! kemiklerine kadar bir ff şarkısı.
    medicine at midnight: blues+rock karışımı muazzam şarkı. ba-yıl-dım!
    no son of mine: tüm sinirleri boşaltan adamı atomlarına ayıran efsane şarkı.
    love dies young: cayır cayır bir kapanış şarkısı. uçuruyor. en iyilerden.
    waiting on a war: bebeği beşikte sallayıp sallayıp sonra birden roketle göğe fırlatmak gibi.

    helal olsun kendilerine. çok sevdik.
  • cloudspotter'ı 6.ya dinliyorum şu an, arka arkaya.
    cayır cayır, tam gaz bir toksik ilişki marşı.
    seyahat ediyor olmasaydım dans ederek dinlerdim çok eminim.
    sırf şu şarkı için bile severim ben bu albümü, evet tuhaf bir şeyler denemişler, ama cloudspotter var albümde.
    ayrıca jimi hendrix göndermenizi görüyor ve arttırıyorum.

    cloudspotter
  • çok beğendiğim bir foo fighters albümü oldu. adamlar yine yapmış. hala cayır cayır rock icra edip yeni şarkı ürettikleri için mutluyum.

    işte bu tam bir ff şarkısı olmuş dediğim tekrar tekrar dinlediklerim:
    love dies young
    cloudspotter
    waiting on a war
    bu 3 şarkıyı uzun süreli albümün etkisi geçse de dinlerim, kalıcı ff hitleri oldular benim için.

    bunların dışında aşağıdakiler de dikkatimi fazlasıyla çekti.
    making a fire bu şarkı niyeyse sky is a neighborhoodu anımsattı bana, vokallerden herhalde. güzel.
    medicine at midnight
    chasing birds böyle pink floyd tadında birşeyler.

    özetle albümde boş şarkı yok gibi duruyor.
hesabın var mı? giriş yap