• mea culpa,fransız edebiyatında "la chanson de roland" diye anılan,haçlı savaşları sırasında hristiyanların kazandıkları zaferlerin,şövalyelerin kahramanlıklarının anlatıldığı destanda geçen,"benim suçum" anlamındaki,rolandın ölümünün yaklaştığını hissettiği anda göğüsüne vurarak tanrıdan merhamet dilemek ve günahlarını affettirmek için söylediği kelime bütünüdür..bunu söylemesi,onun tanrıya olan inancının,vatanseverliğinin,cesaretinin,fiziksel ve kişisel gücünün,efendisine duyduğu sadakatin göstergesidir..
    destana göre,"mea culpa", onun tüm günahlarından arınmasını sağlamış,onun iyi bir hristiyan olarak ölmesini ve gökten inen melekler ve azizler tarafından cennete götürülmesini sağlamıştır
  • latincenin karizması ekolüne uygun hareketle günümüz ingilizcesinde kullandığımız "oops my bad" kalıbı yerine mea culpa desek düşünün ne kadar hoş, ne kadar klas durur. karşımızdaki de bize cevap olarak errare humanum est dese iliklerimize kadar mest olmaz mıyız? ben olurum.
  • mea culpa latincede benim suçum, benim hatam anlamına gelir.
    yobaz katolikler kendi sirtlarini kamcilarken bunu söylerler. hatalarini itiraf etmis olurlar, kendi cezalarini da vermislerdir, boylece akillari sira tanri onlari affedecektir. halbuki bunun yerine "allahim bana akil fikir ver" diye dua etseler daha iyi olur.
  • * * *

    lupelius' a göre yeryüzü, insanların sıralar halindeki idam mahkumları gibi yaşadıkları kozmik bir hapishane, dünya boyutunda bir zindandır. bu vizyonun son ve kesin bir yenilgi oluşturduğu yargısına varmak yerine, göz kamaştıran çılgınlığıyla çok cesurca bir plan tasarlar. lupelius, insan için onu olanaklının sınırlarının ötesine geçirecek bir serüven düşler; kaçınılmaz görünenin ölümcül yazgısından kaçış ve dünya yasalarından kurtuluş. insanın, elleriyle dikip yükselttiği sınır duvarlarını yerle bir etmeye gücü vardır. doğaya kafa tutabilir ve herakles sütunları gibi, kendisine en uç olarak belirleyip ötesine geçmeyi hayal bile etmediği sınırları parçalayabilir. lupelius, etrafına birkaç cesur adam toplayıp, ayrıntılı bir kurtuluş planı hazırlar.

    "hep aynı olaylarla karşılaşıyorsun, çünkü sende hiçbir şey değişmiyor ! her şey benzerini kendine çeker. cennet parçacığı cennete doğru, cehennem parçacığı cehenneme doğru yol alır."

    lupelius felsefesine göre, benlik durumlarımız uygun olayları çeker ve bu olaylar, yeniden aynı durumlara düşmemize neden olur. sadece irade gücü bu sonsuz döngüyü, hiç sonu gelmeden kendi kendine oynanan bu oyunu durdurabilir ve kişinin varoluşunun içine düştüğü iptonik çemberi kırabilir. "düşünce yaratıcıdır. düşünce yaratır." olaylar düşüncelerimizin, benlik durumlarımızın, elle tutulur gözle görülür olmasıdır. bundan dolayı, olaylar ve durumlar aynı şeydir. durumlar, her kişinin benliğinde üretilirken, olaylar, zaman içinde ve iradesinden bağımsız olarak ortaya çıkıyormuş gibi gözükerek yaşamda oluşur. halbuki gerçekte, onlar için sürekli yakaran ve farkında olmadan onları yaratan biziz.

    ister olumlu, ister olumsuz olsun insanın düşünceleri daima yaratıcıdır ve ortaya çıkacak zamanı hep bulur.

    düşüncelerimiz, yollayıp unuttuğumuz, elimizle yazılmış davetiyeler gibi onlara karşılık gelen olayları kendine çeker. koşullar, buluşmalar, olaylar, sorunlar ve aksilikler, sürçmeler ve başarısızlıklar, yani üstü örtülü bir biçimde kendilerine yakardığımız istenmeyen konuklarımız, artık onları aklımıza bile getirmediğimiz uygun bir zamanda kapımızı çalarlar. onların beklenilmeden ve birdenbire olduğunu sanmamızın asıl nedeni, bizim kendi durumlarımıza dikkat etmememizdir.

    "beklenilmeyen, hep uzun bir hazırlık dönemi gereksinir."

    ister bilinçli, ister bilinçsiz verilmiş olsun, kişinin başına kendi rızası olmadan hiçbir dış olay gelemez. öncelikle psikolojisinden geçmeden, hiçbir şeyle karşılaşamaz.

    düşünce bu yüzden çok güçlüdür.

    olgular, olaylar ve deneyimler olarak nitelediklerimiz ve yaşamda gerçekleşme olanağı bulunan her şey, kendileriyle aynı dalga boyunda olanlarla buluşmak üzere halen uygun adım yürüyen benlik durumlarımızdır. durumlar, gerçekleşmek için doğru zamanın gelmesini bekleyen olaylardır.

    duygularımızın kalitesi, düşüncelerimizin genişliği, tam şu andaki ruh halimiz, görünür dünyada nelerin gerçekleşeceğine ve kendi yaşamımızda başımıza gelecek olayların türüne karar vermektedir.

    "düşünüş yazgıdır."

    "düşündüklerimiz yükseldiğinde yaşamımız yücelir."

    lupelius' un felsefi düşüncesinin ana unsuru, olaylarla durumların bir tek gerçekliğin iki yüzü olduğunun ortaya konmasıdır. bu saptama, iç ve dış dünyalar arasındaki her ayrımı ortadan kaldırarak kişinin kendi durumlarını bilmesi ve kendisinin efendisi olması yoluyla yazgısını yönlendirmesine izin vermektedir.

    "varoluş bizim buluşumuzdur ve bu yüzden sadece bize bağlıdır."

    lupelius' un ellerinin kılavuzluğunda, mea culpa sözlerinde gizlenen 'yapmanın somutluğunu', bu baş döndürücü gücü, ilk kez keşfediyordum. bu iki sözcükte, sanki bir mücevher kutusunda durur gibi, bin yıl insan zekasının en özgün örneği saklanmıştı. "mea culpa*, mea culpa*, mea maxima culpa*." bunu kişisel sorumluluk fikrinin en güçlü ve en özlü ifadesi olduğunu ancak şimdi anlayabiliyordum. "mea culpa" gezegenlerin hiyerarşisinden atomların hareketlerine dek, tüm evrene gem vurabilecek bu formül, sınırsız bir enerjinin sırrını içermekteydi.

    benlik durumlarını biraz değiştirmek, insanın başına gelecek olayların türünü değiştirebilecektir. böylece kişi, kendi üstünde çalışarak, düşünüş ve hissediş biçimini değiştirerek, zamana bağlı kendi varoluşunun bulunduğu düzeyde bir aşama gerçekleştirebilir.

    yeryüzündeki varoluş, bizim yüce okulumuzdur. insanlığın gözüne bir hapishane gibi gözüken, bir yaşam okulu. "vizyonumuzu tepetaklak etmeyi öğrenmemiz gerekmektedir. insanların genellikle zorluk veya felaket olarak gördükleri ne varsa, ilendikleri ne varsa, her ne pahasına olursa olsun kaçındıkları ne varsa, bunların aslında ölüm psikolojilerini bir yaşam psikolojisine dönüştürmelerini sağlayacak çok değerli malzemelerdir."

    "bu dünyadaki yaşantı, bir tanrılar okuludur.

    "karışıklık, şüphe, kargaşa, kriz, kızgınlık, umutsuzluk ve acı, hepsi büyüme sağlayabilecek mükemmel durumlardır."

    * *
  • babam ve oğlum filminde, beni her seferinde hüngür hüngür ağlatan o muhteşem sahnede, çetin tekindor şöyle diyordu:

    - burda dureydim böyle tam burda. böyle gollerimi açeydim iki yena duteydım onu. duteydım onu ben, getme deyeydim, getme sadık. 15 sene evvelsi dureydim böyle nuran! duteydim sadığımı. sarıleydim böyle evladımaaa getme deyeydiiim! getmez idi o vaat kalırdı, ağzım dilim lâl olaydı, get diyen dilim gopeydi. beniiim yüzümdeen beniim yüüzümdeeeeeennn, benim yüzümdeeeeeeen...

    ya işte bu sahnedeki o lanet olasıca pişmanlığı, hatayı, kusuru anlatan "benim yüzümden" feryadı esasında dört dörtlük bir mea culpa.

    merak edip üşenmedim, filmin yunanca altyazısın buldum; neticede mea culpa ifadesi latince. ee latin alfabesinin kökeni de etrüsk alfabesi ile yunan alfabesine dayanıyor ve bu sahnede kullanmış olmalılar diye bekledim ama hayır! mea culpa'yı kullanmak yerine "egó prokálesa ton thánató tou"/"ölümüne ben sebep oldum" diye çevirmişler.
    https://youtu.be/2zgccqul7js?t=5398
  • bu söz öbeği otaçağ'daki bir destanla birlikte doğmuş ve yerleşmiş bir kalıptır.
    latince mea benim, culpa ise günah anlamına gelmektedir. bu durumda anlamı benim hatam yani benim günahım, benim suçum demektir. dolayısıyla bir günahkarın tanrı'ya günahlarını itiraf etmesi anlamına gelir. hristiyanlık'ta günah çıkarma işlemi de hataların tanrı'ya veya ona bunu bildirmekle görevli pedere anlatılması ve kabullenilmesiyle gerçekleştiğinden, bu sözün, hatalarımı kabulleniyorum, beni onlardan arındır, affet anlamına geldiği görülebilir.
    dolayısıyla bu söz ortaçağdan günümüze kadar gelmiş bir af cümlesidir. mea culpa diyen kişi hatasını kabullenerek af bekliyordur. hatta zaman içinde bu söz özür dilemekle hemen hemen aynı anlamı kazanmıştır.
    keza, mel gibson ile goldie hawn'un başrolleri paylaştıları 80'li yıllarda çevrilmiş bird on a wire isimli romantik komedi filmindeki bir sahnede richard jermin karakterini oynayan mel gibson para borcu olduğu kuaförden bu şekilde özür diler.
  • bu anlayis yurdum insaninda pek yoktur. biz turkler olarak mea culpa'yi hep yenmisizdir. biz hata yapmayiz; ama niye bu hale geldigimizi de aciklayamayiz.
  • enigma ya ait parçanın ingilizcesi şöyledir;

    i can't sleep anymore
    (the time has come)
    i desire you
    (the time has come)
    take me
    i'm yours

    i'm guilty
    i want to go to the end of my fantasies
    i know it is forbidden
    i am crazy
    i am letting myself go
    i'm guilty

    i am here and somewhere else
    i have nothing more
    i am becoming crazy
    i am letting myself go
    i'm guilty

    i can't sleep anymore
    i desire you
    take me
    i'm yours

    i am here and somewhere else
    i want everything
    when you want
    as you like
    mea culpa
    i'm guilty
  • kimsenin orijinal sözlerini yazmadığı enigma parçası. sözlerini yazayım da tam olsun bari..

    kyrie eleison
    christe eleison

    je ne dors plus
    (the time has come)
    je te desire
    (the time has come)
    prends moi
    je suis a toi
    mea culpa

    je veux aller au bout de me fantasmes
    je sais que c'est interdit
    je suis folle.
    je m'abandonne
    mea culpa

    kyrie eleison
    christe eleison

    je suis la et ailleurs
    je n'ai plus rien
    je deviens folle
    je m'abandonne
    mea culpa

    je ne dors plus
    je te desire
    prends moi
    je suis a toi

    kyrie eleison
    christe eleison

    je suis la et ailleurs
    je veux tout
    quand tu veux
    comme tu veux
    mea culpa
  • latincede benim suçum, hristiyanlığın katolik mezhebinde günah çıkarmak, islam dininde de tövbe etmek, sosyal yaşantımızda ise özür dilemek anlamına gelir.

    tanrılar okulu adlı kitapta, "mea culpa felsefesini inkar ederek yaşamaktan vazgeçin" der.
hesabın var mı? giriş yap