• bir sadist ile bir mazo$ist konu$uyorlarmı$;

    m: hadi beni kamçıla nolursun bak senin de ho$una gidecek biliyorsun...
    s: haaaaaayyyyyııııııırrrrr.... nıhahahaha :))
  • yeni cekilmis disin arkasinda kalan boslugu kurdanla kurcalama fikri.
  • aci aslinda hazzin bir geçi$ noktasidir.
    eger böyle olmasaydi sevi$irken zevk alan insanlar birbirlerine aci vermek için oralarini buralarini isrmazlardi.
    yanli$sam yanli$ deyin ?
  • anne ben mazoşist oldum. ya da hep öyleydim. belki de değilim, bilmiyorum.

    ilk olarak 4 yaşımda farkettim. babam istanbul'dan atari getirmişti bana. onu tv'ye takıp çıkarırken bir gün elektrik çarptı. öyle büyük bir çarpma değil tabi. önce yerimden zıplamıştım, çok korktum. kimseye söylemedim ama. atari bozulduğu için elektrik çarptığını, anne-babama söylersem atariyi kaldıracaklarını düşündüm. babamın ne zaman istanbul'a döneceği belliydi ama tekrar ne zaman geleceği belli değildi.

    atariyi her gün takıp çıkarırken belli aralıklarla elektrik yemeye devam ediyordum. alışmıştım artık. zamanla, dışarıda oyun oynarken falan o elektrik çarpmasının verdiği küçük acıyı özler oldum. böyle bazen tırnaklarıma kadar, bazen de parmağın ortasındaki ekleme kadar bir şey giriyordu içeriye ve saniyesinde terkediyordu vücudu.

    zamanla işin piçi olmuştum. artık normal çarpmalar kesmiyordu, çıplak ayakla dokununca daha yüksek dozajda elektrik geldiğini farkettim. gizli gizli elektrik yiyordum evin bir köşesinde.

    dediğim gibi, 4 yaşımdaydım o zaman. o yüzden acı çekme adına başka deneyimlerimi -varsa- hatırlamıyorum şu an.

    bu arada elektrikten korkar hale geldim zamanla. priz takıp çıkarırken bile tedirgin oluyorum. bunun bir etkisi midir, bunu psikolog arkadaşlara sormak lazım hazır kendi başıma çocukluğuma inmişken.

    ilkokula başladığım yıllarda kan kardeşi olmak çok modaydı. herkes, en yakın arkadaşıyla kan kardeşi olurdu. bir gün yusuf kan kardeşi olma zamanımızın geldiğini söyledi. okulun arka bahçesinde kırık bir camla önce o sonra ben kolumuzdan bir bölgeyi küçük bir sıyrıkla kestik, sonra da kesik bölgeleri birleştirdik. ve nihayet kan kardeşi olduk. ben bundan da zevk aldım a.k..
    çevremdeki herkesin bir tane kan kardeşi vardı. kendimi "benim iki tane en iyi arkadaşım var" diye kandırdım. bak hala şu an öyle olduğuna inanıyorum. yusuf ve emre'yi eşit seviyordum.
    emre'yle de kan kardeşi oldum. sonra harun'la da oldum. kan kardeşi orospusuydum sınıfın. herkese veren tip işte. öhmm.. hoş bir yakıştırma olmadı, baştan alalım son kısmı.. okulumuzun tek donörüydüm. herkese kan veriyordum.

    bir gün annem kollarımdaki çizikleri görünce "bunlar ne özgür!!!" dedi. "düştüm ya okulda" dedim. kadın inanır mı*, hayır tabi ki. zanlıları kaba kuvvet yöntemiyle konuşturan mesut komiser gibi bir duruş sergiledi. "ne oldu diyorum, söyle!" diye sarstı beni, ben de baskıya daha fazla dayanamayıp "kan kardeşi olduk okulda .s.s.s" dedim. "okuldan alacağım lan seni" diye bir güzel korkuttu beni ve bu korku bana yetti. kan kardeşlik konusu da böylece kapanmış oldu.

    sokakta futbol oynadığımız zamanda ayhan hayvanının frikiklerinde baraja gönüllü olarak sadece ben geçerdim. o top dakikalarca yakardı sırtımı. ayhan hayvanı dediğim kişi, benim şu anki ebatlarımdaydı. bizse 12-13 yaşlarındaydık. diğer salaklar benim çok delikanlı olduğumu, takımım için o şutların önüne atladığımı falan sanardı.
    ama bak topun vücudu kızartmasının verdiği acı gerçekten başkadır, buradan halısahacı arkadaşlara selam ederim.

    yine çocukluğumuzda küçük mercekler vardı. güneşli havalarda merceği kolumuzun üzerinde tutardık birkaç saniye, sonra yakardı güneş kolumuzu. çukurova'nın güneşi.
    ben bu tekniği öğrendikten sonra derhal mahalle bakkalından bir mercek edindim. sürekli yapar oldum. yapa yapa o merceği kolun üzerinde tutma süremi ulaşılmaz boyutlara getirmişim haberim yok. gören arkadaşlarımın ağzı açık kaldı, acıya dayanıklı olduğumu düşündüler. halbuki ebem sikiliyordu.
    bir süre sonra o merceği kaybettim. bakkalda da kalmamıştı. hiçbir yerden mercek bulamadım. cetvellerin üzerindeki merceği keşfettim, o şekilde devam ettim. hala da yaparım. varsa iddialı arkadaşlar, kapışabiliriz. pes de neymiş, merceğe gelin.

    ilk mastürbasyon denemelerimden sonra boşalma sonrası ilk işeme'yi keşfettim. peniste meydana gelen yanma, boşalmaktan daha çok zevk veriyordu. kendimi sıkarak işeyince acı katlanıyordu. kendimi sıkma şiddetime göre acıyı kontrol edebiliyordum. bu, hala hayatımda önemli yeri olan zevklerdendir.

    hala ilk günkü zevkle yaptığım bir diğer eylem de banyoda vücudu kaynar suya maruz bırakmak. birkaç saniye tutabildikten sonra çekip acıdan yerimde alişanvari sıçrıyorum. sonra tekrar. banyoyu buhar kaplıyor. çıktığımda vücudum kıpkırmızı olmuş oluyor.

    mazoşist miyim bilmiyorum. belki de sadece aptalım. emin değiliz şu an. ama başkasının bana acı çektirmesi asla katlanamadığım bir şey. annem yanağımdaki tüyleri iple almak istediğinde falan burnundan getirmiştim kadının. keşke o ipi kendi kendime kullanabilsem. ve genelde etrafımda kimse yokken zevk alıyorum bu saçmalıklardan. sanırım acının tamamen kontrolümde olmasını istiyorum.
  • erich fromm’un ifadesiyle: “ortak yaşamın edilgen biçimi, boyun eğme”dir ki ortak yaşam burada “olgunlaşmamış sevgi biçimleri” olarak tariflenmiş.

    mazoşist bir insan varoluşsal yalıtımından, dayanılmaz yalnızlık duygusundan kurtulmak adına kendisini yönlendiren ve koruyan bir insanın parçası olma eğilimindedir. boyun eğdiği kişi onun için aldığı nefesten daha değerli, kendi varoluşundan daha anlamlıdır.

    boyun eğdiği kişi mazoşist kişi için her şeydir ve kendi varoluşunun da o insanın parçası olmak dışında bir anlamı yoktur. o’nun parçası olarak karşıdaki kişinin azametini de paylaştığı sanrılarına kapılır.

    isteme, karar verme, sorumluluk alma gibi yüklerden kurtulmak adına özgürlüğünü, ilişkiye girdiği ve putlaştırdığı insanın eline verir.

    varoluşunu anlamlı hale getirmenin tek yolu sarmalanmak, kuşatılmaktır o insan için. tinsel sarmalanma arzusu beraberinde bedensel bir sarmalanma ihtiyacını getirir.
  • " severek ayrılalım, aşka hasret kalalım, eğer mutlu olursak, yeniden barışalım."

    (bkz: orhan gencebay)
  • kimi zaman, yaşadığını hissetme ihtiyacının tezahürüdür.
  • eğer ki çiftler mazoşizmi sonuna kadar yaşadıkları cinsel ilişkilerinden memnunsa, sadizm'le mazoşizm adeta tango yapıyorsa iyidir.
    tatlı tatlı başlayan mazoşism&sadizm sekansı bir süre sonra işkenceye dönüşüyorsa, gündelik yaşamı olumsuz yönde etkiliyorsa kötüdür.

    eğer iyiyse gücün erotikleşmesidir.
    eğer kötüyse eşşeğin zikidir.
  • insanlar uzun süreli acı getiren bir olay yaşadıklarında bir süre sonra acıya bağımlı olurlar. acı getirmeyen şeyler artık onlar için anlamını yitirmiştir. genelde fiziksel olarak değil ruhsal açıdan kendilerine acı çektirirler. biz bu modellere mozosist, bu şahısların ilerledikleri yola ise mozosizm diyoruz. evet çocuklar şimdi parmakları görelim..

    (bkz: mazosist)
    (bkz: mazosist replikleri)
    (bkz: sado mazosist)
    (bkz: sado mazosizm)
  • kimileri,kendine zarar ve aci vererek zevk aldiklarini du$unurken,kimisi,kendine bile bile aci verebilmekten zevk alir.
hesabın var mı? giriş yap