• buyuk bir deniz kabugunu kulagina kapamis olanlar bilir, denizin sesini calar durmadan derler onun icin. max richter de olumun dinginligini sunar belki bilmeden, belki inadina.
  • kendisini sevenlerin mutlaka bakması gereken diğer iki isim sylvain chauveau ve peter broderick‘tir. ayrıca 24 postcards in full colour adını verdiği yeni albümüyle 25 ağustos'ta ruhumuzun en derinlerine nüfuz edecektir.
  • bazen ihtiyacınız olan tek şey bu adamın müziği.

    sanki onu dinlerken müziğini görebiliyorsunuz. telkinler veriyor, yatıştırmaya çalışıyor...

    elinizde sıcak bir içecek belki bir kadeh şarap, karşısına geçmişsiniz...

    ihtiyacınız olan tek şey bu adamın* büyülü masalı...

    max richter - the tartu piano
  • bir seyler yazip cizerken, calisirken dinledigim ve ozellikle on the nature of daylight'ina hayran oldugum dehadir. gecen sene ghent'e gelmis bu sene de bir mucize olsa da ugrasa buralara dedirtendir.

    tarzini direkt kesin olarak tek bir ture sokmak zor da olsa neoclassical denilebilir yanilmiyorsam. kendisini sevenin ayrica sevebilecegini dusundugum bir kac isim ise soyle;

    (bkz: nils frahm)
    (bkz: peter broderick)
    (bkz: philip glass)
    (bkz: fabrizio paterlini)
    (bkz: keith kenniff)
    (bkz: abel korzeniowski)
    (bkz: poppy ackroyd)
    (bkz: hildur gudnadóttir)
    (bkz: ludovico einaudi)
  • inanılmaz bir vivaldi yorumuyla dönmüştür. hele l'estate üçüncü bölümü dinledikten sonra huzur içinde ölebilir insan.

    http://www.deutschegrammophon.com/…oduct_nr=4765041
    http://www.guardian.co.uk/…ter-vivaldi-four-seasons
    http://ofmistandmelting.wordpress.com/…2/12/27/5-2/

    deutsche grammophon'un "recomposed" serisi böylece akıl almaz bir seviyeye taşınmış oldu. bu işin sonu nereye varacak kestiremiyorum artık; zira bu son albümle müziği yeniden tanımlama noktasına gelindi. albüm çıkmadan önce vivaldi ile "recomposed" konseptini kafalarında örtüştüremeyen herkes susmuş durumda. beyler bayanlar, 2012 yılının en iyi albümüyle karşı karşıyayız. onlarca sene daha üzerine konuşabiliriz hatta.
  • fazlalıklar çağının süratine direnengillerden. taşkın dünyaya hediye ettiği son ninnisi "sleep"i "daha dingin bir yaşayış için manifesto" olarak tanımlıyor. ne de iyi yapıyor. bu hayat temposundan, bu hız aşkından, bu yaşamda hiçbir şeyden geri kalmama korkusundan, bu eksikleri kapatma koşusundan, bu kendini ispat yarışından, bu sivrilme telaşından, bu ad bırakma hevesinden, bu anlar ve anılar biriktirme oyunundan kendini kurtarabilip eskilerin tabiriyle fariğü'l-bal ve asude-hal olanlar, yani iç huzuruna bu alemde huzuru zaten hiç bulamayacağını ve alemin kozmik karmaşasını hiç çözemeyeceğini bilerek ulaşanlar, etrafın coşku ve coşkunluğundan kaçanlar, sükuneti ve yavaşlığı erdem bilenler, yani max richter'ler, nuri bilge'ler, sizler, onlar, bizler. çok yaşasınlar
  • şu güne kadar dinleyemediğime, dinlememiş olduğuma çıra gibi yandığım dinginlik adamı...

    divina sağolsun, bildik, öğrendik, edindik*... şu sıralar evimi hakimiyetine alan erik satie, the aluminum group, kings of convenience üçlüsünün peşine takıldı, huzura huzur kattı...
  • songs from before albumuyle 2 yillik bekleyisin ardindan beni benden alan, bittiginde ise nerede oldugumu sasirmama sebep olan besteci. mutlaka dinlenmesi gereken bir album. yapacagi yeni albumler icin de heyecanli bir bekleyisi de baslatiyor bu albumle.
  • istanbul büyükşehir belediye başkanı seçilmiş olsam açarım bu adamın "recomposed by max richter: vivaldi, the four seasons" güzelliğini, veririm belediyeye bağlı tüm hopörlörlerden tüm şehre sesi. elimde şef çubuğumla bir kadıköy'e dönerim, nota alırım; bir beşiktaş'a dönerim, nota alırım. sonra gültepe'ye dönerim, "nota mota yok". "olsun" derim. "ver gelsin" derim "istanbul! ver gelsin."

    bunun dışında tam halkçı belediye başkanı işleri yaparım ama bir dahaki dönem seçilmezsem seçilmeyim. tarihe geçerim lan! tüm şehre klasik müzik dinleten bir belediye başkanı olmuş derler yüz yıllar sonra.
    "oğlum lan tüm şehre klasik müzik dinleten "v" miydi "the arch" mıydı diye tarihte karışıklık çıkartırım.

    neyse... bu adam çok güzel işler yapıyor. "aman ya klasik müzik çok sıkıcı" diyenin ağzına tıkayacak kadar güzel işler...

    infra 5, on the nature of daylight, written on the sky, vladimir blue's, infra 3, infra 4...

    hep severiz, sayarız kendisini.
  • bestecinin 2015 senesinde yayınladığı 8,5 saatlik albümü "sleep" sevenlerinin malumudur. 2019 yılında bu albümü merkezine alan bir belgesel/film yapıldı. yönetmenliğini natalie johns'un üstlendiği belgeselin adı max richter's sleep. mubi geçtiğimiz haftalarda mevzubahis belgeselin yayın haklarını satın aldığını duyurdu. yarın akşam (28 mart 2021) türkçe altyazı seçeniğiyle birlikte çevrim içi galası yapılacak ve ülkemizde gösterime girecek. sanatçıya ve/veya esere ilgi duyanlara selamlar.

    burada fragmanı var buyurun.

    https://mubi.com/…films/max-richter-s-sleep/trailer
hesabın var mı? giriş yap