• yazık olmus bir film. bir iki ajitasyon dışında hiçbir duygu uyandırmayı başaramıyor. hatta bunu denemiyor bile sanki. dramatik yapı yok, kendimizi icinde hissedecegimiz hicbir gercek catisma yok filmde. kendi icinde cozulup biten kucuk baloncuklari saymazsak. zaten nazım hikmet baştan sona yüzünde güller açan bir sevgi adamı olarak resmedilmiş. bu yetkin dikincilerin suçu değil elbette, elinde hiç malzeme yok ki adamın...

    nazim hikmet hakkinda bir film yapilir da icinde nasil catisma olmaz?

    --- spoiler ---
    piraye ile cok catistiklari dile geliyor filmde ama bunun söylendiği noktaya kadar sadece birbirine yaşlı gözlerle gülümseyen sonsuz aşık bir masal çifti görüyoruz. sonrasında da yok su otelde kalsin yok bu otelde kalsin uzerinden bir catisma, ha tabii bir de münevver ortaya ciktiktan sonra olusan ask ucgeni durumu var ama öyle kopuk ki, o noktaya nasıl gelindi, neler yasandı, neler hissedildi, nazım hikmet bu iki kadının arasında nasıl kaldı, hiçbir duygusal ipucu yok.
    --- spoiler ---

    acaba diyorum, sadece varolan anektodlara dayalı bir film yapma kaygısından mı oluşmuş bu durum? ama sinema bu değildir ki... yasanmis olaylari ardarda dizerek bir film yapamazsınız. senaryo dediğimiz şeyin kendi yapısı, başı, sonu, dönüm noktaları vardır. senaryoyu önceden varolan bir malzemeye 'dayandırabilirsiniz' ancak. aynen alıp arka arkaya dizdiğinizde bu sinema değil, başka bir şey olur... film bu haliyle bir ortaokul dönem ödevine benzemiş.

    keşke nazım hikmet ile ilgili düzgün bir metin üzerine yeni bir film çekilse ve yine yetkin dikinciler oynasa... bu hali çok yazık olmuş.
  • komünist şair nazım hikmeti burjuvazi için kabul edilebilir bir ikona dönüştürme çabasının araçlarından biri olarak tasarlandığı anlaşılan film.

    film boyunca nazım hikmeti komünist kimliğinden soyutlanmış olarak izliyoruz. "parti", nazım'ı "kemalist olduğu" için eleştiren ve hain ve dönek olarak suçlayan bir bildiriyi basan üç kişi olarak gösterilmeye çalışılmış. gerçekte nazımın muhalif yoldaşlarıyla düzenlediği pavli adası kongresi sonrasında merkeze* muhalif bir tkp örgütlediği ve komintern'e başvurduğu doğru, tkpden ihraç edildiği de, ama kemalistlikle suçlanabilecek olan nazım değil merkez! özellikle viyana konferansının tutanakları okunduğunda stalinin tkpye çizdiği "desantralizasyon" politikası gereği kemalizmin ilerici olduğunu ve chp saflarında çalışılması gerektiğini savunan şefik hüsnüye* karşı nazımın anti-kemalist bir tavır aldığı ve merkezi bu yönde eleştirdiği görülecektir. ama filme bakinca şöyle anlaşılıyor: nazım aslında komünist falan değil, tam bir kemalist, baksanıza "çok gizli" parti yöneticileri arkasından ne işler çeviriyorlar, hem de "kemalist" olduğu için! filmde, partide merkezi kararları alan kişilerin * aynı zamanda bildiriyi basan kişiler olduğunun gösterilmesi bakımından da ilginç bir noktaya parmak basılmış ama "zalim ve şeytan" parti yöneticilerini basit bir bildiriyi basmakla uğraşacak kadar alicenap insanlar olarak göstermek sanırım filmin amaçlarının dışına taşmış.(!)

    bunun dışında filmde gördüğümüz birkaç "komünist" de bir korkak ve bir ajandan ibaret. nazımın yaşamı boyunca bağlı olduğu hareketi temsil eden "parti", nazıma hapiste bile yardım etmeyen, vefasız insanlardan oluşuyor.

    yetkin dikinciler şeklen nazım hikmete benzemiş ama filmin afişinde pirayeye sarılmış duran nazım portresi fethullah gülenin vaazlarından birini ağlayarak dinleyen bir mümin portresine daha çok benziyor. film boyunca nazıma bu ağlak hal yakıştırılmış, onun

    "ölüm,
    bir ipte sallanan bir ölü.
    bu ölüme bir türlü razı olmuyor gönlüm.
    fakat zavallı bir çingenenin kıllı, siyah bir örümceğe benzeyen eli
    geçirecekse eğer ipi boğazıma,
    mavi gözlerimde korkuyu görmek için boşuna bakacaklar nazım'a"

    diye haykıran cesur kimliği "anne ali fuat dayımdan haber var mı beni burdan çıkarsın" gibi sözler onun ağzına yakıştırılarak çiğnenmiş.

    hapse giriş tarihleri üzerinde bir karışıklık yaratılarak 38'de ordu ve donanma davalarından dolayı içeri girdiğinde izleyicinin sanki partinin kalleşliği yüzünden hapse düştüğü gibi bir izlenim edinmesi sağlanmış.

    ikinci paylaşım savaşı ile ilgili yorumu "savaş herşeyi yakıp kül eder" gibisinden, ama bu savaşın onun için anlamı, "bursa kalesinde yatarken" bile kalbinin faşizme karşı dövüşen yiğit sovyet halkının mücadelesinde attığı es geçilmiş, unutturulmak istenmiş, tavrının dünya barışı isteyen bir dünya güzelininkinden kuşkusuz daha politik olduğu gizlenmiş, unutturulmaya çalışılmış.

    niye içeride olduğu söylenmemiş. sanki yanlış anlaşılma, bir yanlışlık olmuş ama çok da yazık olmuş havası verilmiş. velhasıl, mavi gözlü devi bir cüceye çevirmek için ellerinden geleni yapmışlar, ama olmamış, dev onların kafalarına da kitaplarına da filmlerine de sığmamış.
  • turkiye'de biyografi filmi yapilamaz. ozellikle topluma malolmus kisilerin hakkinda yapilan filmler "didaktik" kaygilardan bir turlu kurtulamazlar.

    turkiye'de bir insan ya sevilir, ya da nefret edilir. sevenler yaparsa filmi, subjektiftir, duygusal bakilir. sevmeyenler yaparsa yine subjektiftir, yergi doludur.

    bir insanin dogrusu ve yanlisi hakkinda nasil bir biyografi cekilir, gormek icin yakin doneme bakmak yeter. bu film yerine rayi tavsiye ederim...

    sahi son bir sey ekleyim: bu filmi izledikten sonra nazim sevmeyen (veya bilmeyen) kim gidip nazim'in siirlerini okuyacak? kim etkilenecek filmden ve bu adamin hayatindan?

    ben soyleyeyim; kimse... didaktik yaklasim, korlerin sagirlarin birbirini agirladigi bir dunya icindir. ben filmi nazim sevenlere yapayim da, gerisi beni ilgilendirmiyor zihniyetidir bu. kacak guresmektir...
  • gerçekten sanki tiyatro sahnesi için senaryo haline getirilmiş bir yapıt olmuş.. nazım'ın hayatında değinilmesi gereken asıl önemli noktalara da değinilse daha güzel olacakmış.. filmde bir sürü şey havada kalıyor, uzun metraj dizi teaser'ı gibi denebilir abartmak gerekirse.. amma velakin, sonunda birilerinin değinmesi gereken bir konuya değindiği için, bir öncüdür.. mutlaka devamını belki de daha iyi bir biçimde getirenler olacaktır..

    --- spoiler ---

    mercan tavşan pigme olsa gerek, 1,5 senede büyüyemedi gitti *

    --- spoiler ---
  • kafamdaki nazim hikmet fikrini yerle bir eden bir film olmustur, nazim hikmet'in piyasaya yenik düstüğünü gösteren filmdir. ötesi yok.

    nazim hikmet diyince, aklima birkac sey gelir ki, bunlar da asagi yukari herkesin bildigi temel gerceklerdir,
    1. nazim hikmet'in komünist olmasi,
    2. nazim hikmet'in moskova'ya gitmesi,
    3. nazim hikmet'in vatandasliktan cikarilmasi,
    4. nazim hikmet'in vatan hasretinde yasamasi,

    --- spoiler ---

    senaryoyu yazan arkadaslar 4 sene bosuna arastirmis demek geliyor icimden, bunlarin hicbirisi yok, tamam yetkin dikiciler cok benziyor aman aman ne güzel, oyuncu tamam, siir var, hadi film cekelim demisler. arada bir tkf üyeleri cikiyor, kim onlar ne diye cikiyorlar, havada, haydarpasa gari var, istanbul falan eee

    ibrahim balaban var aman ne güzel, atlamamislar o ayrintiyi, o balaban denilen kisi belki de nazim hikmet'i en iyi taniyan insanlardan biri, hayatini etkilemis bir kisi, biz filmde onu peynirci olarak görüyoruz. hani resim, yani köylü kadinlar, eline firca bile almadi o adam,

    kambur kerim var, yama gibi, olsa da olur olmasa da olur gibi, hatta kambur bile degil.

    --- spoiler ---

    ne anlattiniz o filmde, yarim saat sonra unuttum ne anlattiginizi, sonunda zorlama bir takim alt yazilar,

    hoscakal yarin geldi aklima, 25 yasindaki deniz gezmis'i 40 yasindaki berhan simsek'in oynamasi rahatsiz etmisti. ama film tarihi gercekliklere bagli kalmisti, en azindan gidip halit celenk'in idam gecesi anilari'ndaki ayrintilari birebir kullanmislardi, samimiydi.
    tuncel kurtiz'in ilk defa bu tip bir film cekiliyor, elestirene kadar siz cekseydiniz demisti.

    nazim hikmet'i iki kadinin arasinda yasayan bir ask adami olarak görmek, sevdaliniz komünisttir diyen bir sairi öyle piraye mi münevver diye düsünen adam olarak görmek rahatsiz etti beni,

    olmamis diyoruz, dokunmayin nazim hikmet'e böyle tuhaf filmlere alet etmeyin.
    bence gidip bütün kopyalarini toplayin o filmin, bu halini kimse görmesin.
    oturun bir daha cekin,

    --- spoiler ---

    sahi hababam sinifi'ni cok izlemis yönetmen onu anladim ,

    --- spoiler ---
  • "münevver'i canlandıracak olan pelin batu umarım türkçe konuşabilir" diye düşündüren film. yetkin dikinciler çok yerinde bir seçim olmuş, gerçekten çok benziyor.

    edit: oyuncular değişmiş evet..
    edit 2: film bir hayalkırıklığı idi..
  • pirimiz, canımız, ustamız nazım hikmet'in hayatından bir bölümü nihayet beyaz perdede bize sunacak olan filmdir. nazım hikmet'in en fırtınalı, belki de hayatı içindeki en yoğun ve etkileyici dönemlerini kapsamaması ise burukluk vermiştir ilk etapta. istanbul boğazı'ndan bir sandalla uzaklaşıp da moskova'da geçen yıllar, başka ülkelerde ve başka aşklarda geçen şiirler de keşke anlatılsa filmlerde.
  • belki cok daha iyisi yapilabilirdi...
    ama hatirladigim eski kucuk bir kac aniyi dusunmeme neden olup etkilendigim; filmin sonunda agladigim; hatta yanimda oturan yasitim bir hanimefendinin kendisine mendil ararken gozyaslarini pantolonuma damlatmasiyla bir sure eglendigim, sevgilimin gozlerini ovusturmasina inanamadigim, filmi birlikte izledigim 40 yas ustu cici sapkali teyzeler ve keci sakalli amcalarin bu ulkede var olduklarini hissetmenin acaip bir zevk verdigi film...
    filmi izlerken ise; iki yanimdan orulu saclarimla badi badi dolastigim senelerde annemle izbe bir kitapciya gidip en alt raflardan tozlu nazim kitaplari bulup cikarip gizli sakli kazak aralarina falan sokusturup teyzeme kitap gonderdigimiz; ortaokulda şiir okuma yarışmasinda ''kerem gibi''yi okudugum icin bitirmeme izin verilmeden kürsüden indirildiğim yıllardan bu yıla gelip ayni ulkede bu filmi izlemek....
    cok ama cok gec... bir o kadar tuylerimin diken diken olmasina neden olan...
  • belgeselimsi havanın ağır olduğu, çok hızlı geçişlerle aceleyle çekilmiş izlenimi yaratan nazım hikmetin hapishane hayatını konu alan film. sıkılmadan izlenebiliyor belki ama film bittikten sonra bir şey bırakmıyor zihinlerde.
  • kusura bakmasınlar ama nazım hikmet'e hakaret tadında bir film olmuş bu. bir tv programında bu filmin senaryosu için beş yıl uğraşıldığını duydum. senaristimiz sanırım bu film öncesinde hiç senaryo yazmamış olacak ki önce senaryo yazma tekniğini, sonra kurguyu öğrenmiş sonra da sağdan soldan duyduğu hikayelerden ilk senaryosunu yazmış. evet biraz fazla kötüleyici oldu ama aksi durum bence onun için daha kötü bir ortam oluşturuyor. her karede kendi kendine şiir okuyan, insanlara sürekli kendi şiirleriyle cevap veren bir nazım hikmet'i nasıl yaratmışlar anlayamadım. orta kalite türk dizilerinin "martıları düşün azizim" tadında replikli ağır abi kılıklı hafif karakterlerine çevirmişler nazım hikmet'i. üstelik geçmiş gelecek ilişkisi o kadar başarısız sergilenmiş ki filmi izleyen ortalama bir izleyici bana ne oldu nazım neden hapisten çıktı şimdi diyebilmiştir. siyah beyaz yaparak geçmişe dönülmeyeceğini birilerinin anlatması lazımmış yönetmenimize. bir kare önce hapisteyken kesme ile siyah beyaz'a geçerek olmaz bu işler. gelelim oyunculuklara yetkin dikinciler bile kötü oynamış kardeşim bu adamı ne filmlerde ne başarılı şekillerde gördük burada olmamış. nazım'ın sürekli taralı saçlı bir resmi var onun makyajını uygulamışlar abimize sabah akşam öyle gezmiş zaten filmde. kısacası çekilmeseymiş nazım hikmet ve türk sineması için daha hayırlı bir şeyler olacakmış bu film. duygudan da, anlatımdan da, görsellikten de yoksun aslına bakarsanız gerçek bir nazım'dan da yoksun bir film bu. çekenlerin hepsine bir daha böyle bir işe kalkışmamaları dileğiyle kalkışacaklarsa da beş yılı daha iyi bir şekilde değerlendirmeleri dileğiyle demek istiyorum.
hesabın var mı? giriş yap