• şu sıralar ,denizaltı elektrik kablolarının kopması nedeniyle karanlıkta kalmış, fırtına yüzünden tamire başlanılamamış durumda.
    belediye jeneratör kurma kararı almış. umarım yeni yıla ışık içinde girerler.
  • suan icerisinde bulundugum ada.

    kiz tavlarim ayagina geliyorsaniz gelmeyin size gore degil. gece sabahlara kadar eglenir kari kiz ortamina girerim diye gelmeyin size gore degil. plajlarinda kasli vucudumu sergiler piyasa yaparim diyosaniz gelmeyin size gore degil.

    kafami dinlemek istiyorum diyorsan gel, ada cayi kokusunu severim diyorsan gel, sakinlige bin yillik agaclara asigim diyorsan gel, ucuz tatil yapip yaninda da dogal guzellikleri kesfederim diyorsan gel. gel lan ada cok guzel suan.
  • 1980'lerin başından, -1982'den- beri bir iki istisnai yıl dışında her yıl gittiğimiz ada, ada kelimesinin bizdeki eşanlamlısı, yazla eşdeğer olan yer.

    1980'lerde marmara adasında turist olmak, gece on ikide elektriklerin kesildiği, motorlu araç girişinin yasak olduğu ve her yere motorlarla (deniz motorları) gidildiği, bir iki lokantasının ve bir iki bakkalının olduğu bir yerde tatil yapmak demekti. zaten ada olmasının getirdiği huzurun yanına, nispeten sessiz bir yer olmasını eklediğimizde annemin neden hep tatilleri üç aya kadar uzattığını anlıyorum. o zamanlar, ilk gittiğimizde yedi yaşındaydım, günde bir dondurma ve bir de kola hakkımız vardı ve akşamları en büyük eğlencemiz adanın içinden geçen yoldaki incik boncuk dükkanlarının vitrinlerini seyretmekti. kaç ay sürerse sürsün tatil, her gece aynı vitrinlere -hepi topu üç beş tane- bakmaktan asla sıkılmazdım. benim için ada, babamın yaşlandığı, benim büyüdüğüm, kardeşimin büyüdüğü falan bir yer; hayatımızın önemli bir parçası. eskiden yaprak lokantası vardı, şimdi kasabın ötesindeki boşluğun olduğu yerde. babam hafta sonları babalar vapuru ile geldiğinde bizim de yaprak lokantası ve midyeci bekir ustanın yeri günlerimiz başlar, babam pazar akşamı döndüğünde önümüzdeki haftaya kadar bu günler biterdi. rahmi abi o zamanlar da rahmi abiydi ama daha gençti tabii şimdikinden. 1980'lerin adasını özetleyecek olursak, incik boncuk endüstrisi, kaliteli ve deniz ürünlerine odaklanmış lokantalar, elektrik kesintileri ve deniz motorları diyebilirim. 1990'larda ada değişti elbette, şimdi her dönemi özetlemeyeyim ama adanın 1980'lerdeki yapısı, bugünkü yapısına kıyasla daha hoştu. elektriğin kesilmemesi ve yolların yapılmış olması elbette hem burada yaşayan nüfus hem de tatile gelen "misafir"ler (adada pansiyonere misafir denir) için önemli ve olumlu bir gelişmedir, ama şimdi, 80'lerle kıyaslarsam,

    -incik boncuk "endüstrisi" zayıflayarak neredeyse yokolma noktasına geldi. eskiden bu tip boncuklar tatil yöreleriyle özdeşleştiği ve kentte adım başı boncukçu bulunmadığı için midir, nedir bilmiyorum ama artık eskisi gibi tahta kül tablalarına eksantrik kalemlerle isimlerin yazıldığı küçük renkli dükkanlar yok pek.

    -eskiden adada bu kadar kebapçı dürümcü vs yoktu, -bana göre hava hoş, ben pek balık sevmezdim zaten- ama adanın havasını değiştirdiği de bir gerçek. ayrıca eskiden, 80'lerde neredeyse her girdiğimiz yerde iyi bir şeyler yerdik, şimdi maalesef böyle değil.

    -bence çok önemli, mestanağa o zamanlar şimdikinden daha popüler bir plajdı, orada öğlenleri patates kızartan, akşamları da ne pişirdiyse ondan satan bir "amca" vardı, onsuz mestanağa’nın tadı yok.

    -manastır eskiden çok daha geniş bir alana yayılmış bir plajdı, arkaya, tepeye doğru uzanan yeşillikler kamusal alandı, orada piknik yapardık, yüksek bir duvarla ayrılmış gazinonu genişti, sahile yukarıdan bakardı.şimdi çimenlerin olduğu yerler özel mülkiyet, insanların evlerinin dibinde denize giriyorsunuz, eskiden kalma sadece bir gazino-lokanta kaldı, eski havasının yarısı bile yok.

    -minibüslerin çalışmaya başlamasıyla insanlar köylere minibüs yoluyla gitmeyi tercih eder oldular, bu da motora binmek isteyen insanları çok zor durumda bıraktı. eskiden dolmuş gibi bir sürü motor ardı ardına kalkarken bugün artık günde bir tane bile manastıra gidecek motor bulamadığınız olabilir, ha, tabii herkesin parasını verecek olursanız bulursunuz, ama dolmuş usulüyle bulamıyorsunuz. kentlerde minibüslere doyamamış insanlar adada da minibüsleri tercih ediyorlar.

    -şifalı su da eskiden daha gür ve kesinlikle daha soğuktu. şimdi buzdolabında biraz beklemiş bir sudan farkı yok. halbuki eskiden o suda yıkanmak gerçekten de cesaret isterdi.
    -adaya tatile gelenler 1980'lerde aşağı, gazinolara (çay bahçelerine gazino derdik adada) inerken daha bakımlı ve şık olurlardı, sanki işin raconu biraz buydu. tatilde olmak, aynı zamanda giyinip süslenmeye vakit ayırmak demekti. şimdi ise pek aynı şeyden bahsetmek mümkün değil.

    -eskiden ada daha çok kekik ve zeytinyağı, sardalye ve midye kokardı, şimdi benzin kokuyor yer yer, yer yer kebap kokuyor.

    -eskiden bim falan gibi marketler yoktu. bunların açılması tabii iyi, (ki kışın çalışıp çalışmadıklarını bilmiyorum) ama yine de o eski havanın yokolmasında kesinlikle etkili. karpuzu bile bim’den aldıktan sonra, adanın havasının bozulmamasından bahsetmek mümkün mü?

    -sonuçta ada yine de gönlümüzün adası, sanki ikinci evimiz. ama 80'lerin havası bambaşkaydı.
  • kışın üzerinde yaşayan insanların elbirliği ile imkansızlıklara göğüs gererek yazı bekledikleri kaderine terkedilmiş ada. hava bozuk olduğunda bütün toplu taşıma ve ulaşım araçları keyfi çalışır. gene de ada sakinleri, dağda yolda kalanlara yardım etmek, fırtına çıkınca vapur seferleri iptal edildiği için adada mahsur kalan yolcuları bir yerlere yerleştirmek gibi iyilikleri hiçbir karşılık beklemeden ve hiç düşünmeden yaparlar.

    arta kalan zamanlarında marmara sahilde "tayfun'un yerinde"* kafaları çekerler. burası aynı zamanda adanın kriz merkezi gibidir. kışın tek açık doğru düzgün lokanta burasıdır, akşamları ortada gürül gürül yanan sobanın etrafında bi masada belediye başkanı, bi masada jandarma, bi masada emekli ziraat bankası veznedarı ve saz arkadaşları, bi başka masada maden mühendisi ve ormancı artı mavi marmara'nın kaptanı falan hep birlikte fasıl yaparlar.

    1922 yılına kadar adada bulunan 6 köyün 5 tanesi gayrimüslüm imiş. nüfus mübadelesinde bütün rumları yollayıp giritli türk göçmenleri yerleştirmişler. daha sonraları epey bir karadenizli gelip yerleşmiş. rumların yaptığı eski taş binalardan pek azı günümüze kadar dayanabilmiş. bu güzel binalardan en belirgini marmaradaki mermer sütunlu lise binasıdır.

    mermer ocakları, adalıların turizm ve zeytincilik dışında ekmek kapısıdır. ne var ki bütün dünyaya ihraç edilen bu mermerler yüzünden adanın hatırı sayılır bir kısmı kazılmış, gemilerle yollanan mermer blokların haricinde kalan moloz yığınları ise yavaş yavaş koylara dökülmekte ve çevreye yazık edilmektedir. kaz babam kaz, siz bu satırları okurken bile şu anda adayı kazıp, molozları denize döküyolar. bu işin bir sonu var mıdır bilemem, bin yıldır bizansı, türkü adayı kaza kaza bitirememişiz, mermercilikle uğraşanlar bundan çok memnun, daha çok kazmak istiyorlar, kalanların çoğu bu duruma karşı ama bişey yapamıyorlar.

    "adada yazın insan olur kalabalık olur, keyfinden içersin, kışın yapacak bişey yoktur, oturur içersin..." (mustafa abi)
  • uzunca bir yazı olacak şimdiden çayınızı, kahvenizi hazırlayın.

    marmara ada'sı türkiye'nin 2. büyük adasıdır. bilidiğinin aksine marmara denizi ve bölgesi, marmara ada'sına ismini vermemiştir. marmara adası, bölgeye ve denize adını vermiştir.

    ada'nın ilk ismi, elafonesos'dur. bu isim elafos'tan yani geyik'ten türetilmiştir. bir başka teoriye göre adaya ayak basan koloniciler yerli bir kadının testisinden su içmişlerdi ve adayı testi adası anlamına gelen prokonnisos adıyla anmışlardır. m.ö. 6. yüzyıl sonuna doğru ada yeni prokonnisos, daha sonralarıysa sadece prokonnisos adını almıştır. bu dönemden önce, ada'nın neuris adıyla anıldığı bilinmektedir.

    milad sırasında ada, elafonesos, neuris ve prokonisos isimleri ile anılmaktaydı. atina metropoliti meletios'un 17. yy sonunda yayınlanan coğrafyasında bu adaya kardeş adası anlamına gelen adelfonessos ve baş ada anlamını taşıyan protonnesos isimleri de verilmekteydi. bizans imparatoru justinyen döneimde ada'yı kızına çeyiz olarak armağan etti. bu dönemde ada preikanisos adıyla anıldı. adanın "marmara" adını ne zaman aldığı belli değilse de marmor (mermer)'den gelen bu isim bizans devri içerisinde bilhassa italyan gemiciler tarafından kullanıldığı anlaşılıyor. marmara adı 1224'te adaya sahip olan georgios tarafından da, marmara ismini soyadı olarak kullanmıştır.

    13.yy başında ada'ya marmara dendiğini , haçlı seferlerini yazan geoffrio devillehardounin'den çğreniyoruz. 15.yy adayı ellerine geçiren türkler telaffuzu zor olan proikonnisos yerine marmara adını tercih etmişlerdir.

    yerleşmenin başlangıç tarihi neolitik döneme kadar iner. asmalı köyünün kuzeyindeki bir koyda alüvyon dolgu içerisinde bulunan kalıntılar neolitik'te ada'da bazı yerleşmelerin olduğunu göstermektedir.

    marmara adası'nda kesin olarak bilinen ilk yerleşim, tarihçi strabon'un anlattıklarına göre i.ö 680 yıllarında marmara adası'na dışarıdan gelip yerleşen sisam ve miletos'lular tarafınan kurulmuştur. miletos'tan gelenler, ada'nın kuzey doğusunda bulunan; bugünkü adı ile sarayalar, antik dönemdeki ismi ile palatia olan bölgedeki zengin mermer yataklarını keşfedip, işleterek, dünyanın pek çok yerine marmara mermerini ihrac etmişlerdir. marmara'da bulunan mermer, yapısı itibariyle mimari ve heykel üretimine oldukça elverişlidir. mermer üretimi roma, bizans ve osmanlı dönemlerinden günümüze kadar devam etmektedir.

    ionia isyanına katılan prokonnisos'un mö 493 yılında fenikeliler tarafından yakılması üzerine, marmara adası mö 478-477 yıllarında kurulan attika-delos deniz birliğinin üyesi olmuştur. ada, mö 362-358 yılları arasında kyzikos'lular tarafından zaptedilip ahalisi topluca kyzikos'a (kapıdağı) sürülmüştür. ada'nın ünü antik çağda mitologya'ya kadar ulaşmış ve tanrıça rhea, oronos'a zeus yerine yutturduğu bebek biçimindeki taşı prokonnisos'tan getirmiştir.

    ada'nın kyzikos egemenliğine geçmesinden birkaç yıl sonra mö353 senesinde ölen karia satrabı maussolos için anıt mezarın duvarlarına kaplanan levhaların prokonnisos'tan gittiğini mö birinci yüzyılda yaşamış olan romalı mimar vitruvius'tan öğreniyoruz.

    kyzikos'un tarihini yazan deiokhos ve vitruvius'un ada'da çalışmalar yaptığın bilinmektedir. büyük iskender döneminde, prokonissos'lu bion, ünlü miletos'lu kadmos'un eserlerini tasnif etmiştir. antonin'ler döneminde imparator hadrianus'un ada'yı ziyaret ettiği gündoğdu (prasrioi) köyünde konakladığı texier'in yazılarında anlatılmaktadır.

    ada'da prokonnisos'lu şair-filozof aristeas yaşamıştır. "tanırılar prokonnisos'u yaratırken sarhoştular, başka türlü bu kadar güzelliği bu adaya veremezlerdi." sözü aristeas'a aittir.

    prokonnisos'lu aristeas destansı şiirlerini arismaspes adı yapıtında toplamıştır. aristeas'ın bu konuda homeros'u bile geçtiği söylenir. prokonnisos'lu aristeas, rivayete göre kyzikos'ta gezerken tesadüfen bir butiğe uğrar ve sonra orada ölüsünü bulurlar. ölüsünü bulduklarında üzerindeki elbiseler simsiyahtır. ölümü üzerine tören yapmaya hazırlanırken tekrar canlandığı ve bunun ileriki yıllarda tekrarlandığı anlatılır. heredot'un yazdıklarına gör, aristeas bir karga olarak marmara adası üzerinde yaşamaya devam edip tanrılara eşlik etmektedir. prokonisos'lu aristeas italya'da yaşayan grek'ler arasında beğenilen bir filozof-şairdir. hatta aristeas, apollon'la özleştirilerek metapontios denilen bölgede heykelleri dikilmiştir.

    bizans dönemi:

    prokonisos, bizans piskoposluk makamıydı. ix. yüzyıla kadar bağımsız bir metropolitik, 1824 tarihinde bir metropolis olmuştur. ada bizans devrinde itaatsiz papazların sürgün yeri durumuna gelmiştir. gezgin tarihçi dapper'e göre ada'da sayıları fazlaca olan ermit (dünya nimetlerinden son derece az faydalanan, kaya ve ağaç kovuklarında yaşayan kendini tamamen tanrıya adayan hristiyan din adamlarına verilen isimdir) denilen din adamları yaşardı.

    1204 yılında marmara, pierre de braiccuel'e düşmüş ve bir latin piskoposluğu olmuştu. 1230 yılında imparator yonannis mikelis donanmasının taarruzuna uğramıştı. 1307 senesinde ada'ta saldıran katalan'lar ada'yı ele geçirememişlerdir. 1399 yılında ada açıklarında osmanlı'lara karşı venedik'liler arasıdna meydana gelen bir deniz savaşı sonunda adanın kimlerce ele geçirildiği belli değildir.

    1422 yılında imparator manuil paleologos'un ada'yı ziyareti bizans yazarlarının burası hakkındaki son bahsini teşkil etmektedir. yazar kıhalkolondilis'e göre ada'lı bir kıza aşık olan imparator bu aşk yüzüden vaktini ada'da geçiriyor ve başkente dönmüyordu. (kaynak: m. louis lacroix)

    imparator manuil komninosun 1115 yılında yoannis komnisos'sa bağışladığı prokonnisos adası, dahas sonra 1224'de despot ve mora dükü diğer manuil komninos tarafından georgios marmara'ya bağışlamıştır.

    marmara adası yahudileri:

    marmara adası'na yahudilerin gelişi ii. beyazıt zamanında olmuştur. impataorluk, ispanya'nın sürgüne gönderdiği yahudilere (sephardic) kucak açmış tekirdağ, gelibolu, çanakkale ve marmara adası'na yerleşmeleri için izin vermiştir. marmara'daki yahudiler daha çok ticaret ile uğraşırlardı. tuzlu balık imalatı, bakkalık, hazır elbise ve giyim eşyası, şarap imalatı, peynircilik, tenekeden imal edilen kap-kacak ve soba imalatı yaparlardı. ada'yı terkettikleri zamana kadar bu mesleklerini sürdürenlerden, peynirci albert, tenekeci nahman, giyim eşyası ve iylik gibi şeyleri satan avram, şarap imalatçısı aron kaptan, şarapçı ve bakkal şuva bezirgan, tuzlu balıkçı daniel, manifaturacı avram kalvo, bakkal mordodova 1950 yılına kadar marmara'da kalmışlar, en son bakkal yeşua ve şarapçı aron kaptan israil'e göç etmişlerdir. bugün bu cemaatten geriye birkaç adet yahudi evi ve bir sinagog kalıntısı (saraylara mahallesine giderken sağ'da, yanayı geçince) vardır. yahudilerin mezarlığı padişah tarafından tahsis edilen eski soğuk hava deposunun kurulduğu alandaydı. bu mezarlık 1950'ye kadar kullanılmıştır. burada en son gömülen yahudi nisim ağa'dır. sonradan et-balık kurumu'nun soğuk hava deposu yapılırken, maalesef bu mezarlık yok olmuştur. belirli bazı mezar taşları şu an koruma altına alınmıştır. mevcut sinagogun restorasyonu için belirli ilişkiler kurulmuş, ancak bugüne kadar bir sonuç alınamamıştır. şuan bu topraklar üzerinde misya isimli bir midye işleme tesisi vardır.
    marmara adası kökenli yahudi'lerin en ünlüsü şüphesiz ki 1880 yılında marmara'da doğan atatürk'ün doktorlarından tbmm'de beşinci ve altıncı dönemlerinde milletvekilliği yapmış dr.samuel abreveya'dır.

    adaya türklerin gelişi:

    türk'lerin ada'ya ilk gelişi 1090 yılında arslanbey adındaki selçuklu komutanının marmara ve civraındaki adaları ele geçirişiyle olmuştur. bundan sonra 1359'da orhan gazi döneminde süleyman şah'ın, rumeli'ye geçişi ile bazı türk'lerin burada ikamet ettiği; istanbul'un fethi olan 1453 tarihinden sonra marmara adası'nın yönetimi tamamen osmanlı imparatorluğuna geçmiştir. bu dönemden sonra da osmanlı imparatorluğu adadaki rum ve yahudi toplumuna adada kalma yaşama özgürlüğünü tanımıştır. bu yapı 1924'te yunanistan ile yapılan mübadele antlaşmasına kadar devam etmiştir. günümüzde marmara adası'nda rum ve yahudi toplumunda kimse kalmamıştır.

    ada'nın coğrafyası:

    ada klimatik açıdan akdeniz makro klima tipinin ana karakterini taşımaktadır. ancak yaz aylarında akdeniz tipinde olduğu kadar sıcak ve kurak olmadığı en yüksek ortalama sıcaklığın 27-28 derece olduğu görülür. kışlar akdeniz iklimine göre serin geçer, ancak çok soğuk olmaz. en soğuk ay olan ocak ayı ortalaması dahi 6-8 derecenin altına düşmez. yaz mevsimi 1 haziran ile 27 eylül tarhileri arasında yaklaşık 120 gün sürer. yazın çok ender olarak yağmur yağar. ısı yazın geceleri açıkta rahatlıkla oturabilecek düzeyde kalır. yazın havanın ısısı 30 derece civarında seyreder. ada'nın granit, gnais ve mermer gibi kayalardan meydana gelmiş olması ve bu kayaların sıcak dönemde radyasyonla gelen ısı enerjisini depo etmeleri, havadaki bağıl nemin etkisinin azalmasında önemli rol oynar. nitekim ada'da sıcaklığın 30 derecenin üstüne çıktığı günlerde bile havada boğucu ve bunaltıcı bir sıcaklık hissedilmez.

    marmara adası biyotik yapısı ile civarındaki küçük adalardan tamamen ayrı kalmış olup, ege denizi adalarından da daha zengin bir floraya sahiptir. burası önemli " dünyada ada olarak rutubeti olmayan 2 adadan birisi marmara adasıdır. sebebi adamızda çıkan mermerlerin rutubeti emmesi sayesinde olmuştur. onun için temiz ve bol oksijene sahiptir."

    kuytularında sakladığı son güzellikleri, dilini bilenlere açan marmara adası, istanbul başta olmak üzere bunca büyük kentin dibinde, fakat böylesine temiz. hırpalanmamış...marmara denizindeki adaların en büyüğü. ada özellikle yaz aylarında sahil kesimindeki çay bahçeleri ve lokantalarla hareketlenir. marmara adasının en yoğun olduğu turistik dönemi haziran ve ağustos civarıdır. adanın yüz ölçümü 117 kilometrekaredir. marmara adası ilçe merkezinden köylere ve diğer mahallelere dolmuş mevcuttur. ayrıca marmara adasında karadan ulaşılamayan bakir koylarda mevcuttur. giderek kirlenen marmara denizinden denize "sağlıklı" girilebilecek 2-3 yerden birisidir marmara adası'nın koyları. marmara adası, istanbul'a kuş uçusu 93denizmili yani denizotobüsü ile ikibuçuk saattir. ayrıca erdek'den arabalı vapur ile de ulaşım sağlanabilir mesafe yaklaşık 22 denizmilidir.

    gezilecek görülecek yerler:

    marmara adası avşa adasına göre daha büyük kumsalı daha az ancak yeşili ise daha boldur. adada 36 kilise ve manastır vardır. bunlardan bazıları iyice harap olmuş durumdadır ve sadece kalıntıları görülebilmektedir.

    benim aklıma gelen ziyaret edilmesi gereken yerler ve yenilip içilmesi gerekenler ise;

    marmara adası ilçe merkezinde, mutlaka ama mutlaka koruk suyu içilmeli ve üçler dondurmacısından dondurma yenmelidir. o dondurmayı yedikten sonra hazır dondurmalara size yavan gelecek yemek istemeyeceksiniz aman dikkat. (bkz: koruk suyu) zaten ayrı bir efsanenin konusu.

    manastır koyu, öylesine sakin ve öylesine altın renkli kumları olan bir sahil.

    nato tepesi, çadır ve trekking severlere bulunmaz fırsatları olan bir ada. özellikle eski amerikan üssü olan radar (nato tepesi) yaklaşık 800 metre yüksekliğinde adanın en yüksek noktası.

    korsan kalesi, nato tepesine giderken 600 metre yüksekliğinde bir vadinin ortasında kalan üzerinde arkeolojik çalışma dahi yapılmamış bir kaledir. ulaşım yoktur. yürüyerek ve tırmanarak ulaştığımda fark ettiğim detay bu kaleyi denizden görmek mümkün değil ama kaleden denizi görmek ve gözetlemek mümkün.

    adanın kuzey batısında çınarlı köyünü geçtikten sonra ulaşılan bakir mini plajlar. kendinize özel bir plaj arıyorsanız tam aradığınız yerler. 5-6 adet mevcut fakat sadece 2 tanesine karadan ulaşım var.

    şifalı su, dağlardan kaynağından gelen suyun deniz ile buluştuğu yer kaynak suyu içmek isteyenlere buz gibi dört mevsim akan bir çeşme. neden şifalı su diye gidince sorun...

    yana piknik alanı. geceleri burada fazla takılmayın efsaneleri bitmiyor bu ada'nın...

    saraylar mevkinde bulunan sinagog.

    marmara adası'nda merkeze bağlı dört köy bulunuyor köyler ve mahalleler:

    (bkz: avşa adası) :

    marmara ilçesinin bir mahallesidir. yaz aylarında nüfüsü neredeyse yüzbini bulmaktadır ki bu ada nüfüsünün elli katı demektir. avşa mahallesi, marmara ilçe merkezine deniz otobüsü ile yirmi dakika ve yaklaşık dörtbuçuk denizmili mesafededir. yaz mevsiminde marmara adası ilçe merkezinde kafa dinlemek yerine kendinizi eğlenceye atmak isterseniz avşa adası sizin için doğru adres. orada kızlar teklif ediyormuş.

    çınarlı köyü:

    çınarlı, turizm sezonun en canlı geçiren köylerden birisi. b.r zamanlar pekmezi ve şarabıyla ünlü çınarlı'da artık bu iki üründen söz edilemiyor. şimdiki geçim kaynağı daha çok balıkçılık. çınarlı köyünde 1001 yılında dikilmiş ve 10 kişinin birlikte zor sarılabileceği devasa çınar ağaçlarının altında oturabilir yada ada'nın her tarafında olduğu gibi eşsiz kumsalın tadını çıkartabilirsiniz. çınarın dibindeki çeşmeden su içmeyi unutmayın. ayrıca sahilde inanılmaz kuşbaşı kaşarlı pide yapan bir yer var. yiyin!

    gündoğdu:

    turizm rehberi gibi yazmaya gerek yok buraya gidince yapılacak en iyi şey kafa dinlemek ve kaşık helvası yemek. eskiden burada da şarap mahzenleri bulunuyordu fakat şimdi yoklar.

    topağaç:

    adanın güneydoğu sahilinde yer alan iki köyden birisi olan topağaç'ın bugünkü halkı bulgaristan, selanik ve arnavutluk göçmenleri. köy geniş bir delta ovasına kurulduğundan verimli topraklara sahip ve adanın sebze-meyve ambarı olarak anılıyor.

    asmalı köyü:

    merkeze onbeş km uzaklıkta. yeşillikler içinde görkemli evleri ve sakin yaşamı ile dikkat çeken asmalı'nın sakinleri sürmeneliler ve bulgaristan göçmenleri.

    saraylar mahallesi:

    adanın kuzeyindeki saraylar mahallesi, zengin mermer yataklarından çıkartılıp işlenen mermerlerin nakledilmesi için oldukça büyük bir limanı var. mermer ocaklarının yer aldığı köyün güney yamaçları, uzaktan bakıldığında köstebek yuvasını andırıyor. neredeyse neolitik dönemden beri burada mermer işleniyor. bu mermerin büyük bölümü yurt dışına ihrac ediliyor.

    genel hatları ile marmara adası insanı ve marmara adası yaşamını ifade etmek gerekirse herkesin birbirine saygı duyduğu bir topluluk, ancak içine çok kapanık. kimseye eyvallahları olmayan bireylerden oluşuyor. kimsenin paraya ihtiyacı olmadığı gibi eğer aldığınız bir hizmetten memnun kalmazsanız size en iyi şekilde ücretsiz yardım ediyorlar. ayrıca politik açıdan marmara ilçe merkezi daha çok rahat görüşe sahipken, saraylar mahallesinde dileyenlerin gidebileceği kadın ve erkeğin ayrı ayrı denize girebileceği plajlar bile mevcut. kimin umurunda kimsenin yeter ki adaya bir zarar gelmesin herkes dilediğince yaşasın tadındayız.

    ben marmara adası'nda doğdum büyüdüm bugünlere geldim eşek kadar adam oldum. eğer bir sorunuz olursa seve seve yanıtlamak isterim.

    yazarın acizane ricası: lütfen ama lütfen sizden rica ediyorum zarar vermeyin bu adaya. türkiye'de bakir kalmış ufak yerden birisi.

    edit: imla.
  • herkesin el sallamaktan tuhaf bi' keyif aldığı, sakin bir tatil için en uygun mekanlardan.

    (bkz: el salla gemisi)
  • arkadasla avsa adasi nda bulusacagimiz bir tatilde, kendisinin uyku sersemi yanlislikla cikarma yaptigi adadir. yenikapi dan sabah vakti deniz otobusune binen arkadas, ilk gordugu kara parcasini avsa adasi sanmis ve istanbul-avsa adasi mesafesini on saatten fazla bir surede alabilmistir. baslarda avsa adasinin methini duydugu icin, marmara adasinin sessizligine ve sakinligine bir anlam verememis, hatta dinlenmek uzere oturdugu bankin ustundeki 'marmara belediyesi' yazisini 'demek ki avsa adasi marmara belediyesi ne bagli' seklinde yorumlamis, ancak iki saat sonunda killanmis, avsa adasi vapuru nun aksam vakti oldugunu ogrenince de cantayla yuzemeyecegine karar verip, aksami beklemistir. saat dort te tekirdag dan motora binen ben, avsa da saatler boyunca yanasacak bir vapuru bekleyip durmus ve o geldiginde de avsa topragini opusunu kahkahalarla izlemisimdir.
  • türkiye'nin kanserli hücresi lazlar tarafından tecavüze uğramış ada
  • 2 sene önce ziyaret ettiğim ada. şöyle bir şeyler yazmışım zamanında:

    ''yakın bir arkadaşım babasının memleketi olan marmara adası’nda arkadaşlarla küçük bir tatil yaptık. beni iyi tanıyan bu arkadaşların da bana yönelik tahminlerinde dedikleri gibi ileride param olursa kesinlikle herhangi bir adadan ev alacağım. ama tabi ki ada tercihi olarak şu anki önceliğim ‘’marmara adası’’.

    adadan birazcık bahsedicek olursak yüzölçümü büyük olsa da yerleşimin çok olmadığı oldukça huzurlu bir ada. çok gelişmemiş olmanın verdiği günümüz şehir yoruculuğundan uzak bir yer. günlük hayatta insanların çoğunun birçok küçük beldede olduğu gibi birbirlerini tanıdığının birbirlerine güvendiğinin örnekleri bolca karşımıza çıkıyor. çaybahçesinde adisyon açılmaması, insanların anahtarları kapının dışında bırakmaları vs. adanın çok güzel ufak çaplı koyları var. bunlardan benim favorim manastır adlı ufak koy. sanırım eskiden bir manastır varmış burada. adını buradan alıyor. buraya gitmek için merkezden biraz uzaklaşmanız gerekiyor ama manastır'daki küçük işletmedeki kırmızı soğan eşliğinde istavrit olayı her şeye değer. bir parantez de delice araba kullanan ada halkına açmak lazım. çok araba olmadığından mıdır bilemem ama çok ''deli'' araba kullandıkları kesin..

    ada'da saat 10-11'den sonra çıkan sıcacık pohaçalar ve ''koruk'' adlı yerel içecek de aklımda kalan diğer güzel detaylar...

    adaya geçirdiğimiz ilk gecenin sabahında, uyandığımızda arkadaşlar manyağın birinin barış manço’nun el salla kol salla şarkısının arka arka 4-5 kere çalındığını söylediler. ben arka odada uyuduğum için duyamamıştım. diğer adalı olan arkadaş ise bunun seyhan iv adlı gemiden geldiğini, geminin her geçişinde bu şarkıyı çaldığını ve gemidekilerin adaya, adadakilerin de gemiye el salladıklarını söyledi. bu bize ilk bakışta biraz ilginç baya da komik geldi. ardından adada dolaşırken gemiyi gördüğümüzde gerçekten insanların el salladığını gördük.

    dün adadan dönmek için bu seyhan iv gemisine bindik. gemi kalkmak üzereyken hoparlörler açıldı ve şarkı çalmaya başladı. gemi kalktı ve denizden açılmadan adanın kıyısından yola koyuldu. biz geçerken geminin sesini evlerinden duyanlar balkonlarından ellerine aldıkları havluları, tişörtleri, plajda duyanlar havlularını, yolda giderken duyanlar geniş geniş açtıkları iki kollarını sallamaya başladılar. öyle ki 4-5 katlı bir apartmanın bütün balkonlarında en az 3-4 insan bize bir şeyler sallaması ve ya çınarlı köyü'nden geçerken insanlar sadece el sallamak için iskeleye çıkması gerçekten çok çok güzeldi.

    sanırım hayatımda ikinci defa dışarıdan bakıldığına bu kadar basit görünen bir hareketin birçok insan tarafından birlikte yapıldığında, o topluluğun parçası olmanın insana verdiği o eşsiz mutluluğu hissettim. ''
  • marmara denizini boydan boya geçen fay hattının düşey atımlı tarafına denk gelen tekirdağ çukurunun güney tarafında kalan yeryüzü parçasıdır. mermer taşı açısından zengin olması yer kabuğunun değişik bir kesidinin fay kırığından yükselmesi sonucu başkalaşmasından dolayıdır

    (bkz: metamorfik kayaçlar)
hesabın var mı? giriş yap