• (bkz: tavuk) yemeklerinde kullanilisiyla begenilen ve toplumda bir sayginlik kazanan baharatin adi.
    (bkz: o beni boyle seviyo)
  • çorbaya koyulan (daha bir sürü işlevi var ama ben kullanmıyorum) aparat
  • ankuva'da guzel et yemegi ama daha guzel ezme yapan restoran..
  • baharatlarin krali. enfes kokar. hele kekikli izgara etin kokusu kadar muhtesem cok az sey vardir.
  • buna zahter de deniyor.baharda yeni çıkan filizleri kopartılır sonrada kurutulur.ormanda kekik toplamakda ayrı bir zevktir.genelde ağaçların altında rastlanır...
  • supper sos baharati... sucuk ve sosisli makarna yapiliyorsa vazgecilemeyecek tad..
  • kimyon ile birlikte kullanıldığında daha bir leziz olan, özellikle akdeniz mutfağında geniş ölçüde kullanılan, mide ve sindirim dostu baharat (thymus serpyllum). ayrica her türlü solunum sistemi rahatsızlığına ve idrar yolları hastalıklarına karşı da etkili ve kurt düşürücü özellikte. kurutulmuş nane ile görünüşleri benzer, kokusundan kolayca ayırt edilir.
  • katildigi her yemekte devrim yaratan, tek basina zeytinyagi ve ekmekle bile yenildiginde keyif alinabilecek; tavuk, makarna, zeytin, corbalarin en nadide baharati.
  • izmir alsancak kıbrıs sehitlerinde yıllar önce piyazdaki fasulye tanelerinin sayısının iki elin parmaklarını geçmemesi üzerine kara listeye aldığım, ancak dün her nasıl olduysa bir şans daha vermek amacıyla girip köfte siparişi verdiğim yer.
    ve olaylar gelisir:
    düdüklü bir masaya geçip oturur ve siparişi istemek üzere ilgili birinin gelmesini beklemeye başlar**. beklerken bir sigara yakar. masada kül tablası yoktur. sigaranın külü uzar uzar. ilgili kişilerle göz teması da kurulamamaktadır. düdüklü kasar şef bakar mısın diye seslenmemek için. ancak ne gelen vardır ne giden. aç mısın tok musun diye soran, allah rızası için bir kül tablası veren de yoktur. düdüklü e hadi bakalım iyi başladık seyreyleyelim daha neler olacak sabrıyla kalkar iki arka masadan kendi kül tablasını kendi alır. makul bir süre bekledikten sonra kalkar ocak başındaki elemanlara yanaşıp diet cola, köfte ve piyazdan oluşan siparişini verir. uzun bir bekleyiş başlar. olsun iftar saatidir öncelik oruçlularda diye sabredilir yine. ancak farkedilir ki köfteler pişip servis edilmek üzere sıralanan tabakların yanına katılmıştır bile. biri insafa gelip tabağı oradan alıp masaya getirir nihayet. ancak diet cola unutulmuştur. düdüklü yine kasar siparişi tekrarlamaz. içecek birşey ister miydiniz diye soran da olmaz. yemeğin son lokmalarına yaklaşırken yiyecek miydiniz? alabilir miyim? gibi bir nezaket cümlesi olmaksızın pattadanak önündeki pide sepeti kaldırılır ve öndeki masaya konulur***. ve hesap ödenip çıkılırken kekikle ilişkiler sonsuza dek kesilir. kafada bu işletmecilik anlayışıyla hala buranın nasıl olup da kapanmadığına, iş yaptığına dair düşünce balonları ile ev yoluna koyulunur.
  • (bkz: zahter)
hesabın var mı? giriş yap