• mazimde buruk bir tadı olan bir yerdir. yok müdavimi falan değildim. ismini bilirdim, gelir geçerken de hep isterdim girmek ama çok özel bir yer gibi gelirdi, komik gelebilir ama o eski zaman insanları gibi girmem gerekir gibi düşünürdüm, özel bir anımda girerim diye ertelerdim. bir vesile oldu kuzenimin hem doğumgünüydü hem de üniversiteye başladığı seneydi aynı ana denk geldi. ikisini birden kutlayabileceğimiz yer orası olsun dedim. çok güzel bir pastayı birlikte paylaştık, güzelim mevsim vitraylarının önünde. çok sakindi, o kalabalığın içinde sığınak gibi gelmişti bana. bundan sonra buraya daha sık geleceğim dedim...

    bir iki ay sonra el değiştirdi!
  • duvarlardaki sözkonusu vitraylar evvelce, art deco akımının etkisiyle mazhar resmol bey tarafından yapılmıştır..

    (istanbul'da aynı tarz tasarımlara, bir de eminönü'ndeki kuru kahveci mehmet efendi ve oğulları dükkanında rastlanır ve başka da rastlanmaz; apartman girişlerine kondurulan uydurukları saymazsak tabii..)

    markiz pastanesi'nin içinden şöyle bir şiir de geçer*:

    "seninle hiç sevişmedik.
    istiklal caddesi'nde,
    karanlık bir odada
    ilk tutarken çıplaklığını,
    daha yıkmamışlardı
    markiz pastanesi'ni.

    seninle hiç geçmedik
    cihangir'deki o dar sokaktan.
    cumba altında öpecektim seni,
    sevdamız afiş olacaktı
    atlas sineması'na.

    bit pazarı'ndan
    yüksek kaldırım'daki
    pirinç karyola alacaktık,
    pera'lı dolaplardan,
    konsol, rum işi.
    elhamra sokağı'nda oturacaktık.

    hiç sevişmedik seninle
    istanbul'a gitmedik,
    gidemedik."

    görüldüğü üzre, pek hicran yüklü bu şiirde markiz pastanesi yıkıldığı içün sevişemeyen çiftlerin dramı anlatılır; eh tabii bu yönüyle gayet toplumsal gerçekçi* olan bu şiiri cüneyt ayral bey "istanbul şarkıları kitabı"nın ilk şarkısı olarak yazmıştır..

    markiz'in ilk adı lebondur; bunu da diyiverelim giderayak..
  • yeni sahibi tarafından, artık tabelasında "by robert's coffee" yazan ve artık kalbimizde yaşayacak olan pastanedir.
    hiçbir "yazık" bir pastaneye bu kadar çok yakışmamıştı. gerçi yakışmaz olaydı ya neyse...
  • kadim olanı 1980'de kapanmış. ben 6 yaşındaydım, eski haline yetişememiştim. ama 30 yaşındayken, 2004 başında yeniden açıldı. açıldığı gün gitmiştim. şu meşhur vitraylarının önünde oturup, küçük bir kristal sürahide getirilen limonatayı içip geçmişi düşünmüştüm biraz.. sonra 4 yıl boyunca sık sık gittim. o pastalar, petit fourlar.. hepsi güzeldi. ama daha sonra önce robert's coffee'ye devredildi, sonra da yemek kulübü oldu. tek tesellim, o muhteşem dekorun muhafaza edilmesiydi. o nane yapraklı ev üsulü limonatalar, güzel pastalar uçup gitti, eski ruhlarla birlikte. artık yaşları otuzu geçmeyen, parası kıtca, geçmişin tatlarından bihaber bir genç kitle tarafından dolduruluyor bu ucuzcu ve vasat lokanta..
  • geçen sabah, her sabah önünden geçtiğim ve içinde bir dönem vakit geçirmiş insanları düşlediğim markiz pastanesinin önünden geçerken kapısının aralık olduğunu gördüm. hemen yeni yaktığım sigarayı mermer basamağın üstüne bıraktım ve içeri girdim. art nüvo karolarını ilk kez içeriden gördüğüm bu eşsiz mekanın uzun süredir kapalı olmasına ne çok üzülüyordum.

    ama öğrendim ki, yeniden açılması için çalışmalar başlıyormuş. yakın zamanda pastane olarak yeniden açılacakmış. günümü gün yaptı bu haber ve büyük bir mutlulukla istiklal'de yürümeye devam ettim. umarım güncel tasarımı, geçmişe saygı duyacak ve mekanın ruhunu koruyacak şekilde yapılır ve orada çok güzel günler geçiririz.
  • hizmeti son derece rezil rüsva olan, 4 tane garsonuyla muhattap olup dördünün de birbirinden saygısız olmasıyla beni ve arkadaşlarımı üzen robert's coffee müessesi. fiyatları makuldür diye girdik girmez olaydık, aşağıdaki eleman çorba yok dedi, yukarı çıktık var ama yoğunuz siparişleri en iyisi isz kağıda yazın, yazdık siparişlerimizi her şey eksik geldi, 2 tane su istemiştik hesabı getirdikten sonra suları getirip yamamaya çalıştılar, porsiyonlar ise ulan 3 yaşındaki çocuk doymaz o porsiyonlarla...

    bir marka bu kadar rezil rüsva edilir bence...
  • şimdilerde sabahları içeriden sesler gelir, eski günlere nazire; bir de bizim mösyö michel, madam anet ve şürekasının arkalıksız kartondan eskizleri bulunur camın önünde..

    açacaklardı yeniden; gerçi, aman açmasınlar diyor gönül teyze; orayı da rutubet mavisine boyayarak sözde restore edilen caanım beyoğlu yapılarına, postmoderen nevizade madrabazlıklarına benzetmesinler, diyor..
  • duvardaki seramik panolar 1905 senesinde ressam a. j. arnoux tarafından hazirlanan desenlerden 1920 senesi civarında paris'te “choisy-le-roi dans hippolyte boulanger & cie.”de imal edilmis. kış için hazırlanan pano yolda hasar gördüğünden kullanılmamış, yaz panosu ise daha sonra kısmen çıkarılarak yerine ayna monte edilmiştir (şu anki halinde soldan üçüncü pano yerine denk düşüyor, tepesi duruyor ancak alt kısmı ahşap üzerine ayna şekline sokulmus)

    bu dört panonun cok daha kucuk ve birebir ayni versiyonlari fenerbahce'deki borsa lokantasinin iki yanindaki villa'da bulunmakta, sokaktan bakinca rahatca gorulebiliyor.
  • her istanbul ziyaretimde gerçekleştirdiğim ritüelimi, yani markiz'de oturup o muhteşem vitrayları seyrederek kahve ve petit four yiyip içmeyi, eski zamanların beyoğlu'nu ucundan kıyısından da olsa yaşamayı hayal ederken karşılaştığım korkunç manzara ile hiçbir değerimize sahip çıkmadığımızı çok acı bir şekilde yaşadığım yer.. içime oturdu karşılaştığım manzara.. öyle içime oturdu ki, geri dönüş yolumda, taksim meydanına kadar boş boş bakarak yürüdüm.. yazık, çok yazık..

    (bkz: yemek kulübü)
  • servisin rezil, garsonların son derece laubali ve sizi sallamamaya gayret ettikleri bir mekandır efendim burası. bugün ilk kez gittim ve bir daha gitmemeye tövbe ettim. öncelikle sipariş vermek istediğimizi 2-3 kere söylememize rağmen bu garson efendiler ancak 10 dakika sonra gelerek siparişimizi almaya tenezzül ettiler, tiramisu diye getirdikleri şey bildiğiniz kremşanti, aralara azıcık kek parçaları serpiştirmiş üstüne de kakao kahve neyse basmışlar tiramisu diye getirmişler. brownie konusuna hiç girmek bile istemiyorum. ayrıca 3 farklı kişiden istediğim şekeri de çayım bittikten sonra getirdikleri için bir teşekkürü borç biliyorum kendilerine. hesabı bile milletin dakikalarca beklediğini görünce masaya istemedim, gidip ayakta ödedim ama haklarını yemiyeyim bir tek parayı alırken çok hızlıydılar.
hesabın var mı? giriş yap