• bu yil istanbul devlet opera ve balesi tarafindan sahneye konulan operadir. istanbul devlet opera ve balesi'nin essiz yorumuyla dunyanin yillardir bildigi madame butterfly hikayesinin tamamen yanlis oldugu cozulmus ve turk halki gercegi gormustur.

    ilk olarak, 15 yasinda bildigimiz cio cio san (aka madame butterfly) aslinda kafadan 45 yasinda bir kadincagizdir*. her ne kadar hikayede bu kadinin dansci oldugu soylense de aslinda ev hanimi oldugunun gizlenmeye calisildigi apaciktir, cunku kadincagiz en basit hareketlerinde bile zerafetten nasibini almamis oldugunu belli eder.

    benjamin franklin pinkerton* ise hikayede belirtilenin aksine tegmen filan degil olsa olsa albaydir. zira 50 yasinda bir adamin tegmen olmasi askeriye kurallari geregince pek de mumkun degildir. basta bir denizci subayi olan pinkerton, uc yil sonra yaninda amerikali esi ile japonya'ya dondugunde denizci degil konduktortur. buradan, adamin bunca zaman donmemesinin nedeninin askeriyeden ayrilip demiryollarinda calismaya baslamasi ve bunca zamanda amerika'dan japonya'ya tren yolu dosenmemesi oldugu anlasilir.

    cio cio san'in ailesi hikaye geregi fakirdir ancak aile efradina bir yerlerden 90 metre kadar saten kumas bagislanmis olmalidir ki hepsi ayni kumastan saten elbiseler giyerler. buradan cio cio san'in ailesinin fakir degil, aksine ipekli kumas ihracati ile ugrasan zengin bir aile oldugunu da ogrenmis olduk.

    altan gunbay'a, yillardir yanlis bilinen hikayenin aslini bizlere sundugu icin tesekkuru borc bilirim.
  • istanbul devlet opera ve balesi’nin 3 perdelik bu operası, bir japon kadın ve amerikalı teğmen arasında geçen hüzünlü ve sancılı bir aşk hikayesini anlatıyor. giacomo puccini’nin bestecisi olduğu ve librettosunu (opera metni) giuseppe giacosa ve luigi illica’nın yazdığı opera, ilk olarak 17 şubat 1904’te milano’da sahnelenmiş.

    --- spoiler ---

    madame butterfly; saf, sıkıcı ve kendini erkeğe adamaya hazır bir geyşadır; aşık olmaya hazır bir geyşa... sakin ve tekdüze yaşamı amerikalı denizci teğmen pinkerton’un gemisinin japonya’ya demir atmasıyla başka bir hal alır, butterfly hiç beklemediği anda büyülendiği, çarpıldığı bir adamın, aşkın içinde bulur kendisini...pinkerton da benzer duygular içindedir. vakit kaybetmeden evlenirler, birkaç -opera olması nedeniyle diye düşündüğüm- abartı mutlu günden sonra pinkerton bir başka sefere çıkar ve butterfly’ını yalnız bırakıverir. aslında seyirciler bu sahneden ve pinkerton’un ifadelerinden neler olacağını tahmin ederler. pinkerton’un gitmesinin hemen ardından butterfly için çekilmez ve acı verici günler başlamıştır. dikkat ederseniz hemen ardından dedim çünkü, butterfly ne olup bittiğini bilmeden, öyle duygusal ve öyle evhamlı davranışlar sergiler ki, seyirci de ister istemez neler olacağını anlar olayın gidişatından. pinkerton’un gemisinin gelip, içinde onun olmaması, butterfly’ın adeta yas tutması, beklenildiği gibi pinkerton’un başka bir kadınla japonya’ya gelmesi, butterfly’ın büyümüş çocuğunun nihayet ortaya çıkması ve -beklenilen son gibi- intihar ederek çocuğunu pinkerton ve yeni eşine vermesi...

    madam butterfly’ı konusu itibariyle ele aldığımızda evet çok basit ve sıradan bir aşk hikayesi olduğunu anlıyoruz. bu eser tiyatro oyunu olsaydı belki çok daha yavan ve sıkıcı olurdu ama opera olması nedeniyle bu klişelik başkalaşıyor. orkestra, dekor, kostümler ve en önemlisi tenor ve operetler... aşk ve ayrılık, günlük olaylar bile şiirsel bir dille ve melodiyle anlatıldığı için hikayenin bilinilirliği çok da fazla akla gelmiyor ve rahatsız etmiyor. opera boyunca dil italyanca olsa bile bu dilin operaya ne kadar yakıştığını anlıyor izleyenler; hele ki alt yazılarla da birleşince, anlamlandırılınca... seyircileri en çok rahatsız eden nokta ise bu kısa ve de klişe öykünün neden 3 perde boyunca durduk yere uzatılarak sunulması.

    madam butterfly, eserde 15 yaşında, taze, narin bir kızı canlandırıyor. ama bu noktada seyirci şaşırıyor ve oyuncunun gerçek yaşıyla rolü bağdaşmadığı için butterfly’ın oyunu, mimikleri abartılmış geliyor haliyle... böyle olduğu için de “benim küçük butterfly’ım” benzeri sözler seyircide “niçin bu oyuncu seçilmiş, devlet tiyatrosunda hiç mi genç operet yok?” sorularının cevabını aratıyor. çünkü ne m. butterfly gencecik bir kız ne de pinkerton “aslan” gibi yakışıklı bir denizci olmadığı için izleyenler sıkıldıkça sıkılıyor ve o noktada da dekor, ışık tasarımı ve müzikler de güme gidiyor. özellikle ışık tasarımı ve kostümler başarılı. butterfly’ın ve diğer japon kadınların şatafatlı, gösterişli geyşa elbiseleri, makyajları gerçeğe birebir uygun ve özellikle son sahnenin ışık tasarımı oldukça etkileyici. butterfly’ın bembeyaz gelinliği üzerine yoğun kırmızı ışık... butterfly’ın acısını, feryadını ve beyaz gelinliği üzerinden karnına sapladığı bıçakla ölümünü simgeleyen öğe olarak kırmızı ışık seyirciyi etkilemeyi başarıyor....

    madam butterfly bitiminde seyirciler akm’den çok da memnun ayrılmıyor. bunu -şahsi tecrübeme dayanarak belirtirsem eğer- son perdeyi izleyenlerin sayısının ilk perdedekilerin yarısından bile daha az olması ispatlıyordu.

    --- spoiler ---
  • puccini'nin inanilmaz guzel operasi
  • istanbul devlet opera ve balesi'nin sahneledigi operada madame butterfly'in cocugu rolundeki cocuk seyircileri guldurmus, eglendirmis ve operanin konusuna verilen dikkati dagitmistir. madame butterfly rolundeki bayan ne zaman sarilsa cocuga, cocuk dengesini kaybetti, sonra cocuk birkac defa madame butterfly'in elbisesine, kollarindan sarkan kumaslara basti ve tekrar dengesini kaybetti. ayrica, cocukcagiza heralde biri seni bi yere goturmeden sakin sahnede kipirdama dediklerinden midir, sahne korkusundan midir, yanibasinda soylenen aryalardan korkutugundan midir bilemiycem biri mudehale etmeden kipirdayamadi.
    dekor muhtesemdi, cok emek verilmis, cok uygun bir dekordu. isiklandirma da cok basariliydi.

    eger siz de madame butterfly'a gidip bunlara dikkat ettiyseniz biliniz ki siz de bir opera insani degilsiniz.
  • bunca opera eseri içinde,
    izleyicisi yahut oyuncusu olmam farketmeksizin,
    beni en derinden etkileyendir.

    sadece:
    “iyi ki” diyorum,
    “iyi ki sanat var!!”

    sahne üzerinde yahut seyirci koltuklarında olmamız farketmeksizin,
    sayesinde,
    bedenimize,
    ruhumuza,
    her bir anımıza sirayet edenlerle:

    evet,

    belki bu,
    birçokları için uçlardan kaynaklı, çok yorucu bir delilik,
    ama
    çok eminim ki
    her bir duyguyu bir diğeri üzerinden algılamamızı sağlayan, şükür sebebi şahane bir zenginlik.
  • bir aşk için ölünür mü?
    mitoloji ve sanat dünyası aşk için ölen karakterle dolu. şahmeran sevdiği erkeği evine doğru yolcu ederken onun yüzünden öleceğini biliyordu. anna ölmeyi seçmişti, aşk başa çıkmaya yetmiyordu; aşkını kendisiyle birlikte iki yüzlü topluma kurban etmişti. werther de ölmüştü ve sidney carton ve daha kimler.. ciò ciò san da puccini'nin madama butterfly'ında canına kıyan bahtsız kelebekti..
    fakat bu kadar değildir madama butterfly. librettosu hayli tartışmalara neden olan hikâyenin özünde -oryantalizm- batı dünyasının doğuya bakışı hem de tepeden bakışı vardır. 1978'de yayımladığı kitapla oryantalizmi siyasi- ideolojik-ekonomik içerikli bir kavrama, bir çıkarlar bütününe dönüştürürken felsefi bakış açısıyla da zenginleştiren edward said "doğu ile batı arasındaki ilişki her şeyden önce bir güç ve üstünlük ilişkisidir." der. batı tarafından hem doğu'nun kendisine hem dünyaya empoze edilen alçaltılmış ve saptırılmış bir doğu kavramı vardır.
    oryantalizmi bir kenarda tutarsak, ciò ciò san'ın ölümü, aşk yüzünden yaşanan bir kalp kırıklığının ötesinde aldatıldığını anlamış olmanın verdiği çaresizlik ve incinen insanlık onuru yüzündendir.
    puccini'nin yazdığı operalardaki kadın karakterlere baktığımızda karşımıza ortak bir nokta çıkar; aşk. bu kadın karakterlerin çoğu aşkı için kendilerinden vazgeçecek şekilde yazılmışlardır. bu âşık, fedakâr ve korunmaya muhtaç kadınlar o yıllara ait toplumdaki kadın algısı hakkında fikir verir.

    amerikalı bir yazar olan luther long 1898 yılında "madam butterfly" adında kısa bir öykü yazar. puccini’nin madama butterfly’ının librettosu bu öykü üzerine kurulur.
    david belasco madama butterfly oyununu yazıp 5 mayıs 1900’de new york’taki herald square tiyatrosu’nda prömiyerini yapıncaya kadar yalnızca modern bir dans kumpanyasının sahibiydi. ünlü amerikalı oyuncu blanche bates’in ciò ciò san rolünü oynadığı prömiyer büyük ilgi görür ve oyun büyük başarı kazanır. belasco trajik olmazsa oyunun ilgi çekmeyeceğini düşündüğünden luther long’un öyküsünde değişiklik yaparak butterfly’in intiharını ölümle sonuçlandırır.
    aynı yıl haziran ayında belasco’nun oyunu londra’da york dükü’nün tiyatrosu’nda oynanmıştır. o esnada tosca operası'nın covent garden’daki prömiyeri için londra’da bulunan puccini oyunu izler ve çok etkilenir. oyundan sonra sahne arkasına giden besteci david belasco’ya oyunu üzerine bir opera yazmak istediğini söyler. daha sonraları david belasco o ânı şöyle anlatacaktır: "gözyaşları içinde iki koluyla birden boynuma sarılmış heyecanlı bir italyanla anlaşma detaylarını konuşmak imkânsızdı."
    17 şubat 1904'te la scala, milano'da ilk gösterimi yapılan, olabilecek en hazin finale sahip madama butterfly'ın librettoları luigi ıllica ve giuseppe giacosa tarafından son hâline getirilmişti.

    ciò ciò san’ın trajedisi hikâyenin gerçek mi yoksa uydurma mı olduğu konusunda pek çok soruların ortaya atılmasına neden olmuştur. luther long, eşi japonya’da misyoner olarak bulunmuş kız kardeşi jennie’den batılı aşığı tarafından terkedilmiş fakir bir çay evi kızının hikâyesini dinlemiştir. jennie nagasaki’de butterfly’ın yetişmiş oğlu ile tanışır. butterfly’ın asıl kocasının ingiliz bir tüccar olduğunu ve butterfly’ın intihar girişiminin başarısızlıkla sonuçlandığını öğrenir. bu hikâyede başka farklılıklar da vardır. nagasaki’ye gelen ve durumdan haberdar olan eş butterfly’ı bulur ve çocuğu kendi çocuğu yapmak ister. butterfly elinde değerli hiçbir şeyi kalmadığından onuruyla ölmek ister. ancak yardımcısı suzuki çocuğu kullanarak buna engel olur. ertesi gün o eş çocuğu almak üzere döndüğünde evi bomboş bulur. bambaşka bir finale sahip olan bu hikâye 1931 yılında jennie ile yapılan bir dizi röportajla japonya basınında "gerçek madama butterfly" adıyla yayımlanmıştır.

    19. yüzyılda operada ortaya çıkan ve çok verimli olarak nitelendirilen romantik dönem'in verismo (gerçekçilik) akımını temsil eder madama butterfly. puccini’nin bu eserinde japon müzik yapısının imgeleri ve otantik japon müziğinden alıntılar mevcuttur. puccini bu gerçekçi japon atmosferini yaratabilmek için oldukça uğraşmıştır. italya’daki en büyük kaynağı olan japonya'nın roma büyükelçisi'nin eşi bayan oyama besteciye ilginç bilgiler vermekle kalmamış, yerel motifler içeren halk şarkıları da söylemiş ve japonya’dan bazı orijinal müzikler göndermiştir.

    puccini bu müzikleri dinlemiş ve üzerlerinde çalışmış, karakterlerin dramatizasyonunda kullanmıştır. "miyasan", "kimi-yago", "ha-uta", "sakura", "o yedo nihon bashi", "jizuki-uta" puccini’nin madama butterfly’da kullandığı yerel japon melodileridir.
    besteci bu melodileri yalnızca bayan oyama vasıtasıyla tanımamıştır. viyanalı bir orgcu olan rudolf dittrich japonya’da yaşadığı 1888-1894 yılları arasında tanıdığı bu japon melodilerinin piyano düzenlemelerini basmıştır. puccini de dittrich’in bu tonal düzenlemelerinden yararlanmıştır.
    müzikologlar eserin 2. perdesinde puccini’nin oryantalist öğeleri dramatizasyonda kullanma yeteneğinin oldukça etkileyici olduğunu düşünüyor. bu amaca uygun olarak, ilk aryası "un bel dì vedremo"'da ciò ciò san hâlâ pinkerton’un döneceğine olan inancını kaybetmemiş olduğundan japon melodileri pek fazla yer almıyor ancak ikinci arya "che tua madre"'de tüm inancı sarsılmış olan ciò ciò san'ın japon kimliğine daha yakın olduğu ve bu aryada gerekli dramatik etkiyi yaratmak açısından puccini'nin daha fazla japon melodileri kullandığı belirtiliyor.
    bu iki arya ciò ciò san karakterinin geçirdiği dramatik değişimin oryantalist öğeler kullanılarak anlatılması açısından önemli.

    oryantalizm, batının doğuya bakışını yansıtan, içeriği batı tarafından belirlenmiş bir doktrindir. doğu, doğulu bir kadın üzerinden zayıf, mistik, yönetilen, fedakârlık yapan; batı ise, güçlü, rasyonel, sert, yöneten olarak yorumlanır.
    bazı eleştirmenler buna "ırkçı imalar" diyor. eser hakkında sömürgeciliğin ve asya kıtası hakkındaki imajların yaratılmasının bir parçası olduğu konusunda pek çok sav vardır. bunlardan biri ciò ciò san'ın asya’nın dişi imajını temsil ettiği şeklindedir.
    itaatkâr, narin, egzotik, cinsel bir nesne.. doğulu kadını bu şekilde yansıtmak batılı izleyiciyi memnun etmenin ve güç fantezilerini tatmin etmenin bir şeklidir.
    orjinal ilk metinde yer alan bazı bölümler japonların aşağılanması imajı yarattığı iddiasıyla değiştirilir ya da metinden çıkarılır.

    operadan yaklaşık 85 yıl sonra david henry hwang bir m. butterfly oyunu yazar. bu, daha sonra, aynı isimle david cronenberg tarafından filme uyarlanmıştır. hem oyun hem film puccini'nin madama butterfly'ına bir başkaldırı niteliğindedir.
    fransız diplomat olan rené gallimard, aslında biyolojik cinsiyeti erkek olan çinli ajan song ile aşk yaşamaktadır. song ilk başta bizlere kadın bir opera sanatçısı olarak tanıtılır. gallimard da öyle tanır ve ona âşık olur; sonunda çinli ajan song gallimard’ı ihbar eder, gallimard hapishaneye girer ve orada bir geyşa kılığına girerek intihar eder.
    bütün roller tersine dönmüş, güçsüz, itaatkâr, fedakâr ve çok âşık kadın yerini diplomat rolündeki erkek âşığa bırakmıştır. ve belki biraz olsun ciò ciò san'da vücut bulan doğu kadınının intikamı alınmıştır.

    bir gemi limana girer. pinkerton için "gelmeyecek" der suzuki. ciò ciò san umutludur;
    "piccina mogliettina, olezzo di verbena,"
    i nomi che mi dava al suo venire.
    tutto questo avverà, te lo prometto.
    tienti la tua paura, - io con sicura fede l’aspetto

    " küçük kadınım, güzel kokulu çiçeğim"
    geldiğinde bana verdiği adlar bunlar
    sana söz veriyorum bütün bunlar olacak
    tut korkularını, kesin bir sadakatle bekliyorum..

    gerçek midir, değil midir, gerçek olan nedir, konusu ile operaseverleri bu kadar meşgul eden başka bir opera yoktur herhalde. fakat esas konumuz müziktir. puccini'nin müziğini dinlemeden ölmek ise talihsizliktir.
    un bel di vedremo

    not: bu yazının bazı önemli ve her yerde bulmanın mümkün olmadığı farklı bilgiler içeren bir bölümü için yararlanılan kaynağa şu anda sağlıklı şekilde ulaşılamıyor. bu nedenle, konuyla ilgili link buraya kopyalanamadı.
  • mary and max filminin sonunda mary'nin max'in evine geldigi sahnede calan muzik bu operanin 2.
    perdesinin sonundaki korodur.

    *
  • gittim izledim. gerçekten güzel bir operaymış. acıklı sonu var ama operayı sevdirdi bana. güzel eser.
  • coupling'e göre alternatifi spiderman ostdir.
  • seneler seneler önce türkiye'deki ilk gösteriminde dedemin rol aldığı, geçenlerde istanbul prömiyerinde elime tutuşturulan kitapçıkta 'ülkemizde ilk kimler oynamıştır' başlığında ismini görüp içimin titremesine sebep olmuş, altan günbayın ve oyuncularının seslerine sağlık eser.
hesabın var mı? giriş yap