• bir sokak panosu ile güldürmüş şehirdir.

    panneau affiche a lyon

    fransa lyon'da bir sokak panosu tercumesi...

    erkeklere mektup
    erkekler icin ön takımları koruyucu ilk defa 1874 yilinda buz hokeyinde kullanildi ve ilk motorsiklet kaski ise 1974 yilinda.
    erkekler beynin de önemli oldugunu ancak 100 yılda anlayabildi
    imza - bir bayan
  • fransa ülkemizde görme şansına eriştiğim 2. şehir. ilki paris'ti. çünkü ben, lumpen türk, elime geçen ilk yurtdışı fırsatını böyle değerlendirdim.

    ha evet. lyon. bu lyon kardeşimiz italya'ya yakınlığından mıdır, güney fransa'da oluşundan mıdır nedir, pek cıvıl cıvıl, pek insan canlısı, pek bi relax. yani tabi, necip fransız halkını tenzih ederim ama bu kuzey şehirleri çok donuk, soğuk, anlayışsız ve kaba insanlardan teşekküldür. bi denileni bi kerede anlamaz, iki kuruş para hesabı yapamaz, bi yer tarif edemez filan böyle sinameki tiplerdir.
    gördüğünüz gibi ihtilaliyle meşhur koskoca fransızların iki cümleyle varoluşunu siktim, siktiğim yerden devam ediyorum.
    lyon'a havaalanından gare de lyon'a kadar giden rhone express'e binerek ulaşabilirsiniz. o çok büyük bi kolaylık. gare de lyon'dan da çevredeki şehirlere ulaşımınızı gerçekleştirebileceğiniz için oraları görmek iyi olur. gare part dieu'ye gitmişken o "al abi, dik koy üstüne otur" diyen radisson binasını da yakinen görmek de kısmet olur hem.
    bir de lyon güzide ülkelerimizden isviçre sınırına da yakın bir ülke. isviçre'nin benim lumpen oluşum nedeniyle tam anlamıyla izah edemeyeceğim aristokratik havasından da taşıyor sankiiiihiaapşııeeee.. ay, şey, asalete alerjim var da biraz :/
    misal paris'te şehir merkezinin ve artık turistik olmuş çevre semtlerin dışında banliyöler çok sevimli değil. lyon daha mahalle dokusuna hakim, daha bi sevimli. bir yandan da insan gerçekten medeni topraklar üzerinde olduğunu hissediyor.
    ancak, şehir merkezinde biraz trafik sıkıntısı olsa da çok düzenli ve temiz. misal bu şehirden 2 tane nehir geçiyor ve o nehir bok kokmak şöyle dursun "gel abi, bi harareti at şurada" der gibi akıyor.
    gelelim kültür-sanat turizmine...
    çok şahane müzeleri var. hepsi çok eğlenceli, hepsi gezmeye, görmeye değer yerler. bi de bir çoğu da birbirine çok yakın. place des terreaux'un hemen arkasındaki güzel sanatlar müzesi öncelik tanınması gereken muhteşem bir yer. sonra saône nehrini aşıp vieux lyon'a geçtiniz miydi tonla müze, tonla sanat... musée gadagne mesela, şehr-i lyon'un gelmişi ve geçmişini anıtlaştırmış. bunun yanı sıra dünya kukla müzesini oluşturmuşlar burada. guignol, en sevilen/popüler kukla karakter. hohoho avrupa kuklaları kısmında, inanmazsınız, bizim karagöz de sergileniyor, gölge oyunu karakterlerimiz için ayrı bir bölüm var yani, ama zayıf biraz. detay için: http://www.gadagne.musees.lyon.fr/…ndex.php/gadagne
    kuklaya doyamadım diyesiniz, hemen yakınında da minik bir kukla ve mekanik oyuncak müzesi de mevcut. bir yer düşünün karanlıkta bir anda bütün oyuncaklar bir müzik eşliğinde hareketleniyor. kulağa tırstırıcı gelse de korku filmi müptelaları burada orgazmdan zevkli anlar yaşayabilir. az aydınlık ve rutubet kokulu olduğu için bana da kara kitap'ı hatırlattı misal.
    musée des miniatures et decors de cinema'yı gezmek, benim için orgazmdan zevkli anlardan biriydi meselam. konsepti anlamanız için şu linki vermek daha uygun: http://www.mimlyon.com/#
    musee des automates diye mekanik bebeklerle dolu bir müze var. bebeylen işim olmaz derseniz burada olayların özeti mevcut: http://www.museeautomates.com/index.php
    bunun yanı sıra ipek dokumacılığı lyon'da önemli zanaatlerdenmiş vaktiyle, bununla ilgili müzeler yapmayı da ihmal etmemişler.
    sinema sevgisi obsesyona dönüşmüş olanların institut lumiére'i görmeleri lazım. bak lazım diyorum.
    üzüntüyle belirtmeliyim ki; modern sanatlar müzesini göremedim. göremediğim için de epey aşağıladı biri beni, iyice moralim bozuldu, önünü alamadım. parc a la téte d'or tarafına giderseniz, oraya da gidin, görün bana da anlatın lütfen :/
    te lyon'a gidende fourviére bazilikasını atlamak olmaz muhakkak ama ne olur oraya funikülerle çıkmayın. gare st. paul'un solundan giden az bi merdiven var. onu çıkıp hemen ilk sola girin orada da az bi merdiven daha çıkın, manzaranın da tadına varın böylece. merdiveni aşıp, eiffel çakmasının oradan da bazilikaya ulaşırsanız, tebrikler, le grand voyage'ın hakkını verdiniz, hacısınız, allah kabul etsin.
    lyon'da yemek içmek de güzel, zevkli. bir dolu güzel lokanta var. aranasım yok diyen için bir tavsiye olarak rue de la republique'in başında, place bellecour'u karşınıza alınca sola dönün rue de la barre'dan marroniers sokağına sapınca cici cici lokantalar göreceksiniz. afiyet bal şeker olsun.

    oralara gitmişken shopping zone'larda da şöyle bir yürüyün, aman oralardan eksik kalmayın.

    bir gezimizin daha burada sonuna geldik, iyi tatiller.
  • cok guzel bir kadin dusunun.gorunce carpilirsiniz akliniz basinizdan gider.bu guzel kadin ayni zamanda vamptir,sizi yorar,uzer,onu dusunmekten,sorunlardan yorulursunuz.iste bu kadin paristir.
    baska bir kadin dusunun.gorunuste sade bir kadin.ilk bakista belki size cekici gelen hic bir yani yoktur.ama onu tanidiniz mi gozunuz ondan baskasini gormek.onu tanidikca seversini,baglanirsiniz ve ondan kopamazsiniz.cunku o naifliginin altinda cok atesli bir kadinida barindirmaktadir.iste bu kadin lyondur.
    lyon'u anlatmak cok zordur.yasadikca seversiniz,tanidikca ona taparsiniz...bazen nefret edersiniz belki de ama bu nefret sizin ona karsi olan tutkunuzdan ileri gelmektedir...
  • fransiz estetigine, almanya'nin metodik duzenine ve ispanya'nin canliligina sahip, ayrilmak istemedigim ve terkederken donup son ana kadar izledigim, rhone nehrinin kiyisinda 15 ya$indaymi$ gibi $en ve eglenerek gune$in dogu$unu kar$iladigimiz, hayatimda havasini soluma firsatigi buldugum en ama en guzel yerlerden biri.. nehir etrafindaki gosteri$li $ehir merkezi ve etrafina yayilan mahallelerden villeurbane "tum hayatimi burda harcasam gozum arkada kalmaz herhalde" diye du$unduruyor insana..

    bilen bilir amsterdam muhte$em ama turistik, yani yapay bir $ehirdir, hollanda'nin geri kalanina benzemez. ayni $eyi ku$adasi ve bodrum uzerinden turkiye icin de soyleyebiliriz. i$te lyon'un en guzel yanlarindan biri bu: $ehir cografi konumu geregi hic de turistik degil, bu bakimdan kendi icinde son derece dogal ve hayatin kendisini yansitan bir yer. buradaki insanlarin sadece kendileri icin ozene bezene dev ta$ binalari, kopruleri, meydanlari yaratmasina hayran olmamak mumkun degil. kendi hayatinin estetik ve kalitesine bu kadar saygi duyma anlayi$inin turkiye'ye ne zaman ithal edilecegini merak ediyorum dogrusu.

    strazburg ile beraber fransa'nin en harbi $ehirlerinden biridir lyon.
  • yozgat'tan daha cok yozgatli barindiran, sakin, huzurlu, italya'nin bircok yerinde yenilebilecek pizzalardan daha guzel pizzalari olan bir iki mekana sahip fransiz sehri.

    dunyanin en basarili rekonstruktif cerrahi hastanelerinden (eduard herriot) birine de ev sahipligi yapan sehirdir ayrica.
  • ne kutuphanelerin,ne gorkemli fourviere'in,ne ulasim acisindan rahatligin,ne de fetes des lumieres'in umrumda...sana genclik yillarimi emanet ettim ben.belki de hic geri gelmeyecek o gunleri...
    daha dun gibi aklimda,bir eylul gecesi,son trenle annemle part dieu garina varisimiz....aradan 5 yil gecmesine ragmen saniye saniyesine aklimda...elimde bir harita "bizim izmir'in alsancak'ina benzeyen yeri neresidir acaba"diye bos bos bakislarim...oyle ya,sen benim icin haritada bir noktaydin.asla ciddiye almadan,fransa haritasinin ustune gozlerimi kapatip parmagimi koydugumda cikan ilk tercihtin.sonrasinda ne seni internetten arastirma geregi duydum,ne de birilerine sormak...o kadar ki,gittigim okulun kampusunun adinin portes des alpes oldugunu gorunce,sende koca koca daglar var zannediyordum...sana gelirken hic umursamadim seni anlayacagin...ne de olsa toy bir genc kizdim o zamanlar...
    bellecour meydanina ilk gittigimde icimden "su an buradan annemle beraber yuruyorum,acaba ileride kimlerle yuruyecegim"diye sormustum kendime...o meydandandan her baskasiyla geciste aklima bu sorum gelir dururdu.adini bile hatirlayamacagim sayisiz insanla gectim sonra oradan...
    rhône nehri kenari o zamanlar yeni insa ediliyordu,otopark halinden yeni cikmisti.simdiki qboat,o zamanin fish club'iydi...nehir kenarindan,o tas toprak icinden gecerken,5 yil sonra en guzel hatiralarimin o nehir kenarinda gececegini bilemezdim tabii ki...
    zaman gecti ve sen benim gizli siginagim oldun.oyle zamanlar oldu ki senden,vatana bile donmek istemedim.oysa ben izmir'e asiktim.izmir'i seninle aldattim...
    cunku en buyuk asklarimi sende yasadim...cunku en saglam dostlarimi sende tanidim...cunku en saglam dost kaziklarini sende tattim.cunku hayati sende ogrendim...
    oysa bundan 5 yil once nereden bilebilirdim ampere meydaninda ilk fransiz erkek arkadasimla yollarimi ayiracagimi,vieux lyon'un o arnavut kaldirimlarinda simdi basina eski sifati eklenmis sevgilimle ask yasayabilecegimi,brondan sehir merkezine yurumek zorunda kalacagimi,sokaklarinda cilginlar gibi bagiracagimi,olur olmaz sacmaliklar yapabilecegimi,oldugumdan daha fazla olgun olabilecegimi,her bir noktanda hungur hungur aglayip,katila katila gulebilecegimi,en ucube yerlerinde icip icip dagitabilecegimi ve yine ayni ucube yerlerde deliler gibi ders calisabilecegimi....hic birini bilemezdim hepsi icin sana tesekkur ederim.hatta tesekkur sana az kalir.minnettarim sana...
    ne de olsa ozgurlugu sende tattim,kendi ayaklarim ustunde sende durdum,sende buyudum,genc bir kadin oldum ey koca lyon.bana ogrettigin seyler belki senin icin hic bir anlam ifade etmiyor ama sen benim icin her seysin...
    baksana hala kopamiyorum senden.bu gidislede nasil kopacagimi bilemiyorum
    o agir,kasvetli oldugun zamanlar bile zerre kadar calamiyor nesemden...cunku sendeyim...guvendeyim...huzurdayim...
  • turist olarak gayet hoş bir avrupa kenti.. türkiye'nin keşmekeşinden sonra huzur, sessizlik, sakinlik, modernite ve tarih güzel harmanlanmış lakin yaşamaya gelince 3 yılın sonunda fevkalade boğuyor... gitmedik restorant, bar, cafe, mağaza kalmıyor, yeni yerler açılmıyor...
    fransız mentalitesi ve etrafınızı çeviren 2 milyon fransızla yaşamak zorunda olmak da cabası. kurallar belli, dışına çıkmak olanaksız, ekstrem durumlar kabul edilmiyo, pazar günü evinizde ekmek yoksa aç kaldınız, doktor'a mı gitmek istiyosunuz? hoop 4 ay snrasına bir radevu, her şey formalite.. kağıt kürek çok... ve herşey, herşey: çok yavaş!
    bütün bunlara rağmen eğer fransız olup burada doğmuşsanız, türk sıcaklığı ve pratik zekasından haberdar değilseniz : o zmn belki tadına varabilirsiniz, çünkü "güzel" kendisi..
    (ps. tikiyseniz şayet, hiç şansınız yok: ne gloria jean's, ne starbucks, ne de accesoires var.. üzgünüm)

    edit: starbucks'ımız bu entry'nin yayınlanmasının kısa süre ardından hizmete girmiştir =)
  • yaşamanın muhteşem bir keyif ve ayrıcalık olduğu güzeller güzeli şehir. atla arabaya üç saatte marsilya'dasın oradan yardır bütün kıyı boyunca ya da bas git beş saatte milano'dasın, iki saatte alplerdesin, gideceğin en uzak mesafe altı saatte barcelona'dasın. muhteşem konumuna ek olarak güzeller güzeli iki adet festivale ev sahipliği yapmaktadır, yeme içme dünyası aşırı zengindir, çok büyük değildir çok da küçük değildir, kesinlikle insanı boğan bir kalabalığı yoktur, bütün şehri tamamen yürüyerek gezebilirsin. şehrin eleştirilebilecek tek yanı havalimanına ulaşım için yıldırıcı fiyat politikasıyla rhone express, onun dışında her yönüyle muhteşemdir.
  • simdiye kadar yasadigim en tatli sehir. basindan beri sadece 6 ay kalacagimi bilmeme ragmen gidecek olmak icime oturuyor. nehirleri, nehir ustundeki gemi-barlari, isil isil kopruleri, genis guzel meydanlari, muzeleri, sahane yemekleri, hemen dibindeki golleri, alp daglari ile zaten kalbimi calmisti. ama bir de bu sehir gunesli ya. bugun 25 derece mesela. sonbahar geldi, haftada bir gun yagmur ya yagiyor, ya yagmiyor. gunesli gunlerde ise hava masmavi, tek bir bulut yok. senelerce lille'de gri bir battaniye altinda yasadiktan sonra resmen yenide dogmus gibiyim. keske daha uzun yasama olanagim olsaydi. ah ulan.
  • yukarıdaki yazarın entrysine kanmayın.edirneye benzeyen denilen şey rhone ve saone ırmakları. onun dışında edirne ile alakası yok. vieux lyon tarafına gidin veya la basilique notre dame de fourviere'e çıkın da bir bakın bakalım neresi edirne'ye benziyormuş.

    lyon mimarisiyle, kültürüyle, gastronomisiyle, tarihiyle bir çok avrupa şehrinden daha adam akıllı bir avrupa şehridir.

    barcelona gibi turistik olmadığı için bilinmez, ama gerçek budur.
hesabın var mı? giriş yap