• lux ulti op.

    derecelide destek karakter olarak oynadım bugün.

    neyse; geç oyunda ortada bir tf döndü. kimse ölmedi. herkes az canla kaçışıyor. bende de sup olduğumdan 50 kadar ap var. geri dönmeden ulti ile yolu temizleyeyim dedim minyonlardan. arkası karanlık ama göremiyorum. bir attım 3 kişi öldü. adamlar dereceli oyunda yolun ortasında ışınlanıyorlar, hem de az canla.
  • sup itemi olarak frostqueen'den başka bir şey kasılmaması gereken op herodur. olabildiğince cooldown ve ap kasmalısınız. bu heronun dayanıklı olmak gibi bir misyonu da olmamalıdır. zira skill mesafesi güvende kalarak adam kesmenize fazlasıyla yeterli. kalkanınız ap ye göre kalkan veriyor. ap kasarsanız stununuz daha uzun süre tutar gibi bir şey yok. ama ap kasmışsanız skilleriniz sadece stun atmaktan yavaşlatmaktan öteye geçer ve takımınızdakilere killer'i çiçek toplar gibi toplamak kalır.

    ap kasarsanız ayrıca kalkanınız da inanılmaz sağlam oluyor. kule altından adam çıkarmanıza, canınız azalsa da geriden adc'nize 1 vs 1 kazandırmanızı sağlıyor. ve bu kalkanın sanırım oyundaki kalkan skilleri arasında en düşük cooldown'u olan kalkan. tabi skillshot u tutturmanız lazım.

    tavsiye ettiğim build. frostqueen, morkomellion, ionian boots (core), luden, rabadon, ryali. 650-700 arasında bir ap'niz olacak.

    abilty olarak thunderlord'a giderseniz e + düz vuruşunuz lvl 1 de karşı adc'ye %30 gibi bir hasar vermenizi sağlar.

    bu hero sayesinde artık supp kalırsa oyunu taşıyamam gibi bir korkum kalmadı. hatta nerdeyse her oyunu taşıyorum.

    bronz ve silver elo'dan çıkmanızı sağlayacak herolardan biri kesinlikle.

    tek yapmanız gereken şey skill mesafelerinizi iyi bilmek. skill shotlarda en azından %75 isabet oranınızın olması.

    şiddetle öneriyorum.
  • aydinlik siddeti birimi.
    1 lux = 1 lumen / 1 metrekare
  • lux latincede "ışık" anlamında, "ışığı görmek" şeklinde türkçeye çevirebileceğimiz "lucem videre" deyimini gerek klasik, gerekse sonraki dönemde "yaşamak" anlamında kullanmışlar. arka-planda, ışığı gördüğü müddetçe insanın yaşadığı minvalinde bir anlam gizli olmalı. aydınlanma'nın popülize edilebilirliği her daim bulunan aldatıcı niteliği düşünülünce benim böyle düşünmem de şaşırtıcı değildir. aklın yolu filtre kaaveyle kapatılmamışsa, varılacak yer, doğal olarak bu.

    karanlık karşısında (ona rağmen, ondan ötürü ya da onunla birlikte) ışığı görmek ölüm karşısında doğumu görmek gibidir. hıristiyanlık düşüncesindeki "lux aeterna" yani "sonsuz ışık" bu yüzden kötülük probleminin anahtarı olarak düşünülmüştür, insanın doğması gibi, ışığı görmesi de, evvelce bir dönem ya da bir an (kısıtlı zaman algısının söylettirdiği birimler hep) karanlık içinde olduğunun itirafıdır. bu yüzdendir ki, ira dei yani tanrının öfkesinin, amor dei'in yani tanrının sevgisinin eksikliği olduğu söylenmiştir. yani nefreti de sevgi nazarında tanımlama gereğini hissetmişler, bu filtre kaave içmekten hoşlanmayan, küf kokulu odalarında kuru kuruya okuyan ilham yargıçları. sonra efendim, aynı kayığa wittgenstein da binmiştir.

    harry redner analizinde şöyle özetler bu kayığa binmeyi: wittgenstein için nedir ışık, nedir karanlık? felsefenin öncelikli sembolü olan ışık, açık ki, hıristiyan geleneğindeki lux aeterna'dan gelir, her ne kadar aydınlanmanın seküler parlaklığı olarak emilmişse de. wittgenstein'ın karanlık duyuşunu belirlemek ise çok daha zordur, ancak şurası açık ki, karanlık onun için ışığın yokluğunu gösterme amacıyla vardır (h. redner, the ends of philosophy: an essay in the sociology of philosophy and rationality, routledge, 1986, s.188).

    ışığı görmenin aynı zamanda karanlığı da kabullenmek anlamına geldiği bu bağlam, kendinden "zamanın karanlığın kendisi" ve "çalışmanın güdüklük" olduğu sonucunu doğurur, yani en kusursuz felsefe ve akıl için, zaman asla yetmeyecektir, karanlığın bir kere var olduğunu kabullenmek, bütün oyunu bozar. heidegger holderlin'e sırtını dayayıp "dürftiger zeit" diyor yani "güdük/sefil/yetersiz zaman", bu yetersizliği karamsarlık nedeni olarak almadan ışığı anlamlı kılmak mümkün olmuyor, en azından kayda-değer kilise babalarının tamamına yakını için lux aeterna bu karamsarlığın çileyle yani katlanmayla bastırılması anlamına geliyor, bu yüzden her ölüm haberi, karanlığı anımsatırken bahane yaratmış oluyor ışığı görmek için, başka deyişle diyalektik sağlam bir dönüştürücü, farklı ses dosyalarının dönüştürülme esnasında birbirine denkleştiğini unutmamak gerekiyor. boktan bir örnek olduğunun farkındayım.

    seneca ise "lucem videre"yi çok daha naif bir semantiğe malzeme kılıyor, "multi peiora... pacisci parati sunt" "birçokları en kötü olan şeylerle... pazarlığa o kadar hazır ki," "... et liberos ad stuprum manu sua tradere, ut contingat lucem videre tot consciam scelerum" "... ve çocuklarını, kötülüğün ne denli yayılmacı olduğunu ve ışığı görebilsinler diye, kendi elleriyle, ahlâksızlıkla tanıştırıyorlar."

    şimdi düşündüm de, buradaki "lucem videre" de naif değilmiş, içinde diyalektiğe güdümlü asi bir ruh taşıyormuş, karanlığa denk gelen scelus'un görülmesi aslında üstü örtük bir biçimde lux'un görülmesine bağlı. bu yüzden, böyle şerrrreffsiz ve içten pazarlıklı bir bağ bende naifmiş hissi uyandırmamalı, diyalektiği kurmak pijama içinde sıcak çikolata içmeye benzememeli, zeit'ın dürftiger'liğini göre göre bu kadar rahat olmak, diyalektiksiz kalmak cezasız kalmamalı (felsefe için yeterli zaman yoksa, sıcak çikolata içmek için de olmamalı), aşırı sıcaktan kupa çatlamalı, pijama ve yatak mahvolmalı; el, kol falan yanmalı.
  • vietnam, 2. dünya savaşı, amerikan savaş bölgesi haritalarıyla, risk'in verdiği zevki yüze katlayan bilgisayar oyunudur.
    özellikle vietnam haritası inanılmaz güzeldir.
  • northern lights adlı şarkılarıyla cafe del mar volumen seite'nin ilk şarkılarını oluşturan grup
  • bir zamanların bir sabun markası.
  • 13 kasım 2012 tarihinde warp etiketiyle yayınlanacak yeni brian eno albümü. tracklisti;

    1-"lux 1" – 19:22
    2-"lux 2" – 18:14
    3-"lux 3" – 19:19
    4-"lux 4" – 18:28

    bu da pitchfork albüm incelemesi

    http://pitchfork.com/reviews/albums/17303-lux/

    8/10
hesabın var mı? giriş yap