• georges méliès'e ailece attiklari mektup da sinema tarihinde onemli bir yere sahiptir. soyle ki:

    paris'teki café grand'da gerceklestirilen ilk halka acik gosterimde méliès de mevcuttur ve gordukleri onu cok etkiler. ardindan da sinematografi satin almak istedigini lumière kardeslere bildirir. (pek zengin bir aileye sahiptir kendileri) fakat kisa sure sonra baba antoine lumière'in yazdigi ret mektubunu alir. mektupta suna benzer sozler soylenmistir:
    "uzgunum genc adam; ancak sinematografi satin almaniza izin veremeyecegim. zaten goreceksiniz ki halk, bunca para vermek istediginiz bu oyuncaktan da cok kisa surede sikilacak, baska eglenceler aramaya baslayacak. bizim sinematografimiz da unutulmaya terk edilecek...."

    méliès ise bu ilginc cevabi alinca yilmamis, kendi sinematografini uretmistir.
  • "trenin gara girişi" (trenin istasyona varışı da diyebiliriz, mübahtır) adlı filmleri, cafe grand'daki halka ilk gösteriminde galeyana sebep olmuştur; zira insanlar "lan bu tren üzerimize doğru geliyor, amanin hepimiz ölcez, kaçalım" diyerekten bir nümayiş, bir feverana gark olmuşlardır ki sormayın vallayi.. işte bu izdihamda mefta olanlar, sinemanın ilk şehitleridir, mübarektir..

    ha bir de, büyük ağabay louis'in mühim filmi "kendini sulayan bahçıvan", alan derinliği hususunda bir ilktir; nitekim başı göğe ermiştir..
  • ilk filimlerinden bir tanesi aynı zamanda osmanlı topraklarında çekilen ilk filmdir. fakat filmi lumiere kardeşlerin kameramanı çekmiştir. travelling yani kaydırma tekniğinin venedikten sonra ikinci kez kullanılması söz konusu olduğu için türk sinemacıları bu tekniğe haliç kaydırma ya da haliç kaydırması derler. (söz konusu kamera tekniği daha sonra jean luc godard tarafından yeniden keşfedilecek, mükemmel hale getirilecektir.)
    (bkz: le mepris)
  • tarihteki ilk film yapımcılarındandır. görüntüleri kaydetmeye, düzenlemeye ve ekran üzerinde yansıtmaya yarayan sinematograf cihazını geliştirerek patentini almışlardır. 28 aralık 1895 tarihinde, l'arrivee d'un train a la ciotat isimli dünyanın ilk sinema filmini gösterime sokmuşlardır.

    1895 yılı, lumiere kardeşlerin öncülüğünde geliştirilen yeni tekniklerle sinema tarihi için özel bir zaman dilimini oluşturur. osmanlı basını da bu dönemde, sinema ile ilgili gelişmeleri takip etmiş görünmektedir. o yıllarda istanbul basınının en popüler yayın organlarından biri olan servet-i fünun dergisi, lumiere kardeşlerin geliştirdiği sinematograf makinesine sütunlarında yer verir. bu makale, servet-i fünun dergisinin 21 kasım 1895 tarihli 245. sayısında yayınlanmıştır. yani tam da lumiere kardeşlerin şöhretinin artmaya başladığı dönemdir. zira yazının girişinde bahsettiğim ilk film, bu tarihten bir ay sonra gösterime girmiştir.

    servet-i fünun makalesinde genel hatlarıyla, iki mucid kardeş olan lumiere'ın uzun zamandır üzerinde çalıştıkları makinenin yapımını tamamlamalarına, teknik özelliklerine ve bu yeni icada sinematograf ismini vermelerine ilişkin süreç özetlenmektedir. sinematograf makinesi, çok kısa bir süre içerisinde cisimlerin değişik hareketlerini fotoğraflamaya ve bu fotoğrafları istenilen düzene uygun biçimde yansıtarak cisimlerin anlık hareketlerini göstermeye yaramaktaydı. sinematograf makinesi sayesinde, dakikada 900 farklı görüntü yakalanabilmekteydi.

    cam bir zemin (mercek) üzerine ışık kullanılarak yansıtılan fotoğraflar, boyu beş metre uzunluğunda olan ve salonun uygun yerine yerleştirilen sinema perdesine yansıtılmaktaydı. servet-i fünun, sinematograf makinesi ile çekilen demircinin aynı andaki 60 farklı fotoğrafını sütunlarına taşımış, böylelikle lumiere kardeşlerin yeni buluşunu okuyucularına tanıtmayı hedeflemiştir.

    1895 yılında sinematograf sayesinde, kızların koşması, tramvayların ve arabaların hareket etmesi başarıyla gösterilmiş ve bu görüntüleri izleyen paris heyet-i fenniyesi lumiere kardeşlerin yeni icadı olan sinematograf makinesinin değerini takdir ederek patent vermişlerdir. servet-i fünun'un öne sürdüğüne göre sinematografla oluşturulan ve o dönem en fazla ilgi çeken görüntüler, annesi tarafından yemek yedirilen küçük kızın bu esnada sergilediği masum ve çocuksu tavırlar olmuştur.

    --- spoiler ---

    servet-i fünun dergisinin okuyucularına en fazla ilgi çeken içerik olarak duyurduğu 1895 tarihli yemek yiyen çocuk videosu
    --- spoiler ---

    sinemanın babaları olarak bilinen lumiere kardeşler, sinematografı yaygınlaştırarak hareketli fotoğrafların gelişmesine, kameramanların ortaya çıkmasına ve dünyanın çok farklı yerlerinin görüntülerinin alınmasına ön ayak olmuşlardır.

    "bir şeyi öğrenmediğim gün kayıp bir gündür."
    auguste lumière

    kaynaklar
    servet-i fünun 1
    servet-i fünun 2
    trt tarafından hazırlanan sinemanın dahileri lumiere kardeşler isimli kısa bir belgesel
  • sinematografın bizim ülkeye ilk geldiğinde aldığı tepkileri çok merak ederdim. zira tiyatroyla ilk kez karşılaşan izleyicimizin bazı bölümlerde sahneye eline ne geçtiyse fırlatması, oyun esnasında herkesin sahne önüne gelip ayakta izlemesi, karakterlerden birinin kötü bir davranış göstermesine anında yüksek sesle küfürler eşliğinde tepki gösterilmesi gibi hareketler mevcutken haliyle sinemaya ilk tepkiler nasıldı merak ederdim. sonuçlar ise tabii ki tahmin edilebilir ve ilk kez karşılaşan kişilerden beklenilen şekilde gerçekleşmişti.

    istanbul'un ilk sinematograf gösterilerinden birine giden ercüment ekrem talu şöyle diyor: "avrupa'nın bir yerindeki bir istasyon. bacasından fosur fosur kara dumanlar savuran bir lokomotif, peşinde takılı vagonlar duruyor. rıhtımın üzerinde telaşlı telaşlı insanlar gidip geliyor. amma ne gidiş geliş! hepsini sara nöbetine tutulmuş sanırsınız. hareketler o kadar hızlı, ölçüsüz ve acayip ki.(https://youtu.be/1faj9fjqrza)

    tren kalktı. bittabi sessiz sedasız. aman yarabbi! üstümüze doğru geliyor. zindan gibi salonun içinde kımıldamalar oldu. trenin perdeden fırlayıp seyircileri çiğnemesinden korkanlar ihtiyaten yerlerini terkettiler galiba. hani ya, ben de korkmadım değil; lakin merak galip gelip beni iskemleye mıhladı. bereket versin ki, tren çabuk geçti gitti. iki dakika ara verdiler. bu sefer bir boğa güreşi seyrediyoruz. azılı hayvanlar perdeden üstümüze doğru seğirttikçe yüreğimiz ağzımıza geliyor. bu film daha yaman, onu önceden göstermiş olsalardı, salonda kimsecikler kalmazdı. tren bizi sinematografa alıştırmış oldu."

    sinemaya verilen ilk tepkiler herhangi bir gelişmiş ülkede sinemaya insanların verebileceği ilk tepkilere benzerken ülkenin genelinde ise istanbul, galatasaray'da yapılan bu gösteriden 50 sene sonrasında bile daha bizden beklendik izler taşıyor. ülkü tamer çocukluk anılarından birinde nakıp ali sinemasından bahsederken şöyle diyor: "nakıp ali bir ara bir hac filmi getirtti. cami hocalarını toplayıp ziyafet çekti, sonra da özel olarak filmi oynattı onlara. ertesi gün, artık nereden kaynaklandıysa, bir rivayet yayıldı kente: “bu filmi yedi kere gören tam hacı, üç kere gören yarım hacı sayılır.” film kapalı gişe girdi gösterime. haftalarca oynadı. arada bir yaşlı kadınlar geliyordu nakıp ali’nin yanına: “evladım, ben iki kere gördüm. üçüncüsüne param kalmadı. sevabına… bari yarım hacı olayım.” “gir bacım” diyordu nakıp ali. “istersen dört kere daha gel. para mara istemez.”
    dinine bağlı bir adamdı. ama yobaz değildi. saza gider, rakısını içer, eğlenmesini bilirdi. çıkarcı değildi. din sömürücüsü hiç değildi. hınzırlığına yapmıştı bu işi."

    ilk izlenen filmlerin üstünden 50 yıl, nakıp ali'nin nabza göre verdiği şerbetin üzerinden de bir 50 yıl geçti ancak ülkede sanata bakış hep o iki uç kadar ayrık kalmaya devam etti.
  • çağımızın en büyük endüstrilerinden biri olan sinemanın mucitleri ve bugün sinemada kullanılmaya devam edilen birçok sinematografik tekniğin sahipleridir.

    yaptıkları görüntü kaydeden ayaklı kutunun bugünlere gelebileceğini tahmin etmemişlerdir. ilk çekimlerinden “trenin gara girişi” filmi, belki de döneminin en devrimci buluşuydu. belki de, tarihteki hiçbir buluş bu kadar kısa sürede bu kadar geniş kitleye ulaşmamıştır.
  • yıl 1897. yer karaköy limanı. işlek galata köprüsü, kalabalık vapurlar, arkada da ilah gibi süleymaniye. kardeşlerin ilk filmlerinden biri de bu. o vapurda, köprüde, camide kimler nereden nerelere geçiyordu.
  • sinematografi ile ilk sinema gösterimini yapan abi ve kardeş. bir devrin kapanıp bir devrin kapanmasına ön ayak olmuşlardır.

    28 aralık 1895 yılında paris’te kafenin birinde kamuya açık ilk ücretli yayını yaparlar. ilk filmin adı: la sortie de l'usine lumière à lyon (lumière fabrikasından çıkan işçiler). film dediğimize bakmayın kendisi 59 saniyedir. ama ilk defa bir ekranda başka bir şey izleyen insanlar bu görüntü karşısında deliye dönmüş.
    ilgili filmin üç farklı versiyonu: https://youtu.be/fzydgdhg48a

    bu gelişmenin ardından lumiere kardeşler yola dolu dizgin devam ederler. bugün komik diye niteleyebileceğimiz fabrika çıkışı eseri o günlerde doğaüstü bir olay gibi görülür, kulaktan kulağa yayılır. kardeşlerin ikinci filminin adı: l'arrivée d'un train en gare de la ciotat (bir trenin la ciotat garına gelişi) olur. bu filmi izleyen insanların verdikleri tepkinin hüzünlü bir komedisi vardır. izleyenler filmdeki trenin üzerlerine geldiğini hissettiklerini ve bunun korkutucu olduğunu söylemişlerdir.
    ilgili film: https://youtu.be/kpsjzotusfu

    lomiere kardeşler baktılar işler iyi gidiyor tarz değiştirmek istemişler. bu kadar ciddi olmanın gereksiz olduğunu anlamışlar ki bir komedi filmi çekmek istemişler. dünyanın ilk komedi filmi budur. adı: l'arroseur arrosé (sulayan sulayıcı). bugünlerde kreş çocuklarının bile sıkılacağı böyle bir senaryonun o dönemlerde koca koca insanlar tarafından izlenip rağbet görmesi çok tuhaf.
    ilgili film: https://youtu.be/1yqsw_eguja

    sinemanın başlangıç aşaması gerçekten çok tuhaf. bugün izlenen yeni yapım filmlerin atasının bunlar olması ayrı garip. bir dakikalık filmin gösterimi için insanların neredeyse sıraya girmesi ve hatırı sayılı miktarda para ödemesi ayrı ilginç. insan büyüdükçe çocukken ona komik gelen şeylerden sıyrılmaya başlar. meğer aynı şey toplumun ortak mizah anlayışı için geçerliymiş. sulayan sulayıcı filminin rağbet görmesinden anlayabiliriz bunu.
  • 1895te bugün paris boulevard des capucines2te grand cafe'de izleyiciden ücret toplayarak gösterim yaparak dünyanın ilk gerçek sinema gösterisini yapan çakallar
  • lumiere kardeşler'in ilk gösterimleri 28 aralık 1895 tarihinde paris’te grand cafe’de gerçekleştirilmiştir. bir trenin gara girişini gösteren filmde insanların çoğu bu filmi seyrederken tren üzerimize doğru mu geliyor diye salonu terk etmeye çalışmıştır. lumiere’ler genel olarak bakıldığında,sinemanın doğuşunda ve film çekme mantığının gelişmesinde en önemli rolü oynayan sinemacılardır.
hesabın var mı? giriş yap