• ingilizlerin her turlu sey icin kullandiklari tatli kelime.
    kisilerden, giysilerden, filmlerden, kamera hatalarindan, sictigin boktan falan bahsederken kullanilir.
    birkac ingilizin sohbetinde onlarca defa gecer, dinlerken sanirsiniz ki yasadiginiz dunya bambaska bir dunyadir, mutluluk sacarlar.
    lovely entry.. lovely..
  • ingiliz ev arkadaşımın ota boka kullanması ile iyice tiksindiğim kelimedir. arkadaş mal gibi bi terliğe bile lovely denir mi yahu?

    ek: gecenlerde iyice abartti. memleketten manti getirmistim bir kac paket. lakin birini unutmusum, pakedin icinde kirilmis hamuru, kiyma parcaciklari disari cikmis filan... neyse, dedim, " la yiyim sunu da ziyan olmasin". yalniz tabi, tencerede de pisirdikten sonra kiymalar dagildigi icin hos bir goruntu olmadi, kahverengi parcaciklari yuzuyo filan. bizim eleman geldi, sordu ne yapiyorum, ne ediyorum... sonra tencereye bakti, "himmmmmmmmmm (hmm dalgali bu arada) it looks lovely"... business smile derler, small talk derler filan da, arkadas yapmacikligin da luzumu yok yani... nimetle dalga gecilmez ama hic bi halta benzemiyodu iste, hala lavli mavli diyon bana!!!1
  • hello, welcome home

    tüyleri diken diken eden bir parça. bu aralar böyle tam ağlatmayan ama insana da ben neden yaşıyorum ki dedirten şarkıların hayranı oldum ya. ağlamana bile müsaade etmiyor öyle huzurlu üzüyor insanı.

    olacak iş değil bu şarkı.
  • beraber "but i know someday i'll make it" kısmını söylemeye başladıkları andan itibaren gözlerimi kapatıp boynumu sağa doğru büküyorum. hüzne boyun eğip tüm vücudumu ele geçirsin diye bekliyorum. sonra şarkı bitiyor.

    bunları bana tek bir şarkı yapıyor.

    bu şarkı bir insan olsa kucağında büzülüp ağlasam doya doya . sonra uyuyakalsam , uzun zamandır uyuyamadığım o tatlı uykuyu uyusam.
  • sanki elinden gelen her şeyi yapmışsın, çabalamışsın, bitmesin diye mücadele etmişsin fakat bitmiş ve çaresizce arkasından gidişini izliyorsun. ben de öyle bir his yaratan harika şarkı.
  • kurşun gibi ağır, son derece melankolik bir billie eilish & khalid düeti. psikolojik işkencenin estetik süzgecinden geçmiş hâli. daha play'e basmadan acı çekmeye başlıyorsunuz fakat yine de dinlemekten* vazgeçemiyorsunuz. büyü gibi.
  • billie eilish isimli bayığın nadir güzel şarkılarından biri. tesadüfen azer bülbül - duygularım'la mixlenmiş şu haline denk gelip bu ne puhahaha diye açtım ama bu da epey sardı ilginç bir şekilde.
  • büyülü gibi bir şarkı. acı çektiriyor ama dinlemeye karşı da koyamıyorsunuz. o anda bir derdiniz yoksa bile insanı kederlere sürüklüyor.

    dertliyken dinleyip kendi kendine işkence yapmak için birebir.
  • ingilizcede sevgi dolu, sevgi yuklu, sevgisel, sevgi seli, sevgi partikulu..
  • sarah jessica parker parfümü. garip bir parfüm bu. ayıramıyorsunuz mesela gece ya da gündüz kullanılmalı diye. baharatlı ve biraz ağır parfüm sevenler gündüz bile rahatça kullanabilirler. yok efendim parfüm dediğin hafif kokmalı, baş ağrıtmamalı diyenlerin de gece tercihi olabilecek cinsten. sabunsu, pudralı bir koku gibi bir izlenim yarattı bende. hafif hafif gelmiyor ama burnunuza, yoğun bir pudra kokusu. temiz, kişilikli bir parfüm. iş görür.
hesabın var mı? giriş yap