• alman futbol tarihinin en önemli isimlerinden biri. bazıları tanrı'nın yeryüzündeki temsilcilerinden biri olduğunu iddia etmişlerdir; eskiler günter netzer derken. polemikleri bir tarafa bırakacak olursak, lothar, giovanni trapattoni ile tanışıklığının, kariyeri için bir dönüm noktası olduğunu her fırsatta vurgulamıştır. kurt hoca, yıldız oyuncusunun defansif özelliklerinin zayıf olduğunu ve bunu kolayca geliştirebileceğini kendisine anlattığında, lothar 28 yaşındaydı. inter'de oynarken metres skandalı ile de gündeme gelmişti; o ne afet-i azamdı öyle. futbolu bıraktıktan sonra kendisine sorulan "çalıştığınız sizin için en önemli futbol adamı kimdi" sorusuna da trapattoni'nin adını vermiştir, herkes franz beckenbauer cevabını beklerken. şüphesiz kariyerinin uzamasında bu defansif özelliklerinin keşfi rol oynamıştı. ilerleyen yıllarda liberoda tecrübesini konuşturan isim için almanlar sanki hep bu mevkide oynamış gibi derlerdi... teknik direktörlük konusunda da elbet alman milli takımının başına geçecektir, eğer bu işi bırakmazsa...
    (bkz: matthaeus passion)
  • biraz daha oynasayadı, futbolu kaleci olarak bırakacağını düşündüğüm futbolcu. amc başladı libero bitirdi.
  • futbolu bıraktıktan sonra teknik adamlık tecrübelerini müteakip eurosport'un rıdvan dilmen'i olarak karşımıza çıkmış çocukluğumun hayranı olduğum futbolcularından. kendisini her programda bir maç skoru tahmini sallarken görmekteyiz. tahminlerinde en çok da milli takımımız hakkında atıp tutuyor. portekiz'e 3-0 yeniliyorduk hadi onu tutturdu bi nevi, isviçre tahminini kaçırdım(orda da yendiriyodu bizi muhtemelen) isviçreye çaktık, çeklere 3-1 kaybediyoduk matheus'un elinde patladı, hırvatlar 2-0 geçiricekti sözde; e o da feci ters tepti daha noolsun.

    sensible soccer denilen futbol oyunu ilk çıktığı zamanlar oyundaki futbolcuların yanında 50k(caps)-15m(caps) arasında değişen fiyatları(değerleri) yazardı. dünya yıldızlarının değerleri 5-15m arasında değişirken bizim gariban oyunculardan fiyatı 300k'yı geçen olmazdı. diğerlerini geçtim de adını sanını duymadığımız iskoç oyuncuların bile değerleri 1.5-3m iken en azından bi sergen'e tugay'a bir m'yi çok gören programcı ekibi bize insafsız gelirdi.

    mattheus'u futbol mantalitesi-bilgisi yönünden de sensible soccer'ın programcılarına benzetiyorum. türkiye ile ilgili her maç tahmini öncesi "türkiye'nin yıldız oyuncusu yok ama..." diye lafa giriyor muhakkak. ulan anladık bi brezilya diiliz de o kadar kazma da diiliz be mattheuscum bu takımda bi arda bi emre bi hamit bi bi...en azından avrupa yıldızı seviyesinde bikaç oyuncu var yani. yıldız oyuncu olmaktan illa nike reklamında ilah rolünü oynamayı kastediyosan onlar kurgu efendim .(bkz: cristiano ronaldo ya yari finalden sevgilerle)

    uzun lafın kısası türk milli takımı senin yıldız olduğun dönemdeki takım diil arkadaşım, bir diil iki diil üçüncü kapak oldu be. hadi birini ön yüze, diğerini arka yüze taktın, üçüncüyle naapacaksın?
  • katıldığı bir televizyon programında nasıl bu kadar istikrarlı ve iyi oynadığı sorulduğunda
    "dünyada benim kalitemde birçok futbolcu var.ancak aralarında en iyi konsantre olan benim" şeklinde mantıklı bir açıklama yaparak futbolda konsantrasyonun önemini vurgulayan görmüş geçirmiş futbolcu.konsantrasyonla kafayı bozmaması en büyük temennimdir.
  • orhan uluca'nın kaleminden:

    lothar matthaeus, alman futbolunun gelmiş geçmiş en önemli beş futbolcusunun içerisinde görülen efsane futbolcularının başında geliyor. başarılı bir futbolcu olsa da doğduğu topraklarda kabul edilen bir karakter olmamıştır hiçbir zaman. almanya dışında ise işler bambaşka. kitabına girişi de bu şekilde yapıyor. sırbistan’da sınırdan geçerken yetkili şahıs pasaportu ona geri iade etmeyeceğini söyleyince şaşırmış ama aldığı cevap “böylece sizin ülke dışına çıkmanıza engel olurum ve bizim futbolumuzla daha fazla ilgilenirsiniz” olunca gülümsemiş. devamında ise almanya’da mümkün olsa pasaportumu alıp almanya’ya girişimi ilelebet yasaklamak isteyecekler diye sitem ediyor.

    dedik ya ülke dışında alıcısı çok bu efsane oyuncunun. bir dönem bizim memleketin takımlarının da ismini sık sık andıklarını okumuştuk. “ya hep ya da hiç” adlı kitabında beşiktaş ve yıldırım demirören ile olan ilginç bir detayı anlatıyor. başlığı ise “bozmak, sahtesini yapmak, kandırmak, dolandırmak” anlamına sahip “türken” fiilinin kelime anlamı olan “türkler” ile birleştirerek koyuyor. evet, almancada “türkler” anlamını taşıyan “türken” aynı zamanda böylesine olumsuz anlama sahip bir fiil. matthaeus kitabının 172.sayfasına başlığı bu şekilde atar. “so türkten die türken” (türkler beni böyle aldattı).

    hikâye ise oldukça ilginç. o bölümü kısaca çevirelim.“..aslında bu macaristan’ın milli takımının başında son maçım olması gerekiyordu. çünkü ben beşiktaş ile anlaşmıştım. kulüp benim menajerlik şirketimle bağlantı kurmuş ve bana astronomik bir teklif yapmıştı. çin yolculuğu öncesinde milano’da buluşmuş ve çin yolculuğu sonrasında da frankfurt’da ikinci kez bir araya gelip detayları konuşup halletmiştik. beşiktaşlı oyuncuları tanımam için bana 30 kaset getirmişlerdi ama daha da önemlisi başkan, futboldan sorumlu insan ve menajerler tarafından her sayfası imzalanmış bir sözleşme vardı önümüzde. yıldırım demirören hali hazırda başkanlık seçimini kazanmak için benim adımı reklam amaçlı kullanmaya çoktan başlamıştı.sözleşme de imzalanmıştı. lakin gerçeği çok sonra fark edecektim.takımla beraber hotele gitmek için otobüse bindiğimde nürnberg’den benim menajerlik şirketimde çalışan yakın arkadaşım ertan beni aradı. “sen sözleşme imzalamıştın hani, neler oluyor” dedi bana. “neden almanya maçından sonra beşiktaş’a gideceğini açıklamadın” diye sordu. ben de “macarların sevincini bozmak istemedim, sözleşme imzaladık, daha sonra açıklayacağım, ne oldu ki” diye sordum. ertan “şu an türkiye’de bütün haber merkezleri beşiktaş’ın “vicente del bosque ile anlaştığı haberini geçiyor” dedi. “ertan bu olamaz, bizim imzaladığımız bir sözleşme var” diyerek telefonu kapatım.ertesi gün gerçekten de benimle sözleşme imzalamasına rağmen beşiktaş, real madrid’in eski antrenörü del bosque ile anlaşmıştı. ben sözleşmeyi uzman avukatlara gösterdim. avukat bana “burada her şey kusursuz ama küçük bir sorun var” diyerek devam etti “bu sorun da bu sözleşmeyi kağıt parçası haline getirmeye yetiyor “ dedi. sözleşme imzalandığı zaman orada imzası olan beşiktaş’ın aktüel başkanı değil gelecekteki başkanının imzasını yani yıldırım demirören’in imzasını taşıyor dedi. benim yolculuğu esnasında yıldırım demirören başkan seçilmiş ve antrenör konusunda da çark etmiş. “uefa bu davaya karışamaz daha çok istanbul’da açılacak olan bir mahkeme ancak buna bakabilir. benim sana tavsiyem ise sözleşmeyi yırtıp bu konuyu hızlı bir şekilde unutman en iyisi” dedi. nihayetinde beşiktaş o sene benim organize ettiğim yere doğru kamp yapmaya giderken ben de sözleşme imzaladığın zaman değil, geçerli bir sözleşmeye sahip olduğunda sevinmem gerektiğini buradan kendime ders çıkardım.”bu hikaye bize gösteriyor ki yıldırım demirören’in çekirgesi bir zıplamış, iki zıplamış üçte del bosque’ye milyonlar dökülmüş. dörtte avrupa'dan men edilmiş.

    http://www.birgun.net/…month=05&day=14#.ub4qmfkw1qu
  • şöyle bir dayağa maruz kalmıs eski efsane.
  • futbolculuk kariyeri büyük basarilar icermesine ragmen kendisi camiasiz bir pic.

    *1979 - 1984 yillari arasinda bes sezon boyunca borussia mönchengladbach formasi terletmis (198 mac, 48 gol, 1 asist).

    *1984 - 1988 ve 1992-2000 yillarinda tam 12 yil boyunca bayern münih icin top kosturmus (410 mac, 100 gol, 50 asist). bu süre zarfinda 7 lig sampiyonlugu, 3 almanya kupasi, 3 almanya süper kupasi ve bir uefa kupasi (95/96 sezonu) kazanmis.

    *1988 - 1992 döneminde inter milan formasi giymis (154 mac, 53 gol, 8 asist). inter ile bir italya sampiyonlugu, bir italya süper kupasi ve bir de uefa kupasi (90/91 sezonu) kazanmis.

    * "loddar" lakapli ön libero, alman milli takimi´ nda rekor sayida maca (150 mac) cikmis, 1980 yilinda avrupa sampiyonasini, 1990 yilinda ise kaptan olarak dünya kupasini kaldirmis.

    *1990 yilinda ballon d´or, 1991 yilinda ise fifa yilin futbolcusu secilmis. kaynak

    teknik direktörlük kariyerinde ise partizan belgrad (2003) ile lig sampiyonlugu yasamis. en son on yil öncesine kadar bulgar milli takimini calistirmis.
    peki neden bu yasayan efsane hic bir bundesliga ekibini calistirma firsati bulamamis, neden bayern münih menajeri uli hoeness, matthäus icin " ben ve karl heinz rumenigge (bayern yönetim kurulu baskani) bu kulüpte söz sahibi oldugumuz sürece, matthäus yeni stadyumun (allianz arena) bahcivani bile olamaz" demis 2002 yilinda?

    durumun aslina bakildiginda, matthäus´ un bir islemis oldugu suc vs. yok. fakat reisin tezcanliligi ve ifadelerindeki hamlik ve yontulmamislik ona hep bir bavyera köylüsü imaji verdi. bu imaja dair bir örnek olarak, zamaninda al jazeera´ da "bana saksi muamelesi yapamazsiniz" temali bir videosunu birakayim.
    bu köylü imajiyla birlikte bir de zaafi var loddar´ in: dogu avrupali genc kadinlar. teknik direktörlük yaptigi sirbistan, macaristan, bulgaristan´ da hep yirmi yas civari sevgililer edindi ve bunlarla sürekli alman bulvar magazininde kendisine yer buldu.
    icinde bulundugumuz yilda 60 yasini dolduran efsane artik durulmus gibi. anastasia klimko isminde 32 yasinda rus bir sosyolog ile evlenmis bir de ogullari var. toplam bes evlilikten dört cocuk sahibi olmus matthäus.
    asktan yana artik sabit bir este karar kilmis gibi görünen matthäus, ayni zamanda bild gazetesine yakinligi ile de biliniyor. alman futbolunda bir mesele oldugunda bu tabloid gazete aninda loddar´ a ulasip fikrini aliyor ve dünyaya bildiriyor.

    ciddi imajlarini bozmak istemeyen alman kulüpleri tabii bu iki önemli husus isiginda matthäus gibi bir adami teknik direktörlüge getirmek istemiyor. kendisi de garibim, yilmaz vural misali ligde bir td koltugu bosalinca az demec vermedi "göreve hazirim, baskanim beni al" diye. fakat olmuyor... olduramiyor.

    alman futbolu´ nun yakin bir takipcisi olarak bu duruma icerleniyorum. kokainman christoph daum´ un bile o skandaldan yillar sonra köln ve frankfurt´ u calistirdigini düsünürsek, loddar´ in durumu daha da abes kaciyor.

    bu adama ne alman futbol federasyonu, ne bayern münih, ne de inter sahip cikti. borussia mönchengladbach bile tenezzül edip bir is vermiyor. kazandigi basarilarla orantisiz bir ötekilestirme mevcut kendisiyle ilgili.

    biz senden raziyiz reis.
    alman milli takimi tarihi´ nde uli hoeness, euro 1976 finalinde daglara taslara gönderdigi penalti ile cekoslovakya´ yi sampiyon yapmasiyla hep hatirlanacak. senin isminle özdeslesen ani ise, 1990 dünya kupasi finali´ nde, roma olimpiyat stadi´ nda kaptan olarak kaldirdigin dünya kupasi ...

    edit : imla.
  • yanlış hatırlamıyorsam toshack zamanıydı, ertuğrul sağlam libero oynamaya başlamıştı. o zamanlar herkes "oooo yeni matthaeus geliyor" diye heyecanlanmıştı. bir galatasaraylı olarak da tırsmıştım ben de. bi sikim olmadı sonra.
  • 150 kez milli formayı giyerek bu alanda rekorun sahibi olmasının yanı sıra bir başka sahip olduğu rekor da 73 kez sahaya kaptan olarak çıkmasıdır.
hesabın var mı? giriş yap