• mariannanin topuzuyla ekolum olan dizi.

    cok zirladigimdan olsa gerek; annem kasip ogrenmisti o topuzu yapmayi. galiba o kafayla okula da gittim ben.*
  • bir çocukluk dönemi unutulmazı. 18:15'de başlardı trt2'de. marianna deniyordu hanımlar arasında diziye. luis alberto'dan dem vuranlar olsa da, marianna idi halkın arasında adı. migros'a giderdiniz, bundan bahsedenleri duyardınız, manavda bakkalda bu konuşulurdu. memleket meselelerini aşmıştı bu aşk öyküsü. baktım, yazan olmamış müsaadenizle son bölümünün olduğu gün istanbul'da yaşanan elektrik kesintisini anlatayım.
    istanbul'da marianna'nın son bölümünün olduğu gün elektrikler bir sönmüştü, pir sönmüştü. o zamanlar elektrik idaresi aranıyordu, aktaş maktaş boğaziçi elektrik falan değil. kamu hizmetleri genelde devletim tarafından idare ediliyordu, virtüel kamu hizmetleri tek tük anlatılıyordu kim bilir idare hukuku kitaplarında. tevatüre göre elektrik idaresi'nin yaşadığı en zorlu dakikalar da o gün yaşanmıştı. yüzlerce, binlerce kadın marianna'nın son bölümünü izlemek istiyordu lakin istanbul genelinde elektrik yoktu. 18:13'te gelmişti elektrik. saatleri ayarlama enstitüsü müdürü bendeniz halamda idim o anda ve saatime bakmıştım bızdık hâlimle. söylemeye gerek o evden de aranmıştı elektrik idaresi. bir mucize olmuş ve elektrikler gelmişti dizinin başlamasına iki dakika kala. ertesi günkü köşe yazılarına da konu olmuştu dizi; ütüler ütülenmedi, yemekler pişmedi, bir akşam geçiştirildi zira nefesler tutulmuştu o akşam. dizi beklenirken yaşanan hezeyan, dizinin sonunda tüketilen sayısız mendille birleşmiş ve türkiye unutamadığı günlerden birini yaşamıştı adeta. kaçakla başlayan dizilerin son bölümünde nefeslerin tutulma hikâyesi devam edecekti. herhâlde bu bağlamdaki ilk türk dizisi asmalı konak olsa gerek...
  • zenginler de aglar, sanirim bastan sona izledeigim icin akil sagligimi ciddi sekilde etkilemis 2. pembe dizidir (birincisi kucuk hanim, 3. ve sonuncusu hayat agaci). konusu ozetle su sekildedir:

    marianna kisa boylu bir kizdir. basta zengin falan degildir, ama luis alberto ile hizmetli-evin kucuk beyi iliskisine girmis oldugundan sinif atlar, adam olur. bu sinif atlmaya, dikey hareketlenmeye killanan ester isminde oldugunu hatirladigim kisi killanir, yatay bir mudahale ile luis albertoyu yatagina atar (ki bu yataga atma sahnesinde luis albertonun sarhos olmasi, izzeti nefsine hakim olmasi, yataga girdigi halde nefsine hakim olmasinin alti 5 bolum boyunca inci nakis gibi islenmis kafalara kakilmistir). luis alberto alkolun de tesiriyle yataga girdiyse de, skor kaydedemez, ama ester oyleymis gibi yapar, luis albertoya nikahi basar. marianna evden kovulur, sonra bir sekilde tekrar gelir ama luis alberot salvatioreden olma cocugu beto kaybolmustur.

    simdi hikayenin burasinda daha evvel emsalini gormedigimiz bir olay olmakta filmdeki dayajetik karakterlerden birisi olan peder hoze kutinyo dile gelmektedir. yani bizi muhatap alir, kameraya bakarak konusur. yillarin gectigini, mariannanin yaslandigini, betonun ise yetimhanelerde buyudugunu, muyudugunu belirtir. gozumuzu bir de acariz ki 20 sene zangir diye gecmistir. bu benim bildigim butun pembe diziler icinde en devrimsel harekettir. ne ise artik marianna bir gun oglunun dogum gununde zengin evlerinde bir parti verir, eve kizinin arkadasi olarak, zorro kostumu icinde bir oglan girer. bu oglan betodur. beto hirsizlik yaparken, marianna yakalar, tam polise verecekken, boynundaki madalyondan midir nedir, oglunu tanir. bu noktadan sonra betonun kabulu icin bir 200 bolum daha gecer. bir takim beto luis alberto arasi huysuzlanmalar olur. luis albertoya dayarlar tekilayi, dayarlar mariaciyi seker gibi bir insna olur, betoyu evlatliga kabul eder, ersteri def eder. mis gibi bir son olur. peder de yine dizinin sonunda dikatik bir seyler soyler, muma ufler, mavi fon uzerinden seslendirme sanatcilarinin ismi gecer ve biz anlariz ki bu dizi de bitmis gitmistir.

    sirada yaban gulu vardir.
  • ben ilkokul 1-2'de falanken yayımlanırdı bu dizi. hala bazı ayrıntıları aklımdadır.

    marianna'nın zengin aileye nasıl girdiğini tam hatırlamıyorum, ancak bunun alberto'dan bir çocuğu oluyordu. ancak o zamanlar bazı sorunları vardı, doğumdan sonra bir gün parkta otururken bebeğiyle onu piyango bileti satan bir ablaya verdi. şöyle bir diyalog geçmişti:
    piyangocu: ne güzel bir bebeğin var, ismi ne?
    marianna: alberto
    piyangocu abla: (bebeğin burnuna 'pıt' koyaraktan) alberto... betito.. betito...

    bu arada marianna bir şey alma ayağına çocuğu bırakıp bir yere gider. tabi sırra kadem basar. çocuk piyangocu ablaya kalır.

    bu arada marianna'nın çocuğu bu şekilde bırakması alberto'nun ailede şok etkisi yaratır. yeni bir çocuk evlat edinirler. kızın ismi de isabella'ydı sanırım (ancak bu kız büyüyünce "ya bu aile fotoğraflarına bakıyorum, kimseye benzemiyorum" muhabbetini sık sık yapar)

    marianna'nın oğlu alberto'yla tanışması da bir enteresandı. bu, kocası ve kızı bir marketteyken, markette paket taşıyan alberto'ya (a.k.a betito) rastlarlar. galiba anne iç güdüsü olacak marianna heyecanlanır, ismini sorar. ben orada isminin betito olacağını söyleyecek, marianna da "tüh değilmiş" diyecek diye beklemiştim ama çocuk "ismim alberto, ama beto derler" diyivermiş, marianna anlamıştı.

    neyse marianna çocukla görüştü, yardım falan etti kim olduğunu belli etmeden. oralar biraz silik hafızamda.

    hatırladığım şeylerden biri, marianna'nın eve sık sık geç gittiğinde kocası louis alberto'ya "trafik korkunçtu" yalanını söylemesiydi. mesela hala ben mexico city'nin trafiğini merak ederim.

    bir de çocuğuna yardım etmek için yüzüğünü satmıştı marianna. louis alberto onu sorduğunda "taşını temizletmek için verdim" derdi.

    bir de son bölümlerini hatırlıyorum. bayağı bir olay falan oldu, louis alberto bundan soğudu falan. bıyıklı bir abi buna çok iyi davranmış, hatta ilişkileri bile olmuştu. ancak dizinin sonunda marianna yine louis alberto'ya döndü. ancak o bıyıklı abinin kıpkırmızı olmuş, hayalkırıklığı içindeki yüzünü hala hatırlarım. hatta yıllar geçip, büyüyüp ilişkiler yaşayınca onun neler hissettiğini daha iyi anladım.
  • trt 2 de yayinlanan bir diziydi. hatta donemin gencligi yine o donem mesur olmus lambadaya dizi uzerinden soz uydurmuslardi:

    oooo beto beto marianna luis alberto
    oooo beto beto marianna luis alberto
    marianna'nin dadisiiiiii ramona
    bu sarkinin adi lambadaa....
  • kahvaltida illa ki kavunici renkli portakal suyu icerlerdi. hep bisii yerlerdi ama neydi unuttum... okuldan eve gelme saatine denk dustugunden yemek yerken ille de bu dizi seyredilirdi, onceleri anne seyrederken cizgi film isteyen bunye sizlanirken bir hafta sonra marianna kacmasin diye eve hoplaya ziplaya kosacak kadar muptela olup cikardi. erkekler arasindaki gizli bir anlasmaya gore okulda kimse bu kadin dizisini seyrettiginden bahsetmezdi...

    bir keresinde bunlar bir odaya girerken iki kisiydiler, cikarken 3 kisi ciktilardi.
  • 88 yazında, dedemlerin yanında izlerken boş bulunup; luis alberto'dan hamile kalan marianna için, "neden üzülüyo ki, neden bu kadar ağlıyo ki? kürtaj olsa ya.." diyerek terlik yememe neden olan dizi..

    (bkz: büyümüş de küçülmüş)
  • hayatimin ilerleyen yillarinda tanistigim guney amerikalilarin cogunlugu ile kaynasma, birlesme noktamin bu dizi ve veronica castro olmasi hem uzucu, hem de sevindiricidir. oyle bomba bir diziymis ki, guatemalasi, san salvadorlusu, dominiklisi, kime sorduysam biliyor, luiz albertoyu, mariyannayi. yani guney amerikalilar ile ayni seylere uzulmusuz, ayni seylerin kahrni cekmisiz (aglayan zenginlerin)

    buna karsin kucuk hanim ve lucelia santosdan ekmek cikaramadim, sasirtici gelmesin, turkiye'de olumsuz bir cagrisima sahip olan brezilya dizileri guney amerikada "cok kaliteli ve sanatli" kabul ediliyor, herkes izleyecek kadar yetkin ve rafine olamiyor.
  • eski bir pembe dizi. turk halkinin bu diziyi marianna diye anmasi ise ayri bir sosyolojik olaydir.(bkz: oha)(bkz: sosyoloji)
  • (bkz: luis alberto)
hesabın var mı? giriş yap