• ispanyol yönetmen guillem morales tarafından yönetilen guillermo del toro tarafından sunulan (presenta) "los ojos de julia" (julia'nın gözleri) yerine "los denyos de julia" (julia'nın denyolukları) isminin daha uygun olacağı (izleyince hak vereceksiniz) film.

    geriyor mu? geriyor.

    --- spoiler ---

    düşünün, kız kardeşiniz evinde intihar etmiş, birkaç gün sonra kocanız aynı evde öldürülmüş, siz görme kayıpları yaşayan hatta ara ara tamamen kör olan birisiniz. ve hastanede değil ölümlerin olduğu o evde kalmayı tercih ediyorsunuz. . sonra "vay efendim komşu ırzıma geçmeye çalıştı", "yok efendim evde birileri dolaşıyor" demeyin. denyosunuz. net

    --- spoiler ---

    yine de yönetmenin gerçeklik ve fantezi arası bir atmosfer yaratmada başarılı olduğunu es geçmemek gerek. özellikle filmin ilk yarısında, gizemli olayları çözmeye çalışıyor ve ana karakter julia ile ipuçlarını takip etmeye çalışıyorsunuz. filmin sonlarına kadar da hayaller insan mı yoksa bizler hayal miyiz anlayamıyorsunuz. (gene saçmaladım ya, neyse.)
  • artık bir korku klasiği olan “yetimhane” filmi ekibinden ve aynı kadın oyuncuyla (bkz: belen rueda) çekilen başka bir ispanyol gerilim filmi. hikayesi yetimhane kadar vurucu olmamasına rağmen gayet güzel sahneler barındıran, izleyiciyi geren bir film “julia nın gözleri”. teknik olarak da pek başarılı; renkler ve çekimler hoş.
    konusunu “görme yetisini giderek kaybeden kızkardeşinin esrarengiz intiharını araştıran bir kadının öyküsü” olarak özetleyebiliriz. film içindeki bir kaç hikayesi ile biraz uzatılmış havası veriyor ama sonlara doğru oldukça sürükleyici. notum 7/10.

    --- spoiler ---

    -son dönemlerde sürekli ruhlu-cinli doğaüstü korku filmi izlemekten bıkanlara ilaç gibi gelecek “killer” temalı bir film olmuş.
    -filmin sonlarında julia nın gözü sargılı iken izleyicilerin de diğer kişileri görememesi çok iyi düşünülmüş ve etkili bir fikir gibi geldi bana. nitekim sargılar açılırken biz de görmeye başlıyoruz.
    -filmin konusu uzatılmış, evet. kadının kocası isaac ile kızkardeşi sara nın ilişkisi gereksiz gibi. katile odaklanmak dururken izleyicinin dikkati dağılıyor.
    -beğendiğim başka bir sahne de julia’nın körler arasında kalması. kör kadınlardan birinin “sniff sniff” havayı koklaması.
    -son olarak filmin sürekli körleri beyaz gözlü olarak göstermesi ?

    --- spoiler ---
  • film imdb'den 6.6 almış. bu notu almasının tek nedeni yönetmen ve oyunculardır. hayatımda gördüğüm en boktan senaryoya sahip filmlerden biri. bence filmi izlemeyin. izerseniz de izledikten sonra severseniz de benim verdiğim spoiler'ı okuyup bana cevap veriniz.

    --- spoiler ---

    hiç kimse bana, julia'nın gözünde bandaj varken, julia'nın neden ölen mal kardeşinin evine gittiğini anlatamaz(bu evde 2 kişi kendisini astı ve kadın birinin yaptığından emin). haaa evi daha iyi biliyor diyeceksiniz de mi julia gibi? amına koduum malı kardeşini tanımıyor ya kaldı ki evi bilecek. gerçekten kimse o eve gitmek istemez. götünden bu kadar atılmaz. bırak hastanede birkaç gerilim yaşat sonra kadın korkudan eve gitmek istesin. yemin ederim sinirden kendimi sikicem lan. bir de 2 saat film götler ya.
    --- spoiler ---
  • gerilim sevenleri baştan sona germeyi başarabilecek nitelikte güzel bir film. izlerken hülya'nın gerzekliklerine sövmek filme ayrı bir tat katıyor. o yüzden yalnız izlemeyin. süresi 112 dakika ama çoğu gerilimli olduğundan biraz yoruyor. olduğundan uzun geldi bana mesela.

    --- spoiler ---

    ev, koyu gri-yeşil renkli duvarlarıyla gördüğüm korku filmi evleri arasında kasvet sıralamasında başı çekebilir. ürkütücüden ziyade sıkıntı verici bir ev.

    --- spoiler ---
  • kör olup da topuklu ayakkabıyla bir yerlere takılırım diye korkmadan gezen cesur bir kadınla henüz kör olmamasına rağmen yine topuklu ayakkabıyla çita gibi koşabilen ikiz kardeşinin hikayesi.

    topuklu ayakkabılar çok dikkatimi dağıttı, evet.
  • vasatın çok çok üstünde başarılı bir gerilim filmi olmuş. izlenmeye değer.
  • 2010 yapımlı, yönetmenliğini oriol paulo'nun yaptığı ispanyol gerilim filmi. gerilim filmi seven birisi olarak beğendiğim bir film oldu. 2010 yapımlı olmasına rağmen ispanyol sinemasında önemli bir gerilim filmi olarak kabul edilmiştir. başrolünde ispanyol sineması diyince akla gelen isim, asi, gizemli belén rueda oynamaktadır.

    filmin atmosferi ve kurgusu başarılı, ilerleyişi yavaş olsada tatmin edici. senaryosu gerilim filmlerine nazaran daha farklı.

    bu filmi beğendiyseniz yine aynı yönetmenin, aynı başrolün oynadığı el cuerpo filmine bir göz atmanızı öneririm.
  • feldschlösschenın sponsorluğunda gerçekleşen "cumartesi korku gecesi"nde, oldukça geç izlenmiş guillem morales filmi.

    her ne kadar ispanyolların sapkın gerilim işinde son yıllarda yükselişi göz ardı edilemese de gerim gerim germesinden pek fark edilmeyeceği düşünülse de kimi tutarsızlıklar göz ardı edilebilirse vasat denebilecek gerilim.

    her ne kadar "görünmezlik" mefhumunun fiziksel olanı ötesinde toplumsal olanına dair çok bir şey söyleyip yine mientras duermes gibi, antagonist ile güçlü bir empati kurma şansı varken bunda başarıya ulaşamıyor. burada ilk yarıda polisiye ve ayağı yere basan bir gerilimken ikinci yarıdan itibaren türden uzaklaşıp korku sinemasının klişelerini eklektik kullanmasının payı büyük olsa gerek.

    --- spoiler ---

    fakat sadece gerilim unsurunu arttırmak için ortaya atılan ve sonrasında patır patır düşen karakterlerin hikâyeyle çelişiyor olması filmi biraz slasher'a kaydırıyor. oteldeki dede, yan komşu kızın giriştikleri faaliyetleri mantıklı bir silsile içinde idrâk edebilmek zor. aynı şekilde, julia'nın eşinin ölümündeki müphemlik de arada kaynıyor.

    --- spoiler ---

    nitekim, gerilimi mütemadi tutmak adına sapak yollara ve kuytu merdiven altlarına inen ancak, sapakların ve kuytuların akıbetiyle ilgilenmemesi ile akışkanlığını ['akışkan gerilim' i bir tabir olarak denemek] koruyan, fakat inanılırlığını yitiren yapım.
  • 2010 ispanya yapımı gerilim filmi: julia’nın gözleri.
    https://youtu.be/rztqhaku5sq

    (09/05/2011)

    böyle bir şey var mı bilmiyorum ama yeni ispanyol korku sineması diye bir olgudan bahsedebiliyoruz artık. sanırım herşey (en azından benim için) “cronos (1993)” ile başladı. “el día de la bestia (1995)”, “tesis (1996)”, “the nameless (1999)”, “the devil’s backbone (2001)”, “darkness (2002)”, “frágiles (2005)”, “el orfanato (2007)”, “[rec] (2007)” ve “[rec] 2 (2009)” gibi sıradışı ve kaliteli yapımlarla yüzümüz güldü. hatta “the others (2001)” ve “pan’s labyrinth (2006)” gibi daha şimdiden klasikleşmiş korku filmleri çıktı ispanyol sinemasından ki bu filmler bir kere izlendiğinde bir daha unutulmayacak eserler. aynı fransızlar gibi ispanyollar da korku sinemasında yeni değiller. özellikle 70'li yıllarda (avrupa’da sansürlenen) erotik/korku filmlerinin merkezi fransa ve ispanya idi. jess franco gibi şahsına münhasır bir yönetmen ispanya topraklarından çıkmıştır mesela. her neyse… yine ispanyol sinemasından, yine kaliteli bir korku filmiyle karşı karşıyayız.

    kabul etmem gerekiyor; “julia’s eyes”ı izlememin en büyük sebebi guillermo del toro referansıdır. içerisinden geldiği sinemaya ve topraklara ihanet etmeyeceğini düşündüğüm yönetmen saçma sapan bir film için elini taşın altına koymaz diye düşündüm. daha sonra baş aktristin belén rueda olduğunu fark ettim. zira kendisine, acı ve suçluluk duygusuyla yüklü anne rolüyle “el orfanato”da bayılmıştım. burada da benzer bir profil çizmiş; herhalde bu roller üzerine yapışacak.

    bir astronomi mühendisi olan julia, ikiz kardeşi sara’nın intiharı ile sarsılır. 1 yıldır hiçbir irtibat kurmadığı sara kördür; işin kötü tarafı bu hastalık aileseldir ve julia da gittikçe ilerleyen, ataklar halinde gelen dejeneratif bir göz hastalığının pençesindedir. önce ikizinin kör olma fikrini kabul edemedi için kendini astığını söyler polisler. psikolog olan kocası isaac da aynı fikirdedir ve julia’nın bu fikri kabullenmesini istemektedir. zira en ufak bir stress, julia’nın görme yetisinde kayıplarla sonuçlanacak ataklara neden olacaktır. fakat julia ne tutkuyla aşık olduğu kocasına ne de detektif dimas’a inanır. ona göre, kızkardeşi sara’nın intiharında bazı soru işaretleri vardır. nitekim haklı da çıkar. esrar perdesini yavaş yavaş aralarken, kızkardeşinin son 1 yıl içinde ne yaptığı hakkında hiçbir fikri olmadığını keşfeder. birileri ondan bir şeyler saklamaktadır. sara’nın ilişki kurduğu kişiler, komşuları, ortak doktorları dr. roman… hiçbiri julia’yı tatmin edecek cevapları vermez, aksine olayları daha da karıştırırlar. ister istemez birkaç küçük çaplı kriz atlatan julia, dehşet içinde, karanlık bir dünyaya adım adım yaklaştığını hisseder.

    filmin atmosferindeki sterilite, öykü anlatımında atılan zarif adımlar ve oyunculuğun abartısız gerçekçiliği bana devamlı olarak “el orfanato”yu anımsattı. bunda aktrist belén rueda’nın rolü çok büyük tabii ki. oğlunun söylediği birkaç lafa kulak asmamanın bedelini ağır ödeyen annenin suçluluk duygusuna benzer bir itici kuvvetle, ihmal ettiğini kendisine bile itiraf edemediği kör kızkardeşinin ölümünü araştırıyor bu filmde; benzetmemek mümkün değil. fakat bu sefer cefakar bir anne değil de “rear window”daki grace kelly tarzı bir zerafetle aralıyor esrarı.

    ispanyol olmasından mıdır bilmiyorum; bu korku filmlerinde diğer örneklerinden farklı karakterler sunuluyor genelde. julia da öyle; geçmişten gelen suçluluk duyguları sırtında. çok şeyden fedakarlık edeceğini biliyor; çok önem verdiği şeyleri teker teker yitiriyor da. belki ispanyol korku filmlerini bu kadar sevmemizin nedeni budur; yani karakterlerin bir tür “arabesk” model olmasıdır. maalesef “julia’s eyes”da, özellikle finaldeki bu didaktik dokunuş bence fazla sulugöz olmuş. izleyip siz değerlendirin isterseniz.

    film, her biri birer fotoğraf karesinin kusursuzluğunu yansıtan sahnelerle dolu. atmosfer çok başarılı. dış sahnelerde gri-mavi tonlar ağırlıkta. çoğunluğu oluşturan iç mekanlardaysa sepya renkler göz dolduruyor. yurttaşları gibi, aşırı yakın planlarla oluşturulan perspektif göze çok sanatsal geliyor: komşunun kapısına uzanan ip ve deliğini arayan anahtar… vs.

    yönetmenlik konusunda değineceğim en önemli şey, gözleri görmeyen bir insanla empati kurabilmemiz için elden ne geliyorsa yapılmasıdır. julia görme yetisini kaybettikten sonra, onun dışındaki hiç kimsenin yüzünü göremiyoruz mesela. bu insanda değişik bir özdeşlik oluşturuyor. ayrıca gayet güvenli görünen bir evin kör olunca birden koca bir tehdit haline getirilmesi de bu empatiyi artıran eforlardan.

    julia’nın küçük ipuçları peşinde koştuğu klasik ingiliz gerilimine benzeyen ilk bölüm benim oldukça hoşuma gitti. belli bir gerginlik dışında herhangi bir şiddet gösterisinin olmadığı ilk bölüm, olayların tek tek ortaya döküldüğü, şok bulguların ard arda geldiği, sınırlı gore ve kanın bulunduğu bir tür gövde gösterisine dönen ikinci bölüme göre beni daha çok tatmin etti. bu ikinci bölüm daha enerjik ve daha gerilimli olduğu için çoğu kişi tarafından tercih sebebi olabilir, ilk bölümü gölgede bırakabilir. olsun bence ilk bölüm hem anlatım hem de görsel yönden daha zor ve daha kontrollü.

    evet film kaliteli ama yazının başında saydığım filmler gibi izlendiğinde unutulmayacak bir film değil; vasat üstü, sadece o kadar. ve filmin en büyük handikapı konusunun aşinalığı. kör olup kornea transplantasyonu yapılan bir kadının yaşadığı gerilimli olaylara o kadar aşinayız ki sırf bu nedenle bu filmi kolaylıkla gözden çıkarabiliriz. belki konuyu değişik bir biçimde işliyor ama “the eye (2008)”, onun taklit ettiği hong kong orijinali “gin gwai (2002)” ve hepsinden de önemlisi benim herşeyi başlatan film kategorimden, değeri bilinmeyen bir başyapıt olan “blink (1994)” varken neden julia’s eyes’ı izleyelim?

    sonuç olarak, belki orijinal bir fikir değil, ama işlediği konunun hakkını veren, kaliteli bir gerilim “julia’s eyes”.

    künye:
    yönetmen: guillem morales
    senaryo: guillem morales, oriol paulo
    yapımcı: guillermo del toro
    yapım: 2010, ispanya, 112 dakika
    oyuncular: belén rueda, lluís homar, pablo derqui, francesc orella, joan dalmau, boris ruiz, daniel grao, clara segura, andrea hermosa, julia gutiérrez caba
  • son dönemlerde ispanyol gerilim filmlerini takip etmeye başladım. o filmi izleyenler bunu da sevdi tarzındaki bir öneriyi dikkate alıp izlediğim filmdir. şu ana kadar izlediklerim arasında vasat kalan bu oldu.
    bazı şeylerin neden öyle olduğunu tam açıklama gereği duymamışlar.
    --- spoiler ---
    *eşinin kız kardeşi ile ilişkisi ve eşinin intiharı
    onu da ivan öldürdü ve ölüme böyle bir gerekçe gösterdi diye düşünmüştüm, harbiden intiharmış
    *ameliyat sonrası julia'nın ille de o eve gidecem diye tutturması
    *kadının oğlu ile ilişkisi. kadını niye terk edip bir daha yanına uğramıyor, kadın niye kör ayağına yaşamaya devam ediyor

    kadın oğlundan bahsettiğinde katil o olabilir demiştim. aynı zamanda bakıcının bakım sırasında yüzünün gösterilmemesi de katil o hissi vermişti.
    --- spoiler ---

    bilmiyorum altan bilmiyorum... tam olmamış.
    puanım 6/10
hesabın var mı? giriş yap