• orjina ismi "los amantes del circulo polar" olan ispanyol yonetmen julio medem'in yonettigi, basrollerde najwa nimri ve fele martinez'in oynadigi olaganustunden de ote bir film. filmin muziklerini unlu ispanyol muzusyen alberto iglesias yapmistir.
    film "otto" ve "ana" isimlerindeki iki cocugun tesaduflerin de yardimiyla baslayan ve devam eden ask hikayelerini anlatiyor.
    filmde sembolizm bircok yerde gorulur. "kagit ucak", "kirmizi belediye otobusu", "ren geyikleri", "benzin bitmesi", "tokat atmak", "kutup cizgisi" birer semboldur ve hepsinin ayri bir manasi vardir.
    film "otto" ve "ana"nin anlatimiyla olusan bolumlere ayrilmistir. bazi sahnelerde subjektif bir anlatim vardir ve konuyu daha ilgin hale getirir. ayrica filmin baslangicindan beri "falshback"ler ve "foreshadowing"lerle devam eden bir anlatim sekli secmistir julio medem.
    kesinlikle sineme tarihinin en iyi 10 romantik filminden biridir. film ispanya'da onemli oduller kazanmistir.
    filmin son yarim saati resmen insanin nefesini kesecek guzelliktedir. filmin cekim teknigi ve anlatimi son yarim saatte zirveye ulasir. bir son sahnesi vardir ki... anlatilamaz kesinlikle. bendeniz, film bittikten sonra 10 dk. yerimde donmus, hareket edememisimdir. adeta tas kesilmisimdir. insan uzerinde en az bir haftada gecmeyecek bir etki birakir. tek kelimeyle mukemmel bir film.
  • ''hava soğuk olduğunda pek çok şey daha hızlı olur,rastlantılar mesela..'' cümlesine sahip julio medem filmi..kutup çizgisi ve muhteşemlik sınırlarında..
  • "o cocuk topa iyi vursaydi, top disari cikmazdi, topu kurtarirdim ve herkes beni kutlardi. ama oyle olmadi..."
  • cesaretin, düşlerin, korkuların, aşkın, siyahın, yalnızlığın, tesaduflerin, ölümün, beyazın, mucizelerin, yaşamın, her neye olursa ona inancın, insan ruhunun kuytu köşelerinde kalmaya mahkum yokuş yukarı kayma isteğinin, zamanın tersine koşma dürtüsünün, kaybolanın yerine yenisini koymanın, gerçek olamayacak kadar güzel şeylerin veya gerçek olan güzel şeylerin filmi.
  • sanirim izledigim en guzel filmlerden biri.. daha dogrusu filmden ziyade bir masal bu. benim gozumde sinemanin tiyatroya karsi olan en buyuk avantaji, anlatimda izin verdigi kocaman bir serbestliktir ve bu film bu konuda ders olarak gosterilebilir.

    "destiny cannot be denied." tagline'i ile gordugumuz film basindan sona kader unsurunun hakkini veriyor ve cocukluklarindan beri birbirlerine asik olan otto ve ana'yi filmin son karesine kadar kaderin ellerinde bir orayaaa bir burayaa savrulurken goruyoruz.

    aman diyim spoyler.

    filmi saheser yapansa ne tek basina senaryosu, ne de tek basina tarantino vari duzensiz bir ilerleyise sahip olmasi. bu filmi gozumde saheser yapan sey yonetmeni julio medem'in muhtesem anlatisi, siir gibi ilerleyisi ve kusursuz diyaloglari. filmin bu destansi ilerleyisi, rahatsiz etmeyen bir detay manyakligiyla birlesiyor ve bir karakterin cocukken soyledigi bir cumle buyudugundeki halini aciklayabiliyor. bu, hic de zorlama olmamis, cuk oturmus. film yer yer adeta kendisine gonderme yapiyor ama bunlari ilk izleyiste yakalamak imkansiz. bu yuzden tamamen ayni kareler, ayni cumleler ilk izleyiste farkli, ikinci izleyiste farkli bir anlam kazaniyor.

    yonetmeni kadere inandigi icin, ki nacizane fikrimce hepimiz sadece kendi kaderimizi yasamaktayiz, filmde de kader unsuru cok on planda. otto ve ana'nin tanismasi bile "eger adamin ayakkabisi topu dogru yone vursaydi, o zaman alanda kalmis olurdum ve kalede topu tutabilirdim. herkes beni kutlardi, ama isler boyle gitmedi" cumlesi ile verilmis seyirciye. keza buyuduklerinde ana ve otto'nun sirt sirta birbirlerinden habersiz bir sekilde bir kafede otururken, ana'nin eski ogretmeniyle kader hakkinda muhabbet etmesi, cocuklarin biri annesiz, biri babasiz oldugu icin birbirlerini anne ve baba yerine koymalari, otto'nun karisini aldaymaya meyilli babasinin kendine es olarak ana'nin annesini secmesi, ana'nin annesinin bu aldatmaya meyilli babayi yine ayni isimli bir adamla aldatmasi, ana'nin annesinin ihanetini laponia isimli bir dukkanda ortaya cikarmasi, ana'nin yasli otto'yu bulmasi, otto'nun yasli otto gibi pilot olmasi, bunca yil hic gorusmedikten sonra tekrar laponia'da bulusmalari, daha dogrusu bulusamamalari... ve daha nice detayla kadere surekli bir selam cakmakta filmimiz.

    filmde ayrica surekli ucma unsuru gozumuze gozumuze sokuluyor. pilot otto (otto il piloto), otto'nun isim babasi otto'nun pilot olmasi, ayrica kendisinin de pilot olmasi, filmin ucak enkaziyla acilmasi, surekli ucma fikirleri, otto'nun ana icin okul bahcesine yuzlerce kagit ucak atmasi, ana'nin ogretmenliginde sinifinda kagit ucak yakalayip heyecanla icinde not aramasi vs. bence cok tatli bir detay kumesi olusturmus.

    filmin kendi kendine pas atmasi da ilginc. baslarda otto ve babasi konusurken "ornegin benzinin biterse yolda kalirsin" diyor, daha sonra (aslinda daha once) uzun yolda benzinleri bittiginde yolda kaliyorlar, baba baska bir kadinla benzin almaya gidiyor, daha da (aslinda daha da once) sonra baba anneyi terkediyor ve otto annesine sarilip o yolda benzinlerinin bitmesine ithafen "seni daima sevecegim, ve eger benim benzinim biterse olecegim" diyor. daha daha da sonra otto pilot olmus ucarken benzini bitiyor ve malesef cakiliyor. lakin bu cakilma sonucu olen otto olmuyor.

    'cesur ol, cesur ol!', 'geceler boyu gunesi izleyip seni bekleyecegim', 'yasamin devreler halinde surmesi guzel. ama benimki tek devreli, o bile tam degil. en onemli kismi eksik..', 'ben neden olmedim?' gibi akillarda yer eden replikleriyle, guzel senaryosuyla, onun muhtesem islenisiyle, sahane anlatimiyla, hazin ve sert, ama beklenen sonuyla, otto'suyla, ana'siyla destansi bir film.
  • çember en son o kadar daralmıştı ki. çember artık ana'nın gözleriydi. ve sadece orada birleşebildiler.
  • e ama o sinekli sahne sen ne güzeldin!

    evet yer yer arabesk belki, evet yer yer yeşilçam filmlerine gönderme yaparcasına hallere bürünüyor, olabilir, olsun eksiltmedi ki bi şey!

    bir de, o kıpkırmızı kalbini otto'ya sinirlenip dolabın içine fırlatır ya ana, o kalp dolabın içinde seker, çarpar, zıplar hani. işte bize o kalbin yaptığı hareketleri kalbin gözünden*gösterir ve sonra görürüz ki o duvardan duvara çarpan aslında otto'dur.
    hof işte yazarken çok zormuş böyle anlatınca güzel olmadı ama böyle bu tip ince detaylara sahip filmlerden çok hoşlanıyorum.

    kısaca romantizmden, romantik filmlerden zerre hoşlaşmayan beni bile etkiledi bu film, sadece bu bile benim için takdir sebebidir tek başına.

    iyi ki çok kişi tarafından izlenip de bir esotsm vakası olmadı diye şükretmemek elde değil.

    *her şey bir uçakla başladı ya da bir palindromla, veya biri yere düşmüşken atılan o "bakış"la. bir döngü bu tamamlanıyor belki ama bitmiyor, devam ediyor bir başka uçak veya bakışla. kutup dairesi gibi. sonra hiç güneş batmıyor bir süre, işte o süreyi iyi değerlendirmek tadını çıkartmak lazım.

    güzel film güzel.
  • sinemadan cikar cikmaz bir mucizeyle karsilasilacagi hissini veren, tesaduflerin pesinden suruklendikce, isaretlerin dilini cozdukce, ya da karsilasilanlara anlam yuklemeye basladikca sarip sarmalayan askin, her zaman eszamanli olmasa da yeterince gucluyse, asik olunandan yankilanip geri gelebilecegini gosteren mucizevi film, cagdas bir masal. (bkz: #6035221)
  • bir aşk filminden çok, tesadüflere vurgu yapan, before the rain gibi büyük bir çember değil ama irili ufaklı bir çok çemberin varoluşsal etkilerini, doğrudan/alt metinlere gizlemeden veren bir film olarak bakmak daha doğrudur belki buna.

    anlatabildikleri, anlatmayı başaramadıkları bir yana ufka paralel ilerleyen güneş sahnesi ile otto'nun annesini ziyarete gittiğinde önünden geçen sinek ve sonrasındaki sahne için bile değer izlemeye.
  • güzel çocukların büyümüş de küçülmüş hallerindeki robot tavırları ve düşünüşleri hayran bıraktırmıştır.
    ve neden eline kağıt tutuşturulmuş ailevi resim* ergenlik çağlarında çekilmiş iken, ilerleyen sahnelerde büyümüş hallerinde çekilmiş bir fotoğraf gibi sunulmuştur o çerçevede? üstelik buna dikkatimizin çekilmesi de açıkça neden istenmiştir?
hesabın var mı? giriş yap