• şu repliği not etmişim, buraya fişliyorum:

    "hepimiz amatörüz. daha ilerleyebilmek için hayat kısa geliyor."

    nokta.

    edit: imla
  • 1952 yapımı chaplin melodramı. kişisel izler taşıyan, hem çok sevilmiş, hem de çok eleştirilmiş bir filmdir. mesela andre bazin bu film üzerinden chaplin'i shakespeare ve moliere ile bir tutarken, bazıları da pathos mevzusu yüzünden filmi yerin dibine sokarlar. chaplin'in hayat üzerine ufak felsefi yorumlarına bile laf ederler. halbuki ne kadar dozunda ne kadar yerinde yorumlardır onlar. calvero karakteri bile zaten kendini eleştirir ben de bu söylediklerime inanmaya başladım diye. her chaplin filmi gibi bu da bir başyapıt, bir başucu eseridir.
  • charlie chaplin'in draması.... yaşlı ve mesleğinin sonuna gelmiş calvero isimli bir komedyenin sakatlanmış genç bir balerini yeniden hayata döndürmesini anlatır... müziği insanı alır götürür... chaplin'in bestesidir
  • --- spoiler ---

    sen başarının doruğundayken seni arayacak, sana bir düşesin partisinde tanıştığınızı söyleyecek, tanımayacaksın çünkü her müzisyen gibi sakal bırakmış olacak, senin için bir bale bestelediğini söyleyecek, o an onu tanıdığını anlayacaksın, nerede tanıştığınızı onu beklediğini.. o gece beraber akşam yemeği yiyeceksiniz, thames nehrine bakan bir terasta, yaz olduğu için senin üstünde pembe bir elbise olacak, hoş kokunu duyacak ve londra rüya gibi güzelleşecek. alacakaranlığın cazip hüznünde mumların titreşimi gözlerinde dans ederken sana sevdiğini söyleyecek sen de onu her zaman sevdiğini söyleyeceksin...

    --- spoiler ---

    böyle bir hayal olur mu , bu kadar güzel mi bağlanır bir genç kız hayata.. harika bir filmdir şarlodan.
  • bence buster keaton'la charlie chaplin arasındaki farkı en açık haliyle ortaya koyan filmdir ve kim ne derse desin charlie chaplin'in acımasızlığını ortaya koyan filmdir. oyunculuk bağlamında gördüğümüz en net olgu charlie chaplin'in tiyatro sahnesine, buster keaton'ın ise sinemaya ait olduğudur. bu filmde chaplin'in acımasızlığı ise keaton'ı yalnızca tiyatro sahnelerinde kullanmasıdır. zaten filmde mekan sayısı hayli kısıtlı ve filmin ağırlığını ortaya çıkaran sahnelerin hepsi teatral düzende hazırlanmış sahneler,, ki zengin bir prodüksiyon olmasına rağmen o dönem için lüks sayılabilecek tek şey olan şaryo hareketi bile son derece kısıtlı.

    gelelim bu tiyatro-sinema meselesine bu filmde "bence" chaplin sadece calvero'nun düşüşünü değil hem kendisinin hem tiyatro'nun popülerliğinin düşüşünü anlatıyor. keaton'a da bu filmde rol vermesi için başka bir neden görmüyorum, sanki "sen kazandın ama son kez benim kurallarımla oynayacağız" der gibi. bunu da keaton'ın film boyunca bir kere bile ağzını açmamasından ve calvero'nun davul içinde taşındığı sahnede bile ne yapacağını şaşırmış halde durmasından çıkardım.

    film genel olarak güçlü bir film ama bana filmden daha çok tiyatro, bale, müzikal ve sinemanın bir arada toplandığı fakat sinemanın en arka planda kaldığı bir eser havası verdi ki, bu yorumu iyi ya da kötü anlamda yapmıyorum.

    son olarak böyle kült bir filmin isminin new york'ta leş bir disco'yla özleşmesi de insanın içini burkmuyor değil.

    evet l'art pour l'art...
  • film 1952'de çekilmiş olmasına rağmen los angeles'ta ilk kez 1972 yılında gösterilir ve 1973'te en iyi müzik dalında charlie chaplin'e oscarı getirir.
  • hüzünlü - eğlenceli - hüzünlü - komik - hüzünlü şeklinde devam eden chaplin filmi. fazla söz söyletmiyor; ama çok şey söylüyor.
  • buster keaton'la birlikte beraber çaldıkları sahnede chaplin'in davulun içine düşüp acı içierisinde çalmaya devam etmesi insanın içini acıtır, tüylerini diken diken eder. 2001 a space odyssey ve city lights ile birlikte en çok etkilendiğim bir kaç filmden birisidir.
  • charlie chaplin ve buster keaton'i ilk ve son kez bulusturan film; bir devrin sonu ve iki ustanin vedasi olarak. nefes kesecek kadar guldurdugu bir anda tornistan yapip yumruk gibi oturur ve dahi girtlak zonklatir. cok ama cok dokunaklidir, fakat umutsuz degildir. (peki umut nedir, kolelere mahsus degilse eger.)
  • 19.yy'da elektrigin hayatimiza girmesinden once kullanilan sahne isiklarina verilen isim. adini kirectasinin ingilizce karsiligi limestone kelimesinden alir. kirectasindan bir silindirin icinden gecirilen oksijen ve hidrojen gazlarinin tutusturulmasi ve elde edilen yuksek isidaki alevin kirectasi silindiri akkor haline getirmesi esasina dayanirdi. bu silindirin gerisine yerlestirilen icbukey bir ayna ve onune konulan mercek ile de isigin dar bir huzme ile yayilmasi saglanirdi.

    gunumuzde kirectasi silindirin yerini elektrikli ampuller almis olsa da, genel duzenek temelde aynidir.

    charlie chaplin'in filminin turkce cevirisinin sahne isiklari olmasi, muzik kuluplerine isim olarak secilmesi ve kelimenin ayni zamanda ingilizcede ilgi ceken, ilgi odagi anlamina gelmesi bu nedendendir.
hesabın var mı? giriş yap