• yahu bu petrol isini millet pek anlamiyor galiba. amerika petrole konacak senaryosu hic sorgulanmadan gercek belleniyor.

    libya bir opec uyesi. opec de uretimin yarisina yakinini elinde bulunduran ve arz kontroluyle uluslararasi pazar fiyatini onemli olcude belirleyen bir kartel. libyayi ele geciren kuvvet, "nasil olsa petrol benim" diye istedigi fiyata, istedigi ulkeye satamiyor, bu bir..

    ikincisi, zaten bu is devletler yoluyla degil, ozel sirketlerle oluyor. e halihazirda libya'nin bp ile, rus fransiz sirketleriyle milyarlarca dolarlik anlasmasi vardi. yillardir vardi. saldiran da nato. abd degil, abd liderliginde nato degil, bizzat bu avrupa ulkeleri.

    ucuncusu, libya gibi opec yoluyla uluslararasi pazara entegre olmus bir ureticinin, savas nedeniyle sistem disina cikmasi ve uretiminin kisitlanmasi hicbir gelismis ekonomiye yaramiyor. 1.5 milyon varil azalinca uretim, fiyatlar da artiyor dogal olarak, sonucta deli gibi buyuyen bir cin, brezilya, hindistan var. talep bitmeyecek. bu isten karli cikan opec'dir, rusya'dir, venezuelladir. abd degil. hele double-dip recession korkusuyla yasayan ve son yillarin en yuksek petrol fiyatlarinin bu korkuyu gercekci kildigi bir abd hic degil. o yuzden suudilere baski yapip opec'in uretim kotasini arttirmaya, yani global arzi arttirip global fiyati dusurmeye calisiyorlar. buna ragmen, spekulasyonla, yahut bildigin arz talep dengesi(zligi)yle artan dis ticaret acigini, yoksullasan halki, hangi abd baskani ister kendi siyasi istikrarini dusundugunde?

    yani bu ise oyle basit bakanlar, oyle beylik kabullerle analiz edenler var ki sanirsin abd libya'daki bp kuyularina el koyup, fransaya rusyaya ingiltereye opec'e oecd ureticilerinin geri kalanina siktir cekip, o kuyulardan varil varil petrolleri devlet organlari araciligiyla abd halkinin refahi icin, beyaz saray bahcesine tasiyor, oradan millete bedavaya petrol dagitacak. abd 10 tane libya da ele gecirse, yine de net ithalatci, yine petrolu subvanse edemez, yine uluslarasi piyasalarin isleyisine, kartellerin arzina, cin'de artan talebe mahkum. bu ekonomiler icin en iyisi stabilitedir, savas degil, hele daha ziyade rakiplerinin yuruttugu savas hic degil
  • https://m.dw.com/…er-tskdan-ihraç-edildi/a-60117913

    libya'da görevlendirilen 56 uzman çavuş, üstlerinin kendilerine kötü davrandığını, libyalı ihvancı yerel milis kuvvetlerin çöplerinin dahi kendilerine toplatıldığını iddia ederek üstlerini cimere şikayet etti. libyalı aşiret askerlerinin kendileriyle alay ettiğini iddia eden uzman çavuşlar sözleşmeleri fesh edilerek ordudan atıldı.

    sorarlarsa akp ordumuzu ihya ediyor dersiniz. siz askerinizi libyalı aşiretlere uşak eden adamlarsınız. kendi denizini kendi vatandaşına yasaklayıp, turistlere açan, ömründe giremediği denizi “mavi vatan” diye çoluk çocuğa savunduranlardan başka da bir şey beklenmezdi.

    sanıyor musunuz ki idlib'te işleyen mekanizma libya'da işlemiyor? rejim aparatı işadamları ve libyalı savaş ağalarının arasındaki ticarette milyonlarca dolar dönüyor. ve tabii ki size bunu idlib'te göç möç diye satarken, libya'da da mavi vatan diye satıyorlar.

    defalarca söyledim. yine söylüyorum. türkiye evlatlarını kutsal davalar uğruna değil, 5 tane midesi büyüğün gırtlağını doyurmak ve sefalet içinde iha/siha videosu izlemek için feda ediyor. bu şehadet şerbeti her ne hikmetse sadece sıvasız evlerde içilen bir şey. zengin mahallelerine, borsa istanbul'a, londra'nın pahalı gayrimenkul beldelerine ve vergi cennetlerine pek uğramıyor.

    son yıllarda tsk'dan “ben bu adam için mi kolumu bacağımı ne idüğü belirsiz çöllerde bırakacağım” diyerek istifa eden o kadar çok kişi tanıyorum ki.
  • oncelikle sunu soylemek gerek. burada vaziyet oyle arsiz yuzsuz bir duruma geldi ki, yazip cizmek insani geriyor. fillerin sikistigi cayirlarin cimeni gibi hissediyorum.
    hangi parali asker ne saikle gelip bilgi ile yalani harmanlayip sukse yapiyor? hangi etki ajanlari kimlere yaraniyor? suudi arabistan gizli servisinin turkiye’deki etkinligini bir gece basliga girip pes pese oven kullanicilar gordum burada gecende. daha dort yil once sokaklarimizda insan iskeletleri cigneyen, meclisi bombalayan kuvvetlerin bagli oldugu imam daha abd’de degilmis gibi, orada irkcilik yokmus, fakirlik yokmus, iktisadi buhranda kitleler acliktan olmemis, cay corba kuyruguna girmemis gibi “abd yine en iyisi hacim yhaa, abd olmasin da kim olsun? kilicdar mi olsun? kilicdar’in liderlik vasfi yok bi kere!” filan yazmak moda oldu. yaslayin, yaslayin, coluk cocuk burayi okuyor zehirliyorsunuz nasilsa.

    her neyse. ben libya’yi tanimistim. orada gunlerim gecti. dostlarim, komsularim oldu. hala daha kanallarindan haber aliyorum.gelip burayi da okuyorum. kusura bakmayin ama, mizraginiz cuvala sigmiyor. asabim zipliyor. gorduklerimi, isittiklerimi ayitmak istiyorum. oyleyse, haydi bakalim yikalim perdeyi eyleyim viran, cucelerim iceride horuldarken firsat bu firsat heman:

    1-burada gaz vermeye calisan, kimin nesi, neyin fesi oldugunu bilemeyecegim abiler var. malumunuz, son donemde tr’de soz, hakikat, gerceklik curudu gitti artik. pek kimseciklerin gercege, soze, hakikate ne itikadi, ne meyili kalmis. ne de kizaracak yuzu. sagda solda hep kosele suratlar. hakikatin tokatini sakkkk diye vur, yine renk degistirmez. istedigi boyayi sursun, bana misin demez benimser yeni rengini. buradaki gazcilarin da boyle gerceklikle de utanmakla da hic arasi yok. allah ne verdiyse girisiyorlar. adam “libya’da hafter’in hamina koduuuk!” diye harita paylasmis. haritada cerceveyi oyle bir cekmis ki, her yer al bayrak kipkirmizi. ama benim trablus’ta -bakin dikkat edin trablus’ta- kaldigim evin mahallesinde o sira hafter kuvvetleri siper kaziyor. dusunun ki turkiye olceginde hafter dogu’dan kalkip istanbul’un uzerine yuruyor, beylikduzu’nde hafter var, ama bakirkoy’den kovalanmis. yine buradakiler diyor ki “bakin harita kipkirmizi, hafter’in de yedi duvelin de hamina koyduuuuk!”
    burada en sakat sey su. bu gazlari coluk cocuk yiyor. ayni utanmazlikla kuzey suriye icin de “yedi duvelin icinden gectiiik! hem abd conisi hem rus ayisi onumuzde selam duruyor! duracak!” diye unluyorlardi. sonra ne facialar oldu. fukara asker cocuklarin cenazeleri dondu evlerine.bu gazcilar ıki satir sildiler, uc gun sustular. hic utanmadan yine cikip ahkam kesmeyi surdurduler. cunki utanmalari yok. yuzleri kosele. gazi verip verip alkis topluyorlar. facialara koruk tutuyorlar.

    2-parali kalemsorlerden, etki ajanlarindan soz acmisken sunu da soyleyelim. dogu libya’daki kanallarda yazilan cizilene goz atmak, hani meshur bir filmin dusuk butceli cakma produksiyonu yapilir asya’da, afrika’da vb. ona benziyor. ayni aymazlik, utanmazlik, ama cok daha basit ve cig. adamlar catlak laf edene “israil dolu!!! iran kopegi! turk lobisi!!!!” diye honkuruyor. trablus’takilere “teroristler” diyor. arada gaz icun “trablus’un dusmesine son 4 gun!” filan diye geri sayim tutuyor, sonra dusmeyince utanma sikilma olmadan devam tabii. katar’da alti sene once bir lokantada tup patlamis, onun dumanli yikimli fotografini atip “katar’da darbe oluyor bakin buraya saldirmislar, kornis’te carpismalar suruyor, turk askerleri sokaklarda millete iskence ediyor!” filan diye yaziyorlar. gecenlerde bir kiz kacirilmis trablus’ta, “oranin erkekleri erkegim demesin, etek giysin!” filan diye gazliyorlardi. trablus kuvvetleri ilerleyince “turk isgalcileri, suriyeli parali askerleri kovmak vatan borcumuz!” diye unluyorlar. yahut hafter sikisinca “turkiye’de hukumet dustu!”, “borsasi cokmus”, “cnn altyazi gecmis turk lirasi 10 kat dusmus” filan diye kara propagandanin 40-50 yil onceki orneklerini sergiliyorlar. silahsiz gencecik cocuklari ictimada bombali saldiriyla olduruyor hafter kuvvetleri, hadisenin video goruntulerini bile kaydetmisler yaymislar moral bozmak icin. bu gazcilar “hafter’i gaddar gostermek icin trablus’takiler yapti! sabotaj!” diye unluyor.

    3-ozetle, simdi libya’da ne oluyor? trablus kuvvetleri, trablus’a olan saldirilari belli olcude puskurtmeyi basardi. bogucu bir kusatma altindaki trablus, bogazini sikan elleri biraz olsun gevsetti. ancak pek cok etken goze alindiginda hala guclu durumda olan trablus kuvvetleri degil. ulkenin coguna, nufusun coguna, kaynaklarin coguna sirenayka’daki hafter ve yandasi asiretler egemen. trablus kuvvetleri, asikar ki, bazi dugumleri cozmeyi basardi. hava saldirilarina, lojistik uslere, kara gucune bazi ek katkilar yapildi. ancak karsi tarafin elleri armut toplamiyor. gecen yil bir huruc hareketinde, trablus kuvvetleri hafter’in batidaki karargahini toplanti sirasinda vurmus, bozguna ugratmis, kenti de geri ele gecirmisti. ama ilerleyen surecte hafter’in destekcileri farkli kanallari islettiler, sahaya baska aygitlar surduler, ilerleyisi surdurduler. sahada (yahut cephede) anlik fotograflara bakarak neticeye iliskin keskin laflar etmek, onunuzdeki caddede vizir vizir giden arabalara bakip her birinin nereye seyahat ettigini anlayip (anladigini sanip) soylemeye benziyor.

    4-buradaki gazcilarin, gozbagcilarin pek eselemedigi noktalara parmak basalim:
    a-dogu’da, sirenayka’da turkiye’ye, turklere karsi buyuk bir ofke seli var. buranin yerlileri, hep soyluyorum, bize dost, kardes insanlardi. canimizi kurtarmak icin canlarini riske attilar catismalar ilk patladiginda dokuz yil once. buradan, bu insanlardan nasil dusman yaratti bizim kilavuzlar? bu is nasil olacak? onu gazcilar, gozbagcilar soylemez. diger soylemedikleri, golgede biraktiklarini da eseleyelim;
    b-birincisi, nasil ki trablus kuvvetlerinin en gucsuz dustugu anlarda “gerekirse kent savasi, sokak catismalari olacak” demisti bizim devletlu sozculer. hakeza, sirenayka da kolay kolay teslim olmaz. mavi vatan’in akdeniz icin cizdigi haritalar dogunun da dogusundan, tobruk’tan, derne’den filan geciyor. libya’yi mevcut vaziyette bekleyen en iyi son, ne yazik ki yugoslavya gibi bir parcalanma su anki manzarada. burada doguyu dusman edindiniz, ama haritada gosterdiginiz cikar umdugunuz yer orada? nasil olacak? dogu’yu ele gecirmek icin, kaddafi’nin kuvvetleri gibi “gerekirse hepsini fareler gibi temizleriz” deyip yakip yikacak misiniz? oralar sizin topraginiz degil, kaddafi kendi topraginda bile yapamadi o kadarini. tanklarini bile yurutmesine musaade etmediler.
    c-ıkincisi, dusmanlik buyuyor. turkiye’ye, turklere karsi boylesi bir bilenme, kinlenme cok belalar acabilir. boyle bir ofke seli ile baris icinde, huzur icinde yasayamazsiniz. turkiye’nin her kosesini kana boyayabilecek, dunyanin her yerinde turkleri oldurebilecek karanlik adamlar nasil buyumustu gectigimiz yillarda? doguda? tehcirde? mubadelede? vesair. son olarak da guney’de, suriye’de. simdi bunlara bir de kuzey afrika’yi, oradan gelecek dusmanlari, kani, kargisi mi ekleyecegiz? nicin? ne diye?
    d-ucuncusu, bolgede misir, fransa, yunanistan ciddi sekilde turkiye’nin karsisinda catisiyorlar. bunlarin hepsi nasil bize can dusmani oldu? nicin birlik oldular? kibris’a s-300’leri sokturmayan, hasimlarina her mecliste kok sokturmus koskoca turkiye devletluleri, nasil oldu da 2014’den beri kasaba kasaba ilerleyen hafter’e kilini kipirdatamadi? on yildir adim adim hasimlik cizgisine kayan, cikarlari ortusmese bile birbirleriyle dayanismak zorunda kalan bu kadar hukumete, devletlu guce goz yumdu? hep diyoruz, once kargalarin kilavuzluguna bakacaksiniz. her neyse, bugun ciddi bicimde misir’la carpismaya girme ihtimali var. yunanistan’in kuvvet kullanma ihtimali var. bu, hatiri sayilir buyuklukte kara ordulari, gelismis teknikte silahlari, saglam finansal kaynaklari (petro-dolar sahibi suudlar, abu dhabi cebinden) olan kuvvetlerle carpisma ihtimali demek. emirlik kuvvetleri, misir kuvvetleri zaman zaman hava saldirilarina dogrudan katilmisti. fransa, donemin mesru yoneticisi diktator kaddafi’yi sirenayka’da bombalamisti. butun bunlara karsi ne yapacaksiniz? bu kadar belanin, kargisin icinden nasil cikilacak? ne demeye bu belalarin ortasina gomulduk? goz gore gore.
    e-dorduncusu catismalar uzadikca, lojistik yuku, finansal yuku hissettikce nasil cikilacak buradan? yurdumuz, halihazirda ekonomik buhran icinde. misir’in, yunanistan’in ekonomisine laf eden, batacaklar diyen gazcilar, turkiye herhalde petrol milyarderi mi saniyor? bu kadar gemiler, ucaklar, seferler, sevkedilen parali askerler, hepsi su mu yakiyor? bunlar nasil, nereye kadar karsilanacak? surec uzadikca buna butce, vergiler, halk nasil dayanacak?
    f-besincisi yine soylemedikleri, gozden kacirmaya calistiklari, bizim devletluler oraya suriye’deki vahsi yamyam cihatcilari tasiyor. karsidaki sudanli, misirli, rus parali silahsorler varmis. mevzu sudan degil, turkiye. memlekette bu yamyam cihatcilar ne yapiyor, nerede kaliyor, ne yiyor ne iciyor? kim bunlari kontrol ediyor? bunlar, yarin bir gun bizim yurttasimiza zarar vermesin diye nasil bir onlem alinabiliyor? karga kilavuzlarin ongorusu, gelecek tasarilari her adimda bir bir patladi gecmiste. bu sorulari biz sormazsak, pesine dusmezsek, ne onlarin onundeki dalkavuklar, yagcilar, ne buradaki parali askerler, gazcilar, gozbacilar lafini bile etmezler. olan da size, bize olur.

    5-bir de sene olmus 2020, adamlar daha “emperyal olmaliyiz! somurgeler, dominyonlar, koloniler kurmaliyiz! bakin katar bizim somurgemiz oldu! somali bize baglandi sayilir! hem trablus’ta 100 sene once turkce ramazan manisi okuyorlarmis. oyleyse oralar bizim olmali!” filan diye yumurtluyorlar. bravo! sene sanki 1600 kusur! bizim gazcilar somurgeciligi kesfetmis. ama yuz yillar sonra! bu cagda, hangi akil “somurgemiz olmali!” diye yuruyor? gidin, abd’deki sosyal medya muadiline, reddit’e filan bakin. almanya’daki, ispanya’daki, kore’deki muadillerine bakin. bir allahin kulu ciksin “enerjide disa bagimliyiz, o yuzden somurgeci olmaliyiz!” desin, onu ciktigi tas deligine geri sokarlar allahima. akilliya bak, sizin bu kafasizligina bu elestirdigimiz ongorusuz kargadan kilavuzlar bile guler, alay eder. trabluslular, misuratalilar gidip turk bayragi sallayarak bingazi’ye yuruyecek. cnn mikrofon dayayip soracak, “ne istiyorsunuz?” trabluslu diyecek ki “turkiye’nin enerjide disa bagimliligi bitmeli!” yarabbim, bu nasil bir akil, bu nasil bir mantik, bir de coluk cocuk favliyor, “hocam, reyiz, kocum” filan cekiyor. bunu alacaksiniz, katar’a birakacaksiniz. orada gitsin, bir katarliya desin “siz bizim kolonimiz oldunuz, artik surada bana bir is ayarla, sirketlerin yuzde 51 hissesi de katarli olmasin, onun yarisi da turklere gelsin”. acaba ne olur? ne gelir basina? somurgemiz olan(!) somali’de, santiyeci arkadasimin vucuduna sarapnel geldi mesela birkac ay once. misal olsun. lafini sozunu bilmeyen boyle balkabaklarina.

    yasadigimiz cagda, bu dunyada, yurdumuzun hangi teknik gelismisligi, hangi ileri medeniyeti, ifade ozgurlugu, ticari guveni vs. ıle gidip elalemi koloni olmaya ikna ediyorsun? adamlara artik saklanmadan, yazili belgeli yapilan torpili mi, rusveti mi, yolsuzluklari mi, cete reislerinin aciktan ziyaret ettigi iktidar ortaklarini mi, yuksek vergileri mi, kof ekonomiyi mi, yesili dogayi yok edip dikilen "zafer aniti" yapilari mi, icine edilen tarimi mi sunacaksin? bu kafayla, bir kez daha iranli mollalarin ayak izlerini takip ederler anca. gidip yemen’deki, irak’taki, lubnan’daki mezhep temelli (koruyucu, kollayici abi maskeli) iran mollalarinin varligini alir, kopya eder, ihvan uzerinden birkac yere yaymaya calisir, sonra da “dunya devi oluyoruz, ortadogu’ya sekil veriyoruz!” filan diye unlerler. ıran’da bunlarin cok daha fazlasi var. ne oldu? cok mu mutlu iranlilar? cok mu bayindir, bahadir? goz mu kamastiriyor gucleri, sistemleri filan? aha, iste bu kafanin gittigi yol orasidir. buradan durtmus, ayiktirmis olalim kedi sesimizle.

    libya bugun, ortadogu’nun son model batakligi olmaya, bulasanlari soguk sularin diplerine cekmeye aday acili, yasli, gariban bir ulkedir. burada libyalilar yasar. cogu kendi halinde, kucuk gorulmus, dislanmis, iyi yurekli, pek cok kulturel ogesi bize benzer insanlardir. keske oralari guzellestirmenin, oralilari yasatmanin, yaralari sagaltmanin,akdeniz’in upuzun ve bakir kumsallarina, colun gizli guzelliklerine sifa vermenin konusmalarini, yazismalarini didisiyor olsak buralarda. ne yapalim, tarihin tuhaf, rezil bir cagindayiz bu aralar. yalniz burada, turkiye’de degil, pek cok yerde. ve bunlarin cogu, kimi ecnebi diyarlarin cagcil gazcilari gozbagcilari, memleketimin bu saydirdigim gazcilarindan da beter.
  • türkiye'nin arka bahçesi falan olmayan ülke.

    türkiye libya'da süren iç savaşta çok ciddi bir yol aldı ama buna ne zafer diyebiliriz ne de bu gelişmeler sonrası libya'yı türkiye'nin arka bahçesi olarak nitelendirebiliriz.

    rusya
    israil
    fransa
    birleşik arap emirlikleri
    suudi arabistan
    mısır
    ürdün
    suriye

    gibi ülkeler hafter'e açık destek verdiler. türkiye'nin başarısının anlaşılması için alt alta yazdım ülkeleri. bu ülkelere karşı tek başımıza mücadele ettik ve batı libya'ya uygulanan taarruzu çökerttik.

    fransızlar trablus'a saldırı olmadan önce de destekliyordu hafter'e bağlı libya ulusal ordusu'nu. trablus'a saldırı olmadan önce bae hava kuvvetleri inanılmaz destek verdi hafter'e, suudlar milyon dolarlar gömdüler; mısır sürekli yardım etti. mısır'a değineceğiz. rusya, doğu akdeniz'deki durumu karıştırabildiği kadar karıştırmak için geldi türkiye'nin karşısına konumlandı, paralı asker yolladılar. suriye asker yolladı. israil türkiye'nin doğu akdeniz'de kaybetmesi için belirli ülkeler üstünden yardım etti.

    sonuç olarak trablus tam 14 ay boyunca kuşatmada kaldı ve türkiye bu kuşatmayı bugünlerde kırdı. ulusal mutabakat hükümeti'nin kalbine yapılan saldırı püskürtüldü.

    elbette "hafter milisleri şurdan kaçıyor, hafter milisleri buradan kaçıyor" diye haberler okuyunca da bizim milletimiz "hadi tobruk, hadi bingazi" demeye başladı ama oraları öyle yedirmezler. şu an için büyük bir başarı göstererek kuşatmayı parçaladık, durum eşitlendi sadece şu an. yaptığımız şey durumu eşitlemek. libya'nın doğusunda denklem çok değişiyor.

    türkiye bazıları kabul etse de kabul edemese de orta doğu'da oyun kurucu devlet hâline gelmiştir. bunun gereği de -açık açık konuşalım- emperyal davranmaktadır.

    mevcut durumda türkiye, suriye'nin kuzeyinde belirli bir bölümü kontrol ediyor, kuzey ırak'ta belirli bölgeleri askeri güçle belirli bölgeleri istihbarati güçle kontrol ediyor. somali'yi arka bahçesine çevirdi. katar'da belirli bir gücü mevcut. türkiye yazdığım şeylere ek olarak bir de libya'nın doğusunu temizleyip bütün libya'yı kontrol etmeye başlarsa iş tamamen çığırından çıkacak.

    libya-mısır sınırı ele geçirildiği vakit türkiye'nin "mısır'ın içişlerine karışmak gibi bir niyetimiz yok" düşüncesine sahip olacağını düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. bunların yanında türkiye zamanında mısır'da başarısız olmuş bir ülke. yaptığı yanlışı biliyor, tecrübesi var. ne yapması gerektiğini de biliyor. sisi de o sınır ele geçirilirse türkiye'nin o sınırı kullanacağını, mısır'da nüfuz artırıp kendisini indireceğini biliyor.

    çok basit bir denklem bu: türkiye libya'yı kontrol ederse mısır'ı da kontrol etmek için uğraşacak.

    bu yüzden suudi arabistan, birleşik arap emirlikleri gibi ülkeler var gücüyle çırpınıyor. mısır'ın da savaşa sürekli askeri araç yollamasının nedeni bu. sisi olası bir türkiye zaferinde görevde kalamayacağına emin.

    sisi bu çalışmaları son 1 senedir yapmıyor. aslında bakarsanız en başından beri siyasi çözüm istiyordu, libya'da sorun olmasın diye çabalıyordu. bir gün hafter'le bir gün serrac ile konuşuyordu. çok net görmüş bugünleri. sisi'nin derdi libya'nın bütünü de değil, libya'nın doğusu türkiye yönetiminden uzak olsun, buna tamam. sonuç olarak uzlaşı sağlanamadı ve hafter'in trablus'a saldırısını desteklemek zorunda kaldı, bu saldırı da başarısız oldu. kâbus gibi çöktü türkiye adamın üstüne.

    mısır ordusu bir süredir silahlanıyor, sisi de uzun süredir bugünlere gelineceğini bildiği için elbette libya'ya askeri müdahale planı yapıyor. en basitinden 2017 sonunda serrac ile hafter arasında arabulucu olmaya çalışıyordu bu adam, tekrar ediyorum: sisi'nin bu savaş için planları 2 günlük değil, trablus saldırısı ile de başlamadı.

    türkiye şimdi çok güzel bir ivme yakalamış olabilir. trablus kuşatmasını parçalamış, tarhuna'yı geri almış, sirte'yi de geri alabilecek güçte olabilir. sirte'yi yeniden kontrol edeceğiz de. ama sirte'den doğuya ilerlemek çok büyük sıkıntı.

    sirte'den doğuya ilerlenildiği an savunmadan saldırıya geçilmiş olur. savunmayla saldırı bir değildir. şu an ulusal mutabakat hükümeti'nden alınan toprakları savunuyoruz, geri alıyoruz ama sirte'nin ötesine adım atılmasıyla iş değişir.

    mısır ordusunun savaşa girmeyeceğini düşünenler yanılıyorlar, mısır ordusu libya'ya müdahale için hazır.

    şimdi gelelim rusya'ya. rusya'nın amacı doğu akdeniz'de uzunca süre karışıklık olması, kimsenin bir şey çıkaramaması; en sonunda karışıklığın rusya pastadan büyük bir pay alacak şekilde bitmesi. ruslar bunu istiyorlar, bunu istemelerinin sebebi doğal gaz konusunda dünya lideri olmaları ve buradan çok ciddi para kazanıyor olmaları.

    türkiye, libya'yla yaptığı meb anlaşması sayesinde doğu akdeniz'de çok güçlü fakat bizim kıyıdaş olarak gördüğümüz bölgeler halife hafter yönetiminde şu an. normal şartlarda fransızlar ve araplar trablus'u düşürerek türkiye'ye bu anlaşma şansını vermemeye çalıştı. uzun yolu tercih ettiler. ruslarsa biraz daha farklı davranıyorlar, rusların amacı libya'yı iki bölmek. böylelikle libya ikiye bölünürse türkiye'nin kıyıdaş saydığı bölgeler trablus hükümetinde değil, tobruk hükümetinde kalacak ve türkiye'nin yaptığı meb anlaşması düşecek.

    ruslar bu yüzden libya'nın doğusunun hafter'de veya hafter'i destekleyen ülkelerde kalması için elinden geleni yapacaktır. trablus'ta olduğu gibi örtülü bir destek ortaya koymayacaktır, suriye'de olduğu gibi açık açık destek verecektir. lavrov'un 14 ocak'ta "libya artık bir devlet değil" açıklaması boşa değildi.

    siz şimdi "kazandık, çok güçlüyüz, bu ülkelere karşı zafer kazanmış ordu yenilmez, düşman zayıf" diye libya'nın doğusuna taarruza kalkarsanız ne olacağı belli olmayan bir şeye adım atarsınız. hafter de çok güçlüydü trablus'un mahallelerine dayanmışken, şimdi "tobruk'a dönüyoruz türk ordusuna karşı savunma yapabilmek için" diyor.

    libya'nın doğusuna saldırmak sorun değil, saldırdıktan sonra ne olacak bu sorun. mısır ordusu savaşa girer, rus hava kuvvetleri tarafından da desteklenirse türkiye'nin şu an libya'daki mevcut gücü çöküşü engellemeye yetmez.

    "abd savaşa girer, bm ne der" diye düşünemeyiz. bm'de iş rusya'nın reddine bakıyor. abd'nin de ne yapacağı belli değil. türkiye abd'ye güvenerek iş yapamaz.

    yapılması gereken şey masanın kuruluşuna "tamam" demektir ve masaya oturmaktır. bu süreç içerisinde de türk hava kuvvetlerinin savaşa dahil olacağı ortamı libya'nın batısında yaratmaktır. olası bir karşı saldırıya karşı şokla tahkimatların üst üste dağılmaması için çok ciddi hazırlıkların yapılması gerekmektedir. mısır ordusu savaşa girer de düzensiz umh birliklerini libya'nın batısına itmeye başlarsa trablus'un mahallelerinde almayalım yine soluğu.

    barış görüşmeleri yaparken savaşa hazırlanıp libya'nın doğusuna tamamen hazırken saldırmak gerekiyor. şimdi değil. şimdi gücümüzün yetersiz olduğunu düşünüyorum. şu anlık sadece durumu eşitledik. libya "henüz" arka bahçemiz değil, zafer de kazanmadık.

    ruslarla yüzleşme vakti geldi. her şey yeni başlıyor. libya'nın doğusunda durumun kolay olacağını sanmıyorum. yanılıyorsam, türkiye çoktan savaşı bitirmişse ve ruslar da yavaş yavaş libya'nın doğusundan da çekilecekse mısır'da yakında yönetim değişikliğine herkesin hazır olması gerekir. libya'nın doğusunu da bu hızda ele geçirirse umh türkiye düşüncelerimizden daha güçlü bir ülke oluyor ve bu sisi için çok kötü bir son demek.

    yine de temkinli olmak lazım. şubatta idlib'de olanlar sonrası moral kalmamıştı, moskova'daki anlaşmadan sonra bile normal hayata dönebilmek günlerimizi aldı. şimdi çok mutlu hissediyorum ama orta doğu bana bir şey öğrettiyse o da iyi günlerin veya kötü günlerin türkiye adına uzun sürmediği. o yüzden bu güzel günlerden sonra kötü günlerin ne olacağını gerçekten merak ediyorum. bu kadar güzel günlerden sonra gelecek kötü günlerin şiddetinden korkmuyor değilim.
  • 2005'e kadar uygulanan ambargo nedeniyle pek cok urunun tedariki halk icin mumkun degildi, cogunun tedariki 2005 sonrasinda da mumkun degildi, bu urunlerin eksikliginde, kaddafi'nin sert laik yonetimi (ki tunus da buna benziyordu), bu yonetim sirasinda olan bazi haksizliklar, gecmiste kaddafi yonetiminin verdigi ve bati dunyasinin hosuna gitmeyen yanlis dis politika kararlari, yine gecmis devrimin sosyal devletlige gecisi sirasinda topraklarini ve varliklarini kaybedenler ve bunlarin cocuklari, torunlari, teror baglantilari, cadir olaylari ve libya'nin yurt disindaki imaji sebebiyle hayat standardi dusuk gozukse de kisi basi yasam standardi ve sosyal rahatliklar konusunda afrika'nin en kebap ulkesiydi. kaddafi ve ogullarinin karakter ozellikleri ve bazi dedikleri yaniltici gozukse de, adamin "ben sizin babanizim" demesinin altinda bu musteri memnuniyetsizligine saskinligi yatiyor zaten.

    ayrica petrol ve insaat isinde olanlarin da bilecegi uzere libya petrolu zaten abd nin kontrolundeydi senelerdir, ambargo kalkana kadar. yani abd sirketleri disinda veya onayi disinda kimse libya petrolunu satin alamiyordu ve isleyemiyordu. libya devleti size odemesini petrol ile yaparsa onu gidip elf'e total'e ya da shell'e falan satamazdiniz. abd nin nato saldirisi konusunda cekimserligi ve fransa nin bir sure tek tabanca ugrasmasi bu nedenledir kanimca. fransa irak petrollerini abd'ye kaybettikten sonra arap bahari sonucu kaybettikleri ve iran'daki konumunda da gelecekte kaybedeceklerini gorup en azindan bir parca buradan koparmak istedi.

    artik nasil anlastiylarsa fransa'nin bu olaydan kurtaracagi petrol yuzdesi, abd eski aldigi miktardan vaz gecmeyecegine ve savasa gitmesi gerektigi icin uzerine ekstra isteyecegine gore, iste bu halkin refahina giden paradan olacak, yani libya halkini cok ama cok zor gunler bekliyor. kaldi ki ben hala sarkozy nin adam gibi bir pay aldigini sanmiyorum, belki onumuzdeki secimleri kurtaracak kadar almistir ama ben abd olsam daha az verirdim, yok oyle benim bahceme girip olay cikarip arada elma yurutmek.

    "halk niye ayaklandi madem bu kadar iyi yasiyorlardi" denilirse;
    1- halkin buyuk bir cogunlugu ayaklanmadi, olaylar neredeyse bir sene surdu dikkat edilirse, ve ayaklanmalar etap etap desteklendi, geri puskurtuldu, daha cok silahlandirilip egitildi ve tekrar ataga gecildi.
    2- kaddafi nin yonetiminden hoslanmayan bolgesel gucler fransa ingiltere ve abd tarafindan yonetimde pay karsiligi ikna edildi. (yani aileler, unutmayin kabile hayati yasamiyorlar belki ama arap toplumlarinda "asiret" benzeri yapilasmalar mevcut, herhangi bir arap ulkesinde kontrolu ele gecirmek bolgeleri yoneten aileleri ele gecirmekten ibaret, aile lideri ve bolge agasi "ayaklanin" deyince kimse "ben kaddafi'den memnunum siz gidin" diyemiyor)
    3- bu buyuk ailelere mensup olmayan cogunluk da kendi can sagliklari icin biat etmek durumunda kaldilar.
    4- laik yonetimler dini kuvvetli halklarda belirli bir yuzdenin hosuna gitmez, ve "din ozgurlugunuz kisitlaniyor" dersen nasil turkiye'de arkandan gelecek temiz bir %10 (+ %20 seriat istemeyen ama yonetimin dine biraz daha yakin olmasini isteyen nufus) bulabiliyorsan buralarda, yani kuzey afrika ve orta dogu'da %40 a kadar fiks seriatci bulabilirsin (ayrica toplum yapisi nedeniyle kadinlar bunda soz sahibi degiller). misir'da da bu yontem ise yaramisti, oncesinde tunus ve turkiye'de de.

    simdi ayni durum iran ve suriye icin de gecerli olacak, iran zaten abd karsiti oldugundan son bir kac senedir bunun farkindaydi, degisik ulkeler ile gaz ve petrol antlasmalarini yapip nukleer guc edindi, iki aydir da kendi topraklarinda ayaklanan butun unsurlari yok etmeye basladi. ayrica iran kontrolu siki tuttugundan bugunlerde orada ayaklanmaci unsur yaratmak o kadar kolay degil. esad ise her ne kadar libya ve iran kadar refah sunmasa da, halkin cogunlugu kendisinden nefret etmiyor. esad su anki kontrolunu birakmasa bile cok zayiflamasina ikna olmadigi surece tutunamayacak. buyuk ulkeler orta dogu'da ve kuzey afrika'da guclu tek basli yonetim istemiyorlar, yonetim bati ya karsi politikalar gutmese bile.

    neden petrol tabii ki.. 6 satici ile fiyat pazarligi yapmak 30-40 satici ile pazarlik yapmaktan daha farkli, satici sayisi cok, alici sayisi az, yani petrol rafineri ve dagitim sirketi sahibi 4-6 ulke olursa, pazardaki fiyati alici belirler, nihayetinde eskiden bir ulkeden bir fiyata alan dort sirket olabiliyorken, simdi bir ulkenin bir petrol sirketi, satici ulkenin alti degisik bolgesinin liderlerine fiyat kirdirarak, son kullaniciya kendi belirledigi fiyattan petrol urunu satabilecek. yani esas kari ilk alici yapacak. bir ekstra olarak da cin ve rusya gibi tehditlerin satis pazarini delmesine karsi, kucuk gruplarin kontrolu bir guclu basi kontrol etmekten daha kolay. (i.e. klasik "bol ve yonet" ten bahsediyorum)

    yani bundan sonra, bence, opec bir geyik unsuru olacak, zenginlik de ham petrol satandan cok bu petrolu isleyen ve dagitanda olacak. enerji piyasasi bosu bosuna gelecegin piyasasi degil..

    (petrolu olmayan ama bolgeye yakin bulunan diger ulkeler icin de bir ayirim soz konusu, bolgede bu degisimi yaparken cok sorun cikmamasi ve lojistik destek icin bir iki guclu devletin bulunmasini goz ardi edebilirken (mesela turkiye ve pakistan) bu degisimi gerceklestirdikten sonra o kadar kuvvetli bir askeri guc istemezsin, ozellikle gelecekte sana tabii olmama ihtimalleri varsa. yani onlari da dizginde tutabilmek icin dini ve etnik ayrimlari belirginlestirip yonetimlerini kontrol altinda tutman gerekiyor. zaten bir tek sovyetler varken sabit ve guclu olmamiz ise yariyormus bati icin, sansa bak ya)

    bunun bir eksisi var tabii ki: irak ve suriye gibi ulkelerde sovyet zamanlarindan kalma askeri ve laik cunta sistemleri 3-4 degisik etnik grubu bir arada tutmada basariliyken, bu yonetimleri devirirken bati ulkeleri bu etnik gruplarin milliyetciliginden ve laiklik karsitlarindan yararlandilar, bir nevi "herkesi uyandirdilar." turkiye nasil birbirinden pek hazzetmeyen iki buyuk bir kucuk gruba ayriliyor ise, arap bahari sonucu bu ulkelerin cogu da benzer gruplara ayrilmis oldular ve olacaklar. irak'ta da goruldugu uzere "bolgesel yonetim" sistemi bu gruplari kontrol altinda tutmak icin denendi, ama tam tutmus degil, bolge o kadar parcali ve dusmanliklar son yuz senedir o kadar torpulenmis ki birakin etnik kimlikleri, ayni etnik ve dini kimlik altindaki kabileler bile birbirlerinden nefret ediyor olabiliyorlar. simdi libya ve misir'da merkezi bir seriat yonetimi bu gruplari bir arada tutmak icin deneniyor, ama libya icin kabileler arasi nefretler ve kesilen devlet yardimi sonucu ortaya cikacak ekonomik problemler nasil halledilecek onu bilmiyorum. kisisel gorusum her yerde seriat yonetiminin yeterli olmayacagi uzerine, cunku etnik kimligi besleyemiyor, dolayisi ile gelecekte bir sure daha kirilmalar ve petrol fiyatlarini yuksek tutacak guvenlik problemleri olabilir, butun komsular ikna olursa butun orta dogu ve kuzey afrika'yi direkt daha kucuk ulkelere bolmek daha mantikli ve kolay tabii ki.

    bir de, bu parcalanmis ulkelere komsu olan ulkeler, ayni parcalanmalarin kendilerine aktif olarak sicramasini her ne kadar simdilik kontrol altinda tutabiliyor olsalar da, olasi ve uzun bir ekonomik buhrana girmeleri sonucu gelecekte kontrol edemeyebilirler. bu riske karsi tek sigorta hedging oluyor: yani ulkendeki buyuk gider kalemlerini ayri buyuk yabanci guc kutuplarina baglamak, bir nevi ulkende hem yatirimlarda hem de dis ticarette "denge" yaratmak. yukaridaki petrol orneginde nasil bir alici ve alti satici olunca alici avantajli oluyorsa, uce bolunme riski karsisinda sen alti alici yaratirsan, pazarlik avantaji sana gecer, ve yeterli aliciya ulasirsan da bolunmen her alicinin iknasini gerektirdiginden cok pahaliya patlayacagindan durumu kurtarabilirsin. bunlarin hic birisini yapamiyorsan da kontrolundeki ordun guclu olsun ki bolmek yine cok masrafli olsun. bunu da yapamiyorsan ne bileyim butun haklarini bir kitasal birlige verip karsiliginda onlarin toprak butunlugu korumasina girebilirsin de..

    tunus bunu hic goremedi, ille de aile iliskilerinin iyi oldugu bir iki ulkeye bagli kalmakta israr etti. kaddafi 2005'te bunu gordugunde ve tek basina savasmaktan vazgecip petrol, insaat ve yatirim haklarini dunyaya dagitmaya basladiginda ise onun icin cok gecti. mubarak bunu gorse bile ulkesindeki ekonomik sorunlarin abd'nin sozunden cikmadigi surece bati tarafindan kendisine karsi kullanilmayacagini dusundu, ki bu "zam istemezsem beni isten cikarmazlar" gibi bir dusunce oldugundan, isverenin sana ihtiyaci kalmadigi gun gecersiz oluyor.

    neyse sonucta, ve gayet yaniliyor olmayi isterdim ama, ne yazik ki kendi kendini yonetmiyorsun, alman vatandasi da olsan, italyan da, kanadali da, turk de, yunan da olsan tek farkeden sey haklarina konulan limitlerin yuksekligi ve yasam standartlarinin kalitesi, ve bunlar da esas buyuk abilerin menfaatlerine gore zaman zaman degisebiliyor. global menfaatleri birey olarak kontrol etmek icin cok gucsuz oldugumuza gore, her ne kadar hos olmasa da, sanki bu hayattan sag cikmanin tek mantikli yolu bazi kontrol disi olaylari kendi akisina birakip olan bitenler arasinda en iyi yasam standardini saglamak icin calismak gibi geliyor, bencillikten bahsediyorum, ve evet bencil bir kolelikten baska bir sey degil bu. eninde sonunda birisine vergi vereceksin.

    bu durumda, "butterfly effect'i kanitlayacagim ben uleaan" diye bir gun savasci pozisyonunda olunacaksa, menfaatlerini iyi tartip ne yaptigina dikkat etmek gerekiyor, yoksa sana "libyali" diyebilirler. kendi istegin disinda o pozisyona itilirsen, veya pasif kalmana ragmen kendini degismis bir sosyal duzenin icinde bulursan da, kabul et, "life is what happens to you while you're busy making other plans."
  • ataturk'un genel olarak hain olarak goruldugu ve sevilmedigi ulke.

    bunun surekli olarak dile getirilmesi ve ulkede ataturk karsiti kitaplarin bulunmasi, libyalilarla turkler arasinda cogu zaman tartisma konusu olmustur. bunun genel olarak sanildigi gibi, turkiye'nin ataturk'le birlikte laik duzene gecmesiyle cok alakasi yoktur.

    konunun koku trablusgarp savasi sonrasinda bolgenin italya'ya verilmesine dayanir. libyalilar bunu vatan hainligi olarak yorumlar. kendilerine, 'ulkenin savunulmasi icin geri cekilinmesi gerekiyordu' dendiginde ise, 'libya da o ulkenin bir parcasi degil miydi' diye sorarlar.

    ilginc..
  • dün kapalı bi mekanda hakkında şöyle bir şeye şahit olduğum ülke.

    mekanda, televizyon açık. bu ayaklanmalar, karışıklıklar gösteriliyor. iki tane kız, biri sarışın, biri esmer yan masada oturmuşlar, güncel tartışmalar, olaylara farkındalık diz boyu. bomba esmerden yalnız.
    (s- sarışın, e- esmer)

    s: libya neresi yaa, doğuda bir yer mi? karışık, filan.
    e: kızıım, bi şey de bilmiyosuyn! parayı bulanlar var ya, onların ülkesi işte, parayı bulurlarsa karışır tabii.

    son tespite katılmadım değil yalnız.

    (bkz: lidya)
    (bkz: akıl fikir)

    -
  • iki yıldır içinde bulunduğum bir projenin, hayata geçmiş (ya da geçmeye çalışan) halini görmek için geldim bu ülkeye. iki haftadır buradayım. bu kısacık sürede karşılaştıklarımdan sonra bir daha gelmemek için elimden geleni yapacağım.

    aslında türkiye’nin doğusunun 20 yıl öncesi gibi bir ülke libya. coğrafi olarak çok şanslı sayılmaz. her ne kadar ben iki haftadır çöl kısmında olsam da ülkenin üçte ikisinin denize kıyısı var diyorlar. birkaç kere denize gittik, oldukça güzel sahilleri var, su benim için fazla ılık ama temiz. ve en iyi tarafı bakir olması… bir kadın olarak bu nimetlerden yararlanmak biraz zor tabi, ya da belki burada kadın olmak zor…

    dükkanlardaki satıcılar müşteriden nefret ediyor. kesinlikle size bir şey satmak istemiyorlar. gerçi alınacak pek bir şey de yok aslında.

    marketlerde beyaz peynir ve alkol hariç birçok ürüne ulaşabiliyorsunuz. alkole ulaşmak rüyalarda oluyor. geçen gün bir reyonda efes gördüm, içim bir hoş oldu. boş bulunup sevindim, bana iki tokat atıp kendime getirdiler ve üstündeki yazıları okuttular. alkolsüz. tunus’tan kaçak getirilen içkiler var tabi ama en kolay geçeni iğrenç bir votka. ciğerini yaktığına değmez.

    trafik berbat. bir şekilde çarpışmayan, çarpışan arabalar gibiler. beni en çok korkutan şey bu oldu. ama tuhaftır hiç korna çalmıyorlar ve küfretmiyorlar. sonradan öğrendim ki bunun sebebi libyalıların çok üşengeç olmalarıymış. iklim ve yaşam şartları düşünüldüğünde normal aslında bu durum… şu anda burada saat öğleden sonra üç buçuk suları ve sıcaklık 39 derece. temmuzde 48-50 dereceleri görüyorlarmış. bu sıcakta adamlar tembel olmasın da ne yapsın. nefes alsan yorulursun. bırakın insanları, sinekler bile tembel. yanlışlıkla üstüne basarak sinek öldürüyorum. uçmuyor salaklar.

    hazır hayvanlar aleminden bahsetmişken çölde bulunan şantiyemizdeki hayvanları da anmadan geçmeyeyim. ilk aldığım uyarı odaya girdiğimde ayakkabıları çıkarıp ters çevirmem ve gece yatmadan önce yatağı kontrol etmem oldu. sebebini sorduğumda akrepler dediler. sonra da beni rahatlatmak için ‘’korkma ısırınca öldürmüyor bu akrepler’’ diye de enteresan bir bilgi verdiler. ‘’ama yılanlara dikkat et, onlar çok zehirli’’ cümlesini duyduğumda ise artık dönmek için çok geç bir saatti. neyse ki henüz bir kaza gelmedi başıma. sadece karıncalar ısırıp duruyor o kadar.

    şu benzinin sudan ucuz olma geyiği burada hakikaten doğru. aslında ne kadar zengin bir ülke olduğundan bahsetmeye gerek yok. nihayetinde şu anda türkiye’deki büyük inşaat şirketlerinin ve malzeme tedarikçilerinin birçoğunu ayakta tutan ülke burası... bu kadar yatırımı kime yaptıklarını kimse anlayabilmiş değil. koca ülkenin nüfusu istanbul’un yarısından az ama şu anda devam etmekte olan inşaatların sayısı inanılmaz.

    hepsini geçtim libya bana erkeklerin askerlikle imtihanının ne raddeye geldiğini öğretti. şu yukarıda saydıklarım benim iki haftada dengemi bozdu. sabrımı zorladı. bırakın sevmeyi alışılacak gibi bir yer değil. ama burada iki yıldır çalışan mühendis arkadaşlarım var. her gün ne kadar mutsuz olduklarından, ne kadar özlem duyduklarından bahsediyorlar. benim gideceğimi öğrendiklerinde gözleri doluyor koca koca adamların. ‘’e hadi dönün’’ dediğimde ise hep aynı şeyi duyuyorum. askerlik. şu an oturduğum yerden dışarı bakıyorum da bundan beter bir yer olamaz gibi geliyor. ben bu durumla empati kuramıyorum tabi ama devlet buna bişey yapması lazım.
  • ulusal geçiş konseyinin kaddafi ölünce aldığı ilk karar kaddafinin koyduğu "birden fazla kadınla evlenme yasağını" kaldırmak oldu.

    lan olm ülkenin bir kırkı çıkaydı lan !
  • bir kere cidden sıkıcı bir yerdir.
    yaşadığım kent olan sebha'dan hayata dair birkaç bişey anlatmam gerekirse;
    bu kent ülkenin en büyük ve önemli 3. kentidir. lider bu kentte doğmuştur, küçük tek odalı evi şu anda hala yerinde durur ve kimse oraya giremez, burda fotoğraf çekmek yasaktır, genel olarak birçok yerde fotoğraf çekmek yasaktır, ayrıca kaddafinin ismini ulu orta anarsanız başınız belaya girer, türkler genelde şakir yada lider derler, kendisinden bahsederlerken. zamanında italyanların yaptığı arıtma sistemi sayesinde bildiğim kadarıyla içme suyu olarak deniz suyu kullanılmakta, ama koca koca damacana suları tanesini 1 dinara getirtebilirsiniz, küçük su çeyrek dinar. libyada 20 tane ekmeği 1 dinara, uyduruk marka cornetto dondurmayı çeyrek dinara alabilirsiniz, 1 dinar 1.2 lira falan etmektedir.bir ev kiraladığınızda elektrik ve suyun bahsi geçmez, cüzzi bir rakam yıllık olarak ödenir. tavuk döner, hamburger cart curt baya uygun, 3 dinara tıka basa doyarsınız, vergi olmadığı için bir çok şey ucuz. kutu kolayı yarım dinara alabilirsiniz. burda en büyük sosyal faaliyet, boktan bir açık-yeşil(pek de yeşil değil) alanda nargile içmektir. nargile 1 dinar falan olduğu için sigarayı bırakıp nargileye başlayanları cezbeder. maddi durumları merak edenler genel olarak anlamıştır, lakin burda internet ve kontör pahalıdır. al madar yada libyana hatlarından birini alırsınız(libyanayı tavsiye ederim) türkiyeyi aradığınızda dakkası 1 lira falandır. aman ha türkiyeden sizi aramasınlar, çok pis girer, siz türkiyeyi bu hatlardan arayın. burda kontörler 5-10-ve 20 dinarlık olarak satılır, 20 dinarlık istediğinizde 4 tane 5 dinarlık verebilirler, akşama kadar kazır, eşinizi dostunuzu 20 dakka arayabilirsiniz. trafikte, insanların kaosun içinde oluşturdukları bir düzeni vardır, genel olarak trafik lambası yoktur, geçenlerde yeni takıldı birkaç yere. milletin önüne sürer sonra aptal bir sırıtışla el sallarlar, bir süre sonra sizde böyle bir insana dönüşürsünüz, hatta ne olduğunu farketmeden elinizde misvakla rakun gibi bu boktan trafikte bulursunuz kendinizi. koca koca kamyonetlerin deposu yaklaşık 15 dinara dolar. burda insanlar gece yaşar. sabaha karşı 4 sularında yollarda 10'a 10 mahalle maçı yapan arap çocukların seslerini duymak bir süre sonra şaşırtıcı gelmez, ayrıca olimpiyatlarda langırt dalları olsa bu ülkenin insanları epey bir iddaalı konuma gelir, langırtlarını egzotik yerlere taşıyıp 500'de biten maçlar yapmayı pek severler. ülkede alkol satışı yasaktır, alkolsuz bira baya bir yaygındır, parayı basarsanız, belki tripoliden falan alkol bulabilirseniz, ama yoldaki polis kontrollerinde büyük ihtimal yakalatır 2 şişenin birini rüşvet olarak vermek zorunda kalırsınız.
    bu ülkede selamlaşma yaklaşık 7 dakka sürmektedir, saçma sapan halin nasıl havalar nasıl cart curt sorarlar, bir yere girerken olduğu kadar çıkarken de selamınaleyküm derler. selamlaşmayı öğrenin bunlarla anlaşırsınız, gerisi kendiliğinden gelir. türkiyeye dönerken alabileceğiniz kendilerine has, meşhur yada özellikli birşeyleri yoktur, duty free'den bişeyler alırsınız. tek zevkleri yemek ve nargile olan bu insanlar boktan yerlerde kötü nargileler içerler, kendilerine has bir yemek kültürleri de yoktur. kus kusi denen iğrenç bir yemekleri vardır. genel olarak pis insanlardır, sabun genel bir kavram olup, el yıkarken de çamaşır, bulaşık makinasında da hep aynı toz deterjan kullanılır, o çamaşır makinesindeki yumuşatıcı bilmem ne olaylarına pek takılmazlar. deve etini pek merak etmeyin bildiğiniz et işte ama hiç tahmin etmediğim şekilde vıcık vıcık yağlı ve yağlı kısmı çok lezzetsiz. uçağa bindiğiniz andan itibaren göreceğiniz şeylerin tamamına yakınında made in turkey yazacaktır, hatta made in turkey olanların kaliteli olduğu size söylenicektir. bir diğer önemli ve saçma husus ise buraya gelirken getirdiğiniz dolarları, hava alanında yada sarraflarda bozdururken karşılaşacağınız durumdur. adam paraya bakar tarihi 2006 falansa az paraya bozar, eski bu para der. ayrıca 10-20 dolar falan değersizdir, dolar bozdurup dinar alacağınız zaman 100 dolar bozdurmak en karlısıdır. her ev, kale gibi tasarlanıp 3-3.5 metrelik duvarlarla çevrilmiştir, bu sayede içiniz daha da bir daralabilir, o duvarların dışına çıkmanın bile sizi rahatlatmıyacağını öğrendiğiniz an iç acıtıcıdır. kedi köpek falan gezmez sokaklarda boşuna aramayın, bugüne kadar toplam 4 adet kuş görmüşlüğüm vardır ama. bu koca ülkenin nüfusu yaklaşık 6 milyondur neredeyse yarıya yakını göçmen olup 1 milyona yakın kaçak nijerli vb ülkeden insanları barındırır. sokaklarda bekleyen bu insanlar yavaşlayan her araca atlar, hatta uzun süre peşinizden koşarlar, bütün gün çalışır 10 dinar para almak için. libyalıların bu insanlara yaptığı ayrımcılık, müslümanlıklarının neresine sığmakta hala merak etmekteyim. bu ülkede çalışacak olan kadınlar başları açık bir şekilde gezebilirler sorun olmaz tabii bu görüşüm tripoli bingazi falan için geçerlidir. burda öyle gezerseniz, herkes aptal aptal güler dik dik bakar korna çalar laf atarlar. şampuan reklamlarındaki kadınlar gibi trafiği birbirine sokar kazalara sebep olabilirsiniz. ha bu arada arabalarda neden dikiz aynası yok diye şaşırmayın, zannımca sıfır aldıklarında ilk iş onları kırıyolar, bunlar fazla ne gerek var diye. burda her araç taksidir, el sallarsınız hemen dururlar 1 yada 2 dinara nereye istiyosanız gidersiniz. hava alanına girerken ötmezseniz dikkat çekersiniz. elinizde uzun süre önce parasını ödeyip aldığınız onaylı biletiniz bile olsa uçakta yer kalmadı diyerek sizi ortalıkta bırakan libyan hava yolları ile tanışmanız pek de uzun sürmez, uçaklar küçüktür, hiç birinin penceresi olması gerektiği yerde değildir, dışarı bakmak için arkaya dönmeniz gerekir, ülke içinde şehirler arası uçarken koltuk numarası önemsizdir, kafaya göre bir yere oturabilirsiniz, türk hava yollarının neredeyse 2 kat pahalı olduğu düşünüldüğünde mecburen bu lanet şirketle uçarsınız. bir diğer çıldırtan husus ise burda erkelerin uzun süreli el sıkışmalarıdır. ellerinizi tutar ve bırakmazlar 2 adam ibne gibi sokak sokak gezersiniz. ayak burda hayatın en önemli parçalarından biridir, oturur oturmaz ayaklarıyla oynamaya başlar sonra o elle yemeğe dalar sizinle de bir güzel el sıkışırlar. berber, dönerci vb iş yerleri genelde mısırlılarındır, libyalılar çalışmayı pek sevmezler çünkü, akşama kadar yatıp hafif güneş batarken çıkıp selamlaşmaya başlar, hiç bir iş yapmazlar, libyalılar olabildiğince tembeldir ve bir iş sorduğunuzda bukra inşallah derler, yani yarın bakarız gibisinden. yarın da yine aynı lafı duyarsınız. her şey için inşallah derler, adama kontör var mı? dersiniz, önünde duran kontörlere bakıp var inşallah derler. polis sizi kafaya göre alıp götürebilir, sonra binlerce özür dileyerek geri bırakırlar. ehliyet almak için 60 dinar civarı bir para ödemek yeterlidir, yalnız halkın ehliyet almasına da pek gerek yoktur, arabada libyalı bir kadın varsa, polis bunları durduramaz çünkü durdurursa, polisi vurma hakları var, arabada karım, kızım yada annem varken nasıl durdurursun diye. dünyanın en kaliteli petrolüne sahiplerdir ama kendileri çıkaramaz bu petrolü çıkan petroü de italyaya yollarlar, italya en kalitesiz kısmını bunlara ayırıp geri yollar bir de üstüne para alırlar, petrolü işledik diye, bunlar da o malzemeyle asfalt yaparlar. asfaltlı olan anayollar iyidir, genelde buralarda 180-200 ile gidilir, diğer yollar genel olarak çöl kumlu asfaltsız yollardır. iphone falan ucuz mucuz değildir heveslenmeyin boşuna. yemek yerken mutlu olmak istiyorsanız kasaba manava gitmemeniz ayrıca tavsiyemdir. bu kadar şey bir çırpıda aklıma gelenler aslında daha bol bol gariplik var, ama tahminimce beyin kötü anıları siliyo çaktırmadan. iyi yönleri de vardır tabiki, ama somut olarak anlatamıyorum işte, hayattan çok tad aldığınız güzel anlar, anılarda olur burda, emin olabilirsiniz. bizim almanlara duyduğumuz saygıyı bize duyarlar, çünkü her boku biz yapıyoruz, çok zeki olduğumuzu düşünüyo olabilirler, çamaşır makinesinden sigaraya, birçok şeyde imzamız görülebilir. üst makamlardaki libyalılar ise, genel olarak sahip olduğu aşağılık kompleksi ile sizi aşağılamaya çalışabilir, güler geçersiniz. türk dizileri çok revaçtadır. behlüllü polat alemdarlı resimli yaş pastalar görürsünüz. gelip size murat alemdar diye seslenirler. arapçada p harfi olmadığından polat diyemez murat derler. genel olarak sevdiğim bir yerdir kafam rahattır ama.
hesabın var mı? giriş yap