• liberal ekonomiyle vahşi kapitalizm arasındaki fark, liberal ekonomi döngüsünü işleten sermayedarların kendi ülkesinde yiyemediği boku üçüncü dünya ülkelerinde keyfince yiyebilmesidir. mesela demokrasinin gözünde duran bir ülkenin dev kapitalisti kendi ülkesinin ormanlarının yanından el arabası bile geçiremezken "vahşi kapitalizme teşne ilkel memleketlerin" canımın içi ormanlarının taallukatını bir iki yılda beller. sivil toplum aktivistleri kampanya düzenleyene kadar ne o demokratik ülkenin idarecileri ne de firmanın kendisi sesini çıkarır.
  • kendisi ile ilgili en başarılı tanımı bugün işitmiş bulunuyorum: liberal ekonomi yoksulluğu kullanan bir sistemdir.

    liberal ekonomi uygulanan ülkelerde yoksulluğa çözüm getirme kaygısı taşınmaz, yoksulluğu ortadan kaldırma çabası sarf edilmez. ama yoksulluk yönetilir, harçlık verilerek, gıda ve yakacak yardımı yapılarak yoksulluk yönetilir ve yoksulluk bu şekilde güce sahip olanlar tarafından istenen amaçlar doğrultusunda kullanılır.

    aynı durum yoksulluğun kardeşi olan cehalet için de geçerli olsa gerek..
  • tüketime dayalıdır. insanlar tüketmez bir şeyler almazsa ekonomi hemencecik resesyona girer. sonra koca koca adamlar reklamlarda alın verin ekonomiye can verin diye fiş almadan sakız satarlar.

    (bkz: biz bunu gördük)
  • liberal ekonomi geliştikçe, sosyal yaşantı gerilemektedir. piyasa mantığı toplumun her alanına yayıldıkça haksızlıklar artmaktadır.
  • liberalizmde milletin devleti, devletin milleti korumasi gerektigini bilmeyen ibibikler yuzunden tukaka olarak gosterilemeye calisilan ekonomik modeldir.

    tekrar edelim, ne diyor unlu post-marksist profesor goran therborn liberalizmi tarif ederken: "fikir,inanc ve mulkiyet hakkina saygi duymak, bilim ve sanatta ilerlemeyi hedeflemek". acaba liberalizmin bu degerlerinin hangisi insanogluna ters? dini ve siyasi (sagdan-soldan) tarikat mensuplari elbette anlamaz da, eksi'de yazip okuyacak kapasitedeki -kotu niyetli olmayan- hangi birey bu isteklerden rahatsiz olur.

    turk milletinin benligine en uygun sistem liberalizmdir (neosu, libosu degil, gercegi) ve insanlar tum kotu niyetli gruplara ragmen devletini koruyacak ama devletin de onlara kol-kanat gerecegi bu sisteme eriseceklerdir. liberalizmi vahsi kapitalizmden ayiramayan veya seyh/pir/klik liderleri haricinde kendileri fikir uretemeyen/dusunemeyen terliksiler az ileride oynayabilirler.

    not: highgate mezarliginda gezen bir tahir tagizade askeri.
  • güçlünün daima güçlü, güçsüzün daima güçsüz kalması gerektiğini savunan, aynı zamanda bunun asıl olması gereken adalet olduğunu söyleyen bir ekonomi düşüncesidir. john locke ve adam smith bu düşüncenin fikir babaları olarak gösterilmektedir.

    karl marx çevresinde gelişen bu görüşe karşıt bir görüş de bulunmaktadır. bu görüşe göre, şartlar eşit olmayabilir ancak yarışa eşit şartlarda başlamamızı sağlayacak bir güç olmalıdır ve bu güç devlettir.
  • aslında herkesin anlayabileceği kadar basit birşey olmasına rağmen nedense kimsenin anlamadığı ekonomidir. liberal kelimesinden de anlaşılacağı üzere karar alıcıların birey olduğu, negatif özgürlük, özel mülkiyet ve piyasanın yani gönüllü mal ve hizmet takaslarının yasaklanmadığının bir ekonomik sisteminin varlığını ifade eder.

    karar alıcıların birey olması şunu ifade eder: hangi ürünü ya da hizmeti sunacağınıza, hangisini alacağınıza siz karar verirsiniz. herhangi bir merkezi karar organı, sizin neyi tüketeceğinize ya da üreteceğinize karar vermez. örneğin uluslararası politikalarımızın rezalet durumu nedeniyle yabancı turist gelmeyince sizi yurtdışı tatiline gitme kararı almaktan alıkoymak için yurtdışına tatilere gideceklerden vergi alınsınderseniz, bireyin karar almasına müdahil olmak istiyorsunuz demektir. bu isteğiniz gerçekleştirilirse ortada bir liberal ekonomi yoktur. vestel'in ithal telefonlar için vergi talep etmesi de benzer bir durumdur.

    ekonomide negatif özgürlük ise şunu ifade eder: kimse sizin ürününüzü veya hizmetinizi almak zorunda olmadığı gibi kimse size zorla ürün ya da hizmet satamaz. kimseyi zorla bir işte çalıştıramazsınız, kimse sizi bir işte zorla çalıştıramaz. bunun aksi olan "pozitif özgürlük" tanımı ise, piyasada bazı zorlamaların olabileceğini ifade eder. benimde dahil olduğum bazı liberaller (ki liberallerin büyük kısmı da böyledir sanırım), hastane gibi zorunlu ihtiyaçları gideren hizmetler sunanların hizmet verirken ayrım yapmamak, yani herkese hizmet vermeye "zorlanmak" gibi uygulamalara tabi tutulmasına, yani tüketiciye piyasada bu gibi bir pozitif özgürlük sunulmasına karşı değildir.

    özel mülkiyet liberaller açısından, zor ve hile kullanmadan elde edilmiş mülkiyet demektir. marksistlerin yaptığı üretim araçları ve kişisel mülk ayrımını liberaller yapmaz. insanlar göçebelik ve avcı-toplayıcılıktan, tarım ve hayvancılığa ve doğal olarak yerleşik hayata geçme hatasını yaptıkları için özel mülkiyet şart haline gelmiştir. tarım ve hayvancılığa geçişten hata diye bahsetmemin sebebi, dünyanın nüfusu istanbulun nüfusu kadar bile değilken insanlar avcı-toplayıcılıkla çeşit çeşit besinle besleniyor ve çok az çalışıyorlardı. lakin bir şekilde tarım ve hayvancılığa geçildikten sonra insanlar genelde bir iki çeşit besin yetiştirmeye ve bunlarla beslenmeye, o besinleri sağlıklı tutmaya bolca mesai harcamaya başladı. bu besinlerin talan edilmesi ihtimali o kişilerin açlıktan ölmesine sebep olabilirdi. bir aileyi zar zor doyuracak besinler üreten ilkel insan, üretmeyen veya ürettiği ürünler bir şekilde yok olmuş kişilerin saldırısına uğraması durumunda açlıkla yüz yüze kalmamak için ürettiği ürünleri (yani tarlasını) korumak zorundaydı. en çok karıştırılan ise şudur: özel mülkiyet hakkını savunmak, kimse kimseyle birşey paylaşmasın demek değildir. liberal ekonomi dahilinde isteyenler komün yaşamı sürdürebilirler. bir grup insan birlikte üretmek, birlikte tüketmek istiyorlarsa buna engel bir durum yoktur.

    piyasaya engel olunmaması gönüllü alışverişin engellenmemesi demektir. gönüllü alışveriş, tarım ve hayvancılığa geçmiş ve bir iki çeşit besinle beslenen insanların daha fazla besinle beslenebilmesi için başlamıştır. buna ticaret diyoruz. ticaret parayla alakalı birşey değildir. para alınan mal veya hizmet karşılığı verilen mal veya hizmetin simgesidir. kişiler belirli bir emek vererek ürettikleri ürün ya da hizmeti, aynı değerde gördükleri başka bir ürün ve hizmetle değiştirirler. ürün değişiminin karşılıklı olmak yerine daha farklı taraflar arasında gerçekleşebilmesi için para simgesel olarak kullanılır. ticaret sayesinde insanlık gelişmiş ve bugünkü haline gelmiştir.

    bilmeniz gereken şu: dünya avcı toplayıcılıkla, insanın eliyle ıslah edilmemiş doğada 100 milyon insanı bile besleyemiyor. liberal ekonomi ya da en azından bugünki karma ekonomi olmadığı sürece yani tarım, hayvancılık, ticaret, sanayi olmadan 7 milyar insanı besleyemezsiniz. özel mülkiyet olmadan, 7 milyar insanı besleyecek üretimi teşvik edemezsiniz.
  • üzerinden akp'yi eleştiremeyeceğimiz bir alandır. çünkü tüm falsolarına rağmen, liberal ekonomide bir ihale almak için belirli bir cemaat, kimlik, parti aidiyeti gerekmez. keza iş bulmak için de. akp ile liberal ekonomi arasında sıfırlanamayacak kadar çok fark vardır.
  • önce liberalizme bir bakarsak çıkış noktası özgürlük yada serbestlik akımı gibi tanımlamak mümkün. bu nedenle solun içinde liberallik olmalıdır vardır da. yakın tarihimize bakarsak turgut özal ile liberal ekonomi ile tanıştık. ilk ithal muz o dönemlerde ülkeye girmiştir, ithalat kolaylaşmış, döviz dolaşımı serbest olmuştur. rüşver işini bilen memurlarımız nedeniyle meşru hale gelmiştir. burjuvazinin yolu açılmış euro yaa kulum denmiştir bir bakıma. halkın refah düzeyini eşitlemek, işçi haklarını korumak, ekonomik özgürlüklerini arttırmak amacında olması gerekirken, komprodorların üremesine ve emek düşmanlışına dönüşmüştür. zengin ile fakir arasındaki fark büyüyerek artmıştır. sosyal devlet kavramının içi boşaltılmıştır. gariban halk ssk ya giderken burjuvalara özel hastaneler kurulmuştur. fakir mahmutpaşadan giyinirken zenginlere ünlü marka mağazalar kurulmuştur. işçi karavana yerken zengin lüks lokantalara gitmiştir. say say bitmeyecektir.

    günümüzde akp sayesinde liberalizm halkı ezip geçmektedir. zamanındaki anap ının yerini de akp almıştır.
  • bir kemalist olarak aslında ben de devletçi ekonomi yerine liberal ekonomiyi savunuyorum ancak liboşların ve akp çocuklarının savunduğu şekliyle değil. öncelikle liberal ekonominin sağlıklı bir şekilde işlenebilmesi için olmazsa olmaz hukuk ve liyakat ülkesi olmamız gerekir eğer olmaz isek işte o zaman uygulanan politikanın adı devlet gözetiminde yağma politikası olur. ülkedeki zenginliğin kaymağını yiyenler her zaman yandaşlar ve mevcut zenginler olur çünkü devlet gözetiminde yağma politikasında ihaleleri ve işleri her daim belli yandaşlar alacağı için devlet eliyle rekabet ortamı kökünden yok edilir ve zaman içerisinde bu yandaşlar, herhangi bir rakibi çıkamadığı için kendi sektörlerinde tekel olmaya başlarlar. tekel olan bu yandaşlar, piyasada tek olduğu için neredeyse ülkedeki herkes kendisinden alışveriş yapmak zorunda kalacağı için servetine servet katar ama öte yandan genellikle işinin ehli olmadığı ve parayı hizmetin önüne koyduğu için bulunduğu sektörün ürettiği ürünlerin kalitesinde giderek büyük bir düşüş yaşanır çünkü yandaşın kendisi de tekel olduğunu bildiğinden hem müşterilerin hem de o sektörde çalışanların kendisine muhtaç olacağının farkındadır. hal böyle olunca bu yandaş hem işçi-emekçi sınıfını, işsizliği bir sopa olarak kullanarak istediği gibi sömürür hem de müşteri memnuniyetini iç eder. bu durum hem müşterileri hem de sektörde çalışanları mağdur eder. kısacası tek kazanan kendisi olur. işte türkiye’deki sistem budur.
hesabın var mı? giriş yap