• imrenilecek bir hayatı var bu hayvanın. her daim sıcak yerde. bir seyahat bir gezi. serserilik de etmiyor, kendine uyan eş de bulmuş. kalk gidelim dedi mi beraber yola düşmeler. her ülkede manzaralı evler... çok kıskandım bağlayamadım sonunu. güzel hayvan.
  • eski ahit bütün göçmen kuşları pis olarak kabul eder. leylek de bu kategoriye girmekten kurtulamamıştır. ancak hristiyanlığın leyleğe bakış açısı bu kuşun yılan avcısı olduğunun öğrenilmesiyle kökten değişti. bütün şeytani sembollerin kaynağında yer alan yılanı öldüren bu hayvan bir anda isa ve havarilerini simgeleyen ve kötü güçleri yok eden bir statüye kavuştu. avrupa ve asya'nın kuzey bölgelerinde baharın gelişiyle görüldüğünden paskalya ve diriliş ile ilişkilendirilmektedir. leyleklerin bebek getirmesi inancının temelinde de bu görüş vardır.

    leylek aynı zamanda ruhun ve suyun temsilcisi sayılır, hatta onun yaratılışta var olan sulara bile eriştiği düşünülürdü. dayanıklı olduğundan özellikle çin'de azim ve uzun yaşamın simgesi sayılır. hollanda'da çatılara yuva yapan leyleklerin iyi şans getirdiğine inanılır. tek bacağının üzerinde rahatça ve hareketsiz durabilmesi onu derin düşünce ve meditasyon ile ilişkilendirmiştir. psikoanaliz simgesi olarak leylek gagası penis, bebek getirdiği sular rahim simgesidir.
  • replikas'in parcalarinin sozlerini internet'de bulmak (eksi sozluk haricinde) hemen hemen imkansiz oldugu icin, replikas'in en sevdigim sarkilarindan biri olan bu sarkiyi dinleyerek sozlerini cikarmaya ve bir amme hizmeti'nde bulunmaya calistim. boylece sozlerini de yazayim tam olsun diyor, hatalarimin oldugunu tahmin ederek ve bircok yeri "oeh anlamadim bu kelimeyi" diyerek yayinliyorum:

    sonu yok, zaten yok
    ellerim zaten yok
    herkesin gozleri
    gozlerinin rengi yok

    nasilsa yuksekten
    nasil olduysa geceleyin

    herkese, herkese (x3)

    hareket var yukseklerde
    sonunda ates
    hareket var yukseklerde
    sonunda inci

    herkese, herkese (x3)

    edit: arbalest'in yardimlari ile, daha onceden soru isareti iceren yerler duzeltilmistir.
  • az evvel buralardan gitme kararı almış hayvan.
    binlercesi bir araya gelip, toplandılar, aynı yöne doğru uçtular. biz de ilginç bir doğa olayıymış gibi onlara baktık aşağıdan. oysa bildiğin taşınma. daha iyisini bulduğu anda, arkasına bakmadan gidiyorlar.
    ancak bir tanesi var ki, sanırım vefalı bir leylek o. en arkadan yavaş yavaş gidiyor. ya uçmaya üşeniyor ya da ‘’lan daha sıcak havalar, iyiydik burada, gitmeyelim, boğaz manzarası güzeldi. sevdim burayı ben’’ diyor. ama ikna edemedi diğerlerini, uçtular.

    pul caddebostandan bildirdi. leylekler gitti.
  • her daim havada görmek istediğimiz hayvan.
  • "ayın sekizini geçmem, dokuzuna kalmam", temalı takvimiyle göç tarihlerini belirleyen, süper içgüdülere sahip, halk arasında yumurtadan çıkan yavrularından birini mutlaka kurban ettiği iddia edilen, kanatlı güzellik.
    işte bu güzellikten bir çift, köyümüzün müdavimidir. her sene baharda köy meydanındaki elektrik direğinin üzerine inşa ettikleri yuvalarına yerleşir, son baharda da yavrularıyla beraber köyü terk ederler. gölge değiştirmekten başka işi gücü olmayan emekli ve muhabbet ehli köylülerimiz; leyleklerin yavru çıkarmadıkları yıllarda cinsel tercihleri ya da nüfus planlaması yapıp yapmadıkları ile ilgili öyle yaratıcı espriler yaparlar ki, duyduğunuzda dibiniz düşer. hatta bu hayvanları nüfusa geçirip oy kullandırmayı düşünenler bile var. ancak, genelde üç yavru çıkarmaları akp'li olduklarına yorulur ve bu oy meselesinden tez elden vazgeçilir. zira oy kaybı cumhuriyetçi köylülerimin işine gelmez.
    kuluçka dönemi, yavruların büyüme süreci, uçuş talimlerine başlamaları, gagalarının siyahtan kırmızıya dönmesi, beslenme saatleri...her anları mucizevi bir güzellik taşır. özellikle de leylek gagalarından çıkan; her biri bir baş yapıt niteliğinde olan, o, uzun, bitmeyen senfoniler, pardon lak-laklar, tarafımızca ilgiyle takip edilir. öyle leyleğin ömrü iki lak lak deyip geçmeyin. o lak-laklar onların dansıdır, şarkısıdır, coşkusudur. işi gücü bırakır, o lak-lakları can kulağıyla dinleriz. duymazsak işimiz rast gitmez, maazallah.
    ayrıca yuvaya musallat olan başka leyleklere karşı da her an tetiktedirler. o leyleği çevreden uzaklaştırana kadar lak lak eder, tabir-i caizse kendilerini paralarlar. yavru leylekler de tehlike geçinceye kadar, panik halde anne baba leyleğin ne yaptığını anlamaya çalışır. o afallamış şapşal halleri görülmeye değerdir.
    sonra bunların her anları fotoğraf makineleri ve kameralar aracılığıyla kayıt altına alınır. şöhret başlarını döndürmemiş olacak ki, bu yoğun ilgi onları hiç şımartmaz ya da rahatsız etmez. öyle bir tevazu var ki bu şirin varlıklarda, anlatılmaz.
    geldikleri ve köyü terk ettikleri tarih hiç şaşmaz ama her seferinde bu durum büyük küçük hepimizi şaşırtır. gelişleri ne kadar mutlu ediyorsa, gidişleri de öyle hüzünlendirir. gelişleri baharı, yani büyük şehirlerdeki evlatların ve torunların gelebilme ihtimalini müjdeler. cıvıl cıvıl bir yaz kapıdadır. gidişleri hüzünlendirir. çünkü son bahar gelip çatmıştır ve torunlar okullarına, evlatlar işlerinin başına dönecek, ölü sezon başlayacaktır.
    koyunun, ineğin, hatta köpeğin -son köpeğimiz elim bir trafik kazasına kurban gitti, mukadderat işte- bile kalmadığı köyümün göz bebekleridir, onlar.
    sağ olsunlar, var olsunlar. her bahar bizim köye uğrasınlar.
  • an itibarı ile 2 bireyden oluşan küçük bir grup karacaahmet mezarlığı üstünde yalnız başlarına birkaç tur atıp kuzeydoğuya doğru süzüldü..

    neden göç eden ana gruptan ayrıydı bu çift, sürgün mü yemişlerdi..?
    kimse bilmez..

    şu an gözlerinden görebilmek isterdim dünyayı..
  • özellikle son yıllardaki geçişlerini (her iki yöne doğru) her seferinde havada yakalamama rağmen yerimden milim oynamıyor olmam dikkat çekicidir..
  • kıskançlığı ve kindarlığı ile ünlü hera'dan daha güzel olduğunu iddia edecek denli saftirik olan priam'ın kızkardeşi antigone, bu söylediğinin bedelini saçlarıyla öder. hera, bu kıyasa dayanamaz ve antigone'nin saçlarını yılana çevirir.
    tanrılar, antigone'ye öyle acırlar ki, onu acısından kurtarmak için bir leyleğe dönüştürürler. ve leylek de, o günden sonra yılanları yemeye başlar.
  • leylekler de yunuslar gibi. yakından görmesek de, sevmesek de müthiş bir sempati besliyoruz içimizden. biraz da komik bi hayvan bence. poyrazköy'de bisikletle pedallarken tepemde uçuştuklarını fark edince durdum ormanın ortasında onları seyreyledim 5 dakika. o kadar güzeldi ki onları izlemek. baston yutmuş gibiler ama he! uçarken o boynu, gövdesi, bacakları falan hep kalem gibi.

    ülke ülke geziyorlar namussuzlar! insan ister istemez kıskanıyor da. :) düşünsene geçen sene de gelmiş hayvan buraya. şimdi bir kez daha geliyor. ''oha bunlar bu ormanları da traşlamaya başlamışlar selim'' falan diyorlar belki de kendi aralarında. belki yaşça büyük olanlar eski istanbul'u anlatıyor gençlere.
hesabın var mı? giriş yap