• şarkı değil duadır. ve let down in, amin.
  • let down öyle bir şarkı ki, radiohead öyle acayip bir makine* yaratmış ki hem bir yandan çok sinir bozuyor, hem de kullanmadan edemiyoruz: tıpkı bir pc gibi. intihar etseniz fon müziği olur mu, ama yoksa bu şarkı aslında umut vermek ve mutlu etmek için yazıldıysa?
    bu şarkı bir gaza getirme, bundan böyle hayatım iyi gececek teması olarak dinlenebilir mi? ya sikip birakmak, beyninizi dagitmak, kalbinizi daha fazla kirmayi amacliyorsa? ya her seyin kotu oldugunu, mutsuzlugumuzu anlatiyorsa ve biz onu iyiye yoruyorsak?
    ya da çok iyi niyetliyse? öylesine takılıyorsak*? bundan kimsenin bir şikayeti yoksa. peki ya biz rakı şişesinde balık olmak isterken şişelere asılmış adamlara dönmüşsek?
    let down ne yapabilir? metabolizmamizi nasil raydan cikartir?
    ve yine ayni kritik soru: ne yapmali?
    mesela bir gun kanatlarimizin cikacagina inanmak cozum mudur?
    en azindan let down sunu soyler: "bir gun kanat cikaracagim ve hepiniz oylece kala kalacaksiniz!" diye bagirmak iyi gelir.
  • radiohead'in ok computer albümünde yer alan şarkı...sözleri de şöyle:

    transport, motorways and tramlines
    starting and then stopping
    taking off and landing
    the emptiest of feelings
    disappointed people clinging on to bottles
    and when it comes it's so so disappointing

    let down and hanging around
    crushed like a bug in the ground
    let down and hanging around

    shell smashed, juices flowing
    wings twitch, legs are going
    don't get sentimental
    it always ends up drivel

    one day i'm going to grow wings
    a chemical reaction
    hysterical and useless
    hysterical and ...

    let down and hanging around
    crushed like a bug in the ground
    let down and hanging around

    let down again
    let down again
    let down again

    you know, you know where you are with
    you know where you are with
    floor collapsing
    floating, bouncing back
    and one day....
    i am going to grow wings
    a chemical reaction
    hysterical and useless
    hysterical and...

    let down and hanging around
    crushed like a bug in the ground
    let down and hanging around
  • başkası sevdiği zaman kıskandığım şarkı.
  • istesek de istemesek de hiç durmadan sürmekte olduğumuz bu garip yolculuklar silsilesine duyulan en uysal isyandır bu şarkı. duyguların, renklerin, kavramların, görüntülerin bu denli çabuk değişmesine uyum sağlayamayan, belki de sağlamak istemeyen bünyelerin şarkısı. tam alışmışken zorla elimizden alınanların veya nedense birdenbire bırakıp gittiklerimizin, bi ara bi yerlere koyup unuttuklarımızın, ya da bi köşeye atıp da dönüp bakmaya korktuklarımızın verdiği huzursuzluk büyük ama bunların üstüne düşünmek de gereksiz ve zararlı, bunu söyler bu şarkı. gözlerimiz arkada, ayaklarımız istem dışı koşarken uzak bir yerlere*, enn içimizdeki fon müziğidir bu şarkı; hiçbir anlam veremediğimizi sandığımız ama aslında vermek istemediğimiz çünkü aslında taşıdıkları anlamları kabul etmek istemediklerimizle yüzleştirir. hiçbir şeyin anlamı olması gerekmiyor, düşünmek de zaman kaybı, "takıl*"malıyızmışız işte öyle, estiği gibi, öyle der; ki katılıyorum kendisine, pratiğe geçirme cesaretine (belki de becerisine) sahip olmamakla beraber..
    fakat aslen, birdenbire gerçekleşen alışılmaz terk edi(li)şlerle birlikte -ne kadar "gerekli", "mantık çerçevesinde", mekanik ve hissizleştirilmeye* çalışılmış olurlarsa olsunlar- kabuğu kırılan*, tamamen boşalıncaya dek* üstümüze dökülen ve dolayısıyla uzuun süre yakıp duran, bal kıvamındaki kaynayan bişeylerdir, bu şarkıdaki (zorunlu olarak) kabullenilmiş dinginliğin dönüştüğü yalancı boşvermişliğin bizi bu denli hapsetmesinin nedeni.. asıldığımız şişelerin ağırlığımıza dayan(*)mayıp kopması ile yerle aralarında kalıp ezilen böceklermişiz. meğer..

    ya. hepsini geçtim de bi çift kanat gereksinimi var ya. işte o acil. o çok acil.

    "shell smashed, juices flowing
    wings twitch, legs are going
    *-don't get sentimental-
    it always ends up drivel*.."
  • kanatlarının çıkması için tanrıya yalvaran kötü çocukların, kanatlarının çıkmayacagını anladıktan sonra, kozalarına girip yatmadan önce dinledikleri son şarkı.
  • ulaşım, otoyollar ve tren yolları
    başlıyor ve sonra duruyorlar
    havalanıyorlar ve iniyorlar
    hislerin en boş olanı
    düş kırıklığına uğramış insanlar, şişelere sıkıca tutunuyorlar
    ve geldiğinde bu çok, çok umut kırıcı.

    hayal kırıklığına uğra ve dolan dur
    yerde ezilen bir böcek gibi
    hayal kırıklığına uğra ve dolan dur

    kabuk kırıldı, özsuyu akıyor
    kanatları çekiliyor, bacaklar gidiyor
    duygusallaşma, hep saçmalamayla son bulur.
    bir gün, kanatlarım çıkacak
    bir kimyasal reaksiyon
    histerik ve lüzumsuz
    histerik (denetim dışında duygusal)

    hayal kırıklığına uğra ve dolan dur
    yerde ezilen bir böcek gibi
    hayal kırıklığına uğra ve dolan dur

    başıboş kal
    başıboş kal
    başıboş kal

    biliyorsun, biliyorsun nerede olduğunu
    biliyorsun nerede olduğunu
    döşeme çöküyor, yıkılıyor, geri sekiyor
    ve bir gün, kanatlarım çıkacak
    bir kimyasal reaksiyon (biliyorsun nerede olduğunu)
    histerik ve gereksiz (biliyorsun nerede olduğunu)
    histerik ve (biliyorsun nerede olduğunu)

    hayal kırıklığına uğra ve dolan dur
    yerde ezilen bir böcek gibi
    hayal kırıklığına uğra ve dolan dur
  • adı üstünde hayal kırıklığı şarkısı ama sadece bu kadar mı? sadece bu kadar ifade etmek büyük haksızlık olur.

    şarkının içindeki müzikal karmaşa -ne demekse artık- hayal kırıklığı yaşadığımız zamanki duygu karmaşası gibi sanki.

    sakin başlıyor, hafif hafif çalıyor müzik. ilk let down'ı duyduğumuzda şarkı bizi burada bırakmayacak, daha da fazlası var diyoruz. sonrasında ikinci let down teorimizi kanıtlarcasına geliyor kulaklarımıza.

    sonra 02.30 daki dingin kısım geliyor. fırtına öncesi sessizlik gibi, hayal kırıklığındaki şoku atlattıktan sonraki üzüntü safhası gibi... son vurguna hazırlanıyoruz sanki.

    03.25 ile beraber isyan başlıyor. kabullenme yok, sorgulama var. 03.58 deki one day ile isyan doruk noktasına ulaşıyor. gökyüzüne kadar yükseliyoruz sanki. vokallerin karmaşası damga vuruyor bize.

    sonra ise kapanış... gökyüzünden yere doğru hareketleniyoruz. huzurlu ve içinde bi şey kalmamış şekilde.

    şarkı karar vermemizi istiyor belki de. yere çarparak kendimizi mi bitireceğiz yoksa one day bugün mü kanatlarımızın çıkacağı...
  • bugün bir arkadaşıma yitip giden ilişkilerde beni en çok üzen şeyin, üzücü olan her şeyin bitimindeki son kırıntı olarak, biten ilişkilerde karşı tarafa verilmiş olan ufak tefek ama çok da önemli kişisel ayrıntıların unutulma olasılığı olduğunu söyledim. sonra o arkadaşımdan, mesela bir gün ölürsem, bu şarkının kendisinden önce gelen exit music'i dinleme sebebim olduğunu, exit music'ten sonra let down'a geçişin bu zamana kadarki en güzel müzikal köprü olduğunu düşündüğümü beni tanıyan tanımayan herkese benden bahsettiğinde söylemesini/hatırlatmasını rica ettim.

    o yüzden bu şarkı kendisine ait böyle bir ayrıntıyla hatırlanmak, hatırlatılmak ve tanınmak istediğimdir.
  • kırılmış bir aynanın karşısında yüzünü seyreden bir insanın burkulmuşluğu vardır sanki bu şarkıda.
hesabın var mı? giriş yap