• iskoç dilince (lag a' mhuilinn) değirmenin çukuru anlamına gelen (bkz: bir gecede cahil kaldık) bu damıtım evinin bir özelliği de islay bölgesinde üretime başlayan en eski damıtım evi olmasıdır. (1742 yılı)

    1816 yılında bir çiftçi olan john johnston kaçak halde işletilen civar damıtım evlerini bir araya getirir ve adına artık yasal hale gelen lagavulin adını verir. 1836 yılında john uçmağa göç edince tesisi alexander graham satın alır ve 1861 yılında mackie & co'nun o zamanlarki sahibi james mackie tarafından büyük bir hissesi devrolunur (yıllar sonra white horse adını alacaktır). sonraları adaya kömür arpa ve fıçı getiren denizciler boş şişelerini lagavulinlerle doldurup kaçak bir ticaret yolu da keşfederler ki bu durum ikinci dünya savaşına kadar sürer. savaşın ardından 1948 yılında bir daha kapanmamak üzere kapılarını açar.

    gelelim şişenin içine...

    bu bölgenin en baskın karakteristik özelliği olan turba esansını, hacıdan gelmiş dedelerin ellini öptüğünüzde burnunuzu yakan hacı misleri kadar derinden hissedersiniz. adeta başarılı bir mangal sonrası övgüleri üzerinde toplayan küçük eniştenin şişme montundan evrene yayılan, sanki sobanın ilk alevinden sonra tüten is kokusu kadar net yerleşir burnunuza.

    islay bölgesinin diğer meşhur viski markalarının (bkz: coal ila) (bkz: laphroaig) (bkz: ardbeg) (bkz: bruichladdich) aksine lagavulin 16 ekpresyonunda henüz ilk yudumda başlayan kuru meyve ve baharat tadlarını yakalıyorsunuz. öyle dengeli bir şekilde ağzınıza yayılıyor ki böylesi bir uyumu bozmamak için çoğu kez kendinizi eşlikçilerden uzak tutup sadece bardağı koklarken bulacaksınız.

    dolgun ve yuvarlak bir içime sahip olan lagavulin 16'yi daha keyifli hale getirmek için tuzda kurutulmuş kaz etini mutlaka deneyin.

    tadım notları:
    burun: is, turba , iyot
    damak: is, kuru meyve, baharat, vanilya
    bitiş: uzun ve orta sertlikte bir bitiş
  • keko turnusolu. laphroaig'ten sonra en sevdiğim single malt olmasına rağmen, evet abi keko turnusolü. açıklayayım...

    bıktım lan her scotch ya da bourbon markası için entry okumak istediğimde lagavulin de lagavulin diye tutturulmasından. ulan jameson'a giriyorum 'lagavulin yanında klozete dökeceğim içecek', the famous grouse'a giriyorum, 'lagavulin varsa çöp viski', ulan tamam hadi bourbon deneyim diyorum, jim beam falan, 'lagavulin'in olmadığı yerde abdurrahman çelebi'... hay sikeyim lagavulin'inizi! kırkta yılda duymuşsunuz ya da eskaza bir kere içmişsiniz, gelmiş burada gövde gösterisi kasıyorsunuz!

    arayım da kapatsınlar ballantine's'i, teacher's'i, jack daniel's'i... adamlar malum, bulaşık suyu yapıyorlarmış yüzyıllardır... islay koysam 'öyk bu ne ya, j&b niye koydun?!' diyecek adam, lagavulin de lagavulin. ankara viskisi bile çok lan size dürrükler!

    te allaam...
  • gidip de simdi viski eksperi taklidi yapmayacagim, hangi adada hangi ficida hangi damitma yontemleriyle bidi bidi olmus bilmem. gercekten hakkiyla bilene de saygi duyarim o ayri.

    ama bu viski olmus yahu, defterini baya durmus single malt olayinin. bardagin dortte ya da beste birini dolduruyorsunuz ve gerisi bos kaliyor ya hani. bu viskide kalmiyor iste. ustunde biriken nefes cekmeye doyamayacaginiz o is, o duman, o fume kokusu - ki bana kaliteli italyan salamlari veyahut iyi bir jamon'u hatirlatiyor - bardagin geri kalanini o kadar iyi dolduruyor ki, belki ickinin tadindan once, o gorulmez dumanin tadiyla doyuyorsunuz.

    saniyorum cok viski asigi olmayanlara, "aaaa ben viskiyi cok severiiiiiim hep viski iceriiiim diyip kimi zaman guzelim, kimi zamansa les gibi viskiyi bol buzla ve kolayla karistirip icenlere gore degil, biraz sert gelmesi muhtemel. ama o koku, ama o tat... londra'da olanlar icin soyluyorum, single'ini 4.95 e covent garden chez gerard'da icebiliyorsunuz; gayet uygun geldi bana.

    eve bir sise alirsam, alkolik olurum diye korkmalardayim.
  • ron swanson'un favori içkisidir.
  • is kokusu ve füme aromasına bu kadar takılınca insanlar, ben üzülüyorum. harbiden. lagavulin meselesi şudur: adamlar isli bir single malt'ı bile binbir aroma hissedecek kadar güzel yapıyorlar: tuz, balık, baharat ve resmi olarak belirtmeseler de meşe aromalarının yanı sıra turunç da az çok beliriyor,... yani bunu sadece ısınmak, yanmak için içmeyin.

    güzelce koklayın (viski koklamak zordur, nefesi yavaş alacaksınız yaklaşık 6-7 saniyede, damakta nasıl tat değişiyorsa burunda da sona doğru ilk anda hiç hissetmediğiniz aromalar gelecek, orada vanilya is kokusuna karışacak), damağa aldığınızda yavaşça ağzın her tarafına değdirin ve biraz bekletin, yuttuktan sonra bir müddet yutkunmayın ve dilinizi damağa falan değdirmeyin böyle mal gibi kalın afedersiniz, finish çok daha belirgin ve fakat ince olacak. işte o an resneli'ye tekrar kadeh kaldıracaksınız !

    ayrıca isli viskiye edilecek en büyük hakaret sigara ve purodur. is aroması çok özel bir duyarlılık ister, purodan sonra hatta iki sigaradan sonra bile o tat ağzınıza gelmeyebilir. yazık olur, günah olur...

    bundan daha isli, daha dumanlı bir şey arayıp da umutsuzluğa kapıldıysanız, bruichladdich'in octomore serisine dalış yapın. tabii paranız varsa. gb'de bile lagavulin 16'nın 2,5 - 3 katı pahalıdır.

    edit: bu lagavulin de haliyle genel kurala uyuyor, birini seven diğerini sevmeyebiliyor. klasik lagavulin 16y asıl tanınmış seri ve hayran kitlesi boldur, 2000'den beri lagavulin 12y çıkarıyorlar her sene sınırlı sayıda ve cask strength (fıçı sertliğinde) olarak, doğal olarak sertliği hafif de olsa değişebiliyor, genel olarak daha sert, daha az rafine ve daha islidir, kimi hiç beğenmiyor. bunun 11th edition'u en iyisi diyorlar, ben ancak bu sene (14th edition) tadabildim, gayet güzeldi fakat 16y ile karşılaştırma imkanım yoktu.
  • bundan iki yıl önce bir otelin barında (sanırım yanlışlıkla) 16'lığının bir şişesini 110 tl'ye satmışlardı bana. dün bitti malesef kendisi, farkettim ki ilk içtiğim halindense son kadeh daha güzeldi. öyle aromasını, yok ağızda kalan son notasını falan bilmem de hayatımda içtiğim en iyi içkiydi kesinlikle.
    420 tl/migros'u görünce "golaynan garıştırmalık" viskilere geri döneceğimdir malesef.
  • 16 yıllık lagavulin'i denedikten sonra röbdeşambır giyip zengin kahkahası atmıştım. öyle bir etki yaratır alışmamış bünyede.
  • 12 yilliginin 16 yilligini dovmesi (kime gore neye gore) normaldir zira 16 yillik surumu standart olmakla birlikte 12 yilliklar cask strength olarak uretilir, sinirli sayida piyasaya surulur ve standart degildir, her senenin kendine gore karakteri vardir. yani lagavulin'in ozel serisi 12 yillik olandir (distillers edition'u saymiyorum zira diageo'nun classic malts markalarinin distillers edition'larinin tumu kaziktir, ozel bir numaralari da yoktur genel olarak, almayin diyebilirim).

    12 yillik daha sert, daha turbali, tat olarak su veya bu diyemeyecegim her sene degisiyor, genel olarak daha kavi ve yagli bir viskidir. kanimca 16 yillik kadar kompleks degil ama yaglilik hissinden dolayi aromalar daha baskin ortaya çikiyor, velakin buyuk bir sorunu var o da aroma ortaya çiksin veya fiçi sertligi azalsin diye bir damla su katmak bile viskiyi tamamen dejenere ediyor, yani 16 yillik yuzde 10'a kadar suyu kaldiriyor, 12 yilliklarin hiçbiri kaldirmiyor. cask strength çok sert geliyorsa suyla hallederim demeyin, uzak durun.
  • chivas ne ki, talisker ne ki. bunu içenin bir daha başka viski beğenmeyeceği viskidir.
  • isli, puslu, uzak duruşlu, muhteşem single malt*
hesabın var mı? giriş yap