• bisiklet çalınana kadar huzursuzca bekliyor insan ha şimdi çalındı ha şimdi çalınacak diye. zaten dramatikliği nedeniyle bütün film diken üstünde geçiyor. bir nevi sefiller. sefiller'i okurken de ayraç olarak para koyuyordum kitaba, garibanların yüzü para görsün diye.
  • sinema uzerine master yapan, yale mezunu bir sinif arkadasimin hakkinda "film bana cok mantiksiz geldi; madem bisiklet adam icin bu kadar onemliydi, niye gidip yenisini almadi?" yorumunu yaptigina sahit oldugum film.
  • hayatın acımasızlığını -şrrraaaaaakk- diye insanın yüzüne çarpan, sonlara doğru iyice şamar oğlanına çeviren, gerçek hayat kadar acı bir film.

    --- spoiler ---

    oğlunun boğulmuş olabileceği ihtimalini düşünen antonio, korkuyla olay yerine koşar. sudan çıkarılan ise başka bir çocuktur. antonio merdivenlerde oğlunu görür ve yanına koşar. işte tam o anda, belki de istisnasız hepimiz, antonio'nun oğluna sarılıp kucaklayacağını düşünürüz. ama öyle olmaz. tıpkı gerçekte olması gerektiği gibi...

    --- spoiler ---
  • italya'daki yeni gercekcilik turunun en saf ornegidir. filmde tum oyuncular amatordur (eski italyan sinemasinin bol yildizli , sasafatli bir estetigi vardi). hicbir studyo cekimi yoktur. filmde hicbir olagandisi gelisme yoktur. bu basitlik estetik acidan bir gerileme degil, sinemanin yeniden kesfidir. elbette bu yalinlik dilin serbestlesmesine yol acmistir. belkide bir suru insanin sinemaci olmak istemesinde bunun etkisi bundandir. (ornegin kimse starwars'i seyredip "amanin ne guzel bende yapayim bole bisi" demez). ama bu akimin reformist bir akim oldugunu, toplumun kendisini donusturme istegini ( ki bu italya'da bir gerceklikti) yadsiyan bir yani oldugunu belirtmekte fayda vardir ki ayri bir tartisma konusudur.
    (bkz: milano mucizesi)
    (bkz: son istasyon)
  • ikinci dünya savaşı sonrası italya'sı daha iyi nasıl anlatılabilirdi?

    --- spoiler ---

    insanların üç kuruş için rehin bıraktıkları çarşafların oluşturduğu kat kat yığınların gösterildiği sahne kanımca tüm filmi özetlemektedir.

    --- spoiler ---

    (bkz: neo realizm)
  • türkçesi "bisiklet hırsızları" olan filmde ricci bisikletini duvara bir afiş asarken çaldırır; o afiş charles vidor'un yönettiği, rita hayworth ile glenn ford'un oynadıkları 1946 yılı yapımı unutulmaz gilda'nin afişidir.
  • bisiklet hırsızları, bisikleti çalındığı için işinden olacak olan antonioninin hırsız ve bisikletini bulmak için şehirde oğluyla (bruno) birlikte arayışını konu edinir. film hırsızlığın suç mu yoksa toplumsal, tarihsel bir problem mi olduğu konusunda insanı garip bir muamma yumağı içerisinde bıraksa da, bu konuda çok ciddi şeyler söylüyor.

    --- spoiler ---
    öncelikle, antoninin bisikletini çalan hırsız varoş mahallesinde komşuları tarafından korunurken, antonioni meydanvari bir alanda orta-üst sınıf insanlar tarafından linç edilmek isteniyor. ancak bisikletin sahibi elitist bir merhamet göstererek kendisini şikayet etmeyeceğini söylüyor. film faşist-diktatör yönetim sonrası işsizlik ve yoksulluk problemlerini, 1950lerde italyada, ve dünyanın bir çok yerinde olduğu gibi, sosyal dayanışma dinamiklerinin aynı şehir içinde farklı mekanlarda nasıl değiştiğini çok güzel örnekliyor. bruno(enzo staiola) ise daha yedisinde benzin yağına bulanmış elleri, çakmak gözleri, mozerallalı ekmeği yüzünde kocaman bir gülümseme ile sündüre sündüre yemesi, son sahnede babasının elini ilk defa sıkıca tutuşu ile içinizde kelebekler yaratıyor, filmin üzerinden saatler geçse de brunonun kelebekleri içinizde uçmaya devam ediyor. film, yalın ve gerçek anlatımıyla kalbinize dokunup, beyninize işliyor ve göğsünüzde kocaman bir yumruk bırakıyor. bu film sinemanın klasiklerinden, ve izlenmeyi çokça hak ediyor.
    --- spoiler ---
  • italyan hükümetinin italyayı kötü tanıttığı gerekçesiyle bi ara gösterimini yasaklandığı film.

    zira 2. dünya savaşı sefaleti çok iyi gösterir bize. hatta emanetçiden bisikletini almaya gittiği bi sahne vardır ki, "offff" dedirtir insana.
    bu arada baş rol oyuncusunun ve onun oğlunu oynayan kişilerin aktör olmadığını da belirtmek isterim. ilk film denemeleridir.
  • bir işte çalışabilmek için bir bisiklete gereksinim duyan, bunun için elindeki herşeyi satıp bir bisiklet satın aldıktan sonra daha ilk işinde bisikletini çaldıran ve bunun sonucunda bir başkasının bisikletini çalarken yakalanan bir baba, ve tüm bu olanlar sırasında küçük oğlu ile arasındaki ilişkiyi anlatan inanılmaz hüzünlü italyan filmi...

    --- spoiler ---
    özellikle de babanın yakalanıp kalabalık tarafından linç edildiği ve aşağılandığı sırada küçük çocuğun tüm olanları gördüğü ve babasını korumaya çalıştığı, çaresiz babanın oğlunun gözleri önünde rezil olduğu ve gururunun kırıldığı en son sahnesi izleyenleri alaşağı eder, göz yaşlarına boğar, boğazlarına kocaman bir yumruğun düğümlenmesine neden olur bu enfes filmin...
    --- spoiler ---

    kesinlikle izlenmeli...
  • inceden de olsa mussolini' yi almanya ile ittifak yaptığı için eleştirmiştir sica. etrafında almanca konuşan kişilere bakarken aslında kendi ülkesine karşı bir yabancılaşma hissetmektedir. italya, kendi ülkesi için ve politikacıları yüzünden acı çeken italyanlara aittir ona göre bir anlamda.

    çocuk sembolü çok önemlidir. umudu, vicdanı, sağduyuyu, iyi niyeti ve hayatın altında ezilen asıl unsuru sembolize edilen enzo staiola kendinden bekleneni ortaya koymak için büyük uğraşı vermektedir. tüm olup bitenlere tek tepkisi ise bir kaç damla göz yaşıdır. herkes kendini düşünürken o herkes adına koşmak ve üzülmek zorundadır. babasından yediği tokat kendisini bir anlamda şok eder. çünkü herkes tektir aslında koşuşturmada. herkesin derdi vardır. herkesin bir sebebi. bisikleti çalıp hayatlarını bok eden çocuğun annesi bile kendine göre masumdur. ahlak dediğimiz olgu açlığın neresinde durur, tartışılır.

    çekimleri ve oyunculuğu yönüyle bir çığır olan filmin konusu ise izleyenin algısına göre farklı anlamlar kazanabilir. en azından babanın fedakarlığı tartışma konusudur.
hesabın var mı? giriş yap