• ünlü fransız yazar pierre boulle'ün, 1963 yılında yazdığı, dünyaca ünlü kült romanı; maymunlar gezegeni.

    tabi şimdi bunun içeriğini anlatmak biraz eblehlik olur, zira bilmeyen yok gibi. ama şunu yapabiliriz; çekilmiş tüm filmlerle kıyaslayabiliriz. dolayısıyla aşağıda spoiler var.

    --- spoiler ---

    tabi ki çekilen ilk film, kitaba en sadık kalanı. ama yine de farklılıklar var, ve o farklılıkların güzelliği, kitabın tüm 5 filmlik ilk seriyi, 2001'deki boktan tim burton versiyonunu, hatta en son çekilen rise of the planet of the apes'i bile kapsaması. yani pierre abim öyle dolu yazmış ki, içinden 7 film uyarlanmış.

    kitap, uzayda gezinen bir çiftin, bir şişe içinde buldukları güncenin anlatımı şeklinde ilerliyor. sonunda 2001'de çekilen filmi görüyoruz, dünyaya dönüp orada da maymunları görüyorlar. ama kitapta ekstradan bir şey daha var ki, insanı çarpıyor: en baştaki o çift de maymun! ve "pek yaratıcı bir öykü, ama insanların konuşamadıkları pekala biliniyor" gibisinden bir şeyler söylüyorlar. gerçekten yaratıcı.

    --- spoiler ---

    özetle müthiş roman. eski kitapçılardan falan arayın bulun.

    kendisinden uyarlanan filmler de şöyle:

    - planet of the apes (1968)
    - beneath the planet of the apes (1970)
    - escape from the planet of the apes (1971)
    - conquest of the planet of the apes (1972)
    - battle for the planet of the apes (1973)

    - planet of the apes (2001)

    - rise of the planet of the apes (2011)
  • nietzsche, böyle buyurdu zerdüşt'te, "insan, maymun ile üstinsan arasına gerilmiş bir iptir," diye yazıyordu. oryantalist bir ulis'in anlattığı bu romanda az önce katliam yapan gorillerin anlatıcı tarafından tıpkı nazi ss subayları gibi aristokratik betimi şaşırtıcıdır. hitler'in deri ceketli, çizmeli ss'lerinin yerini puro içen goriller almıştır da diyebiliriz. anlatıcı bunları hayranlığını gizleyemeden aktarır. belki de stockholm sendromu.

    goriller insanları kırıp geçirdikten sonra sömürgeci beyaz adam'ın tıpkı afrika'da siyahileri katledip fotoğraf çektirmesi gibi poz verir. bu, romanın bilimkurgudan ziyade politik alegori olduğunun ikinci kanıtıdır.

    anlatıcının nova ismini verdiği vahşi esasen havva'nın basit versiyonudur. tahta kafalı bir havva ama. anlatıcı onu rüyasında bir yılan olarak görür. yasak meyvenin anımsanışı. nitekim üç erkek nova yüzünden soror'da mahsur kalır. ve romanda zira dışında kadın-özne göremeyiz. romancı bunu insan soyundan esirger.

    zaius ise zeus'un muhafazakâr varyasyonudur. haristas ise christ'in gelecekteki versiyonu. roman bu açıdan dinsel bir alegoridir de.

    goriller liberal ordunun, orangutanlar muhafazakâr kilisenin, şempanzeler biliminsanlarının kaba görünümleridir. aslında maymun kılığında insan soyu ironize edilir. çünkü maymunlar bir taklit-uygarlık kurmuştur. özgün olan bir şey yoktur.

    hiciv amaçlı, kısmen kadın düşmanı bir romandır ama sadece bu değil. insan ile maymun arasındaki sınırı bulanıklaştırarak insan soyunu sarakaya alır. bununla birlikte beyaz adam'ın yakın tarihteki katliamlarını ve deneylerini esefle kınayan bir romandır.

    bilimkurgular çoğu zaman pesimist tablolar çizerek sıkı muhafazakâr sanat ürünlerine dönüşür. teknolojiden duyulan korkunun dışavurumu. bilimin iktidarın elinde oyuncağa dönüşmesinin yarattığı dehşet. tabii bir de cinsiyet ayrımcılığı meselesi var. her ne olursa olsun, karanlık kâbuslar gelecekte değil, tam şimdide gizlidir. maymunlar gezegeni de aslında geleceğin değil, 1960'ların politik ortamının romanıdır işbu sebepten.
  • planet of the apes serisinin fanatiklerinin mutlaka okuması gereken kitap. filmleri bu kadar popülerken kitabı hakkında neden tek entry var, ilginç. film versiyonundan bariz farklılıklar ve muhteşem bir finale sahip. en az film finali kadar çarpıcı.
  • ya inanamiyorum bu romana nasil entry yazilmamis olur. filmine bes sayfa yazmissiniz ama, hem de sadece 1968 tarihli olana bes sayfa. hepsini toplasak allah bilir ne kadardir.

    ben kitabin henuz yarisindayim o yuzden dogru duzgun entry yazma hakkimi bitirdikten sonra kullanmak uzere sakli tutuyorum. bunu da sirf tek entry gormus olmanin saskinligiyla yazdim zaten.

    aaaaa ayol sorsak bilimkurgu edebiyatina hepiniz bayilirsiniz ama su kult eseri bilen yok. kepazelik gibi kepazelik.
  • dinci maymunların çıkıp "madem hepimiz insandan geliyoruz, öyleyse insanlar neden maymun olmuyorlar?" sorusunu sordukları gezegen.

    aynı zamanda insan kibirini işleyen bir bilim kurgu eseridir.
  • kitabın sonu, film versiyonundan tamamen farklıdır. ilk bakışta filmin sonu çok daha etkileyici gelse de, kitabın sonu üzerinde biraz düşünülürse çok daha karamsar ve iç kararticidir.

    ayrıca, toplumsal roller, otorite, insanlığın evrimi, öğrenme ve taklit yetenekleri, hayvanlar üzerinde yapılan deneyler gibi bir çok konuda ilginç yaklaşımları olan bir kitaptır.

    --- spoiler ---

    kitabın sonunda, filmdekinin aksine karakterimiz başarı ile maymunlar gezegeninden ayrılır ve dünya ya geri dönmeyi başarır. ancak 700 yıl sonra dönmüş olduğu dünya'da da maymunlar yönetimi ele geçirmiştir. karakterimizin uzay gemisinden uzaya bıraktığı mesajı bulan uzay seyahatindeki çift ise, insanlığın gelişmesinin bir noktasinda tarih sahnesinden silinecek ve yerini maymunlarin egemenliğine kaçınılmaz olarak bırakacak olduğunu yüzumuze vurmaktadir.
    --- spoiler ---
  • baştan sonra harika bir pierre boulle romanı.

    --- spoiler ---

    ulysse, nova ve oğullarının hikayesi maymunlar gezegeninde yaşadıkları türlü sıkıntılardan sonra nihayet dünyaya ulaştıklarında karşılarında yine bir goril bulmaları ters köşesi ile son buluyor.

    en sonda phyllis'in ''mantık kullanabilen insanlar mı? zeki insanlar mı? aklını kullanabilen insanlar mı? hayır, bu mümkün değil; bu noktada yazar ne yazık ki maksadını aşıyor!'' yorumu güldürmüştür.
    --- spoiler ---
  • yıllar yıllar sonra tekrar okuduğum kitap. lisede okuduğumda pek bir şey anladığımı sanmıyorum ama şimdi gerçekten de oldukça düşündürücü.

    diğer yandan en çok merak ettiğim ise atatürk'ün kitabı okuyup okumadığıdır. çünkü

    "çalışmadan, yorulmadan, üretmeden rahat yaşamak isteyen toplumlar; önce haysiyetlerini sonra hürriyetlerini ve daha sonra da istiklal ve istikballerini kaybetmeye mahkumdurlar."

    sözü kadar güzel özetlemek mümkün değildir kitabı.

    ve insanlığın geldiği şu çağda gidişatın neredeyse birebir aynı olduğu da söylenebilir. doğanın zorlayıcılığı olmadan, şehrin sunduklarıyla ve teknolojiyle rahata alışarak yetişen nesiller için yüz yıl öncesinden bir uyarı adeta.

    okuyun ve okutun efendim.
  • henüz yarısında olduğum mükemmel bir kitap. hakkında bu kadar az entry olması şaşırttı. kitap bitince editleyeceğim.

    edit: kitabı bu entryi girdikten 16 saat sonra bitirmiş olmama rağmen ultra çok yoğun hayatım nedeniyle fırsat bulamamıştım. şimdi çoook uzun bir inceleme yapıcam.

    --- kitap özeti ---

    üçüncü milenyumun ortalarında geçen kitap insanlığın çok uzak galaksilere yolculuk edebildiği bir döneme denk geliyor. samanyolu galaksisinde yer alan ve avcı takımyıldızının en parlak ikinci yıldızı olan betelguese sistemi’ne yolculuk yapmak için içinde üç insan bulunan bir uzay gemisi dünyamızdan yola çıkar. bu üç kişi baş kahramanımız gazetici ulysse mérou, hayatını bu çalışmalara adayan profesör antelle ve genç fizikçi arthur levain’dır.
    dünyaya göre yaklaşık 300 yıl, kendilerine göre 1 yıl süren bu yolculuk sonucunda betelguese sistemi’ne ulaşırlar. etrafı bir süre inceledikten sonra dünyaya çok benzer bir gezegen olduğu için adını latincede kız kardeş anlamına gelen soror koydukları gezegene bir kapsülle iniş yaparlar. bu gezegen her yönüyle dünyaya çok benzemektedir fakat kahramınımızın adını nova koyduğu bir kadın ortaya çıkınca işler değişmeye başlar. nova görünüş olarak tam bir insandır, hatta ortalama bir insana göre çok daha güzeldir. yine de o gezegen için konuşmaktan aciz, boğazından çıkardığı hırıltılarla anlaşan ve çıplak gezen bir hayvandır. bu tanıdık ama yeni varlık, dünyalı keşifçilerimiz için büyük bir şok etkisi yaratır.
    kahramanlarımızın kıyafetleriyle gezegene iniş yaptıkları kapsül nova’nın halkı tarafından yok edilir ve onlarla yaşamak üzere ormanın derinlerine gitmek zorunda bırakılırlar. kahramanlarımız ne yapacaklarını bilemez haldeyken dünya’da yaşayan insanlar gibi giyinmiş goril ve şempanzeler ormana girer ve nova’nın halkını avlamaya başlarlar. arthur levain bu sırada gorillerin kurşununun hedefi olur, ulysse ise bir tuzağa düşer ve nova ile beraber maymunların hüküm sürdüğü şehre doğru bir yolculuğa çıkar. bu gezegende düşünme yeteneği bahşedilen yaratıklar insanlar değil, maymunlardır ve insanlar da dünya’daki maymunlardan farksızdır. yani av olurlar, yakalanırlar, hayvanat bahçelerinde sergilenirler ve maymun fizyolojisine yakın olan yapıları nedeniyle de birçok deneyde kullanılırlar. ulysse’in artık bir amacı vardır: kendisinin düşünebilen bir varlık olduğunu tutulduğu araştırma merkezindekilere bir şekilde kanıtlamak ve insan ırkını bu esaretten kurtarmak.
    --- kitap özeti ---

    --- spoiler ---

    kitap birçok sosyolojik, bilimsel ve tarihi olguya değinse de temelinde evrimin yer aldığını söylemek yanlış olmaz. soror’da tutulduğu araştırma merkezinde zira adlı bir dişi şempanzeye diğer insanlardan farklı olduğunu ispat eden ulysse, yarı özgürlüğünü bir şekilde kazanıyor ve ara sıra şehirde zira’nın kontrolünde olan tasmasıyla gezebilmeye başlıyor. zira’nın nişanlısı ve önemli bir bilim adamı olan cornelius, parkta yaptıkları bir yürüyüş sırasında kahramanımıza evrimsel süreçte nasıl öne geçtiklerini anlatıyor. insanların dört ayaklarını rahatlıkla kullanamamaları ve problemlere çözüm getirebilme yeteneklerinin sınırlı kalması nedeniyle evrimde geride kaldıklarını öne sürüyor. aynı şekilde de goril, şempanze ve orangutan familyalarından oluşan maymunların ise dört ayaklarına hakim olmaları ve problemleri çözebilmeye başladıkları sırada insanlardan ayrıldıklarını, evrim sürecinde öne çıktıklarını dile getiriyor.
    bu açıklama, ulysse’yi olduğu gibi okuyucuyu da –en azından beni- belirli bir oranda ikna edebiliyor diyebiliriz. sonuçta evrim kendi başına bir gerçek olsa da evrim teorisi hala gelişmekte olan bir teori ve evrimsel süreçte primat akrabalarımızdan nasıl ayrıldığımız hala bir muamma. bu nedenle paralel evrende, ya da çok uzakta bir gezegende, olayların maymunlar adına daha olumlu gelişmiş olabileceğini düşünmek imkansız değil.
    kitap maymunlar üzerinden insanın kibrine ve bencilliğine büyük darbeler indiriyor. kendi gelişimleri için insanları avlayıp öldüren maymunlar bize acımasız birer figür olarak gösteriliyor. dişi gorillerin ölü avlar arasında dolaşıp insanlardan tutam tutam saçlar kesmeleri ve onları sanki kuş tüyüymüş gibi saçlarına eklemeleri bazı okuyucular için mide bulandırıcı bir etki bile yaratabilir. bilimle uğraşan birçok gururlu ve acımasız maymun insanlar üzerinde deney yapmanın doğalarını ve belki evrenlerini anlamak için çok mantıklı ve etik dışı olmayan bir yol olduğunu düşünmekte. hayatta kalmayı başaran fakat denek olarak kullanılmayan avlar ise hayvanat bahçesinde çocukları eğlendirmek için ayrılıyor. şu paragraf bile yazarın maymunlar üzerinden insanların bencilliğine ve umursamazlığına indirdiği büyük yumruğu anlatmaya yeter. fakat ne olursa olsun, doğa böyledir değil mi? üstün olan hükmeder, hükmeden de hükmedilene istediği gibi davranma hakkına sahiptir.
    peki ya soror gezegeninde de her zaman üstün olan varlıklar maymunlar değildiyse? evrimsel süreç belki de tamamen bir palavradır ve olayın altında çok daha farklı gerçekler yatıyordur... bilim konferansında yaptığı tarihi konuşmadan sonra kısmi özgürlükten kurtulup normal bir maymun gibi yaşamaya başlayan ulysse, cornelius ile oldukça yakın oluyor ve yukarıda sorulan soru gün yüzüne çıkmaya başlıyor. arkeolog orangutanların yürüttüğü bir kazı sırasında ortaya çıkan ve en az on bin yıllık gibi görünen bir yerleşim yeri, maymunların inandığı evrim sürecinin yalan olabileceği ihtimalini doğuruyor. konuşan ve kıyafet giyen bir kız çocuğu oyuncağının ortaya çıkmasıyla cornelius, ulysse ve –ezbere konuşan mantıksız orangutanların aksine- birkaç akılcı şempanze durumu kavrıyorlar.
    burada kafası karışan okura durum biraz özet geçilse de aslında gayet mantıklı bir maymun olmasına rağmen zira bile olayın üstünü kapatmak ve bu konudan konuşmak istemiyor. ulysse’nin araştırmalardan anladığı kadarıyla maymunların evrimde insan ırkının önüne hiç geçmemiş olması olası. maymunların ne kadar iyi birer taklitçi olduğu bilinen bir gerçektir ve ulysse de cornelius’a dünya’da da bu konuda çok başarılı olduklarını anlatıyor. bunun üzerine cornelius iyice şüpheleniyor ve ulysse’yi araştırmadan uzaklaştırarak nişanlısı zira’yla bile çok konuşmamaya başlıyor.
    bu sırada ulysse ile araştırma merkezinde aynı kafeste tutulan nova’nın hamile olduğu ortaya çıkıyor ve bu olayı bilen birkaç şempanzeyi büyük bir korku sarıyor. doğacak çocuğun, babası ulysse gibi konuşabilen ve düşünebilen bir insan olmasından korkuyorlar. nova’nın doğumu yaklaşırken cornelius, bir meslektaşının yürüttüğü araştırmayı göstermek için ulysse’yi yanına çağırıyor. oldukça kibirli bir şempanzenin yürüttüğü deneyde bir kadın ve erkeğin verilen elektrik şokları ve kimyasallarla konuşturulduğunu görüyoruz. erkek çok fazla şey söyleyemese de kadının insan atalarının tarihi hakkında söyleyecek çok şeyi olduğu belli. kadın sürekli farklı tonlarda konuşuyor ve birçok insanın anılarını anlatıyor. bu anıların hepsinde birleşen ortak bir nokta var: maymunların bir şekilde bilinç kazandıkları ve aynı dünya’daki gibi akıl sahibi tek varlık olan insanları ormanlara sürdükleri gerçeği.
    arkeolojik çalışmalar sonrası şüpheye düşen cornelius ve ulysse’nin şüpheleri bu şekilde doğrulanıyor. bundan tahminen birkaç bin yıl önce soror’da da aynı dünya’da olduğu gibi tek akıl sahibi yaratığın insanlar olduğu ve maymunların çıkardıkları bir isyan sonucu onların yerini aldıklarını anlıyoruz. fakat maymunlar tam olarak bilince sahip yaratıklar değiller, sadece oldukça başarılı taklitçiler. yakaladıkları bilinç kırıntısını kullanarak insanların yaşamlarına adapte oluyorlar, konuşmayı, giyinmeyi ve okuyup yazmayı öğreniyorlar. fakat özgün bilinçten yoksun oldukları için de çok başarılı olamıyorlar ve ulysse onların dünya’nın 500 yıl önceki halinden bile daha geri bir şekilde buluyor.
    orangutanların yazdığı ve hepsi birbirinin ezberi olan sıkıcı bilimsel kitaplar, maymunların tarihi hakkında çok az bilgi olması ve son birkaç yıla kadar süren uzun karanlık çağları nedeniyle cornelius ve ulysse’nin şüpheleri yerini su götürmez bir gerçeğe bırakıyor. bu gerçek ve nova’nın doğumu cornelius ve zira da dahil olmak üzere -bunları bilen- tüm maymunları büyük bir korkuya sürüklüyor. fakat diğer maymunların aksine cornelius ve zira ulysse’nin nova ve oğulları sirius ile kaçmalarına yardım ettiğini görüyoruz. her ne olursa olsun bazı maymunların içinde bizim dünyamızdaki gibi bir insansı vicdanın olduğunu anlıyoruz. asıl şok ise kitabın sonunda yaşanıyor. bir yıl kadar süren yolculuklarının sonunda dünya’ya geri dönen ulysse ve ailesi, bu gezegende de akıl sahibi varlıkların maymunlar olduğunu öğreniyor. bu sırada ulysse’nin notları biterken okuyucu da en büyük darbeyi yiyor. kitabın en başında ulysse’nin yazdıklarını bulan ikilinin de aslında maymun olduğunu öğreniyoruz ve hepimizin aklına kazınan o cümleleri okuyoruz:
    "aklını kullanabilen insanlar mı? hayır, bu mümkün değil; bu noktada yazar ne yazık ki maksadını aşıyor!"
    bunun üzerine kitap bitiyor ve bizim elimizde de yaşadığımız karmaşık duygular kalıyor. birkaç komik ve enteresan anı da işin ekstrası tabi. örneğin şempanze zira ve ulysse arasında bir yakınlık gelişmek üzereyken zira’nın “üzgünüm tatlım, ne yazık ki benim için çok çirkinsin!” demesi ve öpüşmeyi reddetmesi bir hayli komik. bizim dünyamızda bir maymunla öpüşmek yanlış karşılanırken onların dünyasında bir insan çirkin bir hayvan olarak görülüyor. ayrıca kitap kapağıyla bile okuyucuyu çekebilecek türde olduğunu gösteriyor. evrim sürecinin klasik görselini alıp sonuna tasmalı insan ve ona hükmeden bir maymun eklemek gerçekten çok başarılı bir iş olmuş. kapak tasarımcısına da buradan övgülerimizi gönderiyoruz.
    bunların yanı sıra maymunlar arasındaki –göreceli- sınıf farklılıklarının da iyi ayarlandığını söylemek gerek. gücü ve parayı kullanan, çok akıllı olmasalar da girişimcilikleriyle dünyayı yöneten goriller hepimize oldukça tanıdık geliyor olmalı. uzun kollarını yere sürüyerek yürüyen ve öğrendikleri ezbere bilgileri tekrarlayan, gelişime kapalı ama bir şekilde saygınlık kazanmış orangutanlar da öyle. akılcı şempanzelerin tüm çabalarına rağmen orangutanların otoritelerini yıkamaması ve gorillerin gücüne erişilememesi ise insanlığın en büyük sorunlarından birine oldukça naif bir şekilde dokunduruyor.
    --- spoiler ---
  • sürükleyiciliği sayesinde beni orta okul, lise yıllarıma götürmüş olan kitap. bir kitaba başlayıp heyecandan bırakamayıp uykusuz kaldığım, ders aralarında okumaya çalıştığım o yıllara :'). böyle keyifli bir kitap, böyle keyifli bir son eğlendirirken düşündürttü. bir gün benzer şeylerin yaşanabileceği ihtimaline inanırsak maksadımızı aşmış mı oluruz?
hesabın var mı? giriş yap