• yardım umudunu kaybettikten sonra oluşan anlamlı bir vazgeçişi, herseye rağmen gösterilen sukunetli bir iyiliği anlatan,süresi çok kısa bir italyan öyküsü...

    --- spoiler ---

    matteo giorgia yı tanıyıp yardım etmek için yola çıkıp polislere kaptırdıktan sonra aslında tüm hayatını kaptırıyor; matteo nun vazgeçiş süreci,umutsuzluk süreci,cezalandırma süreci baslıyor bana göre..film boyunca bizi rahatsız eden,ama müdahele edilemeyen hayatını görüyoruz..

    mirella matteo ya "kitapları seviyorsun çünkü,istediğin zaman kapatabiliyorsun.hayat öyle değil,buna karar veremezsin..."
    cümlesiyle matteo nun sürecini cok derinden ifade ediyor..matteo nun vazgeçişi miranda nın sahiplenişi oluyor.

    nicola bedelsiz bir iyilik sunuyor bize,rahatsız etmeyen beklenti içinde olunmayan bir iyilik,çoğumuz için
    iyilik; ilişkisi yeni bitmiş kızı teselli eden piç kıvamında olduğu için sunu acıklıkla soyleyebilirim ki,
    efendi çocuk,mahcup cocuk olarak tanındıgımız,tanıdıgımızlar, hiç birimiz nicola olamayacağız çünkü hiç birimiz babamızın
    ölüm haberini aldığımızda,şiir okuyan çocuğa teşekkür edemeyeceğiz,sevdiklerimiz giderken, bizi terkederken şu cümleyi
    kuramayacağız "onları durdurabilirdim ama yapmadım.çünkü bu onları sevgimle zincirlemek olurdu."

    dünyayı değiştirmek için ailesinden vazgeçip hapse giren, hapisten cıktıktan sonra kızının giulia ya klisedelerken piyano calarmısın demesine,
    izin almadık çalamam dediğinde, kızının; dünyayı değiştirmek istiyordun,şimdi piyano çalmak için izin istiyorsun demesiyle arada yaşanan değişimin hayatlara bedel ve engel olduğunu sertçe yüzümüze vuruyor aslında...

    "matteo'yu bir engel olarak düşünmekten vazgeç.yoksa sonunda ondan nefret edeceksin." diyaloğuyla umutlu bir şekilde hikaye bitiyor yada askla devam ediyor...

    --- spoiler ---
  • italyadan cikma, duygu dolu bir film. hayati, insani, 1900 lu yillarin ikinci yarisini, italyayi, samimi bir dille anlatan harika bir film. 4 bolum olarak izledim, her bolumunde keske hic bitmese diye koltuga cakili kaldim. uzuntulu bir sicaklik veriyor bu film, yeni insanlar tanisiyoruz, (oyle guzel kurgulanmis ki) onlari dostlarimiz sayiyoruz, bizi ailelerine kabul ediyorlar, sonra onlari buyurken,savasirken, sevisirken,gulup-aglarken, cocuk sahibi olurken, yaslanirken, olurken goruyoruz. derken film bitiyor, o cocuklar kendi filmlerini yasayacaklar, ayni babalari gibi.. bizden cok uzakta, o guzel diyarlarda, bir aile tanidik, kederleri bizde kaldi... cok sicak bir film..
    a - na - to - miyaa
  • ingilizceye the best of youth olarak çevirilmiş, 2003 yapımı, 6 saatlik, italyan filmi. süresi nedeni ile pek çok ülkede gösterime girememiş bu film, daha çok festivalerde dolaşıyor. mart 2005'ten sonra sinemalarda gösterileceği söyleniyor, bu yüzden biraz kısaltılması gündemde ya da parça parça vizyona giricek.

    film iki kardeşin 1960'lardan günümüze kadar olan bir zaman diliminideki yaşayışını yansıtıyor. ilk başlarda tüm zevkleri, hobileri, hayata dair planları aynı olan bu iki kardeş bu 40 yıllık süre zarfında gelişen olaylar ile birbirinden farklılaşmaya başlıyor. en sonunda ise kendi hayallerinin peşinde, apayrı iki noktada buluyorlar kendilerini. kısaca 6 saatte bir hayatı tüm detayları ile izleme fırsatı veren bu film, çeşitli festivallerde de ödüller almış başarılı bir drama.
  • bir altı saat daha olsa izlenecek filmlerden. daha kısa olsaydı belki bu kadar etkilemezdi. öyle ki sıradanın içindeki samimiyeti hissetmek zor olabilirdi o zaman. matteo, nicola, sonra annelerinin yüzündeki gülümseme, giorgia... en çok da matteo... silinmeyecekler gibi. neredesiniz diye sokaklara çıkıp aranılası hepsi.

    tam alışmış giderken bir hikayeden koparılmak gibi oldu sonu. güzel müzikleri vardı, oblivion özellikle...

    filmde yer alan parçaları da sıralayayım da tam olsun:

    mozart- piano sonata in a minor, k. 310

    http://www.youtube.com/watch?v=82v5iuyru3q

    oblivion - astor piarzzolla

    http://www.youtube.com/watch?v=i5tc57gmfjw

    the animals - house of the rising sun

    http://www.youtube.com/watch?v=mmdpqp6jcdk

    georges delerue - catherine et jim

    http://www.youtube.com/watch?v=gfaplt4ugqy

    fausto leali - a chi

    http://www.youtube.com/watch?v=nw85lwpbrzm
  • adını anlatmakta bu film. büyüdükçe sorunlarının da büyüdüğünü, bir insanın sakalımı hiç kesmiycemden sakallı duramadığı günlere gelişini, birlikte büyüdüğünüz insanların ne kadar çok değişebileceğini ama bunun yanında nolursa olsun ailenin aile kalıdığını, saçma tesadüflerin hayatı değiştirebileceğini, hayatının döngüsünü...

    su gibi duru, su gibi akıo. biraz çemberimde gül oya'nın italyan versiyonun film olmuşu gibi. tez buluna, tez izlenile!
  • --- spoiler ---

    -döndü, bana baktı ve ben kapıyı kapatıp her şeyi sildim. zihnimde bir şey kalmadı. evinin merdivenleri, yerdeki talaş... hiçbir şey. yerdeki kitaplar, kapıcı... onları durdurmalıydım. ikisini de sevdim ama onları sevgimle zincirleyemezdim. benim özgürlük anlayışım buydu. herkes dilediğini yaşamakta özgür diye düşünüyordum. ölümün nesi özgürlük?

    --- spoiler ---
  • orta sınıf bir italyan aile üzerinden 1966-2003 arası italya'ya dair boyutlu bir panorama çizen; altı saatlik süresi, epik anlatımı ve iz bırakan karakterleriyle sıkı bir film.

    hikaye matteo ve nicola adlı iki kardeşin büyüme, olgunlaşma ve dönüşüm süreçlerini işliyor. farklı karakterdeki iki kardeşin aşklarını, tercihlerini, hatalarını, bu hatalara gösterdikleri reaksiyonları, ödedikleri bedelleri ve çektikleri acıları hikayenin bütününe sinen hüzünlü bir atmosferde izliyoruz. yıllar içinde matteo ve nicola'nın yaşları ilerlerken hikayeye dahil olan yeni karakterlerle hikaye boyutlanıyor, genişliyor. bu arada da italya'nın yakın tarihine dair köşe taşı olan pek çok önemli olaya değiniliyor. 68 kuşağı hippilerinden öğrenci protestolarına, sınıfsal mücadeleden kızıl tugaylara, fiat'ın işten çıkarmalarından geniş kitleleri etkileyen ekonomik çalkantılara, siyasi cinayetlerden mafya hesaplaşmalarına kadar türlü çeşitli olay orta sınıf aileyle bir şekilde ilişkilendirilerek anlatılıyor.

    daha çok olay eksenli inşa edilen film, karakterlerin ruhsal analizine eğilmiyor, iç dünyalarıyla pek ilgilenmiyor. o yüzden de, aslında televizyon için mini dizi olarak çekilen film, yer yer melodrama kayıp pembe dizi atmosferine bürünebiliyor. izlerken bu hissiyata kapılmanızı tetikleyen bir diğer unsur da kırk yıllık sürece yayılan filmde oyunculara yapılan yaşlandırma makyajlarının hiç inandırıcı olmaması. bu eksiklik o kadar sırıtıyor ki karakterlerin bir yerden sonra plastikleşmesine yol açıyor.

    kardeşlerden nicola özgürlükçü takılan hercai bir tipken matteo daha romantik, ağırbaşlı, biraz da asabi bir karakterdir. üniversite hayatlarının son evresindedirler ve sınavları verdikten sonra yaz tatilinde arkadaşları ile birlikte norveç'e gitme amacındadırlar. norveç planları kurulurken hesapta olmayan bir gelişme kaderleri etkileyecektir.
    matteo'nun akıl hastanesinde haftada iki gün ilgilendiği ve etkilendiği giorgia'ya elektroşok uygulandığını fark etmeleri kardeşleri kritik bir karara zorlar. kızı hastaneden kaçırırlar ve başka şehirdeki ailesine teslim etmek isterler. ancak babasının kızı kabul etmemesi planları değiştirecek ve giorgia'yı da norveç'e götürmeye karar vereceklerdir. ne olacaksa da yolda giorgia'yı polise kaptırmalarıyla olacak ve iki kardeş bu olaydan farklı dozlarda etkilenecek, her ikisi de kızın izini takip etmek yerine çok farklı seçimler yapacaklardır.
    nicola, norveç seyahatine devam edecek oralarda parası bitene kadar gezip tozacak, parasız kalınca kerestecilik yapacak, özgürce takılıp aşklar yaşayacak; matteo ise ani bir kararla askere yazılacak ve daralan ruhu gibi bedenini de sınırları belli kalıpların içine hapsetmeyi tercih edecektir.

    ana karakterleriyle bu şekilde tanıştığımız film hikayenin iskeletini özetlediğim üzere kuruyor. filmde öz olarak 68 kuşağının tarihsel serüveni anlatılmakla birlikte geçen yıllar içerisinde üç ayrı kuşakla temas ediyoruz. ölümler, doğumlar, kurulan yeni ilişkiler vs ile onlarca kişi girip çıkıyor hikayeye. ancak onca kişi arasında bana kalırsa sadece iki tanesi öne çıkıyor ve üzerine konuşulmayı hak ediyor:
    biri, iç dünyasında kanlı bıçaklı bir mücadele yaşadığı için dış dünyayla bir türlü uyum sağlayamayan ve sevdiklerinden kaçarak yaşamayı tercih eden matteo.
    diğeri de sel afetzedelerine yaptıkları yardım sırasında sokakta çaldığı piyano ile nicola'nın dikkatini çeken ve nicola ile yaşadığı tutkulu bir aşk sonucu çocuk sahibi olan, sonrasında ise radikal bir kararla kaderine beklenmedik biçimde yön veren giulia.

    **spoiler**
    başta da belirttiğim gibi yönetmenin hikayedeki karakterlerin iç dünyalarına yoğunlaşmak gibi bir derdi olmadığı için sıra dışı bir karakter olan matteo'yu yeterince tanıyamıyor, neden intiharı seçtiğini tam olarak kavrayamıyoruz. biraz derinleştirilebilseymiş, alessio boni'nin güçlü performansıyla büyüyen matteo unutulmaz bir karakter olabilirmiş. neden o kadar asabi olduğunu ve öfkesini kontrol edemez hale geldiğini anlayamadığımız matteo'yu o hale getiren şeyler, neden o denli acı çektiği karanlıkta bırakılmış. giorgia polise yakalandığında matteo neden hayata küstü, neden kendini askeri kışlaya tıktı, yıllar sonra neden polisliğe geçti, romantik bir tanışma sonucu etkileşim yaşadığı mirella'dan neden kimliğini gizledi ve neden ondan da aynı ailesinden kaçtığı gibi kaçtığını hiç bilemiyoruz. yönetmen, olayları art arda dizme gayret ve telaşına kapılmak yerine biraz sakinleşip bu soruların cevabına ulaşmamıza yardımcı olacak veriler bıraksaymış yol üzerine keşke. ama her ne kadar yeterince çözümleyemesek de yaşam sancısı çeken ıstırap sahibi matteo'nun ani bir kararla kendisini yatağa atar gibi boşluğa bırakması filmde keskin bir kırılma yaratıyor ve o ana kadar yoğunlaşan pembe dizi havasını bir süreliğine dağıtmayı başarıyor.

    nicola'nın sevdiceği eylem güzeli giulia da en az matteo kadar filme katkı sunan bir karakter. sorgulattıklarıyla matteo'nun önüne de geçtiğini söylemek mümkün. nicola ile evlenmese de birlikte yaşayan ve çocuk sahibi olan giulia, bir gün beş yaşında çocuğunu ve nicola'yı terk ederek çekip gidiyor. gittiği yer ise öncesinde evinde toplantılar yaptıkları için nicola ile sorunlar yaşadığı kızıl tugaylar örgütü.
    "bir kişiyi vur, yüz kişiyi eğit" mottosuyla hareket eden marksist bir örgüt olan kızıl tugaylar, yetkili insanları kaçırarak veya çeşitli makam ve mevkilerdeki insanları öldürerek mesajını duyurmaya çalışan, terör eylemleriyle italya'nın bir dönemine etkide bulunan bir terörist yapılanma. 70'li yıllarda başbakan, yargıç, iş adamı gibi figürlerden oluşan onlarca cinayete imza atmışlar.
    işte giulia bu örgüte sempati duyuyor ve matteo'nun keskin bir kararla orduya yazıldığı gibi çocuğunu ve nicola'yı yüz üstü bırakıp dünyayı değiştirme arzusuyla kızıl tugaylara nefer oluyor.
    örgüt üyeliği veya ideolojik fanatizm dünyayı çok farklı okutuyor insana. dünyayı değiştirmeyi arzulamak, müesses nizama kafa tutmak, zulme boyun eğmemek, kurulu düzeni sarsacak eylemler yaparak nihai devrime ulaşmak, sınıfsal eşitliği ve adaleti sağlamak gibi hedefler doğrultusunda yaşamak insanı bambaşka bir duygu atmosferine sokuyor.
    hayatı, kalabalık bir sürü modundaki kitleler gibi okumamak farklı hissettirir, örgütsel bağlar da güçlü ve dirençli kılar. küçümsediğiniz kitleler kandırılmış, düşünsel olarak iğdiş edilmiştir ve sizin misyonunuz onları aydınlatmaktır. bu duygular içindeki giulia için de yaşadığı hayat boğucu gelmeye başlıyor. ideal olana ulaşmak için mücadele imkanı sunan örgüte katılmak daha ulvi gözüküyor. kesin inançlılık, hakikati temsil iddiası böyle bir şey. bir anne için en değerli varlık olan çocuğunu hayatından temelli çıkarmayı göze aldırabiliyor. ardına bile bakmıyor yıllarca. bir yerden sonra annelik güdüleri bastırsa dahi kendisini gemlemeyi başarıyor. bu yönleriyle giulia ilginç bir karakter. ama matteo'da olduğu gibi giulia'nın da iç dünyasına temas edemiyoruz. sadece çıkarsamada bulunabiliyoruz.

    matteo ve giulia dışındaki karakterlerden anne karakteri ve nicola öne çıkıyor. en çok özdeşlik kurabildiğimiz de nicola oluyor. fakat o da fazla standart bir kişiliğe sahip. gençken hızlı olup olgunlaşınca aynı hızla sıradanlaşanlardan. korumacı, toparlayıcı, insani yönleri güçlü biri. iyi bir baba, iyi bir evlat... bu yönleriyle de film üzerine kurulmuş olmasına rağmen incelemeye tabi tutulacak pek bir yönü yok haliyle...

    film önerisi için @matteo carati my love'a teşekkür ederim.
  • beni öldürdü. matteo'nun hali tavrı, denemesi, yapamaması, denemesi, sürdürememesi... abisini çok sevmesi ama aynı olaylara verdikleri birbirinin tam zıttı tepkiler. kaçması, gelmek istemesi gelememesi. beni hakikaten öldürdü.

    --- spoiler ---

    hele yılbaşı gecesi.
    annenin evden bir kaç kitap alması.
    ve sonraki sahne...

    --- spoiler ---
  • mirella karakterine* resmen bittigim italyan filmi, ilk izlenimlerim: o kadar da ahim sahim olmayan bir hikayeyi inanilmaz guzellikte anlatan bir film
  • bu filmi izlerken six feet under dizisini izliyormuş hissine kapıldım. başka da bir şey demiyorum.
hesabın var mı? giriş yap