• fransizcada kaybolu$ ayrica georges perec amcamizin dillere destan kitabi.
    sen otur hiç "e" harfi kullanmadan kitap yaz... bu da fransizcada "je", "et", "est" (say say bitmez) gibi olmazsa olmaz kelimeri kullanmamak demek.
  • hakkında yazılanlara bakılırsa aslında hiçbir sözlük yazarının okumadığı salt hakkında yazılanlardan miş'li mış'lı yorumlar kotardığı kitaptır. doğrusu okunması da zordur biraz çünkü insan romanın başından sonuna kadar daima kayıp olan harfi yakalamaya çalıştığından bir türlü kaptırıp da okuyamamaktadır kitabı. ama kısa bir plot sunmak gerekirse anton ssliharf (ingiliz çevirisi anton vowl, fransızca orjinali anton voyl) kaybolur, bu kaybolan arkadaşın dostları da onu bulmak için yola çıkarlar. bu arada anton'la ilgili anılarını, onu nasıl tanıdıklarını anlatırlar. roman altında romana dönüşür bir zaman sonra bu anlatı çünkü aslında ortak noktaları salt anton'un arkadaşı olmak olan bu insanlar nasıl oluyorsa başka türlü bağlantıları da olan insanlardır.
    saygılarımla
  • bana göre adam resmen "madem dünyadaki en önemli varlık anne ve madem ben bu en önemli varlıktan yoksun olarak büyüdüm, o zaman fransızcanın en önemli harfi olan 'e' harfini kullanmadan bir roman yazarım ve bunu anama ithaf ederim" demek istemiş.
  • alman eugen helmle isimli bir yazarin ayni sekilde "e" harfi kullanmadan, almancaya cevirdigini övünmesine sebep olan kitap. fakat a mit umlaut kullanip, "e" harfi kullanmadim diyebilecek bir zihniyeti anlamak mümkün olmamistir.

    edit: pinocchio diyor ki, "perec'in koydugu kural yazilista bir kisitlamadir, okunusta degil. örnegin "ai" "e" okunur fransizcada ki la disparition'da bol bol bulunur. :-)"
  • sadece türkçe'de değil, başka dillere tercümesi de hayli oyuncaklı olmuş bir eser.
    "'yarı yazar' olarak kaleme aldığım bölümlerin herkes tarafından aynı ölçüde benimsenmeyeceğini biliyordum. ama böylesine ön plana çıkarılacağına ihtimal vermemiştim. çevirimin, hem düz anlamın hem dil oyunlarının aktarılması açısından, 'e' harfi kısıtlamasına rağmen aslına o kadar bağlı kalmasının daha ilginç bulunacağını umuyordum. romanın ingilizce çevirisi anlatıyı okuruna daha yakınlaştırmak için metne ciddi müdahalelerde bulunmuş, farklı şiirler, şarkılar kullanmıştı. ispanyol çevirmenlerse 'e' harfinin fransızcadaki konumuna ispanyolcada 'a' harfinin karşılık düştüğüne karar vermiş ve kitabı 'a' kullanmadan çevirmişlerdi. (bilin bakalım, ispanyolca çeviride kayıp bölüm kaçıncı bölümdü?) bu çevirilere ilişkin çok sayıda eleştiri okudum. 'e' yerine 'a' harfini baş köşeye oturtmak, ya da v. hugo'nun şiiri yerine poe'nun 'kuzgun'unu koymak türünden müdahaleler kiminde not ediliyor, beğeniliyor, ya da beğenilmiyor, ama hiçbirinde eleştirinin odak noktasına alınmıyordu." cemal yardımcı, radikal kitap, 03.03.06
  • " übü'nün oğlu orgon, çok düşkün olduğu çocuk biblosunun doğum günü için, ' bir cümbüş kurulsun' buyurdu. ' dokuz on iyi oyuncu bir güldürü sunup bizi güldürsün, bin bir sürpriz olsun, bir sürü sunu sunulsun, gırgır gün boyu sürsün, domuz gibi tıkınılsın, su gibi içki içilsin.' buyurduğu gibi bir cümbüş kuruldu. orgon muz likörü küpünü kırıp konuştu: ' bugün uyduruk içki yok. cin, rom, viski içilsin!' fıçı fıçı, küp küp içki içildi; orgon dut gibi oldu. çıkıp yürüdü. bir tomruk buldu. yığılıp sızdı. suyun şırıltısı, lodosun uğultusu, orgon'un horultusunu gizliyordu. biz, bir dodo kuşunun, übü'nün oğlu orgon'un çocuk biblosunun dodosunun kontluğunun duyurusu için o sur dibinin mi, bu kuytunun mu uygun olduğunu konuşuyorduk.

    bir kuzgun uçtu. minik bir fil bir tilki ini buldu. bir kurt durup uludu, yürüdü gitti. bir porsuk koştu. kurdun, porsuğun yolcusu olduğu yolu kim bilir? bir bizon boynunu incitti. içi kıyıldı. bir gül, sur boyu büyümüş, bir ucu surun burcunu tutmuştu. bütün bir suru mis kokulu gül bürümüştü.

    übü dokuz doğuruyordu.

    hicibilain okunanı hiç anlamadığını saklamayan bir tonda homurdandı:
    - ha? hımm...
    aloysius bu kavrayışsızlığa kızdı:
    - nasıl olur! buradaki akıllara ziyan numaranın hiç mi farkına varmadın?
    - doğrusu tam anlayamadım.
    - hadi ama hicibilain, bu parçada bir "a" harfi dahi yok!"

    bu, yazardan "e"sizliğe aşina okurlarına zarif bir tokattır*.
  • dehaya övgü sunmak adına giriştiğim bir yazı olmayacak bu, perec'in de böyle bir şeye ihtiyacı olmadığı malum. 1978 yılında yayımlanan başyapıtı la vie mode d'emploi'yi dünya edebiyatına sunması tek başına, sakallı üstadı yüzyılın ikinci yarısının en iyi 10 edebiyatçısı arasına yerleştirmesi açısından yeterli. yine de 1969 yılında ilk başyapıtını, kayboluş'u yayımlanıyor, perec dehası bu metin de, yaşam kullanma kılavuzu gibi görmeyi - kavramayı ve yapbozun eksik parçalarını metin yoluyla yerleştirme amacına yönelmesi estetik ve eğlencenin kıvraklığına okuyucuyu ortak ediyor. georges perec zihnine ortak olma payesine erişiyoruz. bence kendi kıvraklığını okurla birleştirmesi açısından oulipocular kusursuz dil işçileri olarak, diğer edebiyatçılara nazaran belirgin bir fark ortaya koyuyorlar.

    yalnız metin hakkında bir kaç hududu işaretlemek elzem olacak;

    (bkz: hypertext)
    (bkz: oulipo)
    (bkz: lipogram)

    deneysel edebiyatın uç örneklerini sunan perec'in kayboluş'u ekseninde, yazıldığı günlerden bu yana devam eden tartışmalara da yöneleceğim fakat öncelikle şuradan başlamak gerekir;

    fransızca dilinin en çok kullanılan ünlüsü, e harfini sınır dışı ediyor perec. 300'ü aşkın sayfada e harfinden süratle kaçıyor. metin boyunca anılan pek çok edebi eserdeki özel isimlerle, yazarların özel isimleriyle milimlik oyunlar sergiliyor. ve perec'in metni dolayısıyla çevirmeni de belirli koşullara, zorunlu değişikliklere tabi kılıyor. cemal yardımcı benim pek hoşlanmadığım yarı yazarlık sıfatını zorunlu aralarda ifade edip beni öfkelendirse de ölçüyü kaçırmamak gerektiğini, yardımcı'nın ciddi bir emek ile perec'in kurduğu labirentten sağ çıkan ender çevirmenlerden biri olduğunu kabul etmek okur için zor olmayacaktır.

    metin yalnızca lipogram etkisiyle gerçekleşen bir meydan okuma değil. e'nin kayboluşu perec'in metaforu. kimilerine göre bu metafor 2. dünya savaşında kaybolan annesini işaret etmekte, nitekim annesine ilişkin nazi işgali sonrası fransa'da ortadan kaybolanlar için yakınlarına verilen acte de disparition ibareli ölüm kağıtları kalıyor. kitap e'nin ortaya dökülmezliğinde bir labirentin inşası ile körükleniyor ve calvino'nun başyapıtı bir kış gecesi eğer bir yolcu ile ouliposal benzerlikle konuşlanıyor. birbirine karışan hikayeler, bir tür kovalamaca ve merakın izinin sürülmesi ve hepsiyle birlikte büyük bir serüveni kapsadığını görüyoruz.

    eh hypertext ve oulipo karmaşasının kurgusal evreninde perec, e'nin kayboluşunu, anton ssliharf'in uykusuz günleri ve aniden ortadan kaybolmasıyla düzeneğini kurar. onu arayan arkadaşlarının da birbir ortadan kaldırılmasıyla, sabırlı karakterlerin gelmek bilmeyen paranoyaklıkları ile sıkıştıkları labirenti ssliharf'in geride bıraktığı bir takım dokümanlarla açıklamaya çalışmaları, ssliharf'in yaptığı okumaların sunduğu ipuçlarının aslında işin aslını ortaya dökmekte olduğunu kitap sona erdiğinde anlarız. özellikle hikayelerde adolfo bioy casares'in morel'in buluşunu keşfetmek çok eğlenceliydi. sadece bununla yetinmiyoruz, kafka'dan joyce'a, moby dick'ten poe ve borges'e uzanan bir edebiyat yolculuğu aynı zamanda.

    geçtiğimiz yüzyılın en sıradışı yirmi metninden ikisine imza atan perec'e hayranlığım ifade edilmez ama oulipo ve hypertext fetişi olan bir okuru olarak kendisine şükran borçluyum. sanırım son yıllarda iyi roman yazılamıyor oluşunun temel nedenini de iyi romancılar döneminin kapanmasıyla ifşa edebiliriz. borges'in de dediği gibi; artık yazacak bir şey kalmadı.

    "bir sözcük pahasına bile bir sesli harf harcamayız"

    işte size edebi nirvana.
  • kitabın kendisi kadar çevirisi de uzun süre eleştirilerin odak noktası oldu. cemal üster, tahsin yücel ve daha niceleri cemal yardımcı'nın kitaba fazladan bazı bölümler eklediğini; özgün metni ve başlıkları değiştirdiğini iddia ettiler. bu bağlamda çevirmenin rolü ve yeri uzunca süre tartışıldı. çeviriye getirilen eleştirileri ve cemal yardımcı'nın eleştirilere cevaben yazdıklarını okumak isterseniz;

    http://www.radikal.com.tr/….php?ek=ktp&haberno=4927
    http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=179629
    http://www.cevbir.org/kaybolus.html
    http://www.radikal.com.tr/….php?ek=ktp&haberno=4969
  • bu "e" harfi eksikliğini kitabın eleştirilip rafa kaldırılmasından çok sonra anlamlandırabilenler , bunu ikinci dünya savaşındaki musevi katliamına bağlamışlardır.
  • kahrolsun karanlık
    (akın da akı var/ tümünü o aklar...)

    tümü, ama tümü artık daha ak olacak, çünkü, tümünü o aklar.
    tümü artık daha ak: donlarınız, çoraplarınız, fanilalarınız, bluzlarınız, trikolarınız, pamuklularınız, bornozlarınız.
    tümü artık daha ak: (saf pamuklulardan) çarşaflarınız, (hakiki patiskadan) yazlık pantolonlarınız,
    ama bunlardan başka, aynı zamanda ahşaplarınız da,
    şaraplarınız da, araplarınız da,
    sucuklarınız da, kulunçlarınız da ağrılarınız da,
    solucanlarınız da, kamalarınız da,
    büyük balıklarınız da, küçük balıklarınız da,
    saçlarınız da, sobalarınız da,
    sabahlamalarınız da, mantık izdivaçlarınız da,
    bir gün takacağınız minik taşlarınız da,
    dalgalarınız da, çok bilindik falsolarınız da, masklarınız da,
    tarazlanmamış kumaşlarınız da,
    noksanlarınız da, boşluklarınız da, yabanarılarınız da,
    yazılarınız da,
    amaçlar amaçlamaz amaçlarınız da, bir büyük mağazada
    yazlıklarınız da, kışlıklarınız da, obua partisyonlarınız da,
    tarzan'dan gıcık kapmalarınız da, kalaylanacak kaplarınız da,
    tümü, sonsuza kadar, daha ak, daha ak, daha ak!

    kahrolsun karanlik
hesabın var mı? giriş yap