• 1947 de bir bedevi çoban, ölü deniz kenarında otlattığı keçilerinden biri, bir mağaraya girince, onu çıkarak için bir taş atar. kırılan bir küp sesi.... küpten, altın değil, bezlere sarılmış kağıt tomarlar çıkar... yazılı kağıtlar.... 2000 yıldır keşfedilmeyi bekleyen yazılar. ölü denizin batı yakasına yayılmış bir çok mağara ve harabede binlerce ve binlerce yazılı kağıt, deri hatta bakır levha bulunur. tarihi ve arkeolojik değerden önce, antika meraklılarının parasal değeri hız kazanır. elden ele geçen buluntular 1954 yılında, wall street journal'in ilan sayfalarına kadar sıçrar: "dört adet ölü deniz yazıtı, kelepir satılıktır...". yazıtlar, arkeolog-tarihçi-din adamı grubunun elinde toplanmaya başlar. bedevi çobanın karanlık mağaraya attığı taşı, sonraki 40 yıl boyunca 40 akıllı (!) çıkaramayacak ya da isteyerek çıkarmayacaktır.

    o günlerde kudüs'te, rockfeller vakfının finanse ettiği bir kurum vardır: "ecole biblique". başındaki kişi peder roland de waux'dur. kazıların yönetimi, buluntuların sınıflandırma, çeviri ve yayımı işi ecole biblique'e , daha sonra özellikle bu amaçla kurulan "ınternational team"e verilir. bu aslında bir görev değil bir ayrıcalıktır. de waux tüm işi yürüten, daha doğrusu yönlendiren kişidir.

    yazılar ibranice ve aramicedir. yazıldıkları tarih, c-14 testine göre i.ö. 33 (200 yıl + ya da - ) olmalıdır. romalı tarihçiler philo ve josephus'un bölge ile ilgili yazdıkları ile kurulan paralellik, yazıtların i.ö. 150- i.s. 40 tarihlerine denk düştüğünü gösterir.
    yazıtlar iki genel bölüme ayrılıyor: "biblical" (dinsel) ve "secterian" (tarikatle ilgili). bu ayırım ve ınternational team'in bunlara bakış açısı çok önemli. yazıtların değerlendirilmesi, araştırmanın yönlendirilişi, ınternational team'in tüm olayı ele alış biçimi bu ayırımla yakından ilgili.

    bu yazıtların yazarları kimdir? kabul edilen tez, bunların kumran ve civarında yerleşmiş "esseneler" olduğudur. esseneler, ölü deniz yazıtları bulunmazdan önce de biliniyordu. yine, dönemin tarihçileri philo ve josephus onlardan sık sık bahseder. kumran merkez olmak üzere, oralarda yaşayan aşırı dindar bir tarikattır. bekâr din adamları topluluğu. mal mülk yok. herşey ortak. bir manastır disiplini içinde öğrenim görür, topluca yer içer, ibadet eder, ritüellerine uygun biçimde yıkanırlar (vaftiz geleneği!). inaçlarına göre, ruh ölümden sonra göğe çıkacak, ebedi mutlu yaşam başlayacaktır. essene kelimesinin ibrani veya arami dili ile bir bağlatısı yok.
    ecole biblique ve ınternational team, esseneleri yukarıda belirtilen genel çerçeve içinde ele alır. yazıların onlar tarafından, en geç i.ö. 100-150 dolaylarında yazıldığını, "old testament" (eski ahid-ahdi-i atik) ile sınırlı olduğunu, yani hıristiyanlıkla bir ilgisi olamıyacağını ısrarla iddia eder.

    ölü deniz yazıtlarının ortaya koyduğu gerçekler bu mudur?
    yazıtlar, sonradan, ınternational team'in tekelinden kurtulup, vatikan'ın baskısı dışında olan başka otoritelerin de incelemesine açılmış ve hıristiyanlığın başlangıcını sorgulayan iddialar ortaya atılmıştır.

    işin kökenine inince, ahd-i atik (eski ahid) ve ahd-i cedid (yeni ahid, new testament) hakkında bilinenler tarihi gerçekler midir? yoksa o gerçekleri veya söylenceleri kilise kalıplarına uyduran bir "seçkinler grubu"nun ortaya koyduğu "kabul edilmiş bilgiler" yumağı mıdır?

    kilise yüz yıllarca, gerçekleri seçkinlerin tekelinde gizlemiştir. halkın bilmesine izin verilen, daha doğrusu bilmesi gerekenler, bir bütün halinde ona dayatılmıştır. umberto eco'nun yazdığı "gülün adı" romanındaki manastır bu seçkinler grubunun gayretlerini (!) çarpıcı bir biçimde ortaya koyar. yüz yıllar süren bilinçli bir komplonun yarattığı bu karanlık atmosferde, her şey seçkinler grubunun normları içinde değerlendirilir, yorumlanır ve karara bağlanır. sırası geldiğinde, öyle gerekiyorsa, tampliye şövalyelerini sapkınlığın sembolü olarak göstermek, hatta banco ambrosiano'nun iflâsından umberto eco'yu sorumlu tutmak bile vatikan'ın işine uygun düşmüştür.

    kilisenin tartışmasız gücü, xıx. yüz yılla birlikte sarsıntıya uğrar:

    -arkeoloji, hıristiyan dogmalarını sorgulayan bulguları gün ışığına çıkarır: schilemann, anadolu ve yunanistanda; sir charles willson kudüste; flinders petri mısırda; robert coldeway babilde önemli bulgular gerçekleştirir.

    -ernest renan yazdığı kitaplarla (isanın yaşamı- hıristiyanlığın kökeni- israil halkının kökeni) tabuları yıkar. cin, artık şişesinden çıkmıştır. vatikanın, o cini, şişesine sokma gayretleri boşunadır.

    -bilim, darwin' in çıkışları ile, kilisenin ana dayanağını sarsar.

    -siyasi gelişmeler, 1870'lerin alman imparatorluğu, artık kilisenin desteğini aramıyacak güçtedir. garibaldi'nin kurduğu italya birliği, vatikan'ı romaya hapseder.

    vatikan, dört yandan gelen saldırıları karşılamak üzere seçkin bir grup yetiştirmeye karar verir. bu grup kiliseye yönelik saldırıları etkisiz hale getirmek üzere hazırlanır. böylece "katolik modernist akımı" doğar. vatikanın emirleri ile hareketin düşünsel forumu olarak ecole biblique, peder lagrange tarafından kurulur. modernistler gerçekten iyi yetiştirilirler. kısa sürede kilisenin dogmalarını sorgulayacak düzeye gelirler ve başkaldırırlar.

    modernizmin düşünsel çekirdeği olarak kurulan ecole biblique, başkaldırı hareketini boğmak görevini üstlenir. ve ironik bir sonuç: modernistlerin kitapları, vatikanın yasak yayınlar kataloğunda baş köşeyi alır. papa leo xııı, 1903'te "pontifical biblical commision"u kurar. komisyon "tanrının sözlerinin (!) her türlü hata ve kötü düşünceden korunması" ile görevlidir. peder lagrange, komisyonun üyesidir. ecole biblique'in sonradan gelecek başkanları da komisyonun üyesi olmuştur. ecole biblique tarihi ve arkeolojik bulguların, katolik doktrinine uygunluğunu kanıtlamak gibi bilimsel (!) bir uğraş içindedir. komisyonun doktrindeki otoritesini sorgulayacak hiç bir araştırma-sonuç-öğretiye izin yoktur. komisyonun bu gün (1992) başkanı olan kardinal joseph ratzinger, aynı zamanda "congregation for the doctrin of the faith" enstitüsünün de başıdır. bu enstitü, 13. asırdan beri varlığını sürdürmektedir. 1542'deki adı "holy office"tir. daha önceki adı ise "holy ınquisition"dur (kutsal engizisyon). böylece kardinal ratzinger'in, günümüzün "büyük engizitör"ü olduğu anlaşılır.

    yüzyıllar içinde kökleşmiş bir çıkar hiyerarşisi. yaygın, etkin ve güçlü. din adamları için bu hiyerarşik yapıya karşı gelmek, o seçkin çevreye girebilme şansını öldürmek veya bulunduğu pozisyonu yitirmek demektir.

    ölü deniz yazıtlarının emanet edildiği ecole biblique ve ınternational team'in genel çerçevesi budur. bu iki kuruluş her zaman birlikte anılır ve vatikan'dan ayrı düşünülemez. ecole biblique'in başkanları (de waux, milik, starcky, strugnel...) bir katolik dominiken zinciri halinde, yazıtlar üzerinde tam bir tekel kurar. israil, 1967 savaşı sonunda rockfeller müzesi ve ecole biblique'i fiziki olarak ele geçirir. ama bu uluslararası gücü ve hele arkasındaki vatikan'ı karşısına alacak yere henüz ulaşmamıştır.

    ecole biblique ve ınternational team, ölü deniz yazıtlarını, kendi amaçlarına uygun biçimde ele almıştır. inceleme, yorum ve yayınlamada hedef, gerçekleri aramak değil, gerçeklerin kilise doktrinine uydurulması olmuştur.
    --------
    essenelerin kimliğine dönmek, doğru bir başlangıç olabilir. tarihçi philo ve josephus ilk bilgileri vermiştir. konu, kumran yazıtlarının ortaya çıkışından önce de ele alınmıştır. 1770 yılında, büyük fredrik, isa'nın bir essene olduğunu; 1863'te ernest renan hıristiyanlığın aslında essenizm olduğunu söyler. 18. ve 19. yüz yıllarda , isa'yı bir essene olarak tanımlayan ve çarmıhtan sonra yaşamasını da essenelere özgü gizli bilgilerden aldığı güçle açıklayan çalışmalar olur. ölü deniz yazıtlarına kadar essene imajı bellidir:" dünyadan el etek çekmiş aşırı dindar kişiler." yazıtlar onların eseridir. ecole biblique ve ınternational team, bu sakin pasif insan grubunun i.ö. 100- 130'da yaşayıp o yazıtları yazdığını ve ilk hıristiyanlarla bir ilgileri olamayacağını ısrarla vurgular.

    ölü deniz yazılarının ortaya çıkardığı essene kimliği ile, josephus ve ona dayalı geleneksel kabul arasında derin çelişkiler var:

    -josephus'un esseneleri bekâr erkekler toplumudur. oysa harabelerde çocuk ve kadın iskeletleri bulunmuştur. ayrıca "toplum kuralları" adlı yazıtta, evlilik ve çocuk yetiştirme konuları işlenir. bu noktada, ınternational team'in, yazıtların "secterian" (tarikat ile ilgili) bölümünü hep gözlerden ırak tutma gayreti anımsanmalıdır.

    -hiç bir yazar, essene takviminden söz etmez. yazıtlarda, kumranın güneşe endeksli bir takvimi olduğu ortaya çıkarılmıştır.

    -philo ve josephus'un anlattığı esseneler kurban törenlerini bilmez. halbuki harabelerde kurban edilmiş hayvan iskeletleri bulunmuştur; daha önemlisi, "mabet" yazıtında, kurbanla ilgili kurallar vardır.

    -josephus, essenelerin, herod antipas (i.ö. 20- i.s. 39 arası judea tetrarkı) ile iyi geçindiğini yazar. yazıtlarda, essenelerin, bu roma kuklası krala karşıt oldukları açıkça bellidir.

    -nihayet josephus ve philo'nun anlattığı esseneler, sakin, pasif, bu dünya ile ilgisi olmayan keşişlerdir. oysa, harabelerdeki buluntular ve "savaş" yazıtı, kumran ve çevresine yerleşmiş bu insanların, geleneksel essene imajından çok, o günlerde bölgede, roma baskısına ve roma'nın işbirlikçisi olan yahudi yaşamına karşı başkaldırıyı yürüten "zelot" tanımına daha çok uyduğunu gösterir.

    burada, ölü deniz yazıtlarının ortaya hangi gerçekleri çıkarabileceği ve vatikan'ın bunu, ecole biblique ve ınternational team kanalı ile, niçin önlemeye çalıştığını anlamak için, o günlerin ve o çevrenin atmosferine kısaca bakmak gerekir.

    yahudiler, en başından beri, dinsel ve laik önderlerin ortaklaşa yönettiği bir toplum olagelmiştir. dini liderler, levi kabilesinden aaron'un halefleri olan zadok'lardandır; laik liderler, juda kabilesinden davud'un halefleridir. babil sürgünü ve daha sonra iskender ile başlayan helenistik etkilerin derinleştirdiği yozlaşma, politik boşluğun ötesinde, dini liderliğin yapısını ve toplum üzerindeki etkisini bozmuştur. sonunda, i.ö. 167'de, mattathias maccabeaus, bir yunan görevlinin kurban konusundaki pagan isteğine karşı çıkarak isyanı başlatır. maccabeaus ilk zelot'tur. oğlu judas inzivaya çekilir (musa, isa ve muhammed gibi) ve sonra kardeşleri ile beraber, kutsal topraklarda, yeniden musa yasasına uygun düzeni kurar. maccabeaus'un yandaşları makkabiler i.ö. 76 yılına kadar kontrolu elinde tutarlar. sonra yine yozlaşma ve kral antipas.

    yazıtların, "biblical" ve "secterian" olarak iki ana bölüme ayrıldığı, biblical bölümün ınternational team ve ecole biblique tarafından ön plana çıkartılıp, secterian bölümün gölgede bırakıldığı bilinmektedir. kutsal toprakların o dönemdeki havası ve o hava içinde, kumran topluluğunun gerçek kimliği, yani essenelerin gerçek yüzü, secterian bölümlerde verilmiştir: roma kutsal topraklara hakimdir. herod antipas kukla bir kraldır. yahudi bile değildir. durumunu halka kabul ettirmek için, bir maccabi prensesi ile evlenmiş, yeterince güçlenince de karısı ve kardeşlerini öldürtmüştür. dini lider de roma'nın uydusudur. dış etkiler, iç yozlaşma, yahudi toplumunu alt üst etmiş, kutsal topraklardaki yaşam musa kanunlarının dışına itilmiştir. roma'yı kovmak ve musa düzenini yeniden kurmak için ölüm-kalım savaşı veren insanlar çıkar...bunlar zelot'lardır...

    bu noktada, incillerde ve kilisenin yüz yıllar boyu süregelen araştırmalarında hep gölgede bırakılmış bir isimden söz etmek zamanı geliyor: james!.. isa'nın kardeşi. ondan sadece acts (nebilerin işleri) kitabında, bir iki yerde bahsedilir. kumran yazıtlarında james'in önemli bir yeri vardır ve adı "the righteus" tur (haksever). "ilk kilise"nin (early church) önderidir.

    milat yılları... kutsal topraklar... ilk kilise veya ilk mabet... özgür bir ülke ve musa yasaları için ölümüne savaşan insanlar, zelotlar. esseneler, kumran'lılar... bunlar ilk kilise'ye ve onun liderine bağlı, değişik isimlerle anılan aynı insanlar. sadece kumran'da değil, kutsal toprakların tamamına yayılmış yasa ve "yol"un savaşcıları… geleneksel essene çerçevesinin çok dışında bir topluluk, örgütlü bir güçtürler. üyelerini, yeni üyeler bulmak, para toplamak için görevlendirir. suikastler düzenler. isyanlar tertipler, kaleler kurar, roma'yı o tarihte 80.000 kişilik bir ordu gönderecek denli ürkütürler.

    james, bu karışık ortamda bir gün mabette "isimsiz biri"nin başlattığı bir saldırıda linç edilir. ilk din şehidi olarak bilinen st.stephen, belki de sadece hayal ürünü bir kişidir ve james'ten başkası değildir. roma'ya karşı başlayan büyük isyanla james'in ölümünün aynı yıllar da olması basit bir rastlantı olmasa gerektir. isyan başlar. roma, kudüsü (i.s. 68), kumranı (i.s. 70), masadayı (i.s. 74) yerle bir eder. zelotlar esir düşmemek için ölümü seçer. yalnızca masada'da 960 kişi (erkek-kadın-çocuk) topluca intihar eder.
    james'in ölümüne dönersek... mabetteki linç olayında, katilleri seyreden biri vardır. sadece izleyici olmadığı bellidir. acts 9-21'de, "ilk kilise"ye saldırılar düzenlediği anlatılan biri vardır: saul!...

    saul.. ya da transfigürasyondan sonraki adı ile st. paul... adına dünyanın dört bucağında kiliseler yapılmış en büyük hıristiyan. daha doğrusu hıristiyanlığı başlatan, yayan aziz!... kumran yazıtlarından sonra, hıristiyanlığın doğuş ve yayılışındaki rolünün ne olduğu sorgulanan saul...

    tarsus'lu saul bir yahudidir ama aynı zamanda bir roma vatandaşıdır. onu sahnede ilk kez st. stephen'in (james?) öldürülüşü sırasında görürüz. bu noktada, james'e mabetteki saldırıyı başlatan "isimsiz biri" nin kimliği de ortaya çıkmaktadır. acts 9-21'de saul'un ilk kiliseye saldırılar düzenlediği yazılıdır. st. stephen'in öldürülme nedeni "kanun"a karşı gelmektir. oysa st. stephen, katillerini "kanun" u ihlâl etmekle suçlar. bu paradoksun mantıksal açıklaması şu olabilir:
    katillerin arkasındaki güç (high priest - haham başı) roma otoriteleri ile işbirliği içindedir, ilk kilisenin önderliğindeki akımı boğmak istemektedir. saul onların emrinde, fanatik bir ilk kilise düşmanıdır. yeni saldırılar düzenlemek üzere, şam'a giderken göklerden isa'nın sesi duyulur: "saul! niçin bana karşısın?". büyük değişim (transfigürasyon) meydana gelir… saul, yeni adıyla paul artık isa'nın bir mürididir. isa'yı sağlığında görüp tanıdığına dair hiç bir kayıt yok. şam'da üç yıl kalır. kudüse geri döner. artık ilk kilisenin düşmanı değildir. ama ilk kilise paul'ü pek de kabullenmez. tarsus'a gönderilir. bir tür sürgündür bu... topluluğa yararlı olabilirse iyi. olamazsa, zaten istenmeyen bir kişidir.
    paul, tarsus'ta ve antakya'da vaazlar verir. bir ara kudüsten bir heyet gelip etkinliklerini değerlendirir.

    isa ve öğretisi hakkında neyi bilip bilmediği hiç bir yazıda belirtilmemiş olan paul, isa'ya mal ettiği bir akım yaymaktadır. "şeyh uçmaz, o' nu müritleri uçurur" deyimine göre bir isa yatarı. tanrı'nın oğlu ve aynı zamanda tanrı isa...

    kudüs'e geri çağrılır. yedi günlük arınma ritüelini yerine getirmesi istenir. söylenenleri yapar. ama ilk kilisenin temel ilkelerinden, "yol"dan sapmışlığı açıktır. ona göre inanç, "yasa"dan (musa yasası) üstündür. yargılanmaktan, belki de linçten roma vatandaşı olduğu için kurtulur. her romalı gibi, kendisini roma imparatoru önünde savunmak hakkı vardır (neye, hangi suça karşı?...). roma'ya gider. paul'ün öyküsünün bundan sonrası pek belli değildir...

    aziz paul!... roma vatandaşı paul! güçlü dostları olan zengin paul! kukla hiyerarşi ile yakınlığı bilinen paul! kendi insanları arasında tutunma şansı kalmayınca, romalı muhafızlarla roma'ya gönderilip tarih sahnesinden silinen paul! isa'yı tanımayan, belki de kendine göre bir isa yaratan paul!...

    james'in liderliğindeki ilk kilise... "yasa"yı ve kutsal toprakları korumak için, toplu intiharlara sürüklenen dava insanları, zelot'lar... paul, bu ölüm-kalım savaşının fırtınalı atmosferini "düşmanınızı seviniz" anlayışına varacak biçimde, neden pasifize etmiştir? bu bir yorum farkı mıdır? yoksa ihanet mi? romalı paul, zelotların savaşını yozlaştırmaya çalışan bir roma ajanı mıydı?

    ölü deniz (kumran) yazıtları, ecole biblique ve ınternational team'in tekelinden kurtarılıp, tarafsız, yani vatikan etkisinden uzak otoritelerce incelendiği zaman, hıristiyanlığın kökenini sarsan sorular ortaya çıkmıştır. ınternational team'in yayınları skandal olarak değerlendirilmiştir.

    pek çok yazıtın (belki bilinenden çok) yeraltı dünyasında, antika piyasasında olduğuna, hala keşfedilmeyi bekleyen mağaraların varlığına inanılmaktadır. bunların tümü toparlanıp, önyargıların dışında incelendiği zaman, belki üç büyük dinin temelleri ve ortak yanları daha iyi ortaya çıkacak, bir tek tanrı'ya inanan insanlar arasındaki yüz yıllardır süregelen düşmanlığın anlamsızlığı daha iyi anlaşılacaktır.

    din kurumunun, onu sahiplenenlerin elinde, ne korkunç bir silâh haline getirilebileceği de daha açıkça ortaya çıkacaktır.

    araştırma ve derleme: thamos (geometri)
  • su ana kadar toplam 11 magarada bulunmus yazmalar. yazmalarin sahibi qumran halki romalilardan saklanmak icin bu kayalik yere yerlesmislermis. tahminlere gore 4. magara kutuphane olup, geri kalani bu kutuphaneden odunc alinmis rulo*lardir. iclerinden bir tanesi bakirdir. hatta bu rulo otuz kadar hazinenin anahtar paftasidir. ancak tariflerden bugun bir sey anlasilmaz. rulolarin bir kismi, ilk bulundugu yillarda abd'de tanitim turuna cikarilmis hatta musteri bulamayinca the wall street journal'a reklam bile verilmistir. evet, hala bir kisminin icerigi aciklanmamistir, ama bunu yapan vatikan falan degil israildir. zira butun belgeleri allem edip kallem edip, israil devleti almistir. aciklanmayanlarin bir cogu da aslinda lime lime olmus binlerce parcadir, dolayisiyla aciklanabilmeleri icin once birlestirilmeleri lazim gelir. lime limeligin sebebi kotu korunmalari degil, bu belgelerin yirtildiktan sonra saklanmis olmasidir, bu da gizemi biraz arttirir. vakti zamaninda* john d rockefeller 8 secilmis profesore bunlari birlestirmek icin fon ayirmissa da bu amca olunce profesorler, kendi universitelerine geri donmuslerdir. bu birlestirme cabalarinin ilk meyvesi 1990larin ikinci yarisinda ancak cikmistir. komplo teorilerinin kaynagi bu yavasliktir. entry'nin biraz daha gote girmesi icin* onemli yazmalar, john d rockefellerdan bahsedip de *lamadan olmaz!
  • 1947-56 yillari arasi israil qumran cevrelerindeki magralarda bulunan eski yazmalar
    toplam 500 tane bazilari parcalanmis ve kotu durumda ama 10 tanesi kapali
    kil kupler icerisinde saklanmis olduklari icin mukemmel korunmus sekilde
    bunlarin bir kismi eski testament in yaklasik komplesini teskil edip en eski hebrew bible ornegidir

    birde asil ilginci bunlar degisik insanlarca bir kac komplo teorisi olayina sokulmustur
    cunku bazi yazmalarda ilginc/devrim niteligi tasiyici degisik seyler yazmaktaymis lakin hiristiyanligi tehlikeye atacagi icin hiristiyanligin onde gelen gucleri tarafinca (bkz: vatikan)
    gizli tutuluyormus felan vs ...
  • türkçe çevirisini okumanın gerçekten zor olduğu kitap. öncelikle esseni tarikatının tarihini çok iyi bilmek gerekiyor.geza vermes'in kitabında tarihi, yaşayış biçimi anlatılmış. ama çevirilere geldiğinizde aklınız allak bullak oluyor. anlamaktan kasıt, gerçekten ne anlattığını, gizemi anlayabilmek.
    tevrat'la çizgisi çok yakındır.
  • eylul ayi icerisinde seattle'da pacific science center'da sergilenecekler. zannederim dunyada ilk defa sergileniyorlar zira her yere boy boy afi$leri yapi$tirilmi$.
  • (bkz: book of giants)
    (bkz: the angel scroll)

    neon genesis evangeliona dayanaklik eden metinlerdir. zaten bu guzel mecha animede de bu metinlerden sikca soz edilir.
  • işaya kitabının tümünü içermektedir.
  • 1946'da bir çoban tarafından ürdün'ün kumran köyü yakınlarında bir mağarada bulunan yazmalar, hristiyanlığın en eski yazılı kaynaklarıdır. karbon-14 testlerine göre hz isanın yaşadığı döneme ait olan yazmalar, kutsal kase hikayesini maria magdalena'ya bağlar ve isa'nin peygamberliğini de insani terimler içinde açıklar. ayrıca isa'nin hristiyan kilisesinin kuruluş emirlerini havarilerden petrus'a değil, karısı maria magdalena'ya verdiği de yazıyor. böyle bir olasılığı destekleyen islamiyette ise hz. muhammed'in kanını taşıyan imamların hz. fatma'nın rahminde hayat bulduğu ve hz. muhammed'in ölümünden sonra hz. fatma'ya cebrail'in geldiği, daha sonra hz. fatma'nın birçok önemli öğretiyi hz. ali'ye dikte ettirdiği de bilinir.
  • bu metnin incelemesinde bulunan ve bu metinlerle ilgili 2 kitabı olan 'john marco allegro' diye bir yazar,arkeolog var.
    daha sonra tüm hayatını hristiyanlığın bir 'muhsroom cult' olduğu ve bunun da essenilerden geldiğini iddia etmeye adamıştır.
    amanita muscaria başlığında bir yazar güzelce anlatmış.
    eski zamanlarda kafayı bulanlar, zaten diğer dünyayla iletişime geçiyor sanılıyor.
    şirinlerdeki mantar da bu, mitraizmdeki mantar da bu, noel baba geyiklerinin yediği mantar da bu.
    mantar eskiden dini törenlerin özü. bunda bir şüphe yok.
    bu john o zamana kadar farkedilmeyen onlarca kilisedeki resimde mantar detayını görüyor. sonra cennetteki yasak meyve mantar diye başkası bir kitap yazıyor.
    bu insanlar bu metinlerinin tamamını okudu bizden fazla bilgiye sahip.
    kitabı da çok önce okumuştum. bu john 'jesus is a walking mushroom' mu ne diyordu.
    biryandan bu nasıl kafa diyesim var, biryandan da adam bu metinleri en çok okuyan adam.
    din tarihinde ne çıksa şaşırmam.
    sonuçta bu dünyadaki en büyük dinler aslında moon cult ya da sun cult...(gerçi okursan onlar da
    saturn cult!!! )
    ha bundan sonra her meşhur klisede resimde mantar arama modası başlıyor.
    ben göremedim ama güya 'last supper' sol duvarda, mantar bahçesi varmış .
    eğer öyleyse leonardo olmadığın masa yok.
    zaten bu esoteric, gnostic işleri ortacağda maşallah tüm avrupa , tüm islam alemi(sufiler..)
    biliyor.
    bi biz bu konularda kitaplar okuyup gram birşey öğrenemiyoruz.
  • asıl ilginç olan aynı mağarada 6000 yıllık bir kız çocuğu mumyası bulunması.
hesabın var mı? giriş yap