• abi burda karı götüremeyen eşşektir muhabbetinin sıkça döndüğü iç turizm beldesi. 10 senedir ikamet ediyorum kankayla sabahtan akşama kadar çınaraltında bira içmekten başka numaramız yok. ben erkekliğimden şüphe ediyorum garson ise bizim ipne olduğumuzdan emin.
  • annemin çocukluğumuzu sakladığı yer.

    balıklama dalmayı, dipten minare çıkarmayı, denizanasının tehlikeli bi canlı olduğunu öğrendiğim sahil.
    damağımda balkaymak dondurmasının, karacaali ekmeğinin, rio pastanesinin patlıcanlı böreğinin ve elmalı ponçiğinin, sahilde yediğim kağıt helvanın lezzeti. çakıl aile gazinosunun önündeki jetonla çalışan ankesörlü telefonla anneannenin özlenen sesini duymak. sabah kıyıya gelen balıkçıdan alınan sabaha karşı tutulmuş tazecik balıklar, bazen karides. mangalın başında durup, babanın köpüklü birasından aşırmak. akşamüstleri küçükkumlaya doğru çıkılan yürüyüş. eşref kolçak. berkant. huri sapan. müslüm gürses. izzet kaptan. site 49, ışıl sitesi, ceylan sitesi, dalyankaya sitesi. evimize ulaşmak için tırmandığımız, denizden çıkarılan kum ile karıştırılmış çimento ile dökülen şekilsiz, dik basamaklar. balkon korkuluklarına bacaklarımı uzatarak okuduğum lorel&hardi çizgiromanlarım. iyi kalpli, süper muhabbet komşular. yan komşumuz, kıvanç tatlıtuğ'un yandan yemişi barış abi. salı günleri gidilen gemlik pazarı. havanın açık olduğu günlerde çok net şekilde görülen mudanya sahili. büyükkumla'yı küçükkumla'ya bağlayan köprünün üstünden, kaplumbağaları saymak. dedeyle langırt oynamak. annemin geceleri balkona oturup kaybolasıya izlediği mehtap. uykusuz bırakan yaz aşklarının gizli şahitliği.

    hiç bitmesin istenen yaz, geri dönerken akıtılan gözyaşları, hep özlenen yosun kokusu.
  • 1999'a kadar her yaz 1 ayımı geçirdiğim yer. her aklıma geldiğinde bir garip hissediyorum. her sabah balkonda, deniz ayaklarımızın altında, kahvaltı. babam gazete okur, annem hayran hayran denizi seyreder. sonra annemle kitap okuma saati. sonra meşhur "aman çarpar" denen öğlen güneşi bahane edilerek öğlen uykusu. annem de hep yanıma yatardı ben de uyuycam valla diye ama her uyandığımda yanım boş olurdu, benden önce uyanmış yemek hazırlıyor olurdu (tabi o zamanlar öyle sanıyordum. meğersem ben uyur uyumaz topukmuş). sonra akşamüstü deniz keyfi. deniz pismiş değilmiş (genelde pisti, denizanası da boldu) hiç umurumda olmazdı, deliler gibi eğlenirdik. evde duş, televizyona göz atmaca, sonra komşu sevim teyze'yle muhabbet. annemin rahmetli dedesiyle bilek güreşleri, oyunlar. sonra bisiklet turuna çıkardım. iskele'nin çok da ilerisine gitmezdim ancak bir iki saat boyu tur atardım, kitapçı falan olurdu hatta bi sene cem yılmaz'ın karikatürler kitabı vardı, gider gelir okurdum kitapçı da ters ters bakardı alsana okuyacaksan amına goduum der gibi.. sonra meşhur akşam yürüyüşleri, o kalabalık caddede annemle babamın arasında yürürdüm, hele teyzelerden biri de varsa yanımızda değmeyin keyfime. veis'ten dondurmamızı alırdık (hayatımda yediğim en kral dondurmadır herhalde), nasıl mutlu nasıl huzurlu akşamlardı hey gidi hey. eve dönünce de bu sefer balkonda çay keyfi, deniz bu sefer bir başka gözükürdü. gece de sinek minek dinlemezdim, mışıl mışıl uyurdum deliksiz..

    şimdi biliyorum gitsem kumla değişmiş olacak, insanlar değişmiş olacak, evler siteler dükkanlar farklı, müptelası olduğum atari salonları olmayacak.. ama en önemlisi ben çocuk olmayacam lan. o yüzden gitmeye korkuyorum açıkçası. öyle muhteşem kalsın anılarda.
  • çok özlediğim yıllara ait bir sürü anımın olduğu, burnumda tüten yer.

    dondurmacı veis, palmiye, yunuslar, orman kampı, iskele, meltem (90'lar), futbol sahası, yürüyüşler, yalı sineması, lunapark, izzet kaptan, akşamları kurulan pazar, arkadaşlar, kuzenler, buluşmalar, gülüşmeler, çocukluk, ergenlik...

    yılları geri getirmenin çaresi var mı?
  • burada aloha diye bir bar vardı zamanında. hala da olabilir. çok iyi bir baba-kız tarafından işletiliyordu. sene 2008 olsa gerek, balıkesir üniversitesi'nde okuyan bir kız burada barmenlik yapıyordu. çok güzeldi be sözlük. euro 2008 maçlarını izlerken sevinçten sarılıp gibi art niyetle sarıldığım da olmuştur kendisine.
  • küçüklüğün ve gençliğe atılan ilk adımların mekanı.yalı sinemasında ürkerek omuza atılan ellerin, yunusların önündeki kumsalda sürünerek yakınlaşma çabalarının, yalvar yakar babadan alınan harçlıkla palmiye'den dondurma ısmarlamaların, yunuslar2 çay bahçesinde bitmek bilmeyen okey seslerinin, gazozların yerini alan efes pilsen, atari salonunundan diskografik yaşam tarzına uzanışın öyküsüdür kumla. işte burası altay sitesi dediğim yerdir. 13 yılı aşkın süre önce, arkadaşımı dürterek; "bak izzet kaptan" hadi el sallayalım yoksa küser diye düşünülen beldemdir..

    edit: 23 yıl oldu heyhat
  • çocukluğum hatta ergenliğim diyince yüzümü güldüren bir çok şeyin kaynağı burası.
    bir çok şeyi burda öğrendim. kavga etmeyi, aşık olmayı, arkadaşlığı, yüzmeyi, kürek çekmeyi, balık tutmayı, çalışmayı vs.
    çok arkadaşım oldu, kimini yolda görsem tanımam artık, kimisiyle iletişimim var ama ömür boyu görüşebileceğim sanmıyorum, bazılarıyla yılda bir iki kez kumla da buluşarak görüşüyordum onların da hayatları değişince görünmez oldular (tabi bir bağım kalmayınca ben de gitmez oldum).
    kumlada büyüdük biz. kötü olan şey kumla da bizimle birlikte büyüdü. çok güzel çocuklardık ama kumla büyüdükçe çirkinleşti, içindeki güzelliği görüyorduk tabi ama yine de büyümesine çirkinleşmesine engel olamadık.
    özgürdük, canımız istediği gibi davranıyorduk. sonra insanlar tuhaflaştı. küpesi var diye bıçak çekilir mi birine (kavga olmadı tabi, eleman bıçağı bırakmak zorunda kaldı, özür dileyip gitti).
    kalabalıktık ama kumla büyüdükçe biz yavaş yavaş azaldık. kimilerinin aileleri kumlayı sevmez oldu, haklı olarak taşındılar, internet falan yok bir daha göremedik birbirimizi.
    ben de en son askere gittim, gelince iş bulma derdine düştüm, iş bulunca da işle uğraşmaktan 2 3 yıl gidemedim. gittiğimde 4 kişi kalmıştık. sanırım şimdi kimse kalmadı.

    en son geçen sene gittim. bir ucundan karaca ali'ye kadar yürüdüydüm. bana ait bir şey kalmamış ama o anılar hala yerli yerinde.
    eskiden ne kadar güzelse şimdi o kadar tırt bir yer. burda deniz kıyısı diye takılacağıma gemlikte iki oyalanır bursa'ya dönerim daha iyi.
  • yakamozu ve ışıkların denize vurduğunda ne kadar muhteşem oyunlar yaratabildiğini, gecenin gündüzden çekici olduğunu ilk anladığım yerdi küçük kumla. keşke ben hep mavi brandalı çay bahçesinde türk filmi izlediğim ve annemden gizli türk kahvesi içtiğim o yaşımda kalsaydım, kumla da ışıltılarını bu kadar kalabalığa karıştırıp sıradanlaşmasaydı.
  • sahilde turlarken kızlarından laf yediğim, denizinde yüzerken elime takılan ağzı bağlı poşetin patlamasıyla ilk kez tanımadığım bir insanın bokuyla irtibata geçtiğim, kahvesinde okey oynarken kafakola alındığım mekan.. karikatür olmasını diliyorum ben buranın..
  • sahilini düzeltme adında şu sıralar bok götürüyor ama sessiz, insanları düzgün hırsızlık olayı neredeyse hiç yok-muş. akşam pazari kuruluyor vs. evin önü deniz arkası orman rahat bir nefes için uygun bir yer.

    edit:
    kiraladığımız dairede (eşyalı oluyor zaten) çekmeceden prezervatif bile çıktı harbiden 4x4lük herşey düsünülmüş.
hesabın var mı? giriş yap